X

Hareketsiz yaşam tarzının etkilerini azaltmak için ne yapabilirsiniz?

Son yıllarda evde, işte, masa başında, ekran karşısında, koltukta geçirdiğiniz zamanları bir düşünün… Daha az hareket ediyor ve eskisine göre çok daha fazla hareketsiz kalıyor olabilir misiniz? Muhtemelen pek çoğumuzun bu soruya cevabı evet olabilir. Özellikle pandemi sürecinde ve sonrasında değişen yaşam tarzımız, daha fazla hareketsiz kalmamıza zemin hazırladı. Aynı zamanda teknolojinin hızla ilerlemesi, ekran karşısında geçirdiğimiz zamanların artması, bir de evden çalışma ve uzaktan eğitim gibi çevrimiçi sistemlere geçilmesiyle fiziksel aktivitelerimiz oldukça sınırlandı. Dolayısıyla, sağlığımız tehdit edilmeye başladı.

Hareketsiz yaşam tarzının pek çok hastalıkla yakın ilişkili olduğu araştırmalarca kanıtlandı. Ve bugün hala bu konuda çalışmalar yürütülmeye devam ediyor. Kardiyovasküler rahatsızlıklar, obezite, postür sorunları, varis, bel ve sırt ağrıları, diyabet ve bilişsel bozukluklar hareketsiz yaşamın neden olduğu sağlık problemleri arasında. Hatta ölü popo sendromu gibi bir rahatsızlık olduğunu da son yıllarda öğrenmiş olabiliriz. Dahası, hareketsiz bir yaşam tarzının, yaşam süresini etkilemekte genetikten daha etkili olduğu bile ortaya çıkarıldı. Yani; ne kadar çok hareket o kadar çok sağlık!

Ancak, son yıllarda değişen yaşam tarzı alışkanlıkları pek çoğumuzu daha az hareketli bir yaşantıya doğru sürükledi. Öyle ki bu yaşam tarzı ‘sedanter’ yaşam tarzı olarak adlandırıldı. Örneğin, evden çalışıyorsanız muhtemelen günde 8-10 saatinizi masa başında oturarak geçiriyorsunuzdur ve sedanter yaşam tarzı, sizin de günlük yaşayışınızın ismi olabilir. Peki, ne yapabiliriz, bütüncül sağlığımızı korumak, olası hastalıkları önlemek ve yaşam süremizi uzatmak için hareketsiz yaşamın olumsuz etkilerini nasıl ortadan kaldırabiliriz?

Elbette, düzenli hareket etmeyi, her gün spor yapmayı alışkanlık haline getirerek. Ancak, kısa sürede çok daha etkili bir yol daha olabilir: “22 dakika.”

Her gün 22 dakika hareket edin

British Journal of Sports Medicine’de yeni yayınlanan bir araştırmaya göre her gün 22 dakika egzersiz yaparak başta erken ölüm riski olmak üzere hareketsiz yaşamın ve sedanter hayat tarzının neden olduğu sağlık sorunlarını önleyebilirsiniz.

Öyle ki teknoloji gelişmeleri, ekran izleme sürelerinin artması, uzaktan çalışma sistemi derken neredeyse normalimiz haline gelen hareketsiz yaşamın, sağlığımız üzerindeki olumsuz etkilerini silmek için her gün en az 22 dakika hareket etmeye özen göstermeliyiz. Özellikle evden çalıştığınız masa başı bir işiniz varsa siz de vakit kaybetmede bu 22 dakika kuralını uygulamaya başlamalısınız.

Gelelim, araştırmanın detaylarına… Araştırmaya 50 yaş üzeri yaklaşık 12.000 kişi takıldı ve iki yıl boyunca fiziksel aktiviteleri kendilerine takılan bir cihaz ile takip edildi. Bu süre zarfında katılımcıların boy ve kiloları, mevcut hastalıkları, geçmiş sağlık sorunları gibi değişkenler de not edildi. Katılımcıların yarısından fazlası sedanter yaşam tarzına sahipti; yani günde yaklaşık 10.5 saati oturarak geçiriyorlardı. Elde edilen veriler, günlük hareketsiz kalma süresi arttıkça çeşitli hastalıkların ortaya çıkma ve ölüm riskinin de artığını gösterdi. Öte yandan, günde 22 dakika orta-yüksek şiddette egzersiz yapmanın ise bu riski düşürdüğü bulundu. Dahası, buna ek olarak fazladan 10 dakika daha egzersiz yapmanın ölüm riskini %35 azalttı bulgusu da elde edildi.

Tüm gün masa başında olmanızı gerektiren bir işiniz varsa ve spor yapmaya yeterince zaman ayıramıyorsanız, günde 22 dakika ile hareketsiz yaşam tarzının neden olduğu riskleri önleyebilirsiniz. Fazladan egzersiz yapacağınız her bir dakika, uzun ve sağlıklı bir yaşamın kapısını aralayabilir.

Peki, hareketsiz yaşamın önüne geçmek için başka neler yapılabilir?

Daha hareketli bir yaşam için ipuçları

İlk olarak yaşam tarzınızın farkına varmanız önemli. Eğer gerçekten gününüzün çok büyük bir kısmını hareketsiz geçiriyorsanız, vakit kaybetmeden önlem almalı ve bu hareketsiz geçen zamanlarınızı telafi edebilecek girişimlerde bulunmalısınız.

  • Bunun en etkili yolu elbette ki her gün düzenli olarak egzersiz yapmak. Evde ya da spor salonunda size uyan bir egzersiz türü ile günlük hareketlerinizi artırabilirsiniz. Her gün yürüyüşe çıkabilir ya da sevdiğiniz bir spor dalı ile ilgilenebilir, ona zaman ayırabilirsiniz.
  • Günlük, haftalık veya aylık bir egzersiz planı oluşturmak bu konuda size yardımcı olabilir. Belirlediğiniz hedefi tutturmak için dilerseniz akıllı bir saat edinebilir ve adımsayar ya da kalori yakımı gibi özelliklerini kullanarak motive olabilirsiniz.
  • Asansör yerine merdivenleri tercih edebilir, yürüme mesafesindeki yerlere arabanızı bırakarak gitmeyi deneyebilirsiniz. Böylece günlük adım sayınızı artırabilirsiniz.
  • Sosyal aktivitelerinizi oturmak üzerine değil, hareket üzerine kurgulayabilir, sevdiklerinizle buluştuğunuzda daha fazla hareket etmenizi sağlayacak etkinlikler planlayabilirsiniz. Ormanda yürüyüş ya da sahil kenarında bisiklet sürme gibi aktiviteler yapabilirsiniz.
  • Masa başında çalışırken uzun süre oturup kalmamak için her yarım saate alarm kurabilir ve ayağa kalkıp birkaç dakika bedeninizi esnetebilirsiniz.
  • Ayrıca, masa başında olsanız bile küçük ama etkili egzersizlerle hem bedeninizi hem de zihninizi rahatlatabilirsiniz.Dilerseniz Ergonomik çalışma ortamı nasıl yaratılır? yazımızdan ilham alabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Bilimsel bir araştırmaya göre neden günde 11 dakika yürümeliyiz?

Kaynak: mindbodygreen

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler

Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

İlgili Makale