X

Kan şekeri nasıl dengelenir: Kan şekerini düzenlemeye yardımcı iyi yaşam alışkanlıkları

Bedenimizdeki sistemlerin doğru çalışması ve metabolizmanın işleyişini sürdürebilmesi için enerjiye ihtiyacı olduğunu hepimiz biliyoruz. Metabolizmanın ihtiyaç duyduğu bu enerji, vücuda alınan besinlerin sindirim yoluyla kana alınması sonucunda üretiliyor. Bedenin ihtiyaç duyduğu enerjiyi en kolay ve hızlı yollardan karşıladığı karbonhidratlarca zengin gıdalarla beslendiğinizde, karbonhidrat bileşenleri sindirim yoluyla glikozlara ayrışarak kana karışıyor ve metabolik faaliyetlerin gerçekleştirilebilmesi için yakıt olarak kullanılıyor. Kandaki glikoz seviyesi ise genelde kan şekeri seviyesi olarak adlandırılıyor.

Kana karışan glikoz, dolaşım sistemi aracılığıyla tüm vücutta dolaşır ve diğer sistemlerdeki hücrelere ulaştırılır. Zihinsel fonksiyonlardan atletik performansa, vücudun neredeyse tüm aktivitelerini gerçekleştirebilmesi ancak glikozdan sağlanan enerjiyle mümkündür.

Kanınızdaki glikoz miktarı, yani kan şekeri değerleriniz düşük olduğunda; vücudunuz fonksiyonlarını gerçekleştirebilmek için ihtiyaç duyduğu enerjiden yoksun kalır ve sistemlerin çalışması dengesizliğe girer. Bunun tam aksine, kan şekeri seviyeniz çok yüksek olduğundaysa vücut fazla olan bu enerjiyi depolamanın ya da uzaklaştırmanın yollarını arar ve sistemlerin çalışması yine dengesizliğe girer. Bedenimiz zaman zaman yükselen, zaman zamansa düşen kan şekeri seviyelerini; endokrin sistemi aktive ederek ve hormon salınımını düzenleyerek dengelemeye çalışsa da, kan şekeri seviyelerinin uzun süreler yüksek olması kronik rahatsızlıkların gelişmesine zemin hazırlayabilir.

Vücut kan şekerini nasıl dengeler?

Yukarıda da söylediğimiz gibi, vücutta kan şekeri dengesi hormonlarımız aracılığıyla korunur. Kan şekeri seviyeleriniz vücudunuzun ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlayamayacağı kadar düştüğünde ya da yükseldiğinde; insülin ve glukagon hormonları devreye girerek kan şekeri seviyesinin normale dönmesi için gerekli olan faaliyetleri başlatır.

Pankreasta üretilen ve pankreas tarafından salgılanan insülin, vücuttaki hücrelere glikoz almaları gerektiği talimatını vererek kandaki glikozun kullanılmasını sağlar ve kan şekerini düşürür. Glikoz, enerji olarak kullanılmak veya glikojen olarak depolanmak üzere hücrelere alındığında, kanda daha az miktarda kalır.

Kan şekerini dengelemekle görevli bir diğer hormon olan glukagon ise insülinin tersine kan şekerini yükseltir. Kan şekeri seviyeleri çok düşük olduğunda – genelde yemekten birkaç saat sonra – pankreas glukagon salgılar. Glukagon, karaciğeri ve kasları uyararak, depolanmış glikojenin tekrar glikoza dönüştürülmesini, dönüştürülen glikozun kana karışmasını ve hücrelere iletilmesini sağlar.

İnsülin ve glukagon hormonları kan şekerinin dengelenmesinde rol oynayan birincil hormonlar olsalar da, diğer bazı hormonlar da dolaylı yoldan kan şekeri seviyelerinin dengelenmesine yardımcı olur. Bu hormonlardan amilin ve somatostatin, kan şekeri seviyesi çok fazla yükseldiğinde glukagon salgılanmasını engelleyerek kan şekerinin dengelenmesine yardımcı olur. Epinefrin, kortizol ve büyüme hormonu ise glokagon salınımını artırarak kan şekerini yükseltir. Bu nedenle, glukagon ya da insülin seviyeleriniz çok iyi olsa bile, yaşla birlikte gelen hormonal değişimler doğrudan ya da dolaylı yollarla kan şekeri seviyelerinizin dengesizliğe girmesine neden olur. Kan şekeri seviyesi genelde, yaşlandıkça daha da yükselme eğilimindedir.

Kan şekeri seviyelerindeki değişimler iştahı ve metabolizmanın çalışmasını nasıl etkiler?

Yemek yedikten sonraki saatlerde, sindirim sisteminiz yediğiniz yiyecekleri sindirirken kan şekeri seviyesi yükselir ve vücudunuz üretilen enerjiyi kullandıkça tekrar düşer. Kan şekerinizin ne kadar yükseldiği, ne kadar düştüğü ve tüm bu sürecin ne kadar sürdüğü; biyolojik özellikleriniz, yediğiniz yiyeceklerin besin değerleri ve aktivite seviyesi gibi çeşitli faktörlere bağlıdır.

Genelde, kan şekeriniz ne kadar hızlı yükselirse, o kadar hızlı bir şekilde geri düşer. Kan şekeri çok hızlı bir şekilde normal seviyenin altına düştüğünde, iştah artışına, zaman zaman tatlı krizleri olarak kendini gösteren açlık hissine ve bazen de metabolizmanın yavaşlamasına yol açan bir dizi hormon salınımına neden olur.

Titreme, terleme, kaygı ve sinirlilik gibi düşük kan şekeri belirtileri uzun süre devam ettiğinde mutlaka doktorunuza danışmanız ve bu bedensel sinyallerin diyabet belirtileri olup olmadığını kontrol ettirmeniz gerekir. Diyabetik olmayan bazı kişiler de yemekten birkaç saat sonra, reaktif hipoglisemi olarak adlandırılan, düşük kan şekerinin yukarıda saydığımız fizyolojik belirtilerini deneyimleyebilirler.

Kan şekerini dengelemek için nasıl beslenmeliyiz?

Kan şekerinin nasıl yükseldiğine ve düştüğüne dair mekanizmayı anladıktan sonra, kan şekeri seviyenizi nasıl dengede tutabileceğinizle ilgili de az ya da çok bir fikir edindiğinizi düşünüyoruz. Yaşam tarzınızda gerçekleştirebileceğiniz bazı değişimlerle ve sağlıklı alışkanlıklar geliştirerek daha dengeli kan şekeri seviyelerine ulaşmanız mümkün. Önceliğimizse tabii ki kan şekeriyle doğrudan bağlantılı olan beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi:

1. Glisemik indeksi düşük olan gıdaları tercih edin

Glisemik indeks (GI), tükettiğiniz besinlerin kan şekerinizi nasıl etkilediğinin bir ölçümüdür ve vücudun karbonhidrat içeren yiyecekleri glikoza ne kadar hızlı parçaladığı üzerinden yapılan bir işlemle hesaplanır. Yüksek sayılar (70-100), bir gıdanın kan şekeri seviyelerinde daha hızlı bir artışa neden olacağını gösterirken, daha düşük sayılar (<50) daha kademeli bir artışa ve tipik olarak daha yavaş bir düşüşe neden olan gıdaları temsil eder. Sıklıkla tükettiğiniz gıdaların glisemik indekslerini kontrol etmek için Sydney Üniversitesi tarafından geliştirilen glisemik indeks veri tabanını inceleyebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Faydalı bir rehber: Besinlerin glisemik indeksi nasıl düşürülür?

2. Rafine şeker tüketiminizi minimuma indirin

Kan şekeri seviyelerinizde bir dengesizlik olduğunu düşünüyorsanız ve kontrol altında tutmaya çalışıyorsanız, rafine şekerlerle yapılan yiyeceklerden uzak durmanız fayda sağlayabilir. Rafine şeker, kan şekerini çok hızlı yükselttiği ve tüketildikten sonra çok hızlı düşürdüğü için kan şekeri seviyelerini dengesizliğe sokabilir. Şekeri bırakmanıza yardımcı olacak önerilerimiz için İşlenmiş şekeri bırakmanızı sağlayacak 6 ipucu yazımızı, birbirinden lezzetli rafine şekersiz tarifler içinse Tatlı krizlerinizi bastıracak şekersiz tatlı tarifleri yazımızı inceleyebilirsiniz.

3. Krom ve magnezyum minerallerini içeren besinler tüketin

Krom ve magnezyum mineralleri, kan şekerinin dengelenmesini sağlayan hormonların çalışmasında ve hormon salınımı için gerekli olan sinyallerin beyinden endokrin sisteme iletilmesinde önemli bir role sahiptir. Yeşillikler, avokado, baklagiller, kuruyemişler, yağlı tohumlar ve tofu muhteşem birer magnezyum kaynağıdır. Meyve ve sebzelerin büyük çoğunluğu krom içerse de, özellikle brokoli, yeşil fasulye ve mayalı gıdalar yüksek miktarda krom alabileceğiniz besin kaynaklarındandır.

İlginizi çekebilir: Vitaminler, mineraller, antioksidanlar ve aminoasitler: Sağlıklı bir metabolizma için sağlıklı beslenmenin ve mikro besinlerin önemi

4. Lif tüketiminizi artırın

Yüksek lifli gıdalar, midede kalma süreleri daha uzun olduğu için daha uzun süre tok hissetmenize ve açlığınızı bastırmak için yediğiniz karbonhidrat ağırlıklı besinleri daha az tüketerek kan şekerinizin dengede kalmasına yardımcı olur. Bitkisel bazlı gıdaların neredeyse tamamı yüksek miktarda lif içerir. Yulaf ezmesi ve chia tohumu gibi yüksek lifli gıdaları öğünlerinize ekleyerek lif alımınızı artırabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Beslenme düzeninizde ufak değişikliklerle daha sağlıklı olabilirsiniz: Lif alımını artırın

5. Tarçın kullanın

Tarçın, kan şekeri değerlerinin dengede kalması için en önemli iki hormondan biri olan insülin duyarlılığını iyileştirir. Bu nedenle yemeklerinizde baharat olarak ya da çubuk formunda çaylarınıza ekleyerek kullanabileceğiniz tarçın, kan şekerinizdeki ani dalgalanmaların ortadan kalkmasına ve aşırı şeker isteğine engel olur.

İlginizi çekebilir: Tarçının eşsiz faydaları, tarçın nasıl tüketilir?

6. Ketojenik diyete uygun beslenin

Ketojenik diyet gibi düşük karbonhidratlı bir beslenme düzenine geçmeniz, kan şekerinizin düzenlenmesine ve dengesinin korunmasına yardımcı olabilir. Ketojenik beslenme düzeni her ne kadar karbonhidrat tüketimi açısından fayda sağlayacak olsa da, kan şekerinin düzenlenmesi için liflerin oldukça önemli olduğunu; esnek davranarak beslenme düzeninize meyve ve sebzeleri de eklemeniz gerektiğini hatırlatmak isteriz.

İlginizi çekebilir: Ketojenik diyet nedir, nasıl uygulanır?

Kan şekerinizi dengelemenize yardımcı olacak diğer yaşam tarzı önerileri

Stresle baş etmenin yollarını araştırın

Stresli bir durumda, vücudunuz algılanan bir tehdit karşısında gerekli olan kaç-savaş tepkilerini verebilmek için insülin seviyelerini düşürerek, kan şekerini artıran epinefrin ve kortizol gibi stres hormonlarının salınımını artırır. Kan şekerindeki bu ani yükselme, olası bir kaçma ya da savaşma durumunda, metabolizmanın hayatta kalmak için ihtiyaç duyacağı enerjinin üretilmesini sağlar.

Gün içinde çok fazla stres faktörüyle karşı karşıya kaldığınızda, daha da önemlisi gerçek bir tehlikenin olmadığı, yani vücudunuzun enerji kullanmasının gerekli olmadığı durumlarda, kandaki yoğun glikoz kullanılmaz ve kan şekeri yükselmiş olur. Kronik stres altındaysanız, kan şekerinizin de kronik olarak yükselmesi son derece olasıdır. Bu nedenle stresi doğru şekilde yönetebilmek, kan şekerinin dengelenebilmesi için son derece önemlidir. Meditasyon, nefes çalışmaları, kısa yürüyüşler, sosyalleşmek, dans etmek gibi stres seviyenizi azaltacak aktivitelere yaşamınızda daha fazla yer verebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Stres ve kaygıyla nasıl başa çıkılır?

Su tüketiminize dikkat edin

Yeterince su içmediğinizde, kan dolaşımınızdaki glikoz daha konsantre hale gelir ve kan şekeri seviyeniz yükselir. Etkilerini hissetmeyeceğiniz kadar küçük bir dehidrasyon bile, günlük olarak tüketilmesi önerilen 2 litre su tüketimine kıyasla kan şekeri seviyenizi 50-100 mg/dL daha yüksek hale getirebilir. Günlük olarak tüketmeniz gereken miktardan daha az su tüketiyorsanız, kan şekeri seviyenizi dengelemek için normalde olması gerekenden çok daha fazla miktarda insülin salgılıyor olabilirsiniz.

Yeterli su tüketmiyor olmanın yanı sıra, gıda zehirlenmesi, viral hastalıklar, ishal ve kusma gibi rahatsızlıklar da vücudunuzun dehidre olmasına ve kan şekeri seviyenizin aniden yükselmesine neden olabilir. Dolayısıyla kan şekeri seviyelerinizi dengede tutmak için günlük su tüketiminize dikkat etmeli, havanın çok sıcak olduğu yaz aylarında ya da vücudunuzda dehidrasyona sebep olabilecek bir rahatsızlık yaşamanız durumunda su tüketiminizi artırmaya çalışmalısınız. 

İlginizi çekebilir: Su içme alışkanlığı nasıl kazanılabilir?

Farkındalıkla yemek yiyin

Mindful beslenme ya da farkındalıkla yemek yeme aslında en basit haliyle yemek yerken yediklerinizin farkında olmak ve anda olabilmekle ilgilidir. Yemeğinizdeki malzemelerin farklı tatlarına, dokularına, kokularına dikkat ederek yavaş yemek yemek, kan şekeri seviyenizin de aniden yükselmemesi ve dengeli bir şekilde artıp azalması için son derece önemli ve gereklidir. Tokluğunuzu fark etmeyi ve yemek yedikten sonra bedeninizdeki sinyalleri dinlemeyi odağına alan mindful beslenmeyle kan şekeriniz yükseldiğinde ya da düştüğünde ortaya çıkan belirtileri çok daha kolay farkedebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Mindful beslenme: Yemek ile farkındalığın buluştuğu nokta

Kafein ve alkol alımınızı sınırlandırın

Kahve ve alkol, bedendeki insülin duyarlılığını etkileyerek kan şekeri seviyelerinin dengesizliğe girmesine neden olabiliyor. Bilim insanları hala kafeinin ve alkolün insülin duyarlılığını ve kan şekeri seviyesini nasıl etkilediğini araştırmaya devam etse de, şimdiye kadar yapılan birkaç araştırmanın sonuçları kafein ve alkol gibi uyarıcı maddelerin epinefrin (aldrenalin) gibi belirli stres hormonlarının seviyesini yükselttiğini, stres hormonlarının yoğun salgılanmasının da insülin üretimini durdurarak kan şekerini yükseltebileceğini gösteriyor. Vücutta insülin üretimini kontrol eden adenozin adlı bir proteini bloke eden kafein, aynı zamanda uyku düzeninizi de dengesizliğe sokarak insülin duyarlılığınızı azaltabilir.

İlginizi çekebilir: Kafeini alışkanlık olarak değil stratejik olarak tüketerek verimliliğinizi artırın

Uyku kalitenize dikkat edin

Kan şekeri seviyeleri ve uyku arasındaki ilişkiyi inceleyen bilimsel bir araştırmanın sonuçları, gece 6 saatten az uyuyan kişilerin insülin duyarlılığının çok daha düşük olduğunu, yani hücrelerinin kandan şekeri alamadığını gösteriyor. Günde en az 8 saat uyumak ve uyku kalitesini iyileştirmek, stresle baş etmenizi kolaylaştıracağı ve daha enerjik hissedeceğiniz için daha fazla hareket etmenize neden olarak enerji harcatacağı için, dolaylı olarak da kan şekeri seviyelerinizi korumanıza yardımcı olacaktır.

İlginizi çekebilir: Uyumak mı, hastalanmak mı: Kaliteli bir uyku için 14 öneri

Düzenli egzersiz yapın

Vücudunuzu hareket ettirmek enerji gerektirir, bu da genellikle hücrelerinizin kan dolaşımınızda bulunan şekerleri kullanması gerektiği anlamına gelir. Egzersizin kan şekeri seviyelerinin dengelenmesi üzerindeki etkilerini inceleyen bir araştırmanın sonuçları, antrenman yaptıktan yaklaşık 12 ila 24 saat arasındaki bir sürede vücudun insüline karşı daha duyarlı hale geldiğini ortaya koyuyor. Günlük rutininize düzenli egzersizi dahil etmeniz ve vücudunuzu gün boyunca hareket ettirmeniz kan şekerinizi düzenlemenize ve dengelemenize yardımcı olabilir.

İlginizi çekebilir: Güne zinde ve enerjik başlayın: Sabah sporunu alışkanlık haline getirmek için 6 sihirli öneri

Sonuç olarak, kan şekeri her ne kadar vücuttaki hormonlar tarafından gerekli durumlarda düzenlenebilse de, beslenme düzenimizdeki küçük değişikliklerle ve yaşam tarzımıza sağlıklı dokunuşlar yaparak kan şekeri seviyelerini dengeleyebilmemiz, diyabet ve obezite gibi sağlık sorunlarının önüne geçebilmemiz ve daha sağlıklı bir yaşam sürdürebilmemiz mümkün.

Kaynaklar: Goop, Mind Body Green, Mayo Clinic, Healthline, WebMD

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale