X

Başkalarından beklemeyi bırakmanız gereken şeyler

Ömrümüz sürekli bir şeyleri beklemekle geçiyor. Bazen gelmeyen bir otobüsü, bazen mesai bitişini, bazen hafta sonunu, mezuniyetimizi, düğünümüzü, hayalini kurduğumuz tatili… Kısacası, pek çok şeyi beklemekle geçiyor zaman. Ama en önemlisi de başkalarından bir şeyler beklemekle… Hayatın birçok alanında başkalarından bir şeyler bekliyoruz; bizi sevmelerini, anlamalarını, onaylamalarını, takdir etmelerini, kabullenmelerini, kısacası bize karşı iyi bir şeyler yapmalarını. Peki, bunu neden yapıyoruz?

Üstelik çoğu zaman bizi hayal kırıklığına uğratacaklarını bildiğimiz halde… Çünkü, insan sosyal bir varlık ve doğası gereği başkalarıyla etkileşim halinde. Dolayısıyla, sevgi görmek, anlaşılmak, onaylanmak, takdir edilmek istiyoruz ama bunu beklemenin bizi ne kadar yıprattığını çoğu zaman gözden kaçırıyoruz. Çünkü kendi değerimizi belirlemek, gerçek mutluluğu yaratmak, kendimizi, hayatı anlamak, yalnızca bizim elimizde. Tam da bu nedenle başkalarından bir şeyler beklemeyi bırakmalıyız. Eğer siz de hayatınızın kontrolünü eline almaya, mutluluğunuz için dümene geçmeye hazırsanız işte bir an önce başkalarından beklemeyi bırakmanız gereken şeyler… Beklemeyin:

1. Her zaman sizinle aynı fikirde olmalarını

Daha önce kaç kez bir başkasına haklı olduğunuz ya da doğru bulduğunuz bir konuyu savunduğunuzu bir düşünün… Ne büyük zaman ve emek kaybı, değil mi? Çoğu zaman başkalarının da fikirlerimize katılmasını, bizimle aynı yolda olduklarını görmek istiyoruz. Ancak, yaşam böyle bir şey değil. Herkesin kendine ait fikirleri var. Hepimizin değer yargıları, inançları, doğruları farklı, dolayısıyla bir başkasından sizin her doğrunuza katılmasını beklemek pek gerçekçi değil. Farklı bakış açılarını kabul edin ve bunları yaşamın zenginliği olarak görmeyi deneyin. Böylece, herkesin sizinle aynı fikirde olmasını beklemek yerine, bu farklılığı takdir etmeyi öğrenir, kendinize bolca zaman kazandırırsınız.

2. Size sizin kendinize duyduğunuzdan daha fazla saygı duymalarını

Kendinize gerçekten saygı duyuyor musunuz? Yoksa bunu başkalarından bekleme eğiliminde misiniz? Önce şunu aklınızın bir köşesine not edin; sizin kendinize duymadığınız saygıyı başkaları size karşı duyamaz. Başkasının size veya başkasına ne kadar, nasıl göstereceğini belirleyemezsiniz ancak, öz saygınızı koruyabilir ve önce kendi kendinize saygı duymayı öğrenebilirsiniz. Kendi değerinizi ancak siz belirleyebilir, insanların size nasıl davranabileceklerini şekillendirecek kişisel sınırları ancak siz inşa edebilirsiniz. Saygı da bu doğrultuda gelişir. O yüzden başkalarının size saygı duyması için boş beklentilere girmek yerine, siz kendinize saygı gösterin ve yolunuza devam edin.

3. Sizi sevmelerini ve onaylamalarını

Şüphesiz ki bu dünyada verdiğimiz en büyük savaşlardan biri ‘kendimiz olma’ savaşı. Ancak, sık sık da kaybettiğimiz savaşlardan biri. Çünkü, başkalarının bizi sevmesine, onaylamasına o kadar kendimizi kaptırıyoruz ki, kendimizi sevmeyi, kabul etmeyi unutuyoruz ve kimliğimizi kaybedebiliyoruz. Bu, sizin de içine sık sık düştüğünüz bir tuzaksa başkalarının sizi sevmesini, onaylamasını bekleyerek hayatta daha fazla zaman kaybetmeyin. Kimsenin sevgisini kazanmak zorunda değilsiniz, kendinizi sevin, yeter. Kimsenin onayına ihtiyacınız yok, siz yaptıklarınızın arkasında duruyorsanız, bu yeterli. Başkalarının sürekli sevgi ve onayını kazanmaya çalışmak, kendi öz saygınızı, öz sevginizi ve değerinizi dış faktörlere bağlamaktan öteye gitmez. Kendi değerinizi yine kendi içinizde bulabilirsiniz. Bunun için başkalarından sevgi ve onay beklemeyi artık bir kenara bırakmaya ne dersiniz?

İlginizi çekebilir: Neden onaylanmaya böylesine ihtiyaç duyuyoruz?

4. Kafanızda onları yerleştirdiğiniz kalıplara uymalarını

Hepimiz, hayatımızdaki insanları zihnimizde birtakım kalıpların içerisine yerleştirmeye meyilliyiz… O şöyle, bu böyle, o bunu yapmaz, şöyle der, demez… Ama bunlar sadece kafamızda kurduğumuz kalıplar. Gerçekte öyle olmak zorunda değiller. Dolayısıyla, kimse onlar için belirlediğiniz çerçevenin içerisine oturmak zorunda değil. İnsanlar olarak çoğumuz, gerçek anlamda birbirimizi tanımıyoruz bile, ne kadar yakın olsak bile, acı ama gerçek. Etrafınızdaki insanların kim olduklarına dair inşa ettiğiniz kalıplara uymalarını beklemeyi bırakın. Çünkü çoğu zaman uymayacaklar ve siz hayal kırıklığına uğramış olacaksınız. Bu beklentinizi terk etmeyi başarabilirseniz, herkesin özgünlüğünü, farklılığını kabul edebilir, daha az hayal kırıklığı ile karşılaşırsınız ve bu da yaşam kalitenizi ciddi anlamda artırır.

5. Aklınızdan geçenleri okumalarını

Kimse, akıl okuyucu değil. Siz söylemezseniz, kimse sizin ne hissettiğinizi, ne düşündüğünüzü bilemez. İster eşiniz ister en yakın dostunuz ister iş arkadaşınız olsun, birine aklınızdakileri söylemediğiniz sürece tam olarak bilmesi imkansız. Üzgünseniz, kızgınsanız, kırıldıysanız, bunu dile getirmelisiniz. Üzgünüz ama insanların aklınızdan geçenleri okumalarını beklerseniz daha çok beklemek zorunda kalabilirsiniz… Doğru iletişim kurmayı deneyin, iletişim becerilerinizi geliştirin, kendinizi mümkün olan en doğru şekilde anlatın ve kimsenin sizi siz anlatmadan anlamasını beklemeyin. Anlaşılmak istiyorsanız, insanlara ne düşündüğünüzü söyleyin ve akıl okuyucu olmalarını beklemekle zaman kaybetmeyin.

İlginizi çekebilir: İçimizde birikenleri boşaltma vakti: Dertlerinizi anlatın, yoksa büyürler

6. Birden değişmelerini

Ne güzel söylemişler; insan 7’sinde ne ise 70’inde de o… Birinin değişmesi, pek kolay bir şey değil, daha doğrusu onu değiştirmeniz pek gerçekçi değil -o istemediği sürece-. O yüzden biriyle aranızdaki ilişkinin gidişatını onun değişimine bağlıyorsanız, çok yanlış bir yerden baktığınızı söyleyebiliriz. Çünkü, değişim ancak ve ancak kişinin kendi çabası ve isteği ile olur, buna siz karar veremez ve durumu yönlendiremezsiniz. Sevdiğiniz birinin ‘sevmediğiniz’ bir davranışının zamanla ortadan kalkmasını içten içe istiyor, umut ediyor olabilirsiniz ama kimseden değişmesini beklememelisiniz. Onun iyiliğini ya da ilişkiniz için daha iyisini istiyorsanız, bunu açıkça konuşabilirsiniz.  Ancak çoğunlukla insanları değiştiremeyeceğinizi de bir yandan kabul etmelisiniz, aksi halde yaşadığınız hayal kırıklıkları çok yıpratıcı olabilir.

7. Mizah anlayışına sahip olmalarını

Mizah, güzel bir duygu ve beceri. Ancak, herkes mizah anlayışa sahip olmayabilir. Sizin yaptığınız bir ‘şaka’, bir başkasına ‘şaka’ gelmeyebilir. Mizah, sizin için hayatı daha yaşanabilir kılan, eğlenceli bir detay iken başkası için gereksiz ya da kırıcı olabilir. Ayrıca, ‘komiklik’ kişiseldir ve insanlar farklı şeylere gülebilir. Dolayısıyla, bir şaka yaptığınızda ya da gülünecek bir şeyler olduğunuzu düşündüğünüzde karşınızdaki kişilerden de sizinle aynı tepkiyi vermelerini beklemeyin. Mizah, insanları birleştiren, eğlendiren ve hayatı daha neşeli hale getiren güzel bir ayrıntı olabilir, ancak herkes mizah anlayışına sahip olmayabilir ve bu beklentiye girmek sizi yıpratabileceği gibi ilişkilerinize de zarar verebilir.

8. Sizden özür dilemelerini

Yine en yıpratıcı beklentilerden biri; başkasının özür dilemesi. Bir dostunuz, yakınınız, arkadaşınız ya da eşiniz sizi kırmış, üzmüş olabilir. Ancak, bunun farkında olsa da olmasa da özür dilemek istemiyor olabilir. Ya da nasıl dileyeceğini bilmiyordur. Bir ihtimal daha; pişman olmamış olma ihtimali de var. İnsanlardan size nasıl hissettirdiklerini, sizin neler düşündüğünüzü anlamalarını beklememeniz gerektiğini gibi, onların sizden sırf siz istiyor diye özür dilemelerini de beklememelisiniz. Çünkü insanlar, farklı kişiliklere, deneyimlere ve değerlere sahiptirler. Kimi insanlar özür dilemeyi kolayca yapar, kimi ise bu konuda daha çekingen olabilir. Bu beklentiye girmek, yalnızca yıpranmanıza ve ilişkinizin zarar görmesine neden olabilir.

9. Her şeyi sizinle paylaşmalarını

Ne kadar yakınınız olsa da herkes, her şeyi sizinle paylaşmak zorunda değil. Ortak bir arkadaşınızdan yakın bir arkadaşınızla ilgili bir şey duymuş ve ‘neden bana anlatmadı’ diye günlerce düşünmüş olabilirsiniz… Belki de daha önce bu sebepten o yakın arkadaşınıza küsmüşlüğünüz bile var. Sizi bu dertten kurtaralım ve başkalarının sizinle her şeyi paylaşmalarını beklememeniz gerektiğini hatırlatalım. Konuşmak istediği kişi siz olmayabilirsiniz, her şeyini anlatsa da o konuyu sizinle paylaşmak istememiş olabilir, utanmış, çekinmiş, korkmuş olabilir… Ya da illaki geçerli bir sebep de olmak zorunda değil; yalnızca söylemek istememiştir. O yüzden bu beklentiyi bırakın ve sizinle paylaşılanlar üzerine yoğunlaşın, gerisi karşınızdaki kişinin meselesi, sizin değil.

10. Her zaman yanınızda olmalarını

Çok sevdiğiniz, her zor anında yardımına koştuğunuz, hatta bir günü bile ayrı geçirmediğiniz yakınlarınız, sizi çok sevseler ve destekleseler de her an yanınızda olamayabilirler -ki olmak zorunda da değiller-. Eğer onlardan her ihtiyaç duyduğunuzda veya duymasanız bile yanınızda olmalarını bekliyorsanız, bu onlara yapacağınız büyük bir haksızlık olabileceği gibi gerçekçi bir yaklaşım da olmaz ve yalnızca ilişkilerinizin zarar görmesine zemin hazırlar.

Sonuç olarak tüm bunları ve belki de çok daha fazlasını beklemek, sizi hayal kırıklıklarına, üzüntülere sürükleyebilir. İnsanlardan beklentilerinizi karşılamalarını ‘beklemeyin’, emin olun çok daha tatmin dolu bir yaşam yaşayabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Mutluluğun formülü çok açık: Sıfır beklenti, maksimum mutluluk

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale