X

Evrim düşüncesinin geçirdiği evrimlerle tarihte ufak bir gezinti

On sekizinci yüzyılda Georges-Louis Leclerc Comte de Buffon ve diğer doğa bilimciler, hayatın sabitlenmemiş olabileceğini düşünmeye başladılar. 1700’lerin sonunda paleontologlar, değişmeyen bir dünya ile çelişen keşifler yaptılar. 1801 yılına gelindiğinde ise Jean-Baptiste Lamarck büyük bir adım attı ve “evrim teorisini” ortaya çıkardı. Kariyerine bir botanikçi olarak başlayan Lamarck zamanının çok ilerisinde bir insandı. Onun yaşadığı dönemdeki teolojik baskı düşünülürse, Lamarck’ın kendi teorisindeki teolojik unsurlara rağmen ne kadar ilerici olduğu da anlaşılabilir. Bu aydın bilim insanı fikirleri nedeni ile öylesine dışlandı ki 1829 yılında yoksulluk içinde hayata veda etti. Ancak evrim kavramı onunla birlikte ölmedi.

Fransız doğa bilimci Geoffroy St. Hilaire, 1820’lerde evrimsel değişimin başka bir versiyonunu savunacak ve İngiliz yazar Robert Chambers, 1844’te ‘Doğal Bir Yaratılışın İzleri’ni yazacaktı. 1859’da ise Charles Darwin Türlerin Kökeni’ni yayınlayacaktı. Günümüzde sadece Darwin’in teorisi bilimsel olarak değerli bulunsa da Lamarck, karanlıkta bırakılamayacak kadar önemli bir yere sahip olmalıdır.

2022 yılı, Jean-Bapteste Lamarck’ın ‘Philosophie Zoologiqu’ (Zooloji Felsefesi ) kitabının 213. ve Charles Darwin’in ‘On the Origin of Species’ (Türlerin Kökeni) kitabının ise 163. yıl dönümü. Lamarck’a göre evrim, faydalı fiziksel özelliklerdeki değişikliklerden, özellikle de kalıtsal olduğuna inandığı organların kullanımından doğrudan etkilenen ve gelişigüzel olmayan bir süreçti. Bunun tersine Darwin, doğal seçilim için malzeme sağlayan rastgele yani yönlendirilmemiş değişime daha büyük bir önem veriyordu. Ancak bu noktada belirtmek gerekir ki Darwin asla evrimin rastgele olduğunu savunmadı. Ona göre doğal seçilim zaten tanımı gereği rastgele olmayan bir seçimdi. Rastgele olan ‘genetik mutasyon’du.

Tarihlerden de anlaşılacağı üzere evrimi ortaya atan kişi Lamarck’tı ve Lamarck’ın kitabı, Darwin’in kendisi tarafından da sonradan belirtildiği gibi biyolojik evrimin yayınlanan ilk manifestosuydu.

Lamarck’ın evrim kavramı kapsam olarak sınırlıydı:

  • Türlerin yok olacağına inanmıyor, daha çok türlerin fiziksel modifikasyon yoluyla yavaş yavaş başka türlere dönüşeceğini düşünüyordu.
  • Ayrıca organizmaların doğuştan gelen eğiliminin, nesiller boyunca mükemmelliğe doğru ilerleyeceğine de inanıyordu.

Lamarck’ın teorisini oluştururken sırtını yasladığı üç temel yasası vardı. İlk yasası evrimim önceden belirlenmiş bir plana göre gerçekleştiğine ve sonuçların da çoktan kararlaştırıldığına inanmasıydı. Lamarck tanrıyı kuramına dahil etmese bile, canlıların daha mükemmel olmasını sağlayan gizemli bir güç olduğu fikrini de her zaman dile getirmişti. Bu fikrine göz atarken, onun yaşadığı dönemde doğadaki değişim mekanizmalarının henüz hiçbir açıklamaya kavuşmadığı da akılda tutulmalıdır. İkinci yasasına göre, düzenli bir şekilde kullanılan organlar gelişiyor ve güç kazanıyordu. Kullanılmayan organlar ise nihayetinde yok oluyordu. Üçüncü yasasına göre ise organların bu kullanım şekillerinin nasıl olduğu kalıtım yolu ile nesillere aktarılıp bu yolla da evrim gerçekleşiyordu.

Lamarck yaptığı gözlemleri süzgecinden geçirirken temelde doğru bir yol izlemişti. İncelediği birçok hayvanın benzerliklerinden ve fosillerin yapılarından etkilenmişti. Bu nedenle de hayatın sabit olmadığını iddia edebilecek cesareti gösterebilmişti. Çevre değiştiğinde organizmalar da hayatta kalmak için davranışlarını değiştirmek zorunda kalıyordu. Canlılar bir organlarını geçmişte olduğundan daha fazla kullanmaya başlarlarsa, o organın ömrünü uzatabiliyorlardı. Örneğin, bir zürafa yaprakları yiyebilmek için boynunu gerdikçe onu daha da esnetiyor ve sonunda uzun bir boyna sahip olabiliyordu. Lamarck’a göre kullanıldıkça uzayan bu boyun yapısı yavru zürafalara kalıtım yolu ile geçiyor ve nesilden nesile aktarılırken daha da mükemmelleşiyordu. Bu arada organizmaların kullanmayı bıraktığı organlar ise küçülerek en sonunda yok oluyordu. Ancak onun teorisi modern bilim tarafından çürütüldü çünkü yaşam deneyimleri yoluyla elde edilen bedensel değişikliklerin kalıtım yolu ile bir sonraki nesle aktarılmadığı ortaya koyuldu.

Eğer Lamarck’n teorisi doğru olsaydı bir hayvanda meydana gelen değişikliklerin hayvanın yavrularına geçtiği gözlemlenebilirdi. Mesela bir köpekbalığı, ebeveynlerinin incelikli olarak gelişmiş kas yapısını miras alabilseydi, halihazırda olduğundan çok daha fazla gücü olan bir ölüm makinesine dönüşebilirdi. Ya da örneğin siz her gün egzersiz yaparak, maratonlara düzenli olarak katılarak ve iyi beslenerek kondisyonunuzu mükemmel hale getirebilirsiniz ve eğer Lamarck haklı ise sizin bebeklerinizin de doğduklarında aynı bedensel kondisyona sahip olmaları gerekir. Ancak sizdeki bedensel değişiklikler bu şekilde aktarılmaz; onlar sadece size özgü modifikasyonlardır. Sizden sonraki nesillerin de aynı zindelik için aynı emeği vermesi gerekir.

Lamarck’ın teorisinindeki sıkıntıların temeli onun genlerle ilgili hiçbir bilgisi olmamasından kaynaklıydı. Artık genetik bilimi hakkında çok daha fazla şey biliyoruz ve özelliklerin aktarılmasının tek yolunun genler yoluyla olduğunu ve genlerin dış dünyadan etkilenemeyeceğini de biliyoruz. Etkilenebilecek tek şey, bir popülasyonda hangi gen setlerinin olduğu ve bu, hangi bireylerin öldüğüne ve hangilerinin yaşadığına göre belirleniyor. Bu bilgi de bir canlının çabalarının meyvelerinin yavrularına miras bırakılamayacağını öğrenmenin diğer bir tanımımı veriyor bize.

Darwin, Lamarck’ın evrim ile ilgili temel fikirlerine dayanarak ondan tamamen farklı bir sonuç ortaya koyan kişi oldu. Darwin, özelliklerin aktarıldığını biliyordu, ancak nasıl aktarıldıklarını asla anlayamamıştı çünkü o da genlerle ilgili bilgi sahibi değildi. O’na göre hayvanların arzularının, nasıl evrimleştikleriyle hiçbir ilgisi yoktu ve Darwin, bir organizmada meydana gelen değişikliklerin, türün evrimini etkilemediğine inanıyordu. Aynı türden organizmaların bile farklı olduğunu ve çevrelerinde hayatta kalmalarına yardımcı olan varyasyonlara sahip olanların hayatta kaldıklarını ve daha fazla yavruya sahip olduklarını öne sürüyordu. Yavrular, ebeveynlerinin yardımcı özellikleriyle doğuyor ve üredikçe de bu özelliğe sahip bireyler nüfusun daha fazlasını oluşturuyordu. Çok iyi adapte olmayan diğer bireyler ise ölüyordu. Fillerin çoğu kısa gövdelere sahipti, ancak bazılarının daha uzun gövdeleri vardı. Kısa gövdeleriyle ulaşabilecekleri yiyecek ve su olmadığında kısa gövdeli olanlar öldü, uzun gövdeli olanlar ise hayatta kaldı ve çoğaldı. Sonunda, tüm filler uzun gövdelere sahip oldular. Darwin, evrimin herhangi bir plana göre gerçekleşmediğini de özellikle vurgulamıştı.

Onun teorisi iki unsurun kombinasyonuyla şekilleniyordu:

  1. Doğal seçilim
  2. Bir popülasyondaki değişken ve kalıtsal özellikler

Darwin, Lamarck’ın iddialarına her daim temkinli yaklaşmış ancak yine de kitabının altıncı baskısında Lamarck’ın kalıtım yolu ile geçiş fikrinin meydana gelebileceğini kabul etmiştir. Çünkü her ne kadar doğal seçilimi ortaya atsa da seçilimin varyasyonları açıklayamamıştır.

Sonunda, August Weismann, 19. yüzyılın sonunda konuyu açıklığa kavuşturan bir fikir geliştirebilmiştir. Cinsel üremeye katılan hücrelerin, vücudu oluşturan hücrelerden bağımsız olduğunu ileri sürmüştür. Buna göre, bir organizmanın doğumundan sonra edinilen bünyesel modifikasyonlar, sonraki kuşaklara geçemez. Weismann, Lamarkçılığın temelini sarsmıştır.

Tam da bu noktada bahsedebileceğimiz önemli bir konu var; son zamanlarda strese karşı geliştirilen duyarlılığın (ki bu edinilmiş bir özelliktir), belirli koşullar altında birkaç türde “epigenetik olarak” (yani DNA dizisindeki değişiklikler yoluyla değil) nesillere aktarılabileceği keşfedilmiştir. Ancak bu etki en fazla iki nesilde rol oynayabilmektedir ve daha sonra ortadan kalkmaktadır. Yani bu etkinin evrime katkısının olmadığı öne sürülmektedir.

Darwin’e geri dönecek olursak… Darwin doğayı tarihsel bir süreç içinde ele almış ve doğadaki değişimi maddi mekanizmalar aracılığıyla açıklamayı tercih etmiştir. Zihinsel olanın maddeyi belirlediğini savunan ve bunu savunurken de var olan düzenin değişmezliğini devam ettirmeye çalışan ‘idealizm’e karşı büyük bir karşı duruş gerçekleştirmiştir. Kaynağını Marx ve Engels’ten alan diyalektik materyalizmin bilimsel olarak vücut bulmuş halini yaratan kişidir Darwin.

Charles Darwin’in teorisinin kötüye kullanılması ile halen dünyada en güçlü olanın hayatta kalması fikrini öne çıkaran pek çok gerici ideoloji ile baş etmeye çalışıyoruz. Ayrıca bu bakış açısı piyasa ekonomisinin de taptığı bir yasa olarak sürekli dile getirilebiliyor. Aslında Darwin’in bu söyleminde esinlendiği kişi Malthus’tur.

Malthus’un 1798 tarihli Nüfus İlkesi Üzerine Bir Deneme adlı kitabında nüfus ile kaynaklar arasındaki dengesizliğe işaret edilmiş; yazar üretime yeterince katılamayanların elenmesini savunmuştur. Bu Malthusçu zihniyete karşı durulmadığında Darwin’in ortaya çıkardığı önemli bilimsel veriler sadece ayrımcılığın tohumlarını ekmeye devam edecektir. Oysa biyolojik belirlenmeciliğin yol açabileceği tehlikelerin farkında olmak elzemdir. Bahsedilen asla Darwin’in teorisinin temel ilkelerinin geçersizliği değildir. Sadece günümüzde Darwin’in cımbızla çekilmiş bazı sözlerinin ilkel fikirlerle özdeşleştirilerek savunulmasına dair uyanık olmanın gerekliliğini vurgulamalıyız.

Bugün Darwin’in fikirlerine karşı duranlar da aynen onu ilkelliklerine alet edenler gibi, ne Darwin’i ne evrimi ne de bilimin nasıl işlediğini anlamayanlardır. 1920’den bu yanadır bilimsel olarak ortaya konan ilerlemelerden sonra yaşayan biri için bu modern aerodinamik teoriyi yok saymak artık garip karşılanabilecek bir tavırdır. Ancak bu teorilerin eksik olduğu da unutulmamalıdır. Hiçbir teori bütünü açıklayamamıştır. Hepsinden parça parça öğrenip gerçeğin daha çağdaş halini ortaya koyabilirsiniz ancak nihayetinde o son hali de hep eksik kalacaktır. Bu yüzden “Tek gerçeklik değişimdir” denmesi boşuna değildir çünkü bilgi ve bilim de her şey gibi sürekli olarak değişir.

Darwin’den bu yana evrimle ilgili birçok yeni gelişme sağlandı. Çeşitliliğin kaynağı olabilecek 20 kadar mekanizma ve hatta seçilimi sağlayan da 5 farklı varyasyon olduğu bulundu. Daha da ileri gidilerek genetik biliminin geliştirilmesiyle ortaya çıkan moleküler araştırmalar sayesinde modern bilim evrimsel süreçleri tam anlamıyla doğrulamayı dahi başardı. Ancak bugüne dek evrim gibi bir başlığın altında dünyayı ve evreni tanımamız için bize ışık tutan tüm insanlara büyük bir saygı duyarak ekleyebiliriz ki; modern bilim bir din değildir.

Veriler sürekli olarak değişmekte ve yeni keşiflerle bir önceki dayanak noktaları yerle bir edilebilmektedir. Bilimsel teorilerin sanki birer ideolojiymiş gibi sunulması ve bu alanda da insanların ayrıştırılması kabul edilemeyecek kadar zavallıca olan bir tutumdur. Önemli olan sürekli olarak bilimsel metodların yardımıyla araştırmak, deneye tabi tutmak, at gözlüklerini çıkartıp evrene bir de açık alandan bakmaya çalışmaktır. Bu tavır sadece bilim alanında değil; sosyolojik, tarihsel, psikolojik vb. tüm alanlarda kullanabileceğimiz bir yaklaşımdır. Geçmişi araştırmayan, okuduklarını ve duyduklarını sorgulamadan sırf ideolojisine uyduğu önyargısı ile savunan bir insan; ne içinde olduğu anı ne de geleceğin dünyasını yaşanır hale getirebilir…

Kaynak
Eugene V Koonin & Yuri I. Wolf- Is evolution Darwinian or/and Lamarckian?
New England Complex Systems Institude- Why We Believe Darwin?
Çağrı Mert Bakırcı-Darwin’in Evrim Teorisi Nedir, Neler Söyler?
Berkeley University Library- Early Concepts of Evolution: Jean Baptiste Lamarck
Doç. Dr. Iraz Akış- Darwin’in Evrim Kuramının Bilimsel Dünya Görüşünün Doğuşuna Katkısı
Yakaru- Bruce Lipton’s ‘Biology of Belief’ – Annotated with facts

İlginizi çekebilir: Diderot Etkisi: Tüketim sarmalından nasıl çıkabiliriz?

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale