X

Gluten nedir, glutensiz beslenmenin faydaları nelerdir: Glutensiz diyet ve beslenme önerileri

Glutensiz beslenme son yıllarda sağlıklı yaşam ve sağlıklı beslenme konularındaki en popüler başlıklardan biri. Glutensiz diyetlere olan ilginin hızla artması ve glutensiz besinlere ulaşmanın kolaylaşması nedeniyle her geçen gün daha fazla kişi glutensiz beslenmeyi tercih ediyor. Glutensiz beslenmek bazılarımız için bir tercihken, gluten hassasiyeti, gluten alerjisi, gluten intoleransı olan kişiler ve Çölyak hastaları için glutensiz beslenmek hayati önem taşıyor. Bu nedenle sizler için gluten nedir, glutensiz beslenmenin faydaları nelerdir, gluten zararlı mıdır, kimler glutensiz beslenmelidir, hamilelikte gluten alınmalı mıdır, glutensiz diyet yapılırken nelere dikkat edilmelidir gibi gluten hakkında merak edilen tüm soruları cevaplamaya çalıştık. 

Gluten nedir?

Adına diyet listelerinde, sağlıklı beslenme yazılarında ve diyetisyen önerilerinden aşina olduğumuz gluten aslında buğday, arpa ve çavdar gibi tahılların yapı taşı olan bir protein türü. Makarna ve bulgur gibi tahıl ürünlerini kaynattığınızda suda oluşan kayganlığın, suyla buluşan unun yapışkanlığının, hamura dönüşebilmesinin, mayalanabilmesinin ve kabarmasının en önemli sebebi içeriğinde bulunan gluten.

Ekmek, dolayısıyla da buğday tüketiminin en yüksek olduğu ülkelerden biri olarak hemen hemen her öğünde tükettiğimiz gluten, marketten aldığımız hazır ve paketli gıdaların da büyük çoğunluğunda bulunuyor. Gluten protein ailesinde bulunan en önemli proteinlerden biri olan gliadin, gluten nedeniyle yaşanan problemlerin, gluten intoleransının, gluten hassasiyetinin ve çölyak hastalığının en önemli kaynağı. Gliadin içeren buğday, arpa ve çavdardan üretilen işlenmiş gıdaların büyük kısmı, beden sağlığını olumsuz etkileyebiliyor.

Gluten büyük yapılı bir protein olduğu için, hassasiyeti olan bazı bireyler tarafından veya çölyak hastaları tarafından sindirilemeyerek birçok sağlık sorununun oluşmasına zemin hazırlayabiliyor. Bazı kişilerde bağışıklık sistemi gliadin proteinini istilacı olarak görebiliyor ve alerjik reaksiyon görülmesine sebep olabiliyor. Kronik rahatsızlıkları ya da güçlü metabolizması olan kişilerde ise vücut gluten alımını tolere edebiliyor. Diğer taraftan gliadinin vücuttaki iyi bakterileri besleyen prebiyotik etkisi olduğunu gösteren çalışmalar da bulunuyor.

Gluten zararlı mı?

Gluten pek çok besinde doğal olarak bulunan bir madde ve kozmetikten gıda boyalarına, şampuanlardan diş macunlarına kadar günlük hayatta hepimizin kullandığı birçok ürünün içeriğinde gluten bulunuyor. Yukarıda da belirttiğimiz gibi guatr, diyabet, obezite, demans gibi kronik bir hastalığınız ya da hastalık riskiniz yoksa, metabolizmanız düzgün çalışıyorsa, sindirim sistemi sağlığınızda herhangi bir sıkıntı yoksa, bağırsak floranız bozuk değilse ve hareketli bir yaşam tarzınız varsa yiyeceklerle vücudunuza aldığınız gluteni tolere edebilirsiniz. Ancak çölyak hastasıysanız, gluten içeren tahıllardan herhangi birine karşı alerjiniz ya da gluten duyarlılığınız varsa az miktarda da olsa gluten tüketmek sindirim sistemi sağlığınızı olumsuz etkileyebilir. Glutensiz beslenmeyle ilgili dilerseniz şu yazımıza da göz atabilirsiniz: A’dan Z’ye glutensiz beslenme: Yararlı mı, zararlı mı, nelere dikkat etmeli?guatr, diyabet, obezite, demans gibi kronik bir hastalığınız ya da hastalık riskiniz yoksa, metabolizmanız düzgün çalışıyorsa, sindirim sistemi sağlığınızda herhangi bir sıkıntı yoksa, bağırsak floranız bozuk değilse ve hareketli bir yaşam tarzınız varsa yiyeceklerle vücudunuza aldığınız gluteni tolere edebilirsiniz. Ancak çölyak hastasıysanız, gluten içeren tahıllardan herhangi birine karşı alerjiniz ya da gluten duyarlılığınız varsa az miktarda da olsa gluten tüketmek sindirim sistemi sağlığınızı olumsuz etkileyebilir. Glutensiz beslenmeyle ilgili dilerseniz şu yazımıza da göz atabilirsiGlutenin zararları nelerdir?

Vücudumuza aldığımız tüm gıdalar ince bağırsakta bileşenlerine ayrıştırılıp bağırsak mukozası üzerinden kana karışır. Vücudun gerekli besinleri alabilmesi, ince bağırsakta çok sayıda bulunan ve villus olarak adlandırılan kıvrımlar tarafından sağlanır. Gluten intoleransı olan kişilerde ve Çölyak hastalarında, bağırsak mukozasındaki glutenin sebep olduğu alerji nedeniyle villus çıkıntıları ve kıvrımları zarar görerek olarak azalır ve küçülürler. Böylece bağırsak yüzölçümü gittikçe azalır ve alınan gıdalar emilemez hale gelir. Sonuç olarak beslenme yetersizliği, dolayısıyla da hastalık belirtileri ortaya çıkar. Gluten’in zararlarını Çölyak dışı gluten hassasiyeti (gluten alerjisi) ve hayati boyutta risk taşıyan, ciddi bir gluten intoleransı olarak adlandırabileceğimiz Çölyak hastalığı olarak iki ana başlıkta inceleyeceğiz.

Gluten alerjisi ve gluten intoleransı nedir?

Farklı kaynaklarda gluten hassasiyeti, gluten intoleransı, gluten alerjisi, non-çölyak gluten hassasiyeti (çölyak olmayan gluten hassasiyeti) olarak adlandırılan durum vücudun buğday, arpa ve çavdar gibi gluten içeren gıdalardaki gluten proteinlerini sindirememesi anlamına geliyor. Çölyak hastalığı gibi çok ağır bir gluten intoleransından hafif düzeydeki gluten hassasiyetine kadar geniş bir spektrumda karşılaşılabilen gluten alerjileri, genelde sindirim sistemi rahatsızlıkları olarak kendini gösterse de ağrıdan ciltte kızarıklığa kadar farklı semptomlar ortaya çıkarabiliyor. Çölyak hastası olmadığı ya da buğday alerjisi bulunmadığı halde bu hastalıkların belirtilerini gösteren, tahıllardaki yapısal proteinlere karşı gelişen bağışıklık sistemi reaksiyonu olan kişilere, çölyak dışı gluten hassasiyeti ya da gluten intoleransı tanısı konulabiliyor. Detaylar için Non çölyak glüten hassasiyeti nedir ve bedenimizi nasıl etkiler?sindirim sistemi rahatsızlıkları olarak kendini gösterse de ağrıdan ciltte kızarıklığa kadar farklı semptomlar ortaya çıkarabiliyor. Çölyak hastası olmadığı ya da buğday alerjisi bulunmadığı halde bu hastalıkların belirtilerini gösteren, tahıllardaki yapısal proteinlere karşı gelişen bağışıklık sistemi reaksiyonu olan kişilere, çölyGluten alerjisinin ve gluten intoleransının belirtileri nelerdir?  

TC Sağlık Bakanlığı verilerine göre çölyak hastalığının görülme sıklığı yüzde 1 ile binde 3 arasında değişiyor ve Türkiye’de 250 bin ile 750 bin arasında çölyak hastası olduğu tahmin ediliyor. Ancak bu hastaların yalnızca yüzde 10’una tanı konulabilmiş durumda. Çölyak dışı gluten hassasiyeti olan kişilerin oranı ise %0,5 – %13 arasında bir oranda olduğu tahmin ediliyor.

Çölyak dışı gluten hassasiyeti olan kişilerin önemli bir kısmında irritabl bağırsak sendromu (IBS) benzeri semptomlar görülüyor. Ağız içi yaralar, reflü, ses kısıklığı, midede yanma, karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal, kabızlık ve hazımsızlık gluten hassasiyetinin en önemli belirtilerinden. Ayrıca bağırsakta, sindirim sisteminde ve ciltte görülen kızarıklık ve enflamasyonlar, baş ağrısı, migren, beyin sisi, dikkat dağınıklığı, baş dönmesi, depresyon, anksiyete, kronik yorgunluk, eklem ve kas ağrıları, tenosinovyit, kaslarda seğirme, fibromiyalji, deri döküntüleri ve ürtiker de gluten alerjisinin belirtileri arasındadır. 

İshal, karın ağrısı, yorgunluk, şişkinlik, depresyon, cilt döküntüleri gibi belirtileri olan gluten intoleransı 2012 yılından beri de teşhis ve tanı kriterleri belli olan bir hastalık. Özellikle sindirim sisteminin çalışmasına olumsuz etki eden gluten intoleransı belirtileri taşıyan kişilerde kansızlık ve aşırı kilo verme gibi sağlık problemleri ortaya çıkabiliyor.

Gluten hassasiyetine dair belirtileriniz varsa bir uzmana danışabilir, doktorunuzun uygun gördüğü şekilde kan testi ya da ince bağırsak biyopsisiyle gluten intoleransınızın ne boyutta olduğunu, semptomların Çölyak hastalığından mı yoksa gluten duyarlılığından mu kaynaklandığını anlayabilirsiniz. Eğer çölyak hastası olmadığınızdan eminseniz birkaç hafta boyunca gluteni hayatınızdan çıkararak belirtilerinizi gözlemleyebilir, tekrar glutenli besinler tüketmeye başladığınızda semptomlarınızda nasıl bir artış olduğuna bakarak gluten hassasiyetiniz olup olmadığını anlayabilirsiniz. Dilerseniz konuyu detaylı şekilde ele aldığımız Gluten duyarlılığına sahip olduğunuzu anlamanıza yardımcı olacak belirtiler ve Gluten hassasiyetinizin olup olmadığını nasıl anlarsınız?Gluten duyarlılığına sahip olduğunuzu anlamanıza yardımcı olacak belirtiler ve – Bilinç bulanıklığı (Journal of Neurology’de yayınlanan gluten duyarlılığıyla alakalı bir makaleye göre, immünoglobulin olarak bilinen antibadi sınıfının glutene aşırı bir reaksiyon gösterdiğini keşfediliyor. Bu reaksiyonun bilişsel performansı azalttığına inanılıyor.)
– Dışkının kötü kokması ve ishal ya da kabızlık ve gibi boşaltım sistemi problemleri
– Glutenli gıdalar tükettikten sonra görülen karın ağrısı
– Migren atakları ve baş ağrısı
– Yorgunluk ve tükenmişlik hissi
– Serotonin hormonundaki dengesizlikler ve bağırsak florasının bozulmasına bağlı depresyon
– Depresyonla birlikte seyreden anksiyete ve panik atak bozuklukları
– Sedef hastalığı, sivilce oluşumu, egzama, saçkıran, dermatitis herpetiformis, kronik ürtiker gibi cilt problemleri ve dermatolojik sorunlar
– Sindirim sorunları ve besin emiliminin azalması nedeniyle görülen kilo kaybı
– Kanda demir eksikliği oluşması sonucu görülen kansızlık (anemi)
– Otoimmün bir bozukluk olan çölyakla birlikte gelen diğer bağışıklık sistemi hastalıkları
– Enflasmasyona ve sinir hassasiyetine bağlı kas ve eklem ağrıları ve uyuşmalar
– Emilim bozukluğuyla düşen kalsiyum seviyesi nedeniyle meydana gelen ağız ve diş problemleri

Çölyak hastalığı nedir?

Çölyak hastalığı, buğday, arpa, çavdar gibi besinlerde bulunan gliadin proteinine karşı bireylerin aşırı hassasiyet göstermesiyle sonuçlanan otoimmün bir bozukluktur. Gluteni yabancı ve tehlikeli bir madde olarak algılayan bağışıklık sistemi vücuda gluten girdiği an harekete geçer ve gluteni yok etmek için vücutta gluten bulunan tüm noktalara saldırır. Bağırsak duvarına yapışan gluten nedeniyle bağırsak hücreleri de bağışıklık sistemi tarafından parçalanarak zarar görür.

Çölyak hastalığının belirtileri nelerdir?

Çölyak hastalığı gluten intoleransı belirtilerinde olduğu gibi, sindirim sistemi bozuklukları, bağırsak hassasiyeti ve buna bağlı bağırsak rahatsızlıkları, şişkinlik, enflamasyon, kabızlık, migren, baş ağrısı, halsizlik ve yorgunluk, cilt kızarıklıkları ve döküntüler, depresyon, kansızlık ve kilo kaybı gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Kişinin bu belirtileri göstermesinin temelinde bağırsak geçirgenliğinin ve dolayısıyla vücuda alınan besinlerin emiliminin bozulması bulunur.

Çölyak hastalığının tedavisi

Çölyak hastalığının henüz etkinliği kesin olarak bilinen bir tedavisi olmamakla birlikte hastalığın olumsuz etkilerinden korunmanın en bilinen yolu glutensiz beslenme ve glutensiz bir diyet programı uygulamak. Tüm dünyada her 150 kişiden birinde olduğu bilinen, çok daha fazla kişide olduğu tahmin edilen Çölyak hastalığında vücudun ihtiyaç duyduğu besinleri glutensiz kaynaklardan alabilmesi için sıkı ve uzman kontrolünde yürütülen bir diyet programı uygulanması gerekiyor.

Gluten hassasiyeti ve Çölyak hastalığı arasındaki fark nedir?

Çölyak hastalığı ve gluten duyarlılığı birbiri ile çok sık karıştırılsa ve çoğu zaman birbiri yerine kullanılsa da gluten alerjisi, gluten intoleransı ya da gluten hassasiyeti olarak adlandırılan durum ile Çölyak hastalığı arasında bazı farklar bulunuyor. Çölyak hastalığı gluten tüketiminden kaynaklanan, ömür boyu sürecek olan, genetik kökenli ve ince bağırsaklarda emilimin azalmasına yol açan otoimmün hastalıktır. Gluten hassasiyetinin ya da gluten alerjisinin Çölyak hastalığından farkı ise 3-5 yıl gibi bir sürede tamamen ortadan kalkabilmesi.

FODMAP nedir?

FODMAP’lar son yıllarda gluten intoleransı ve gluten hassasiyeti konularıyla birlikte tartışılan en popüler konulardan biri. Fermente olabilen oligosakkarit, disakkarit, monosakkarit ve poliollerden oluşan FODMAP’lar kısa zincirli bir karbonhidrat grubu.

Gluten intoleransı belirtileri gösteren kişiler üzerinde yapılan yeni araştırmalar, bu belirtilerin aslında gluten proteinleri yüzünden değil FODMAP olarak adlandırılan bu karbonhidratlardan kaynaklandığını ortaya çıkardı. Yani bazı kişiler tarafından sindirilemeyen FODMAP’lar çölyak ya da gluten hassasiyeti benzeri semptomlara neden olabiliyor. Gluten de içerin buğday, arpa, pirinç ve çavdar gibi tahıllarda bulunan FODMAP karbonhidratları, ayrıca sarımsak ve enginarda bulunan fruktanda, bazı süt ürünlerindeki laktozda ve bazı sebzelerdeki galaktanda da bulunabiliyor.

FODMAP’lara karşı duyarlılığı olanlar, Avustralya’daki Monash Üniversitesi’nde geliştirilmiş olan özel bir diyet olan FODMAP Diyeti’ni uygulayarak semptomlarının belirtilerini azaltabiliyor. Bu diyet çölyak hastalığı veya gluten alerjisi olmayan kişiler için son derece önemli çünkü henüz gluten intoleransını belirleyebilen herhangi bir test yok. 

Glutensiz beslenme 

Glutensiz beslenme ve glutensiz diyet, gluten hassasiyeti ve Çölyak hastalığı olanların uygulaması gereken bir beslenme düzeni. Ancak günlük olarak tükettiğimiz, marketten satın aldığımız ya da dışarıda yediğimiz neredeyse her şey az miktarda da olsa gluten içeriyor. Gluten içermeyen bazı ürünlerin işlenmesinde buğday kullanıldığı için, işlemden geçirilmiş paketli gıdalar satın alırken mutlaka etiketlerini inceleyerek içinde gluten olup olmadığını kontrol etmenizi öneriyoruz. Glutenden tamamen kaçınmanın yoluysa glüten içermeyen, besin değeri düşük işlenmiş gıdalar yerine gluten içermeyen gıdaları işlenmemiş halleriyle tüketmek. Glutensiz beslenmeye geçerken dikkat etmeniz gereken detayları  Glutensiz beslenmeye geçerken nelere dikkat etmek gerekir? yazımızda bulabilirsiniz.

Gluten içeren besinler ve glutenli gıdalar

– Buğday, çavdar ve arpa içeren ekmekler
– Pişmiş ürünler ve hazır çorbalar
– Makarna ve kuskus
– Bazı bakliyatlar
– Hazır soslar
– Şekerlemeler, unlu mamüller ve irmik
– Malt, malt tatlandırıcı ve malt ürünleri
– Buğday, kavuzlu buğrday ve çavdar melezi olan tritikale içeren ürünler
– Graham unu, tabii buğday unu, arpa ve fosfat unu
– Patates kızartması
– Milkshakeler
– İşlenmiş etler ve bulyonlar
– Monosodyum glutamat (Çin tuzu), soya sosu, lesitin
– Modifiye gıda nişastası
– Gıda ve bira boyası
– Cipsler
– Arpa
– Kahvaltılık gevrekler
– Bira
– Kek, kurabiye ve benzeri yiyecekler

Gluten içermeyen glutensiz besinler

– Tüm sebzeler ve meyveler
– İşlenmemiş et ürünleri ve balık gibi deniz ürünleri
– Yumurta
– Süt ürünleri
– Yumru kökler
– Kinoa
– Karabuğday
– Beyaz ve siyah pirinç
– Kuruyemişler ve tohumlar
– İşlenmemiş bitkisel ve hayvansal yağlar
– Mısır nişastası, pirinç nişastası, tapyoka nişastası, pirinç unu, şeker, kabartıcılar, sodyum asit pyrofosfat, pektin ve ksantam gam ile hazırlanmış bazı hazır gıdalar

Mısır nişastası, pirinç nişastası, tapyoka nişastası, pirinç unu glisemik indeks açısından çok yüksektir. Pektin e440, ksantan gum E415, sodyum asit pyrofosfat E450 olarak katkı maddesi sınıfında yer alıyor. Bu şeker ve zararlı katkı maddeleri içeren un karışımı ile hazırlanan ürünler ne yazık ki sağlıklı değil tam tersine sağlığınızı daha da bozabilir ve diyabet, hipertansiyon, metabolik sendrom ve santral obeziteye neden olabilirler.

Gluten içermeyen tahıllar

– Mısır
– Pirinç
– Kinoa
– Keten
– Darı
– Süpürge darısı
– Tapyoka
– Karabuğday
– Ararot
– Amarant
– Saf yulaf 

Glutensiz diyet

Bir bitki proteini bileşimi olan, arpa, çavdar, buğdayda ve bunların girdiği gıda ve ürünlerde bulunan gluten, çölyak ve gluten hassasiyetinde vücuda kesinlikle alınmaması gereken bir maddedir. Alındığında ince bağırsaklar besin emilimini gerçekleştiremez ve kişinin genel sağlığında bozulmalar görülür. Bu nedenle çölyak, gluten duyarlılığı, dermatitis herpatiformis adlı deri hastalığında “glutensiz diyet“ uygulanmalıdır. Amerikan Pediatri Derneği’nin raporuna göre, çölyakın tek tedavisi glutensiz diyet. Huzursuz Bacak Sendromu, nörolojik hastalıklar (Örnek: Multiple Skleroz (MS)), romatoid artrit, depresyon, otizm gibi hastalıklarda ise dahiliye uzmanı, gastroenteroloji uzmanı, beslenme uzmanı görüşü alınarak glutensiz beslenme diyeti uygulayabilir.

Glutensiz diyet yapanların en dikkat etmesi gereken konu işlenmemiş, organik gıdaları tüketmek. Glutensiz diyet, kişilerin şikayetçi oldukları karın ağrılarını, gaz sıkışmalarını, ve hazımsızlık problemlerinin ortadan kaldırılmasına yardımcı olur. Glutensiz beslenmeyi ve glutensiz diyeti uygulamak ve alışkanlık haline getirmek oldukça zorlu bir süreç olsa da, hem sağlıklı hem lezzetli glutensiz ürünler tüketmeniz mümkün.

Glutensiz diyete başlamak istiyorsanız ilk yapmanız gereken bir beslenme uzmanından destek alarak çölyak hastası olup olmadığınızı öğrenmek. Çölyak hastası olmadığınızdan emin olduktan sonra, gluten hassasiyetinizi azaltmak için birkaç hafta boyunca gluten içeren gıdaları yavaş yavaş beslenme düzeninizden çıkararak semptomlarınızdaki değişiklikleri gözlemleyebilirsiniz. Bir süre hiç gluten tüketmedikten sonra, glutenli ürünleri yavaş yavaş beslenmenize dahil ederek belirtilerin tekrar ortaya çıkıp çıkmadığını gözlemleyebilirsiniz. Glutensiz diyet yapmanıza rağmen belirtileriniz devam ediyorsa mutlaka bir uzmana görünmenizde fayda var.

Glutensiz diyetin faydaları

Glutensiz diyet, özellikle gluten hassasiyeti olanların, Çölyak hastalarının ve buğday alerjisi olanların mutlaka uygulaması gereken ve sağlık açısından son derece yararlı bir diyet. Gluten intoleransı olan bireylerde bağırsak geçirgenliğini olumsuz etkileyen, bağırsak yüzeyinin yara olmasına ve dokuların zarar görmesine neden olan gluten, hasta bireyin besin alımında güçlük çekmesine, bununla birlikte gerekli besinlerin vücuda alınamamasına ve besin eksikliği nedeniyle metabolizma fonksiyonlarının tam yerine getirilmemesine neden olabiliyor. Bu nedenle glutensiz diyet, gluten hassasiyeti olan kişilerin yaşam kalitesinin yükselmesi için oldukça önemli ve gerekli.

Glutensiz diyetin zararları

Peki, glutensiz diyet sağlığa zararlı mı? Özellikle kilo vermek ve zayıflamak için glutensiz beslenmeye yönelen ancak herhangi bir gluten hassasiyeti olmayan kişiler için glutensiz beslenmenin ve glutensiz diyet zararlı olabiliyor. Glutensiz diyetle kilo vermenin ve zayıflamanın mümkün olup olmadığına bir sonraki bölümde değineceğiz. Ancak yalnızca kilo vermek amacıyla glutensiz diyet uygulamak pek sağlıklı ve hedefe yönelik bir seçenek olmayacaktır.

Glutensiz diyete göre beslenmek metabolizmanın ihtiyaç duyduğu besinlerin alınamamasına ve beslenme düzeninde dengesizliğe neden olabilir. Vücudunuzda vitamin, mineral yetersizlikleri gelişebilir; buna bağlı olarak da cilt rahatsızlıkları, bağışıklık sisteminin zayıflaması, hormon üretiminde sorunlar, üreme fonksiyonlarının bozulması, saçların dökülmesi, tırnakların kırılması, B grubu vitaminlerinin, folat, çinko, A, D, K ve E vitamini eksikliğinin görülmesi, unutkanlık gibi pek çok soruna sebep olabilir. Diğer yandan tam tahıllı ürünler doğru ve dengeli tüketildiği sürece iştah kontrolü, kalp damar sağlığına destek, insülin direncine karşı koruyucu olması gibi olumlu etkileri bulunuyor. Bu nedenle yalnızca kilo vermek için glutensiz beslenmek ve bu diyetlemetabolizmanız için hayati önem taşıyan besinlerden uzak kalmak doğru bir yaklaşım olmayabilir.

Glutensiz diyet hamileler için zararlı mıdır?

Araştırmalar, hamilelik döneminde de glutensiz beslenmenin bebeğin sağlığını olumsuz etkileyebileceğini gösteriyor. Bebeğin büyümesi için hayati önem taşıyan B vitamini özellikle ekmekte ve gluten içeren pek çok gıdada bol miktarda bulunur. Bu nedenle Çölyak hastası değilseniz, hamilelik döneminde glutensiz diyet yapmaktan kaçınmalısınız. Çölyak hastasıysanız, hamilelik döneminde beslenmeniz için mutlaka bir uzmandan destek almalısınız.

Glutensiz beslenmek zayıflatır mı?

Çölyak hastası ya da gluten hassasiyeti bulunmasa da kendisini daha iyi hissettiği ve olumlu etkilerini gördüğü için glutensiz beslenmeye yönelen çok sayıda kişi bulunuyor. Daha sağlıklı beslenebilmek, sindirim sistemini rahatlatmak ve daha iyi hissetmek için glutensiz beslenmek, bir miktar kilo kaybetmenize ve zayıflamanıza da yardımcı olabiliyor. Glutensiz diyet yaparak zayıflamanın en önemli sebeplerinden biri glutensiz beslenen kişilerin ne yediklerinin daha fazla farkında olmaları, tükettikleri gıdalar konusunda daha bilinçli davranmaları ve daha sağlıklı beslenerek kilo kontrolü sağlayabilmeleri.

Gluten tüketmeyerek kilo vermenin başka bir önemli sebebi de kalorisi yüksek olan unlu gıdaların, makarnanın, şekerli ve işlenmiş gıdaların beslenme düzeninden çıkarılması ve yerine meyve ve sebzelerin koyulması. Yani her gün ihtiyacımız olmadan fazladan tükettiğimiz boş kalori kaynakları olan pastalar, börekler, ekmekler ve çörekler artık yenmemeye başladığında doğal olarak kısa sürede kilo verebiliyoruz. Glutensiz diyetle aslında besin seçeneklerini sınırlandırıyor, hazır gıdalar tüketmekten kaçınıyor ve hamur işlerinden uzaklaşarak enerji alımını da azaltmış oluyoruz.

Sağlıklı olan ve herhangi bir gluten hassasiyeti olmayan kişilerin glutensiz beslenmesi uzun ve sürdürülebilir değil. Çünkü gluten içermeyen ürünler besin yönünden son derece zayıf ve uzun süre sadece bu besinlerle beslenmek vücudun gereksinim duyduğu besinlerden yoksun kalmasına neden olabiliyor. Örneğin, gluten bi buğday tanesinin %85-90’ı kadarını oluşturuyor ve gluteni çıkardığınızda buğdaydan alınan proteinin çok büyük bir kısmını alamamış oluyorsunuz. Glutensiz gıdalarla beslenerek protein ve lif yerine daha fazla karbonhidrat almış oluyorsunuz ve bu durum kan şekerinizin dengesinin bozulmasına yol açabiliyor.

Glutensiz tarifler

Glutensiz beslenenler için yemek seçenekleri bu kadar azken, hem lezzetli hem de doyurucu glutensiz tariflerimizi sizler için derledik. Gerekli malzemeleri ve yapılışını öğrenmek için tarifin üzerine tıklayabilirsiniz.

Glutensiz ekmek tarifleri: 
Pratik glutensiz mısır ekmeği
Glutensiz lor peynirli mısır ekmeği tarifi
Glutensiz yemek tarifleri:
Domates yatağında glutensiz makarna tarifi
Kinoalı glutensiz kısır tarifi
Glutensiz atıştırmalık tarifleri:
Glutensiz kraker tarifi
3 malzemeli glutensiz çikolata tarifi
Dört peynirli dip sosla glutensiz atıştırmalık tarifi
Glutensiz dereotlu peynirli poğaça tarifi
Glutensiz tatlı tarifleri:
Glutensiz elmalı kek tarifi
Kurutulmuş meyveli glutensiz kurabiye tarifi
Şekersiz ve glutensiz mandalina bombaları
Glutensiz ve şekersiz pancake (pankek) tarifi Glutensiz ve şekersiz pancake (pankek) tarifi 

 

Kaynaklar:
TC Sağlık Bakanlığı
Çölyakla Yaşam Derneği
Coeliac.org.uk
Celiac.org
Health.harvard.edu

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale