X

Fransız ebeveynler neyi farklı yapıyor: ‘Bebeğinize Fransız Kalın’ kitabından çocuk yetiştirme ipuçları

Üniversitede çocuk sağlığı ile ilgili dersimize giren bir hocamız vardı, aslında çocuk doktoruydu. Renk renk papyonlar takarak derse gelirdi, keşke ismini hatırlasaydım da unvanı ile birlikte yazabilseydim. Kendisinin yanılmıyorsam o zamanlar 2-3 yaşında bir çocuğu vardı ve yemek konusunda yaşadıkları deneyimlere sıkça derste yer verirdi. Bir keresinde çocuğunun sadece bir dilim kavunla 2 güne yakın bir süre geçirdiğini ve geçen zamanda başka bir şey yemediğini anlatmıştı. Bir hastalık ya da sağlık sorunundan dolayı değil, canı istemediği ya da belki de inatlaştığı için. 2 gün boyunca küçük yaşta bir çocuğun bir dilim kavunla günlük yaşamına devam etmesi fazlasıyla şok edici bir bilgi, değil mi? İlk duyduğumda ben de çok şaşırmıştım. Ancak Fransız ebeveynler ile ilgili birçok şey karşıma çıktıkça bu durumun aslında pek de şaşılacak bir şey olmaması gerektiğini fark ettim.

Türk ebeveynlerde çocukların yemek yeme seanslarının adeta bir mücadeleye dönüştüğünü örneklerle eğlenceli bir şekilde üniversitedeki o hocamdan dinlemiştim. Anne veya babaların çocuklarını kaşıkla beslerken (ki bu da vurgulu bir durumdu; çocuk neden kendi yemiyordu) sanki çocuklar yemeye çok isteklilermiş gibi bir de dudaklarının kenarında kalan yemekleri kaşıkla sıyırıp tekrar yedirdiklerine dikkat çekmişti. 🙂 Belki de çoğu kez şahit olduğumuz bu gerçekçi durum, böyle anlatıldığında tüm sınıfın yüzünü güldürmüştü. Bir düşünün; kaç kez elinizde kaşıkla çocuğunuzun peşinde yemek yedirmek için koşup kan ter içinde kaldınız? Ya da bir restoranda yan masanızda çocuğuna yemek yedirmeye çalışan bir ebeveynin şekilden şekle girmesine kaç defa tanık oldunuz? Sayıca biraz fazla olabilir.

Peki, bizim kültürümüzde benzer birçok durumla karşılaşmak mümkün iken çocuk yetiştirme konusunda alışılagelmiş kaidelerin dışına çıkmayı başaran Fransız ebeveynler neyi farklı yapıyor olabilirler? Onlar neden kaşıkla çocuklarının peşinden koşmuyor? Amerikalı gazeteci, yazar Pamela Druckerman’ın Paris’te çocuk yetiştirme deneyimini aktardığı ve Fransız çocuklarının çok daha iyi huylu, kibar, kendi kendine yetebilen ve yemek yeme konusunda ailesine zorluk çıkarmayan çocuklar olduğunu anlattığı Bringing Up Bébé: One American Woman Discovers The Wisdom Of French Parenting gerçekten de çok ilginç bilgiler içeriyor. Gelin Druckerman’ın kitabını birlikte keşfedelim.

Fransız ebeveynler çocuklarıyla nasıl konuşuyorlar?

Fransız ebeveynler her şeyden önce çocuklarını ‘gerçek anlamda‘ dinliyorlar. Druckerman’ın kitabına göre Fransızlar bebeklerinin dünyadan bihaber ufaklıklar değil, öğrenebilen ve bir şekilde düşündüklerini, hissettiklerini anlatabilen rasyonel varlıklar olduklarını düşünüyor. Kısaca, tiny little humans.

Günümüzün koşuşturmasında ve sonsuz meşguliyetlerinde çocuklarla ilgilenmek zaman zaman zorlaşabiliyor olabilir. Hele bir de teknolojiye olan düşkünlüğümüz üstüne eklenince… Bir düşünün çocuklarınızı gerçekten dinliyor musunuz yoksa aynı anda başka bir şeylerle uğraşırken sadece söylediklerini duyuyor musunuz? Fransız ebeveynler iletişim kurmaya önem veriyorlar ve çocuklarını tüm dikkatleri onlarda olacak şekilde dinliyorlar.

  • Bebeğinizin beklentilerini anlamak ve verdikleri ipuçlarını anlamlandırmak için onları uzun bir süre gözlemleyin. Fransızlar bu şekilde derin bir hassasiyet geliştirilebileceğini ve bunun da bebek bakımını çok değiştirdiğini düşünüyor.
  • Bağ kurmak çok önemlidir. Küçük yaştan itibaren çocuğunuza gösterdiğiniz ilgiye, kullandığınız dile, göz temaslarınıza, jest mimiklerinize dikkat edin.
  • Nazik olun ve onun önünde nazik bir model oluşturun. Küçümseyici bir ses tonu ve kelimeler kullanmak yerine, kendinizi tuhaf bile hissetseniz “lütfen, teşekkürler” gibi kelimeler kullanın. Çünkü, çocuklar söylediklerinizden daha çok yaptıklarınıza odaklanırlar.

Fransız bebekler geceleri nasıl bu kadar kolay uyuyorlar?

Druckerman’a göre eğer bebeğinize izin verirseniz, o da gece saatleri için kendi planlamasını yapabilir. Bebekler her uyku döngüsünün sonunda uyanıp ağlayabilir. Aslında bu, bebeklerin gece boyunca uyku döngülerini birleştirmeyi öğrenme süreçlerinin bir parçasıdır. Bebekler her uyandıklarında çok daha fazla ağlayabilir.

Druckerman’a göre Fransız ebeveynlerin farkı burada ortaya çıkıyor. Fransız ebeveynler bu durumda çok fazla endişeye kapılmıyor. Bebeklerinin doğduktan sonraki ilk birkaç ay içinde uyku düzenine alışacağına inanıyorlar ve ağlama krizlerinden, gece uyanmalarından paniklemiyorlar. Çünkü bu durumu kronik bir sorun olarak değil; kısa süreli bir problem olarak görüyorlar.

  • Bebeğiniz uyku arasında ağlayarak uyandığında, ona 5 dakikalık bekleme süresi tanıyın. Böylelikle bebeğinizin sizin yardımınız olmadan uykuya geri dönme şansı olur. Fransız ebeveynler bu tekniği “The Pause” olarak isimlendiriyorlar ve uyku düzeninin şekle girmesi için işe yaradığına inanıyorlar.
  • Bebeğinizi perdeler açıkken uyutun. Böylelikle gece ile gündüzün farkını daha kolay kavrayabilirler.
  • Gece uykusunun neden gerekli olduğunu bebeğinize anlatın. Bebeğinizin bunu anladığına inanın. En sonunda sizin haklı olduğunuzu anlayacaktır. Belki daha ileriki yaştaki çocuklarınızın bile bunu anladığından emin olamıyorsunuzdur ama bir deneyin, ne kaybedersiniz? 🙂

Fransız ebeveynler çocuklarına yemek düzenini nasıl öğretiyorlar?

 Çocuğunuzla brokoli savaşı verdiğiniz zamanlar, havuçları yedirebilmek için peşinde koştuğunuz ya da sebzeleri şekilden şekle sokup farklı bir şeymiş gibi yedirmeye çalıştığınız anlarınız var mı? Druckerman’a göre Fransızlar için “çocuk yemeği” diye bir şey yok. Fransız ebeveynler ile çocukları neredeyse aynı şeyleri yiyor. Bu durum devlet okullarında ve kreşlerde de böyle. Bu sayede çocuklar sebzeleri uzaylı yiyeceğiymiş gibi görüp sebze yememek için direnmiyorlar.

Druckerman, Fransız çocuklarının yemek yeme düzenlerinin de anne-babalarla aynı olduğunu söylüyor. Fransız çocuklar günde 3 ana öğün ve öğleden sonra 1 ara öğün şeklinde besleniyor. Bu beslenme düzeninde mümkün olduğunca paketlenmiş gıdalardan uzak durmaya özen gösteriyorlar.

  • Bebeğiniz katı gıda almaya hazır olduğunda, tahıl yerine farklı tatları olan sebzelerden yedirin. Fransızlar damak tadı denilen şeyin çok küçüklükten geldiğine inanıyor.
  • Bebeğinize veya çocuğunuza her istediğinde değil, aile yemek saatlerine uygun olacak şekilde yemek yedirin. (Aç kalır korkusuyla yemek düzeninizin dışına çıkmayın. İlk başlarda zor gelse de kendinize bunu denemek için şans verin.)
  • Öğleden sonra tek bir ara öğün yaptırın. Böylelikle çocuğunuz sabretmeyi ve kendini kontrol etmeyi öğrenir. Ayrıca akşam yemeği zamanında daha aç olacağı için bu öğünde daha iyi yemek yiyecektir.
  • Çocuğunuz aç olduğunda öncelikle sebzeleri verin. Öte yandan çocuğunuza özel yemek yapmayın, herkesin aynı şeyi yemesini sağlayın.
  • Eğer bir şeyi sevmediyse, çocuğunuzu onu yemesi için zorlamayın. Ancak masadaki her şeyin tadına bakmasını rica edin. Çocuğunuzun sevmediği şeyi bir sonraki sefer, yanında başka bir yiyecekle, daha farklı hazırlayarak sunun.
  • “Yemeği sevme/sevmeme” konusunun ötesine geçin ve çocuğunuzla tatlar, yiyeceklerin dokuları üzerine konuşun. Böylelikle çocuğunuzun bir şeyi neden sevip sevmediğini anlayabilir, onun başka yiyeceklere olan merakını artırabilirsiniz.
  • Yemek yemesi için çocuğunuza işkence etmeyin. Yemeği kısa ve keyifli tutun. 20 dakika sonunda çocuğunuz yemiyorsa onu anlayışla karşılayın.
  • Çocuklarınızın yemekleri deneyimlemelerine izin verin. Tarifler uygulamalarına uygun alanlar yaratın. Druckerman kitabında, Fransız çocukların çoğunun ilk olarak ‘yoğurtlu kek‘ pişirmeyi öğrendiklerine değiniyor. Tarifte boş yoğurt kutuları diğer malzemeleri de ölçmek için kullanılıyor. Çocuğunuzla denemek isterseniz, tarifi yazının sonunda bulabilirsiniz.

Fransız çocuklar nasıl bu kadar iyi huylu oluyorlar?

Sabır sadece bir erdem değil, aynı zamanda bir beklentidir.” diyor Druckerman kitabında. Buna göre Fransız ebeveynler, öfkeyle mücadele etme ve memnuniyeti uzun süreli kılma gibi becerileri çocukların da öğrenebileceklerini düşünüyorlar. Sabır, insanın kendisinin beslediği bir sakinlik ise çocuklar da kendilerinden bunun beklendiğini anlayabilir.

  • Çocuğunuz bir şeye ihtiyaç duyduğu anda her şeyi önüne sermeyin. Ona sakince önce yemek pişirmeyi bitirmeniz gerektiğini, bir mail göndermeniz gerektiğini, dişlerinizi fırçalamanız gerektiğini veya o an neyle ilgileniyorsanız onu söyleyin.
  • Çocuğunuzun konuşmanızı, yaptığınız işi bölmesine izin vermeyin, siz de onu bölmeyin. İşinizi bitirdikten sonra onunla ilgileneceğinizi söyleyin ve sözünüzü de tutun. Ondan da aynı şeyi bekleyin.
  • Çocuğunuzun kendini kontrol edebileceğine güvenin. Odanın altını üstüne getirmeden en sevdiği oyuncağı nasıl alabileceğini ona öğretin ve ona duyduğunuz güveni hissettirin.
  • Çocuğunuzun kendisini evrenin merkezi gibi düşünmesine izin vermeyin.

Bonus: Yoğurtlu kek tarifi

Yoğurtlu kek, çocukların kolayca yapabileceği ve bu esnada birçok duyuyu kullanarak, aynı zamanda da ölçme becerilerini geliştirerek eğlenceli zaman geçirebilecekleri bir tarif. Tarifin sırrı ise, yoğurt kutuları. Yoğurdu ekledikten sonra boşalan kutuları diğer malzemeleri ölçmek için kullanmayı unutmayın.

Malzemeler:

-2 küçük kutu yoğurt
-4 yoğurt kutusu kadar un
-2 yumurta
-1 çay kaşığı vanilin
-1.5 çay kaşığı kabartma tozu
-Dilediğiniz kadar toz şeker (Tarifte yer alan 2 yoğurt kutusu kadar ancak ne kadar tatlı olmasını istediğinize göre ekleyebilirsiniz.)
-1 yoğurt kutusu kadar bitkisel yağ
-Servis için krema (crème fraîche isteğe göre)

Yapılışı:

1. Yoğurt, yumurta, şeker, vanilya ve yağ çırpma teli ile yavaşça karıştırılır.
2. Ayrı bir kapta un ve kabartma tozu birleştirilir.
3. İki karışım bir araya getirilir.
4. Dondurulmuş meyveler, çikolata parçaları ve isteğe göre eklenebilecek malzemeler karışımın içine eklenir.
5. Yaklaşık 35 dakika, fırında 180-200 derece arasında pişirilir.
6. Pişme esnasında kontrollü bir şekilde bıçak ile kekin pişip pişmediği kontrol edilir.
7. Kek piştikten sonra soğuması için beklenir.
8. İsteğe göre yanında biraz krema (crème fraîche) ile servis edilir.

Afiyet olsun!

Kitabı satın almak için tıklayın.

Kaynak: businessinsider, pameladruckerman, guardian, Bringing Up Bebe

İlginizi çekebilir: Çocuk gelişimi, ebeveynlere tavsiyeler, çocuk kitapları: 2021 yılının en çok okunan Parent Up yazıları

Ecem Şenyurd Efecan: Selam, ben Ecem! Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli özel kurumlarda çalışıp akademi özlemiyle soluğu yine üniversitede aldım, daha öğrenilecek çok şey vardı! Mindfulness üzerine tez yazıp 'an'da kalmayı hala başaramayan biri olarak insana iyi gelen ne varsa bulmaya, uygulamaya, hayatımın bir parçası haline getirmeye çalışıyorum. Tam bir kahve severim, günlük sınırsız doz alımıyla hayatımın olmazsa olmazı. Üretmeye bayılıyorum! :)

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale