X

Günlük stresi azaltmaya yardımcı pratik stresle baş etme yöntemleri

Gün içinde stres seviyenizi artıran ne kadar fazla deneyim yaşadığınızı hiç düşünmüş müydünüz? Bazen çalışma arkadaşınızla ya da partnerinizle yaşadığınız anlaşmazlıklar, bazense önünüzdeki menüde çok fazla seçenek olması ve ne yiyeceğinize bir türlü karar verememeniz gibi çok basit durumlar bile stres seviyesinin yükselmesine neden olabiliyor. Bir miktar günlük stres ve kaygı, hayatı devam ettirmek ve günlük sorumluluklarımızı yerine getirmek için gerekli olan uyanıklık ve enerjiyi sağlasa da, çok yoğun ve/veya sık sık strese maruz kalmak sürekli bir mutsuzluk ve depresyon halinin yanı sıra stresin fiziksel etkileri nedeniyle kendimizi yorgun, bitkin ve tükenmiş hissetmemize neden olabiliyor. Uyku problemlerinden ağrılara, sindirim sistemi sorunlarından çarpıntı ya da ciddi kalp hastalıklarına kadar pek çok sağlık sorununun ana kaynaklarından biri olan stresle baş etme yöntemleri, stres seviyenizi kontrol altında tutarak olumsuz etkilerini en aza indirmenize yardımcı oluyor. 

Uplifers olarak, günlük hayatınızda kolayca uygulayabileceğiniz, ekstra bir çaba gerektirmeksizin sizi ufak tefek günlük streslerden koruyacak pratik ipuçlarını bir araya getirdik.

Ertesi günün hazırlığını bir önceki akşamdan yapın

Ne giyeceğiniz, hangi çantayı kullanacağınız, çantanızın içinde neler olacağı, yanınıza yemek alıyorsanız hangi yemeği pişireceğiniz, kısacası her sabah iki ayağınızı bir pabuca sokan ve evden telaşla çıkmanıza neden olan her şeyi, mümkün olabildiğince akşamdan hazır etmeyi alışkanlık haline getirin. Zihninizin yorgun, bedeninizinse görece daha az yorgun olduğu akşam saatlerini ertesi günün rutin işlerini aradan çıkarmak için değerlendirdiğinizde güne çok daha rahat ve stressiz bir zihinle başladığınızın farkına varacaksınız. Mesai öncesi ya da sonrasında spora gidecekseniz spor çantanızı hazırlayabilir, kahve içecekseniz kahve makinenize suyu ve kahveyi akşamdan yerleştirebilir, dışarı çıkacaksanız tüm kombininize akşamdan karar verebilir, hatta ertesi gün yapacağınız işleri bir defterde akşamdan listeleyebilirsiniz. Üşenseniz de oldukça kısa bir zamanda ve çok az eforla yapacağınız bu ön hazırlıkla birlikte kurtardığınız 10 dakika bile, sabah sakince hazırlanmanızı ve güne pozitif başlamanızı sağlayabilir.

İlginizi çekebilir: Günlük rutin oluşturma ve günü planlama rehberi: Üretken bir günün formülü

Buluşmalarınıza 10-15 dakika erken gidin

Gerek iş, gerekse özel hayatta önemli randevulara yetişme stresi, büyük şehirlerde yaşayan insanlar için son derece olağan bir durum. Yolun ne kadar süreceği konusunda aşağı yukarı bir tahmin yürüttükten sonra evden ne zaman çıkmanız gerektiğini hesapladıysanız, belirlediğiniz süreden yaklaşık 10-15 dakika erken yola koyulmaya çalışın. Eğer bunu yapmakta zorlanıyor ve her şeyi son dakikaya bırakma eğiliminde olduğunuzu düşünüyorsanız saatinizi 10 dakika ileri çekmek sizin için pratik bir çözüm olabilir. Evden çıkış saatinizi sadece birkaç dakika daha öne aldığınızda kendinizi koşuştururken bulma olasılığınızın azaldığını, hatta gitmeniz gereken yere erken ulaştığınızda dinlenmek ve rahatlamak için kendinize zaman ayırabildiğinizi göreceksiniz.

İlginizi çekebilir: Hep geç kalanların bir yere erkenden varmamak için öne sürdüğü 4 sebep

Yapmanız gerekenleri önceliklendirin

Öncelikle düşünme şeklinizi gözden geçirin: Olabilecek en basit şekilde mi düşünüyorsunuz yoksa her yeni düşünce bir sonraki düşünceyi tetikliyor ve kendinizi aşırı düşünmekten bitap halde mi buluyorsunuz? Önünüzdeki işlerin ne kadar zaman alacağı, bir sonraki maddeye ne zaman geçebileceğiniz hakkında düşünürken beklentilerinizin ne kadar gerçekçi olduğunu da dikkate alıyor musunuz? Yapılacak işleri sıraya sokarken “şu an en acil / önemli işim ne?” diye kendi kendinize sormak, bir şeyleri eksik yapmaya dair kaygı ve günlük stresinizi azaltabilir.

Bir zamanlar çok popüler olan, işverenlerin pek hoşlandığı multitasking, yani birden çok işi aynı anda yapmanın aslında verimli ve hatta mümkün olmadığı pek çok çalışmayla gösterildi. İnsan beyni aynı anda birden fazla işe odaklanma becerisine sahip değil ve aynı anda birden fazla şeyi yapabiliyor olduğumuzla ilgili yanılgı aslında beynin odağını çok hızlı değiştirebilme özelliğinden kaynaklanıyor. Aynı anda birden fazla farklı işle ilgilendiğimizde, zihnimiz yeni duruma adapte olmak için farkında olmasak da daha fazla enerji harcıyor ve zihnimizin yorulması bizi yavaşlatıp ‘hiçbir işi yetiştirememe’ stresine girmemize neden olabiliyor. Yapılacaklar listenizdeki maddeleri önceliklendirmek ve öncelik sırasına göre ilerleyip listenizdeki maddeleri teker teker silerek ilerlemek zihninizi daha az yormanıza ve stres seviyenizin azalmasına katkıda bulunabilir.

İlginizi çekebilir: Zaman yönetiminde önceliklendirme: Günlerinizi planlarken yardımcı olacak öneriler

Sık sık mola verin

Mola vermeyi çoğumuz çalışmaya ara verip kişisel sorumluluklarımızla ilgilenmek ile karıştırabiliyoruz. Ancak gün içinde hem zihninizin hem de bedeninizin enerji toplayabilmek için gerçekten dinlenmeye, daha da spesifik olmak gerekirse ‘durmaya’ ihtiyacı var. Verdiğiniz molaların stres seviyenizi azaltmanıza katkı sağlaması için mümkünse tüm çevresel uyaranların minimum düzeyde olduğu bir fiziksel ortam yaratmaya çalışın. Gözlerinizi kapatın ya da size kaynak olabilecek, gördüğünüzde size mutlu ve huzurlu hissettiren objelere, manzaralara, ağaçlara ya da gökyüzüne bakın. Ayağa kalkıp dolaşabilir, bedeninizi esnetebilir, yemek yiyorsanız yavaş yavaş ve başka hiçbir şeyle (özellikle de telefonunuzla) ilgilenmeden yiyebilirsiniz. Kısa bir meditasyon ya da açık havada yürüyüş yapmak enerjinizi toplamanıza ve stresten arınmanıza katkı sağlayabilir.

İlginizi çekebilir: Dinlenmek için kendinize izin veriyor musunuz?

Fiziksel ortamınızı düzenleyin

Çevrenizdeki gürültüye ya da yüksek sesli müziğe, bilgisayarın arka planında olan bitene ve bulunduğunuz ortamın dağınıklığına rağmen verimli çalıştığınızı düşünebilirsiniz. Ancak sürekli çalan ya da bildirimler gelen telefonunuz, o an gerekli olan ve dağınıklık yüzünden bir türlü bulamadığınız araç-gereçler, sürekli gözünüze takılan etrafa saçılmış kıyafetler ya da masaüstünüzdeki gereksiz dosyalar dikkatinizin dağılmasına ve strese girmenizde neden olabilir. Bu nedenle mümkünse telefonunuzu, hatta yapabiliyorsanız internetinizi bile kapatarak çalışmaya çalışın. Masanızın üzerini düzenli tutun ve sık kullandığınız tüm eşyalarınızın yerli yerinde olduğundan emin olun. Belki daha kısa süre bilgisayar başında oturabilecek, daha sık mola vermek isteyeceksiniz ancak konsantrasyonunuz arttıkça ve sorumluluklarınızı tamamladıkça, aradığınız eşyaları hiçbir efor sarf etmeksizin, elinizle koyduğunuz gibi buldukça günlerinizin çok daha stressiz geçtiğini fark edeceksiniz. Hafta içinde fiziksel ortamınızı ve bilgisayarınızı düzenli tutmak konusunda zorlanıyorsanız, görece daha az meşgul olduğunuz zamanlarda 1-2 saatinizi gereksiz dosyaları temizlemek, dolaplarınızı düzenlemek ve her şeyi yerli yerine koymak için değerlendirebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Daha düzenli bir yaşam için: Hayatınızı düzene sokmanın 50 yolu

E-postalarla ve bildirimlerle olan ilişkinizi gözden geçirin

Sürekli e-posta ve bildirimleri kontrol etmek, acelesi olmasa dahi “hazır görmüşken” unutmadan yanıt vermek zorundaymışsınız gibi hissetmek, günümüzde her an ulaşılabilir olmanın ve ‘aciliyet kültürü‘nün en büyük dezavantajlarından biri. Ancak telefonunuza sürekli yağan bildirimleri ve e-postaları ne sıklıkta cevaplayacağınızı kontrol etmek sizin elinizde. E-postalarınızı ve bildirimlerinizi ne sıklıkta kontrol edeceğinizi, kendi yoğunluğunuza göre planlayabilir, belli aralıklarla mesajlara ve maillere geri dönüş yapmak için hatırlatıcınızı kullanabilirsiniz. Ayrıca daha kısa e-mailler yazmak, lafı solandırmadan 1 ila 5 cümlede derdinizi anlatmak da hem zaman kazanmanıza hem de yazışmaların arasında kaybolmadan aradığınız her şeye kolaylıkla erişmenize yardımcı olabilir. Bildirimlerden mümkün olabildiğince uzak bir yaşam tarzı benimsediğinizde, kontrol hissinizi geri kazanacak ve stres seviyenizin azaldığını fark edeceksiniz.

Çözüm odaklı olun

Bir sorunla karşılaştığınızda nedenini ve nasılını sorgulamak çoğu durumda hem zaman de verimlilik kaybına neden olabilir. Dolayısıyla, özellikle kısıtlı zamanınız ve yapacak çok fazla şeyiniz varsa gün içinde karşılaştığınız problemlerin nedenlerini sorgulamaya çalışmak yerine nasıl çözeceğinize odaklanmaya çalışın. Problemin kaynağını dikkate almadan çözüme ulaşmanız sizi zorlayacaksa, üzerine düşünerek geçirdiğiniz zamanın en az yüzde 80’ini çözüm arayışına ayırdığınızdan emin olun. Geri kalan sürede ise bu hatanın nedenini bulmaya ve tekrarlanmaması için çıkarabileceğiniz derslere odaklanabilir, bu yolla hem aşırı düşünmenin hem de problemin kendisinin neden olduğu stresten kurtulabilirsiniz.

Meditasyon yapın

Köklerini Budist felsefeden almış olan meditasyon pratiğinin batı dünyasında bilimsel etkinliğinin kanıtlanmasını stres azaltma konusundaki başarısına borçlu olduğunu biliyor muyudunuz? Stresli olduğumuz zamanlarda bedenimizde kortizol adı verilen bir ‘stres hormonu’ salgılanıyor. Kortizol hormonu, tehlike karşısında yaşamımızı tehdit eden durumlardan uzaklaşmamızı sağlayan fizyolojik tepkileri düzenlediği için hayati fonksiyonu olan, son derece önemli bir kimyasal. Ancak vücutta çok uzun süre yoğun kortizol salgılandığında bedenimiz stres karşısında verilen fizyolojik tepkileri ‘normal’ olarak kabul edip metabolizmaya fiziksel kapasitesinin çok üzerinde bir yük yükleyebiliyor. 

Meditasyonun stres azaltıcı etkisiyle ilgili yapılan bilimsel çalışmalar, düzenli olarak meditasyon yapmanın duygusal tepkiselliği (strese tepki verme şeklinizi) düzenlediğini ve bu yolla kortizol seviyelerini dengede tutmaya yardımcı olabildiğini gösteriyor. Bedenlerimiz, ortada gerçek bir tehlike olup olmadığına bakmaksızın, zihin tarafından algılanan tüm ‘tehlike’ durumlarına stres tepkisi vermek üzere programlanmış. Dolayısıyla geçmişte yaşanan olumsuz durumlar ya da gelecekle ilgili endişe veren olasılıklar üzerine düşünmek de stres hormonlarının salgılanmasına neden olabiliyor. Meditasyon, dikkati şimdiki ana getirdiği için stres kaynağı olabilecek düşüncelere mesafe koymamıza ve stres seviyesinin düşürülmesine bu yolla katkıda bulunan, en pratik stresle baş etme yöntemleri arasında.

İlginizi çekebilir: Meditasyon yapalım, fakat hangisi: Farklı meditasyon türleri ve faydaları

Aromaterapiden destek alın

Burnunuzdan beyninize giden koku sinirleri, sadece çevredeki koku sinyallerinin beyninize iletilmesine ve bu yolla tehlikelerden korunmanıza değil, parasempatik sinir sisteminin harekete geçirilmesine de destek oluyor. Tüm duyusal sinirler gibi Vagus siniri ile bağlantısı bulunan koku sinirleri de limbik sistemi ve amigdalayı, yani beynin duyguları ve genel ruh halini kontrol eden merkezleri uyaran sinyaller gönderir. 

Aromaterapinin temeli olan uçucu yağlardaki bazı aktif bileşikler, koku alma sinirinin sinyal gönderimini yavaşlatmak ve bazen de durdurmak için bu bölgeleri tetikler. Bu tetiklenme beyinde, vücudunuzun geri kalanına da yayılan sakinleştirici bir etki yaratır. Özellikle lavanta esansiyel yağının ruh halini iyileştirdiği ve sinir sistemini sakinleştirmeye yardımcı olduğu araştırmalarla da desteklenmişken, stres seviyesini azaltmaya yardımcı olduğu bilinen diğer aromaterapi yağlarından ylang ylang, limon, adaçayı, bergamot, papatya, yasemin, fesleğen gibi kokularla stres seviyenizi azaltabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Doğanın şifalı gücü: Aromaterapi ve kullanım alanları

Kafein alımınızı sınırlandırın

Kafeinin uyanıklığı artırma, daha iyi ruh hali ve egzersiz performansını yükseltme gibi bazı olumlu etkileri olsa da, gün içinde çok fazla kafein alımının stres seviyesini yükseltebileceğine dair araştırmalar bulunuyor. Kafein ve stres hormonu kortizol arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırmada, sağlıklı erkek ve kadın katılımcılara, farklı zamanlarda değişen dozlarda kafein veriliyor ve araştırma sonucunda kafeinin gün boyunca kortizol seviyelerini yükselttiği gözlemleniyor. Araştırmacılar bununla kalmayıp, katılımcıların kafeine karşı, kortizol salınımındaki artışı önleyecek bir tolerans geliştirip geliştirmeyeceklerini de gözlemliyor ve araştırma sonucunda, kortizol tepkilerinin zamanla daha az şiddetli olmasına rağmen hiçbir zaman tamamen kaybolmadığını buluyorlar.

Kafein, tükettiğimiz pek çok yiyecek ve içecekte bulunsa da, gün içinde daha uyanık ve enerjik olmak için tükettiğimiz kahveler yüksek kafein almamızda en büyük katkıya sahip. Kahvenin uyku kalitenizi etkilememesi ve stres seviyenizi yükseltmemesi için sabahları tüketmeyi ve öğleden sonra en geç 2’de kahve içmeyi sonlandırmayı alışkanlık haline getirebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Her gün aldığınız kafeinle ilgili şaşırtıcı gerçekler

Günlük stres hayatın kaçınılmaz bir gerçeği ve farkında olsak da olmasak da, sadece maruz kaldığımız çevresel uyaranlar bile stres seviyemizin yükselmesine ve bedenimizin taşıyamayacağı bir fiziksel yükün altına girmesine neden olabiliyor. Günlük rutininize kolaylıkla entegre edebileceğiniz bu basit ve pratik stresle baş etme yöntemleri sayesinde siz de huzurlu, rahat, sakin ve yavaş yaşamanın keyfine varabilirsiniz.

Kaynaklar: Mind Body Green, The Positivity Blog, Bilkent Üniversitesi Sağlık Merkezi

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale