X

Kış sebzeleri ve kış sebzeleriyle yapılan yemek tarifleri

Canımızın istediği her türlü sebzeye ve meyveye artık her mevsim ulaşabiliyor olduğumuz için ‘Hangi meyve ve sebzeler hangi mevsimde yenir?’ sorusuna cevap veremeyebilirsiniz. Ancak bağışıklık sistemimizi desteklemeye her zamankinden daha fazla ihtiyacımızın olduğu kış mevsiminde tükettiğimiz tüm yiyeceklerden güçlü besin değerlerini almak ve hastalık mevsimini sağlam bir vücutla karşılamak için mevsimsel beslenme son derece önemli. Kış mevsiminin üşüten havasını iyiden iyiye hissettiğimiz bugünlerde, sizi hastalıklardan kalkan gibi koruyacak ‘kış sebzeleri’nin faydalarını ve ‘kış sebzeleriyle yapılan yemek tarifleri’ni sizler için bir araya getirdik.

Ispanak

Koyu yeşil yapraklı denince akla ilk gelen sebzelerden olan ıspanak yüksek demir içeriğinin yanı sıra zengin vitamin ve mineral değerleriyle kış mevsiminde bağışıklık sistemini güçlendirmek isteyenlerin sofrasından eksik etmemesi gereken sebzelerin başında geliyor. 

Ispanağın faydaları

Besleyiciliğiyle ön planda olan ıspanak, erken yaşlanmayı önlemeye yardımcı olması, görme problemlerini önlemesi, bağışıklığı desteklemesi ve enflamasyonu azaltmasıyla sağlık için sayısız faydası kış sebzeleri arasında. Özellikle ilerleyen yaşlarda beyin fonksiyonları ve sinir sistemiyle ilgili rahatsızlıkların önlenmesini destekleyen ıspanağın antioksidan özelliklerinin kanser gibi hastalıklarla başa çıkmaya ve kronik mide problemlerini gidermeye yardımcı olduğu biliniyor. Ispanak, sağlıklı hücre bölünmesini teşvik ederek vücudun kendini iyileştirici özelliklerini geliştirmesine de yardımcı oluyor.

Ispanak, vücuttaki kırmızı kan hücrelerinin üretilmesi için gerekli olan A vitamini, B vitamini, C vitamini, E vitamini, K vitamini; çinkoA vitamini, B vitamini, C vitamini, E vitamini, K vitamini;, magnezyum gibi bazı temel mineralleri ve yüksek miktarda demir içeriyor. Ispanaktaki K vitamini ve folik asit, hücresel fonksiyonların sağlıklı şekilde yerine getirilmesine ve doku büyümesine yardımcı oluyor.  

Ispanaklı yemek tarifleri

Yüksek lif içeriği sayesinde daha hızlı kilo vermeye ve bağırsak faaliyetlerinin düzenlenmesine de yardımcı olan ıspanağı salatalarınıza çiğ olarak ekleyebileceğiniz gibi sebze yemeği olarak pişirerek de tüketebilirsiniz.

Havuç

Kök sebzelerin en çok bilinen ve tüketilen üyesi olan havuç içerdiği besin öğeleriyle, faydaları saymakla bitmeyecek ‘kış sebzeleri’nin başında geliyor.  Soğuk hava koşulları, havucun hücrelerindeki suyun donmasını önlemek için depoladığı nişastayı şekere dönüştürmesine neden oluyor. Dolayısıyla kış aylarında tüketilen havuçlar, yılın diğer zamanında tüketilenlere göre çok daha şekerli ve lezzetli oluyor.

Havucun faydaları

A vitaminiB vitaminiA vitamini, , B2 vitaminiB3 vitaminiB2 vitamini, , C vitamini, D vitaminiE vitamini C vitamini, D vitamini, ve K vitamini K vitamini gibi yaşamsal fonksiyonlarımızın tamamı için gerekli olan vitaminleri ve mineralleri içeren; besleyiciliğinin ötesinde oldukça lezzetli bir atıştırmalık da olan havuç, karoten içeriği sayesinde göz sağlığını destekliyor ve gece körlüğünü önlemeye yardımcı oluyor. Havuç, karotenoid antioksidanlarla yüklü bir sebze. Havuçta bulunan ve parlak turuncu rengi veren bu güçlü renk pigmentleri kronik hastalık riskini azaltmaya yardımcı olmalarıyla biliniyor.

Vücutta A vitaminine dönüşen beta karoten yönünden zengin olan havuç, bu faydalı içeriği sayesinde karaciğerdeki toksinlerin dışarı atılmasına, vücudun temizlenmesine ve karaciğerdeki safra ve yağın azaltılmasına da yardımcı olur. Kanser, diyabet gibi hastalıkları önlemenin yanı sıra kalp sağlığının korunmasında da önemli bir rolü olduğu araştırmalarla kanıtlanmış havuç aynı zamanda daha genç görünen bir cilt için gerekli olan yeni sağlıklı hücre üretimini de destekler. Saç ve tırnakların korunması, adet döngüsünün düzenlenmesi gibi pek çok faydası bulunan havuç zengin lif içeriği sayesinde kilo vermeye de yardımcı bir kış sebzesi.

Havuçlu yemek tarifleri

Çiğ bir atıştırmalık olarak kıtır kıtır yenebilen bu lezzetli sebzeyi rendeleyerek salatalarınıza ya da küp küp doğrayarak tüm yemeklerinize dahil edebilir, çiğ olarak da pişmiş şekilde de tadını çıkarabilirsiniz.

Kale

Brüksel lahanası, lahana ve şalgam gibi soğuğa dayanıklı sebzelerden oluşan turpgiller ailesinin bir üyesi olan kale yıl boyunca hasat edilebilmesine rağmen, doğal koşullarda soğuk havada yetişmeyi tercih eden bir kış sebzesi.

Kalenin faydaları

Son derece besleyici ve çok yönlü bir yeşil yapraklı sebze olan kale vitaminler, mineraller, lifler, antioksidanlar ve vücut için hayati öneme sahip pek çok besin öğesiyle dolu. Sadece 100 gramı bile günlük alınması önerilen A vitamini, C vitamini ve K vitaminlerini fazlasıyla karşılayan kale aynı zamanda B vitamini kalsiyum, bakır, manganez, potasyum ve magnezyum açısından da son derece zengin. Kale, aynı zamanda güçlü anti-enflamatuar etkilere sahip olan kuersetin ve kaempferol gibi flavonoid antioksidanları da içeriyor.

Kalenin genelde çiğ olarak, salatalarda tüketilmesi öneriliyor.

Kale salatası tarifi

Malzemeler

  • 1 demet kale
  • 10-12 adet kuzukulağı
  • 1 adet ince dilimlenmiş ya da rendelenmiş turp
  • 2 çay kaşığı tuz
  • 1 limonun suyu
  • 4 yemek kaşığı elma sirkesi
  • 1 çay kaşığı hardal
  • 5 yemek kaşığı zeytinyağı
  • Tercihen: 1 avuç ayıklanmış nar

Tüm yeşillikleri dilediğiniz büyüklükte doğrayarak ve dilimlediğiniz / rendelediğiniz turpları da ekleyerek derin bir kasede güzelce karıştırın. Tuzu, limon suyunu, sirkeyi, hardalı, zeytinyağını ayrı bir kasede karıştırdıktan sonra salatanın üzerinde gezdirin. En son, narı salatanızın üzerine serperek servis yapın. Afiyet olsun!

Beyaz lahana, kara lahana ve kırmızı lahana

Sağlıklı beslenme listelerinin olmazsa olmazı karnabahar ve brokoli ailesinden olan lahana soğuk kış aylarının en besleyici sebzelerinden biri. Kış aylarında soğuk algınlığı, grip, nezle gibi hastalıklardan korunmak için gerekli olan C vitamini, antioksidanlar ve bağışıklık sisteminin en önemli parçası olan bağırsak sistemini dengeleyen liflerce zengin olan lahana kış mevsiminde tüketilebileceğiniz sebzelerin başında geliyor.

Lahananın faydaları

Genelde salatalara koyarak tükettiğimiz kırmızı lahana, koyu yeşil yapraklı kara lahanaya ve beyaz yapraklı beyaz lahanaya göre besin değeri daha yüksek olan bir lahana türü. 100 gramı günlük C vitamini ihtiyacının %85’ini karşılayabilen kırmızı lahana aynı zamanda yüksek miktarda A vitamini ve K vitamini de içeriyor. Bağışıklık destekleyici zengin içeriğinin yanı sıra, kırmızı lahananın aslında en iddialı olduğu özelliği güçlü bir antioksidan olması.

Kırmızı lahanaya parlak bordo-mor karışımı rengini veren antosiyanin pigmenti, vücudun toksinlerden arındırılmasına yardımcı olan, oldukça güçlü bir antioksidan olmasının yanı sıra kalp hastalığı riskini azaltmasıyla da biliniyor. 93.600 kadın üzerinde yapılan bir çalışmada, araştırmacılar, antosiyanin açısından zengin yiyecekleri daha fazla tüketen kadınların, antosiyanin açısından zengin yiyecekleri daha az tüketen kadınlara göre kalp krizi geçirme olasılığının% 32’ye kadar daha düşük olduğu sonucu elde edildi. Kırmızı lahana tüm bu faydalarının yanında aynı zamanda iyi bir B vitamini, manganez ve potasyum kaynağı.

Lahanalı yemek tarifleri

Salatalara çiğ olarak ekleyebileceğiniz gibi kapuska, güveç, dolma gibi farklı sebze yemeklerinde pişirerek de tüketebileceğiniz beyaz lahana, kara lahana ve kırmızı lahana kalorileri oldukça düşük olan ‘kış sebzeleri’nden oldukları için dilediğiniz miktarda, kilo alma endişeniz olmadan tüketebilirsiniz.

Brüksel Lahanası

Brüksel lahanasının ağızda bıraktığı acımsı, garip tadın seveni olduğu kadar  sevmeyeni de epey fazla. Son yılların öne çıkan sebzelerinden olan Brüksel lahanası besin açısından son derece zengin olan turpgiller sebze ailesinin en küçük üyesi. Donma sıcaklıklarına bile dayanabilen, soğuk kış aylarında gelişen Brüksel lahanası küçücük görünmesine rağmen azımsanmayacak kadar fazla besin öğesini bir arada barındırıyor.

Brüksel lahanasının faydaları

Brüksel lahanası her şeyden önce kemik ve kalp sağlığı için kritik olan, beyin fonksiyonlarının düzenlenmesinde önemli bir rol oynayan K vitamini yönünden oldukça zengin bir sebze. 100 gramı günlük alınması gereken K vitamini ihtiyacının çok daha fazlasını karşılayan Brüksel lahanası, K vitaminine ek olarak A vitamini, B vitaminleri, C vitamini, manganez ve potasyum mineralleri yönünden de oldukça zengin.

Yapılan araştırmalar, Brüksel lahanasının zengin lif ve alfa-lipoik asit içerikleriyle kan şekeri seviyesini dengelediğini gösteriyor. Lif, vücuttaki sindirim sürecini yavaşlatarak glikozun kan dolaşımına daha yavaş salınmasına neden oluyor. Brüksel lahanasında bol miktarda bulunan alfa-lipoik asit de, yüksek kan şekeri seviyelerini düşürebilen ve vücudun insüline duyarlılığını artırabilen bir antioksidan. İnsülin, hücrelerin kan şekerini emmesi ve enerji olarak kullanabilmesi için gerekli olan, kan şekeri seviyelerinin çok yüksek veya çok düşük olmasını engelleyen son derece önemli bir hormon. 

Brüksel lahanalı yemek tarifleri

Brüksel lahanasının genelde çiğ olarak değil, haşlayarak ya da sebze yemeklerine eklenerek, pişirilmiş olarak tüketilmesi öneriliyor. 10-15 dakika haşlayarak üzerine limon ve zeytinyağı gezdirip tüketebilir, alternatif bir lezzet için Fırında brüksel lahanası tarifi’Fırında brüksel lahanası tarifi’ni deneyebilirsiniz.

Turp

Zengin besin içeriğiyle kış ve sonbahar aylarının sevilerek tüketilen sebzelerinin başında gelen turp, aslında kökü kadar yaprakları da tüketilebilen bir kış sebzesi.

Turpun faydaları

Özellikle C vitamini ve potasyum açısından oldukça zengin olan turp, C vitaminiyle bağışıklık sistemini desteklemenin yanı sıra potasyum içeriğiyle de kalp fonksiyonlarının düzenlenmesine, kan basıncının dengelenmesine ve vücuttaki kasların sağlıklı şekilde kasılıp gevşemesine yardımcı oluyor.

Yapılan bazı araştırmalar potasyum açısından zengin bir diyetin yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olabileceğini gösteriyor. Benzer şekilde turp ve turpgillerden pancar gibi kök sebzeleri tüketmenin, içeriğindeki potasyum nedeniyle kronik kalp hastalığı riskini de azaltabildiği elde edilen bulgular arasında.

Turp sadece C vitamini ve potasyum içeriğiyle değil, aynı zamanda iyi bir B vitamini, magnezyum, fosfor ve manganez kaynağı olmasıyla da bilinen bir kış sebzesi.

Turp nasıl tüketilir?

Turpu salatalarınıza rendeleyerek ya da dilimleyerek ekleyebileceğiniz gibi, üzerine limon sıkıp kış kahvaltılarınızda alternatif bir lezzet olarak da tüketebilirsiniz.

Maydanoz

Aslında her mevsim bulunabilen, salatalarımızın vazgeçilmez aromatik yeşilliklerinden maydanoz, diğer pek çok yeşil yapraklıya kıyasla soğuk havalara da direnebilen ve büyümeye devam edebilen bir bitki.

Maydanozun faydaları

Sadece bir avuç maydanoz yaprağı günlük olarak alınması önerilen K vitamini miktaranın tamamını, önerilen C vitamini alımınınsa yarısından fazlasını karşılayabiliyor. C vitamini ve K vitamininin yanı sıra A vitamini, folat, demir, kalsiyum ve potasyum gibi minerallerce de son derece zengin olan maydanoz bağışıklık sisteminin en iyi destekçilerinden olan apigenin ve luteolin gibi flavonoidleri de bolca içeriyor. Flavonoidlerin bağışıklık sistemeni desteklemenin yanı sıra, beyindeki hafıza kaybını ve yaş almaya bağlı demans gibi hastalıkları önlemede de faydalı olduğu biliniyor.

Maydanoz nasıl tüketilir?

Maydanozu salatalarınızda ve yemeklerinizde taze olarak ya da kurutulmuş formda kullanabilirsiniz. Ayrıca ödem atma özelliğiyle bilinen maydanoz suyu ya da maydanoz kürü şeklinde, içecek olarak da tüketebilirsiniz.

Pırasa

Pırasa, kokusundan kolaylıkla anlaşılabileceği üzere soğan ve sarımsakla aynı ailede bulunan, oldukça faydalı, lezzetli ve aromatik bir kış sebzesi. Devasa bir yeşil soğana benzeyen ancak tadı soğandan çok daha hafif, biraz daha tatlı ve pişirildiğinde yumuşayabilen pırasa düşük kalorili (100 gram pırasa sadece 30 kalori) olduğu kadar zengin bir vitamin ve mineral kaynağı.

Pırasanın faydaları

Vücutta A vitaminine çevrilen beta karotenlerce zengin pırasa bağışıklık sisteminin desteklenmesine, görme fonksiyonlarını sağlıklı şekilde yerine getirilmesine, üreme sistemi sağlığının korunmasına ve hücrelerin birbiriyle iletişim kurmasına yardımcı oluyor. Pırasanın bağışıklık sistemini önemli ölçüde desteklemesinin bir sebebi, sarımsakta da yoğun olarak bulunan sülfür bileşenini bol miktarda içermesi. Kalp ve damar sağlığı için önemli bir bileşen olan K vitamini ile bağışıklık sistemini koruyan ve destekleyen C vitamini yönünden zengin olan pırasa aynı zamanda hücre yenilenmesi, demir emilimi, kolajen üretimi gibi vücut fonksiyonlarını da destekliyor. Kadınlarda adet öncesi gerginliğini azalttığı ve tiroid sağlığını koruduğu bilinen manganez minerali de pırasada bol miktarda bulunuyor.

Pırasalı yemek tarifleri

Pırasa genelde zeytinyağlı olarak pişirilerek tüketilen ancak çiğ olarak tüketildiğinde de oldukça lezzetli olan bir kış sebzesi. Çiğ olarak salatalarınıza koyabileceğiniz gibi zeytinyağlı pırasa yemeği, pırasalı börek, pırasa graten gibi farklı yemek tariflerini de deneyebilirsiniz.

Brokoli

Turpgillerden bir başka faydalı sebze olan brokoli, sağlığa olan faydaları sebebiyle ‘süper besin’ ‘olarak adlandırılabilecek kadar besin değeri yüksek sebzelerin başında geliyor. Kalorisi oldukça düşük, su ve lif oranı yüksek, C vitamini, K vitamini, demir ve potasyum dahil olmak üzere birçok vitamin ve mineral içeriğiyle brokoli, kış aylarının en çok tüketilen sebzelerinden.

Brokolinin faydaları

Potasyum, C vitamini ve antioksidanlar bakımından son derece zengin olan brokoli, kalp sağlığını destekleyen kış sebzeleri arasında yer alıyor. B vitamini ve E vitamini yönünden de zengin olan brokoli beyin fonksiyonlarını ve hafızayı güçlendirebiliyor. İçerisinde çok az miktarda yağ bulunan ve kalorisi oldukça düşük olan (100 gramı sadece 33 kalori) brokoli, kilo vermek isteyenlerin de diyet listesinde mutlaka bulunması gereken bir sebze. Ayrıca içerisinde bulunan potasyum ve magnezyum gibi minerallerle bağışıklık sistemini de dengeleyici özelliği bulunuyor. Lifli bir kış sebzesi  olan brokoli sindirim sistemi için son derece faydalı. Mide zarını güçlendirdiği bilinen brokoli yüksek lif oranı sayesinde kabızlık gibi problemlerin çözümüne yardımcı oluyor. 

Brokolili yemek tarifleri

Brokoli hem çiğ, hem de pişmiş olarak tüketilebiliyor ancak son zamanlarda yapılan araştırmalar hafif buharda pişirmenin besin değeri açısından en sağlıklı pişirme şekli olduğunu söylüyor. Çiğ olarak ya da hafifçe haşlayarak salatalarda kullanmanın yanı sıra çorbasından yemeğine kadar birçok farklı alternatif tarifini de deneyebilirsiniz.

Karnabahar

Üzeri bembeyaz karla kaplanmış bir çiçek buketini anımsatan karnabahar da brokoli gibi turpgiller familyasından bir kış sebzesi. Özellikle kilo vermek isteyenlerin sık sık tükettiği karnabaharın sağlık için sayısız faydası bulunuyor.

Karnabaharın faydaları

100 gram karnabahar sadece 25 kalori olmasına rağmen 3 gram lif, C vitamini, K vitamini, B6 vitamini, folik asit, potasyum, manganez, magnezyum ve fosfor gibi yaşamsal fonksiyonlar için son derece önemli pek çok vitamini ve minerali bünyesinde barındırıyor. Yüksek miktarda lif içermesi, bağışıklık sistemi sağlığı için son derece önemli olan, hatta bağışıklık sisteminin %80’inin oluşturan bağırsak florasının düzenlenmesine destek oluyor. Karnabaharın bağışıklık sistemi sağlığına destek olmasının bir diğer önemli sebebi de yüksek miktarda antioksidan içermesinden kaynaklanıyor. Özellikle kanser hücrelerinin büyümesini engellediği klinik araştırmalarla desteklenmiş glucosinolates ve isothiocyanates isimli iki grup antioksidanı bünyesinde barındıran karnabaharın bazı spesifik kanser türlerini önleyici etkisinin olabileceği söyleniyor. Karnabahar aynı zamanda, yine güçlü bir bağışıklık sistemi destekçisi olduğu bilinen, antioksidan özellikteki C vitamini yönünden de son derece zengin bir sebze.

Karnabaharlı yemek tarifleri

Tıpkı brokoli gibi hafifçe haşlanıp ya da çiğ olarak tüketilebilen karnabahar, pek çok sebze yemeğine, çorbalara ve makarnalara da lezzet katıyor.

Kış mevsiminde hem sağlıklı hem de lezzetli yemek tarifleri hazırlamanızı sağlayacak bu kış sebzeleri arasından sizin favoriniz hangisi?

Kaynaklar: Healthline, Uplifers

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale