X

Ruhsal uyanışta olduğunuzu nasıl anlarsınız?

Buddha, Gandhi, Rahibe Terasa ya da Nelson Mandela’yı sizce ortak paydada buluşturan şey nedir? Bu insanları farklı kılan ve onları çoğumuz için ilham kaynağına dönüştüren şey ne olabilir? Deepak Chopra’ya göre bu sorunun cevabı ‘ruhsal uyanış’ orijinal adıyla ‘spiritual awakening’. Chopra’ya göre ruhsal uyanış, aydınlanma veya canlanma, artık her şeyi egonuz aracılığıyla filtrelediğiniz ve geleceğe ve geçmişe odaklandığınız bir rüya dünyasında yaşamadığınızda gerçekleşir. Bireysel benliğinize ve benliğinizle diğer her şey arasındaki bağlantıya dair bir farkındalık kazandığınızda uyanışınız başlayabilir. Daha doyumlu ve mutlu yaşam sürmek, kim olduğunuzla barışık bir şekilde yaşamak için spiritüel uyanışın önemi büyüktür. Peki, orada olup olmadığımız nasıl anlaşılır? Spiritüel uyanışın işaretleri size yaşam yolculuğunuzda rehberlik edebilir. İşte farkındalığınızı artıracak ve ruhsal aydınlanma sürecinden keşfettiğinizi anlamanıza yardımcı olacak bazı sinyaller:

Kalıplarınızı gözlemlemeye ve sorgulamaya başladıysanız

Spiritüel uyanışın ilk belirtisi ‘farkındalık’tır. Kim olduğunuzu, ne istediğinizi ve neden ‘burada’ olduğunuzu düşünmeden hayatınızı otomatik pilotta geçirirken ‘uyanış’ halini deneyimlemeniz zordur. Ancak, birtakım soruları kendinize sormaya ve cevaplar aramaya başladığınızda uyanışa geçtiğinizi anlayabilirsiniz. Örneğin; Neden bu kadar sık sinirleniyorum? Kendimi neden hep başkalarıyla kıyaslıyorum? Alarmım çaldığında neden yataktan çıkmakta zorlanıyorum? Neden bu kadar çok acı çekiyorum? gibi davranışlarınızı, alışkanlıklarınızı, duygu ve düşüncelerinizi sorguluyor; kim olduğunuza, neler yaptığınıza dair cevaplar arıyorsanız otomatik pilottan çıkıp uyanışa geçmiş olabilirsiniz.

Tanımlardan ve etiketlerden sıyrılabiliyorsanız

“Uyanış, kim olduğunuzu değiştirmek değil; kim olmadığınızı bir kenara bırakmaktır.” – Deepak Chopra

Farkında olsanız da olmasanız da kendinizi tanımladığınız birtakım özellikleriniz, etiketleriniz vardır. Beslenme alışkanlıklarınızdan nasıl sosyalleştiğinize, siyasi görüşünüzden paranızı nasıl harcadığınıza kadar kendinizi farklı şekillerde tanımlayabilirsiniz. Üstelik, yıllar geçtikçe, çevreniz değiştikçe, dünya yenilendikçe inançlarınız ve kendinizi tanımlama cümleleriniz de değişir. Chopra’ya göre her inanç, bir perde gibidir. Örneğin, zekiyim, popülerim, veganım, yogiyim gibi kendinizi etiketlediğinizde perdenin katmanları da artar. Tüm bu katmanların farkına vardığınızda ise her biri şeffaf hale gelir. Yani, orada olsalar da içini görebilirsiniz. Uyanış, katmanlarınıza rağmen özünüzü görebilmek, kendinizi onlar olmadan da tanıyabilmektir.

İç huzurunuzu bulduysanız

Günümüzün koşturmalı dünyasında bol karmaşalı ve telaşlı geçen anlara rağmen sakin kalabiliyor ve tüm uyaranlardan sıyrılabiliyorsanız içinizdeki huzuru keşfederek ruhsal uyanışınızı başlatmış olabilirsiniz. Chopra’ya göre iç huzur her şeyin yolunda olması demek değil; işler ters gittiğinde tüm öfke, hüsran, kızgınlık, umutsuzluğa rağmen soğukkanlı kalabilmektir ve ona göre iç huzura erişmiş olmak spiritüel uyanışın önemli bir belirtisidir. Öte yandan Dalai Lama, iç huzuru ayak parmağını bir yere vurmaya benzetir. Hani küçük parmağınız bir anda kopmuşçasına canınızı çok yakar ama çok kısa bir süre sonra geçer ya; Dalai Lama’ya göre de duygusal yükler böyledir, acıtır ama geçicidir. Ona göre iç huzur, olumlu duyguların büyüteci ve olumsuz duyguların ise üzerindeki ıslak bir battaniye gibidir.

Daha fazla bağlılık ve aidiyet duygusu hissediyorsanız

Kendinizi, içinde bulunduğunuz toplumla, etrafınızdaki insanlarla daha fazla ilgilenirken buluyorsanız ve aidiyet duygusunu, bağlılık hissini daha yoğun hissediyorsanız manevi olarak daha canlı hissediyor olabilirsiniz. Örneğin, komşularınıza yardım etme veya civardaki kuruluşlara gönüllü katılma konusunda kendinizi daha istekli hissediyor; daha önce benimsemediğiniz bakış açılarıyla çevrenize yaklaşıyor, yargılamak yerine empatiyle davranışlarınızı, düşüncelerinizi şekillendiriyorsanız, daha fazla iyilik yapmak için motive oluyorsanız tüm bunların nedeni ruhsal uyanışınız olabilir.

Dünyayla daha güçlü bir bağlantı kuruyorsanız

Daha önce hiç olmadığınız kadar doğanın, gezegeni paylaştığınız diğer canlıların farkındaysanız ve doğaya saygı göstermek, çevreyi korumak konusunda kendinizi daha fazla sorumlu hissediyorsanız, maneviyatınızı keşfediyor olabilirsiniz. Et yemeyi bırakmayı düşünüyorsanız, sinek, örümcek gibi küçük canlıları zarar vermeden yakalamayı/uzaklaştırmayı deniyorsanız, tüm bitkilere, hayvanlara koşulsuz sevgi gösteriyorsanız, plastik kullanımını azaltıyor, yiyecekleri israf etmemeye özen gösteriyorsanız, tüm bunlar ruhsal büyümenizden kaynaklanıyor olabilir.

Sezgilerinizin sesini duyuyorsanız

Bir şeyleri hiç olmadığı kadar önceden ve doğru şekilde tahmin etmeye mi başladınız ya da aklınızdan geçenler pat diye olmaya mı başladı? Mantıksal bir akıl yürütme olmadan bir şeyleri bilme yeteneği olan ‘sezgileriniz’in sesi her zamankinden daha mı yüksek? Chopra’ya göre düşüncelerin, nesnelerin ve bireylerin hepsinde enerji varsa, ruhsal olarak uyanmış insanlar bu enerjiyle düzenli olarak bağlantı kurmaya daha yatkın kişilerdir. Yani, içinizdeki o ses size eskisinden daha fazla fısıldıyorsa ve çoğu zaman yanılmıyorsa güçlenen sezgileriniz, manevi uyanışınızın ayak sesleri olabilir.

Sezgileriniz ve evren senkronize çalışıyorsa

Yeni öğrendiğiniz ve ilginizi çeken bir kavram, akşam haberlerinde karşınıza çıktı ve ertesi gün bir arkadaşınız da o kavramdan bahsetti, derken üye olduğunuz bir bülten içeriğinde o kavramla yeniden karşılaştınız… Sizce tüm bunlar bir tesadüf mü? Bazıları tesadüf olarak yorumlasa da aslında ruhsal uyanışınız size rehberlik etmeye çalışıyor olabilir. Aklınızdan geçenler, kalbinizden geçenler, hayatınızda belirenler, çevrenizde olup bitenler, kısaca benliğinize ve etrafınıza dair her şey bir şekilde ‘sanki sihirli bir el değmişçesine’ uyum içerisinde ise bunlar uyanışınızın farkına varmanız için olabilir…

Empati ve şefkat duygularınız yoğunlaştıysa

Empati, başkalarının ne hissettiğini hissetme, yeni bir bakış açısı deneme becerinizdir. Şefkat ise empatinizden ilham alan bir duygu veya eylemdir. Manevi bir uyanış sürecinde olan insanlar hem empatiyi hem de şefkati daha yoğun yaşayabilirler; ama özellikle en çok unutulan bir şefkat türü olan öz şefkati. Öz-şefkat araştırmacısı Kristin Neff’e göre, öz şefkat üç ana bileşenden oluşur; kendine şefkat, ortak bir insanlık duygusu ve farkındalık. Bu üç bileşeni de yaşamınızda yoğun olarak deneyimliyorsanız, siz de ruhsal uyanış yolundasınız demektir.

Ölüm korkunuz ortadan kalktıysa

Kaufman’a göre, tüm korkular aslında ölüm korkusu ile yakın ilişkilidir; dolayısıyla ölüm korkusu azaldıkça diğer korkular da azalır. Ruhsal uyanışta olan kişilerde ise ölüm korkusu ve diğer tüm korkular etkisini yitirmeye başlar; çünkü varoluşlarıyla mutlu oldukları ve anı yaşadıkları için gelecek hakkında endişe etmezler. Dolayısıyla, manevi yönden büyüyen kişiler ölümü yaşamın doğal bir parçası olarak görmeye başlarlar ve tüm korkuları yerini huzura bırakır. Sizin de korkularınıza karşı bu tarz bir bakış açınız gelişmeye başladıysa, bu durum ruhsal büyümenizin işareti olabilir.

Kendiniz gibi olmak sizi tatmin ediyorsa

Spiritüel uyanışta olduğunuzda, güven ve öz değer duygularını da yoğun olarak hissetmeye başlarsınız. Kültürel normlara uyma ya da başkasının kalıplarına göre doğru davranma ihtiyacı ortadan kalkar ve kim olduğunuzdan, yaptıklarınızdan tatmin duyarsınız. Takipçi ya da taklitçi olmak yerine, en çekici özelliğinizin ‘özgünlük’ olduğunun farkına vararak kendiniz olmaya sıkı sıkıya bağlanırsınız. Ruhsal uyanışınız size, kendinizi olduğunuz gibi kabul etmeyi, sevmeyi ve size ait her şeyden memnuniyet duymayı getirebilir. Eğer olduğunuz her şeyle artık daha fazla barış içerisindeyseniz bu ruhsal uyanışınızın bir parçası olabilir.

Optimum pozitif işlevselliğe ulaştıysanız

Optimum pozitif işlevsellik veya literatürdeki adıyla flourishing; olumlu duyguların, zihinsel-fiziksel-ruhsal sağlığın, anlamlı bir yaşamın, bilgeliğin, samimi ilişkilerin, sevginin, erdemin ve aklınıza gelebilecek daha birçok pozitif kavramın birleşiminden oluşur. Spiritüel uyanışta olan kişilerde, flourishing yüksek seviyedir yani daha tutarlı refah düzeyleri vardır. Eğer hem kendinizle hem de çevrenizle ve sahip olduğunuz her şeyle uyum içerisinde olduğunuzu hissediyorsanız ruhsal yönden gelişiyor olabilirsiniz.

Özetlemek gerekirse kim olduğunuza dair memnuniyet duyuyor, etrafınızdaki tüm insanlarla ve canlılarla uyum içerisinde yaşadığınızı hissediyor, korkularınızdan arınmış bir şekilde iç huzurunuzla mutlu bir yaşam sürüyorsanız ruhsal uyanışınızın gerçekleştiğini düşünebilirsiniz. Öte yandan henüz o aşamada olmadığınızı fark ettiyseniz spiritüel gelişiminizi desteklemek için:

  • Meditasyon yapabilir
  • Doğada daha fazla zaman geçirebilir
  • Çevrenizle anlamlı bağlantılar kurmaya çalışabilir
  • Şükran pratikleri yapabilir
  • Farkındalığınızı artırmak için yavaşlayabilir
  • Gönüllü çalışmalara katılabilir ve
  • Kendinize gülümsemek için sebepler yaratabilirsiniz.

Özünüzle bağlantı kurduğunuzda ve yaşamınızı tüm uyaranlardan arındırıp olduğu gibi kabul ettiğinizde ruhsal yönünüzü daha kolay besleyebilir, uyanışınızı destekleyebilirsiniz. Eckhart Tolle’nin dediği gibi “Huzuru, hayatınızın koşullarını yeniden düzenleyerek değil, en derin düzeyde kim olduğunuzu fark ederek bulursunuz.”

Kaynak: chopra.com

İlginizi çekebilir: Kendin olmayı seç: Ruhsal gelişimin adımları

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale