X

Ev işlerini basitleştirmenin ve temizliğe daha az zaman harcamanın yolları

Evinizi temizlemek için tüm hafta sonunuzu feda mı ediyorsunuz? Ya da işten yorgun argın döndüğünüz her akşamı uyuyana kadar evi toplamakla mı geçiriyorsunuz? Cevaplarınız evetse, size güzel bir haberimiz var, temizlik tüm vaktinizi almak zorunda değil! Evet, ev işleri, temizlik ve düzen, günlük hayatımızın bir parçası ancak her ‘boş’ zamanımızı ona adamak da kendimize haksızlık. Dolayısıyla dengeli bir yol bulmak şart. Peki nasıl? Daha fazla boş zaman yaratmak, ev temizliğinin üzerinizde yarattığı stresi azaltmak, daha pratik yöntemlerle düzeni sağlamak mümkün… İşte ev işlerini basitleştirmenize ve temizliğin daha az zaman almasına yardımcı olacak ipuçları:

Mükemmeli bırak, ‘yeterince iyi’yi benimse

İlk kural; bakış açınızı değiştirmek. Eğer, mükemmeliyetçi bir yaklaşımınız varsa bu size ekstra zaman ve enerji kaybettirebilir. Onun yerine ‘yeterince iyi’yi kucaklamayı öğrenin. Ev işleri ve temizlik sonsuz bir yol gibi, yani hep devam edecek ve siz en mükemmelini de yapsanız, yeterince iyiyi de, bitmeyecek. Dolayısıyla boşuna kendinizi yıpratmayın. Kendiniz ve yaşam alanlarınız için uygun bir standart belirleyin ve sizin için ‘iyi’ ise bırakın. Mükemmele uğraşmak için ekstra ter atmanıza hiç gerek yok. Örneğin; camda her zaman parmak izleri olacak, bunun için her gün kendinizi yıpratmanız çok gereksiz. Haftada 1 veya sizin için yeterliyse 2 haftada 1 kez camları silebilir, her gün gözünüze takılan parmak izleri ile barışmayı öğrenebilirsiniz.

Fazla eşyalardan evinizi arındırın

Ne kadar çok eşya o kadar çok temizlik demek. Eşya sayınız arttıkça temizleyeceğiniz, tozunu alacağınız, sileceğiniz o kadar fazla alan olur. Sahip olduğunuz her eşya, temizlik ve düzen konusunda size ekstra zaman kaybettirecek demektir. Örneğin, saksılar, biblolar, hele ki temizlemesi zor aynalar gibi dekoratif eşyalar, toz alırken fazladan zaman harcamanız anlamına gelir. Sahip olduğunuz her şey vakit gerektirir; çünkü onu temizlemeniz, bakımını yapmanız, belki de her seferinde yeni bir yer aramanız ya da süpürüp silerken sürekli kaldırıp tekrar yerine koymanız; kısacası ‘ilgilenmeniz’ gerekir. Unutmayın; ne kadar az eşya, o kadar az temizlik ve düzen işi.

Zeminleri mümkün olduğunca boşaltın

Koridorda, halıların üzerinde, parkenin üzerinde odanın dört bir köşesinde, kısacası yerde duran her şeye bir göz atın. Gerçekten gerekli mi? Yoksa evinizde yalnızca kalabalık eden şeyler mi? Eğer işinize yaramıyorsa ya da amacına uygun bir kullanımı yoksa, zeminlerinizde boşuna yer işgal etmelerine hiç gerek yok. Çünkü yerde duran tüm eşyalar, süpürüp silerken veya ortalığı toplarken size zaman kaybettirecek. Kaldır, oradan oraya koy, altını süpür, kendisini sil, yerine koyduktan sonra tekrar süpür… Bu döngü, size hem zaman hem de enerji kaybettirir ve temizlik ve düzen işlerinizi zora sokar. Zeminleri mümkün olduğunca boş bırakırsanız, temizlik yaparken ne kadar kolay ve hızlı hareket edebildiğinizi göreceksiniz!

Her şeyi yerli yerinde ayarlayın

En başta zeminleri temiz tutmanın, sonrasında da evdeki genel düzeni sağlamanın en kritik anahtarı; her şeyi yerli yerine koymak. Kitapla işiniz bitti mi kaldırın, koltuğa uzanınca yastıkları yere mi attınız, kalkarken alın ve yerlerine yerleştirin. Her şeyin bir yeri olduğunda ve eşyaları yerlerine koyduğunuzda evinizi derleyip toparlamak da kolaylaşır. Böylece, evinizi temizlerken eşyaları toplamak için ekstra zaman harcamaz, ne nerede duruyordu diye düşünmek zorunda kalmazsınız.

Çok değil ama düzenli temizlik yapın

Tüm bir günü, camlardan kapılara, raflardan dolap içlerine kadar silerek geçirmenize, dip köşe her yeri temizleyerek harcamanıza gerek yok. Önemli olan istikrar. Her gün ama azar azar temizlik anlayışını benimseyin. Ev işlerini bir düzene sokmak ve daha az zaman harcayarak üstesinden gelmek istiyorsanız her gün yaklaşık 15-20 dakikanızı ayırarak beklediğiniz temizlik ve düzen performansına erişebilirsiniz. Hem de kendinizi yormadan. Ev işlerine düzenli zaman ayırmazsınız, temizlik için çok daha fazla zaman ve enerji harcamanız gerekir; çünkü toplayacağınız eşyalar birikir, sileceğiniz yerlerdeki toz miktarı artar, kısacası her şey çoktan birbirine karışmış olarak sizi bekler. Bunun yerine biriktirmeyin, ertelemeyin, her gün az zaman harcayarak düzenli hale getirin.

İlginizi çekebilir: Evinizi 15 dakikada temizleyin: Evinizi temiz tutmanızı sağlayacak 7 ipucu

Temizlik programı oluşturun

Bir temizlik planı yapmanız, özellikle de evinizi aile üyeleri, arkadaşlar gibi başka birileriyle de paylaşıyorsanız harika bir araç! Size, iş programınıza, rutinlerinize, yaşam tarzınıza ve tercihlerinize uyan bir plan oluşturabilir, her gün ne kadar sürede neresinin temizlenip düzenlenmesi gerektiğini yazabilirsiniz. Örneğin, pazartesi 15 dakika evin genelini süpürmek, salı kitapların tozunu almak gibi küçük görevleri, kısa zaman dilimlerine bölerek büyük bir iş yüküne dönüşmesini engelleyebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Her gün 20 dakikanızı ayırarak ertelediğiniz tüm işleri bitirin

Anlık aksiyon alın

Ertelemek, yaşamın hiçbir alanında fayda sağlamıyor. Eminiz ki bunu defalarca kez deneyimlemişsinizdir… Ev işlerini basitleştirmek ve temizliğe ayırdığınız zamanı azaltmak istiyorsanız, anlık aksiyon almayı alışkanlık haline getirmelisiniz. Yere bir şey döküldüyse, hemen kaldırın ve silin, muhtemelen 2 dakikanızı almayacaktır, ancak sonraya bırakırsanız muhtemelen leke kuruyacak ve çıkartması daha zor olacağı için ekstra çaba ve zaman harcayacaksınız.

İlginizi çekebilir: Farklı zeminlerde oluşan su lekeleri nasıl çıkar?

Evinizi sık sık ‘sıfırlayın’

TikTok veya Instagram’da sık sık ‘sunday reset’, ‘home reset’ ‘reset day’ gibi videolara denk geliyor olabilirsiniz, çünkü bu aralar çok popüler. Bunun nedeni insanların, evlerindeki düzeni koruyabilmek için sık sık ‘reset’lemeye ihtiyaç duymaları. Şöyle ki, evinizi belli bir temizlik ve düzen seviyesine (ya da başlangıç noktasına) döndürmek için ortalığı toparlamanız, silip süpürmeniz ‘evi sıfırlamak’ olarak geçiyor. Bunu ne kadar sık yaparsanız genel düzeni sağlamanız o kadar kolaylaşır. Üstelik, resetleme gününü tüm ev için yapmanıza da gerek yok, her hafta oda oda şeklinde de ilerleyebilirsiniz, seçim sizin. Bu taktik, ev işlerini kontrol altında tutmanıza çok yardımcı olacak.

Günlük işler için bir rutin belirleyin ve ona sadık kalın

Ev işlerini basitleştirmenin en pratik yollarından biri de evinizde işleyen bir sistem kurmak. Yani, günlük işler için her gün takip edeceğiniz bir rutin belirlemek. Örneğin, uyandığınız gibi yatak odanızı toplamak, evden çıkmadan robot süpürgeyi çalıştırmak, akşam yatmadan önce bulaşık makinesini yerleştirmek gibi. Bunlar gibi basit görevleri yerine getirmek, evinizin işlevsel ve konforlu bir düzene sahip olmasına yardımcı olacak, sizin de temizlik için daha az zaman harcamanız gerekecek.

Temizlik malzemelerini doğru muhafaza edin

Temizlik malzemelerini ihtiyaç duyduğunuzda kolayca bulmak ve kullanmak için doğru bir şekilde saklamanız çok önemli. Örneğin, banyoda kullandığınız temizlik malzemelerini banyoda, mutfakta kullandıklarını mutfakta tutun. Böylece, hemen elinizin altında olmuş olurlar. Mümkünse küçük bir kutu veya sepet içerisine yerleştirin, tüm temizlik malzemelerinin bir arada olması işinizi epey kolaylaştırır.

Çamaşır ve bulaşık yıkama rutinlerinizi basitleştirin

Çamaşır yıkamak, birçok ev için en zorlu işlerden biri olabilir. Hele ki dağ gibi kirliler biriktiyse, ütü masası çamaşır yığınından gözükmüyorsa… Ama bilin ki bunu değiştirmek mümkün. İlk yapmanız gereken biriktirmemek, anında aksiyon almak (tüm ev işlerinde olduğu gibi) ve yaşam tarzınıza uyan bir rutin oluşturmak. Çamaşır makinenizin program özelliklerine göz atın, pek çok makine zaman ayarlı. Örneğin, akşam uyumadan önce kirlileri makineye koyun ve uyandığınız saate ayarlayın. Böylece sabah kalktığınızda çamaşırlar yıkanmış olur ve 5 dakikanızı ayırıp hemen asabilirsiniz. Akşam kuruduklarında da katlayıp kaldırabilirsiniz. Benzer bir rutini bulaşıklar için de belirleyebilirsiniz. Sizin için, tercihleriniz, yaşam tarzınız, aileniz, programınız vb. için neyin işe yaradığını bulana kadar farklı rutinleri denemeye devam edebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Mutfağınızı daha temiz tutmanızı sağlayacak temizlik ipuçları

“Böl ve fethet”

Divide and conquer tekniğini hayatın birçok alanından biliyor olabilirsiniz. Bu kez bu tekniği ev düzeninde kullanmakta sıra! Eğer kalabalık bir ev hayatınız varsa daha da işinize yarayacağından emin olabilirsiniz, küçük çocuklarınızı bile dahil edebilirsiniz Herkese bir görev verin. Çocuklarınızın çorapları katlayabilir, eşiniz bulaşık makinesini yerleştirebilir ya da ev arkadaşınızla odaların temizliğini bölüşebilirsiniz. Küçük küçük işleri herkese dağıttığınızda sonuçta ortaya tamamı toplanmış tertemiz bir ev çıkacaktır!

‘Junebugging’ yöntemini deneyin

TikTok’un en popüler ev temizlik yöntemlerinden biri olan ve son zamanlarda yaygınlaşan ‘junebugging’ ile temizliği çok daha kolay ve pratik hale getirebilirsiniz. Bu yöntem, haziran böceklerinin ‘yer sadakati’ olarak bilinen davranış eğiliminden ilham alıyor ve özetle bir yeri temizlerken sıkıldığınızda yarım bıraksanız da sonra tekrar gelip oradaki işinizi tamamlamanızı anlatıyor. Detaylı keşfetmek için mutlaka şu yazımıza göz atın: Ev temizliğinde devrim: Sıkıcı işleri kolay ve keyifli hale getiren ‘junebugging’.

Keyifli yöntemleri keşfedin

Temizlik ve düzen işini daha kolay yapmak için keyifli hale getirmeyi deneyin. İnsan, keyifle bir şeyi yaparken zaman su gibi akar geçer. 20 dakika evi süpürürken kulaklıklarınızı takıp en sevdiğiniz müziği dinlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız. Ya da çamaşırları katlarken en yakın arkadaşınızla görüntülü konuşma yapabilirsiniz. Sizin için en keyifli yöntemleri keşfettiğinizde temizlik ve düzen işlerini belli bir rutine oturtmanız çok daha kolay olacaktır.

Son olarak eğer imkanınız varsa ve böylesinin sizin yaşam tarzınız için daha uygun olacağını düşünüyorsanız, temizlik için profesyonel bir destek alabilirsiniz. Günlük, haftalık ya da aylık destek alarak evinizdeki düzen ve temizliği sürdürülebilir hale getirebilirsiniz. Eğer bu seçenek sizin için uygun değilse, yukarıdaki ipuçlarıyla kendi düzeninizi kurabilir, temizlik rutininizi sizin için en verimli olacak şekilde inşa edebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Koreli ev kadınlarının sessiz vloglarından mutlu bir yaşama dair anekdotlar

Kaynak: simplelionheartlife

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale