X

Sirkadiyen yaşam tarzı: Biyolojik döngüler ve sirkadiyen ritimle uyumlu iyi yaşam uygulamaları

Sirkadiyen ritim, sirkadiyen beslenme, sirkadiyen uyku gibi kavramlar hayatımıza çok yeni girmiş olsa da, varlıkları insanlık tarihi kadar eski. Avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik yaşama ve tarım toplumuna geçtikten kısa bir süre sonra değişen alışkanlıklarımız, ritüellerimiz ve yaşam şekillerimiz; sanayileşme ve teknolojik gelişmeler sonrasında daha da hızlı bir değişime uğradı. Eskiden gün ışığıyla senkronize şekilde yaşarken, elektriğin icadından sonra geceleri de çalışıp üretebilmeye, dolayısıyla da günü daha uzun yaşayabilmeye başladık. Teknolojinin geldiği son noktadaysa, istediğimiz her şeye 24 saat içinde ulaşabildiğimiz, 24 saat boyunca durmaksızın çalışabildiğimiz, geceyle gündüzün birbirine karıştığı bir yaşam tarzını sürdürmeye çalışıyoruz. Pek çok şey artık ‘gece’ ve ‘gündüz’ün değil, bizim kontrolümüz altında.

Modern yaşamda neyi ne zaman yapacağımızı kontrol edebiliyor olsak da, bedenimiz henüz bu görece ‘yeni’ olan düzene uyum sağlamış ve evrimini tamamlayabilmiş değil. Dolayısıyla hala kontrol edemediğimiz, ancak kontrol edemediğimizin farkında bile olmadığımız bir şey var: Bedenimizin çevremizde olan bitenlere nasıl tepki verdiği.

Biyolojik saatler ve bedendeki döngüler

Bedenimizin çevresel uyarıcılara karşı istemsiz verdiği tepkiler bir dizi ‘biyolojik saat’ tarafından yönetiliyor. Son yıllarda adını sıkça duyduğumuz sirkadiyen ritim de bu biyolojik saatlerden biri. Biyolojik saatlerimiz, belirli döngüleri takip ederek çalışıyor ve bu döngüler bedenimizin sağlıklı şekilde varlığını sürdürebilmesi, fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için hayati bir öneme sahip. Biyolojik saatlerimizden herhangi biri diğerleriyle olan senkronizasyonu kaybettiğinde, diğer biyolojik ritimlerde de bozulmalar meydana geliyor ve sağlığımız tehlike altına giriyor. Her bir biyolojik ritmimizi büyük bir makinanın irili ufaklı çarkları gibi düşünebilirsiniz. Küçük çarkların ve büyük çarkların aynı süre içinde tamamladığı tur sayısı farklı olsa da, minicik bir parçanın bile zarar görmesi tüm sistemin çökmesine sebebiyet verebiliyor.

Sirkadiyen ritim

Biyolojik ritimlerimiz arasında adını en çok duyduğumuz ve en aşina olduğumuz ritim sirkadiyen ritim. Sirkadiyen ritim, bedende bir gün içinde gerçekleşen biyokimyasal, fizyolojik ve metabolik süreçlerin tamamından oluşuyor. 24 saat içinde gerçekleşen uyku ve uyanıklık durumu, beden sıcaklığındaki değişimler, hormonların salınım düzeni, kan basıncı, uyanıklık seviyesi ve tepki süreleri gibi değişimlerin tamamı sirkadiyen ritmi oluşturuyor.

Diurnal ritim

Sirkadiyen ritmin bir alt türü olan diurnal ritim, gece ve gündüz döngüsüyle senkronize olan ve çevresel uyarıcılardan etkilenen döngüleri oluşturuyor. Örneğin, bulunduğumuz ortamın aydınlık ya da karanlık olmasına bağlı olarak melatonin salgımızın artması ya da azalması.

Ultradian ritim

24 saatten daha kısa bir sürede döngüsünü tamamlayan tüm biyolojik ritimler ultradian ritim kategorisinde yer alıyor. Kalp atışı, nefes alış-verişi, 90 dakikada bir değişen uyku evreleri gibi.

Infradian ritim

Döngüsünü 24 saatten daha uzun bir sürede (haftalık, aylık ya da yıllık) tamamlayan biyolojik ritimler infradian ritim olarak adlandırılıyor. Kadınlarda 28 günde bir gerçekleşen menstrual döngü bu ritmin en güzel örneklerinden biri.

Biyolojik ritme uygun olmayan bir yaşam tarzı sürdürmek nelere sebep oluyor?

Biyolojik saatlerden herhangi birinin tutarsızlığa girmesi, bedenin olması gerekenden daha kötü bir performansta işleyişini sürdürmesine ve tüm sistemlerin tutarsızlığa girmesine neden oluyor. Yaşam süresinin kısalması, bazı kanserler türlerinin görülme ve ilerleme sıklığının artması, kardiyovasküler hastalıklar, obezite ve metabolizmanın bozulması, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıklar, Parkinson, Alzheimer ve Demans gibi bilişsel bozukluklar biyolojik ritme uygun olmayan yaşam tarzı alışkanlıklarının beraberinde getirdiği en önemli problemlerin başında geliyor.

Sirkadiyen ritimle uyumlu alternatif iyi yaşam uygulamaları: Ayurveda ve aralıklı oruç

Özellikle şehir yaşamında biyolojik ritimlerle senkronize yaşam alışkanlıklarını sürdürebilmek ve bedenimizi dinleyip isteklerine kulak verebilmek her zaman mümkün değil. Ancak günümüzün yaşam koşullarına adapte edilebilen bazı iyi yaşam ve beslenme uygulamaları, biyolojik saatinizle daha uyumlu bir yaşam sürdürmeniz konusunda size yardımcı olabilir.

Ayurveda yaşam tarzı ve Ayurvedik saat

Bundan binlerce yıl önce Hindistan coğrafyasında doğmuş bir öğreti olan Ayurveda, insanın doğayla uyumlu yaşamasını, doğadan şifa bulmasını özünde barındıran antik bir öğreti ve yaşam stili. Sanskritçe’de hayat anlamına gelen ‘ayur’ ve bilgi, bilim anlamına gelen ‘veda’ kelimelerinin birleşiminden oluşan Ayurveda öğretisi, ‘hayat bilgisi, hayat tecrübesi, doğayla uyumlu yaşam’ anlamlarına geliyor.

Ayurvedik saat: Biyolojik saat + Doğanın saati

Bilim dünyasında biyolojik saat olarak adlandırılan kavramın Ayurveda’daki karşılığı olan Ayurvedik saat  genlerimizin ve hormonlarımızın çalışma düzeninden oluşuyor. Ayurveda öğretisinde, ne zaman yememiz, uyumamız ya da çalışmamız gerektiği beden elementleri olan ‘dosha’lara göre belirleniyor ve 24 saatlik döngü bu doshalara uygun şekilde 4’er saatlik 6 ayrı periyoda ayrılmış. Bedende baskın olan enerjiye ve doğadaki döngüye göre belirlenen bu 4 saatlik pencerelerde; vata, kapha ve pitta olarak adlandırılan doshalar bir günlük döngüde ikişer kez baskın hale geliyor. Ayurvedik saatte zaman aralıkları dosha enerjilerine uygun şekilde düzenlenmiş: 

  • Vata zamanı: Gündüz ve gece 2-6 aralığı (02:00 – 06:00 ve 14:00 – 18:00)
  • Kapha zamanı: Gündüz ve gece 6-10 aralığı (06:00 – 10:00 ve 18:00 – 22:00)
  • Pitta zamanı: Gündüz ve gece 10-2 aralığı (10:00 – 14:00 ve 22:00 02:00)

1. Vata zamanı aktiviteleri

Vata doshası, hava elementini içerdiği için bedende vata enerjisinin baskın olduğu bu zaman dilimleri spiritüel bağlantıyı güçlendirecek aktiviteler yapılması öneriliyor.

Vata doshasının aktif olduğu sabah periyodu olan 2:00 – 6:00 saatleri dış dünyadaki tüm hareketin en az olduğu, doğanın uykuda olduğu saatler. Bu huzurlu ve sessiz atmosferde meditasyonla spiritüel bağlantınızı güçlendirebilirsiniz.

Vata enerjisinin aktif olduğu öğleden sonra 14:00 – 18:00 arasındaki saatlerde, yaratıcılık ve üretkenlik gerektiren işlerinizle meşgul olabilirsiniz. Sosyalleşmek ve beyin fırtınası yapmak, sağlıklı ve besleyici bir öğünle enerjinizi doğanın enerjisiyle eşitlemek de bu saatler arasında yapabilecekleriniz arasında.

İlginizi çekebilir: Ayurveda’ya göre hayat enerjimizin kaynağı: Vata

2. Kapha zamanı aktiviteleri

Kapha doshası görece daha ağır olan toprak ve su elementlerini içerir. Bu nedenle Kapha zamanında daha ağır ve yavaş aktiviteleri tercih edebilirsiniz.

Sabah 6:00-10: 00 saatleri arasında, sadece fiziksel bedeni değil aynı zamanda bedenin diğer katmanlarını da beslemek ve uyandırmak için vücudu prana (nefese dayanan yaşam gücü ve bilgelik) ile beslemek gerekiyor. Bu nedenle bu saatler de meditasyon ve yoga gibi nefes egzersizleri içeren aktiviteler yapabilirsiniz.

Akşam 18:00 – 22:00 saatleri arasında ise günün yorgunluğunu üstümüzden atarken yavaş yavaş uykuya geçiren ağırığı ve yoğunluğu hissetmeye başlıyoruz. Bu saatlerde bedeniniz, dinlenme ve yenilenme moduna geçtiği için görece daha az enerjik hissedebilirsiniz. Akşam saatlerinde en geç 7’ye kadar egzersizlerinizi tamamlamaya çalışın. Ilık bir duş ve rahatlatıcı aromatik yağlarla bedeninizi rahatlatmak uykuya hazırlanmanıza yardımcı olabilir. Akşam 9’dan önce tüm ekranları kapatarak bedenininizin rahatlamasına izin verebilir, 10’dan önce yatağa girerek kaphanın yoğun enerjisiyle kolayca uykuya geçebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Kapha dosha’yı dengelemek için ne yapmalı: Beslenme, yoga ve meditasyon önerileri

3. Pitta zamanı aktiviteleri

Pitta doshasının elementleri ateş ve sudur.

Gündüz 10:00 – 14: 00 saatleri arası, sindirim sisteminin en aktif çalıştığı zaman dilimidir. Günün en büyük öğününü, yediklerinizin parçalanmasına yardımcı olacak safra salgılanmasının en yüksek olduğu bu saat aralığında tüketmelisiniz. Ayrıca fiziksel güç ya da analitik beceriler gerektiren işlerinizi gündüz saatlerindeki pitta zamanında yapmaya çalışın.

Gece 22:00 – 02:00 aralığındaysa, kapha zamanının bitiminden önce uyuyor olmak oldukça önemli, zira bedenin yenilenmesi ve temizlenmesi için gerekli olan enerjinin en yüksek olduğu zaman dilimi bu saatler arasında. Pitta enerjisinin gün içinde gerçekleşen zihinsel süreçleri sindirmesine ve hücre onarımına odaklanmasına izin vermek için erken saatlerde ve hafif bir akşam yemeği yiyin. 

İlginizi çekebilir: Ayurvedik diyet: Hangi dosha, nasıl beslenmeli?

Aralıklı oruç ve sirkadiyen beslenme

Aralıklı orucu daha çok diyet yazılarından ve diyet programlarından tanıyor olsak da, aslında sirkadiyen ritme en uygun beslenme stillerinden biri. Aralıklı oruç (intermittent fasting ya da IF) en basit anlatımıyla, günün belli saatlerinde yemek yemek ve belli aralıkta sindirim sistemini dinlendirmek üzerine kurgulanmış bir beslenme şekli. Aralıklı orucun pek çok farklı türü bulunuyor olsa da, genel prosedürü güneşin doğuşundan batışına kadar olan gündüz saatlerinde yemek yiyip güneş battıktan sonra oruç tutarak hiçbir şey yememek ve sindirim sistemini çalıştırmamak üstüne kurulu. Sirkadiyen ritimle uyumlu olması da aslında tamamen bu kuralla ilgili. Aralıklı orucu beslenme düzenimiz haline getirdiğimizde, beynimiz ve sindirim sistemimiz evrimsel olarak alışık olduğu döngüye uygun beslenmiş oluyor.

Sirkadiyen beslenme ile ilgili yazımızı okuduğunuzda, aralıklı orucun neden sirkadiyen ritimle en uyumlu beslenme stillerinden biri olduğunu çok daha iyi anlayacaksınız. Bu nedenle makalenin kalanına devam etmeden önce, Sirkadiyen beslenme ve sirkadiyen diyet: Ne zaman yediğiniz, en az ne yediğiniz kadar önemli olabilir yazısını mutlaka okumanızı öneriyoruz.

Aralıklı oruç nasıl uygulanır?

Aralıklı orucun genelde uygulanan iki farklı versiyonu bulunuyor. 16:8 olarak bilinen aralıklı oruçta günün 8 saatinde yemek yiyip, geri kalan 16 saatte hiçbir şey yememeniz gerekiyor. Sirkadiyen ritme göre gece 10 sabah 6 aralığındaki 8 saat boyunca zaten uykuda olacağınız için, aslında uyanık olduğunuz 8 saati beslenerek, 8 saati ise bir şey yemeyerek geçirmeniz gerekiyor. 18:6 olan diğer versiyonunda ise, uyanık olduğunuz 6 saati yemek yiyerek, 10 saati ise birşey yemeyerek geçirmeniz gerekiyor.

Aralıklı oruçta mantık sindirim sisteminin enerji kısıtlamasıyla çalıştırılmaması. Dolayısıyla bir şey yememeniz gereken saatlerde su, çay ve kahveyi sade olarak tüketebilirsiniz. Aralıklı oruçta yeme aralığını sabitleyebilmek için kahvaltı öğünü atlanarak öğle yemeğiyle birleştirebilir, ya da öğle yemeği yemeyip akşam yemeğinizi daha erken bir saate çekebilirsiniz. 

Aralıklı oruç her ne kadar kilo verme amacı taşımayan bir sağlıklı beslenme şekli olsa da, bu amaçla uygulandığında da işe yarayabiliyor. Aralıklı orucun diyet ya da kilo verme amaçlı kullanılabilmesinin sebebiyse yağ yakımına destek olması. Sindirim işlemi, doğası gereği çok fazla enerjiye ihtiyaç duyan ve gün içinde vücudun enerji seviyesinin düşmesine neden olan bir süreç. Bedeninizi aç bıraktığınızda kan şekeri seviyeniz dengeleniyor ve beden enerji ihtiyacını şeker ve karbonhidrat yerine kendi rezervlerini, yani yağ depolarını kullanarak karşılayabiliyor. Yani, bedeniniz aç kaldığında, vücuttaki yağları yakarak enerji ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Bu nedenle aralıklı oruçla kilo vermek ve yağ yakmak da oldukça mümkün.

Aralıklı oruç uygularken dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan bazıları şöyle:

  • Programınızı mümkün olabildiğince basit tutmaya, günlük alışkanlıklarınızla uyumlu hale getirmeye ve kendinizi başkalarıyla kıyaslamamaya çalışın. Tıpkı biyolojik ritminiz size özel olduğu gibi, aralıklı oruçla beslenmeye de bedeninizin vereceği tepki farklı olacaktır.
  • Son öğününüzü gün batımında ya da gün batımının hemen sonrasındaki bir zamanda tüketin ve beslenme aralığınızı sonlandırın. Haftanın en az 4 ya da 5 günü akşam yemeğini 7’den daha önceki bir saatte tamamlamaya çalışın.
  • Yeme aralığınızın dışında kalan zamanlarda mümkünse sadece su tüketmeye çalışın. Eğer zorlanıyorsanız, şekersiz ve sütsüz kahve y da bitki çayları da tüketebilirsiniz.
  • Ortalama 12 saat kadar oruç tutun ve tercihen gün doğumunda su içerek ya da bir porsiyon meyve yiyerek yeme aralığınızı başlatın.
  • Aralıklı oruç düzeninde beslenmeye devam ederken aç kaldığınız sürede zamanla küçük değişiklikler yapmanız gerekebilir. Arkadaşlarınızla akşam yemeğine gittiğinizde, tatilde ya da öngöremediğiniz bazı durumlarda yemek saatlerinizi değiştirmek durumunda kalsanız da, yeme aralığınızı mutlaka sabit bir düzende tutmaya çalışın. Örneğin, akşam son öğününüzü 8’de yemek zorunda kaldıysanız, kaç saat aç kalmanız gerekiyorsa o kadar saat aç kalıp ilk öğününüzü öyle yemelisiniz.
  • Gün batımından gün doğumuna kadar geçen ortalama 12 saatlik süre, diyabet hastaları için kan şekeri seviyelerinin düzenlenmesine fayda sağlayabilir ancak böyle bir rahatsızlığınız varsa aralıklı oruç düzenine geçmeden önce mutlaka doktorunuzla görüşün.

Günlük alışkanlıklarımızı vücudumuzun 24 saatlik sirkadiyen ritmi ile uyumlu tutmak, sağlıklı ve uzun bir ömür için son derece önemli. 1980’lerde bilimsel araştırmalarla desteklenmeye başlamış olsa da, sirkadiyen ritme uygun yaşam pratikleri binlerce yıldır var. Günümüzde oldukça popüler olan Ayurveda ve aralıklı oruç da bu pratiklerin en bilinenlerinden. Modern yaşamın gereklilikleri ve sorumluluklarımız doğanın döngüsünden her geçen gün daha fazla uzaklaşmamıza neden olsa da, Ayurvedik bir yaşam stili benimseyerek ve beslenme alışkanlıklarımızı biyolojik ritimlerimize göre düzenleyerek doğanın içinde olmadan da doğayla uyumlu bir yaşam sürdürebilmek mümkün.

İlginizi çekebilir: Ne yersen o olursun, uyurken bile: Beslenme düzeni, biyolojik saat ve uyku kalitesi ilişkisi

Kaynaklar: Medium, Minimal Beauty, Eat Live Yoga, Healthy Food, The Art of Living, NDTV

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale