X

Yeni yıla girerken geride bırakmanız gerekenler

Yeni yıl taze bir başlangıcın, umut dolu bir geleceğin en güzel habercisi. Aynı zamanda hayatımızdaki sayfaları çevirmenin ve yeni bir bölüme başlamanın da vakti. Ancak bu vakit, büyümek, gelişmek ve kendimizin en iyi versiyonuna dönüşmek için geçmişteki sayfalarda bırakmamız gereken şeylerin de hatırlatıcısı. Çünkü, hafiflemek gerek, geçmişin yüklerinden, kalbimizdeki-zihnimizdeki ağırlıklardan kurtulmak, başkaları için değil, kendimiz için yaşamak gerek. İşte yeni yıl bu eski, artık bize hizmet etmeyen ve yaşamlarımızda ağır ve taşınması zor yüklere dönüşmüş ne varsa onları terk etmek demek. Yeni yıla daha hafif, daha özgür, daha huzurlu girmek istiyorsanız, işte bırakmanız gerekenler:

Sürekli meşgul olma ihtiyacı

Elbette ki kendimiz için, sevdiklerimiz için, işimiz için bir şeyler yapmak, çaba ve zaman harcamak, hayatın olağan akışında var. Ancak, son zamanlarda bu durum öyle bir hal aldı ki, faydadan çok zarar sağlayabiliyor. Çünkü sürekli meşgul olmaya çalışıp kendimizi dinlemeyi ve dinlenmeyi ihmal edebiliyoruz. Kendimizle kaliteli zaman geçirme ya da dinlenme gibi çok temel ihtiyaçlarımızı ikinci plana atıp, boş kalan her anımızda ‘faydalı’ bir şeyler yapma telaşında olabiliyoruz. Yeni yılla birlikte meşgul olma ve sürekli olarak kendinizi geliştirme ihtiyacınızı bir kenara bırakın ve öz bakımınıza daha fazla zaman ayırmanın, bazen de hiçbir şey yapmamanın keyfini deneyimleyin. Sıkılmaya, yalnızlığa, hiçbir şey yapmaksızın sadece ‘durmaya’ bir şans verin. Meşgul olmak ve sürekli bir şeylerle uğraşma ihtiyacı alışkanlık olabilir mi? yazımızdan ilham alabilirsiniz.

Eleştirel ve olumsuz iç ses

Yılın son günleri yeni kararlar almak için muhteşem zamanlar olsa da, eski yılın değerlendirmesini yaparken pişmanlıklarınızı, keşkelerinizi ve başaramadıklarınızı düşünmeniz de son derece olası. 2023’ün başında kendiniz için belirlediğiniz hedeflerin ne kadarına ulaştığınızı gözden geçirirken, henüz gerçekleşmeyenler için kendinizi suçlamayın ve fazla yüklenmemeye çalışın. Eleştirel iç sesinizi geride bırakarak yaşadığınız olumlu ya da olumsuz deneyimlerin tamamından çıkarılabilecek derslere odaklanın ve sonuç ne olursa olsun, içinde bulunduğunuz koşullarda elinizden gelenin en iyisini yaptığınızı unutmayın. Kendinizle nasıl konuşuyorsunuz? Olumlu bir iç ses geliştirmenin yolları yazımız size bu konuda ışık tutabilir.

Gelecek endişesi

Yeni yıla bembeyaz bir sayfa açarak ‘merhaba’ demenin heyecanı hiç şüphesiz hepimiz için motive edici. Ancak son birkaç yıldır tüm dünyada yaşanan tatsız gelişmeler ve ardı arkası kesilmeyen olumsuzluklar nedeniyle ‘Acaba bu sefer de gelen gideni aratacak mı?’ endişesi taşımanız son derece normal. Planlarınızı biraz esnek bırakmanız, kontrol edemeyeceğiniz durumlar için kendinizi suçlamamanız, mükemmeli değil elinizden gelenin en iyisini yapmayı hedeflemeniz ve sadece başarılarınızı değil, çabanızı da kutlamanız yeterli. Bazen en iyisi sürece güvenmek ve geleceğin güzelliklerle dolu olduğuna inanmaktır… 2024’ün nasıl geçeceğine dair endişelenmek yerine, harika olacağını kendinize şimdiden hatırlatmaya başlayın!

İlginizi çekebilir: Endişelenmeyi durdurmanın 10 etkili yolu

Başarısızlık korkusu

Kendiniz ve yetenekleriniz hakkında sahip olduğunuz düşünceleri gözden geçirin. Başarıyla ilgili değerlendirmeleriniz, kendinizi ne kadar yeterli hissettiğiniz, kendinize olan inancınız başarınızda çok büyük bir rol oynuyor ve başarısızlık korkusu yerine başarılı olacağınıza dair inancınızı canlı tutmak, hedeflerinizi gerçekleştirmenizin en önemli ön koşullarından biri. Bugüne kadar başaramamaktan korktuğunuz için kendinizi ne kadar geride tuttuysanız, yeni yılda da bir o kadar öne atın. Bakın, neler olacak…

‘Evet’ deme zorunluluğu

Bir düşünün; bu yıl içinizden ‘hayır’ diye haykırırken kaç plana ‘evet’ dediniz? 1? 3? 10? ya da çok daha fazla? İster yapacak başka veya ‘daha iyi’ bir şeyiniz olmamasından ister karşınızdaki kişiyi kırmamak için olsun fark etmez, istemiyorsanız ‘hayır’ deme özgürlüğünüz olduğunu kendinize hatırlatmalısınız. Zamanımızı ve kişisel enerjimizi koruyabilecek tek kişi kendimiziz. Dolayısıyla boş vaktimiz olsun olmasın bir yere gitmek, bir davete katılmak istemiyorsak evet demek zorunda değiliz. Hayır demeyi öğrenmek için hala geç değil: Sınırlarınızı korumak için: Kendinizi suçlu hissetmeden ‘hayır’ diyebilmenin yollarıSınırlarınızı korumak için: Kendinizi suçlu hissetmeden ‘

‘Her şeyi kontrol etmeliyim’ inancı

Stresin yaşamımızda var olmasının en önemli sebebi hiç şüphesiz kontrolsüzlük hissi. Yaşamımızın kontrolünün kendi elimizde olmadığını hissettiğimiz, belirsizliğin hakim olduğu bir atmosfer yeni başlangıçlar için adım atabilmemizin, konfor alanımızın dışına çıkabilmemizin ve ‘kendimizi gerçekleştirmemizin’ önündeki en önemli engellerden biri. Ancak geçtiğimiz yıllarda çok daha iyi anladığımız gibi, yaşamımızdaki çoğu şeyin kontrolü sadece bizim elimizde değil. Geleceğin neler getireceği ve hayatımızın bir sonraki bölümünde neler yaşanacağını öngörebilmemiz neredeyse imkansız. Bu nedenle durumları, başınıza gelenleri, yaşadığınız talihsizlikleri ya da diğer insanların size olan davranışlarını değil, kendi tepkilerinizi kontrol edebileceğinizin bilincinde olun.

İlginizi çekebilir: Belirsizlik, kaos ve gelecek kaygısı üçgeninde, hayat amacımızı yeniden bulabilmek mümkün mü?

Gereksiz ‘drama’lar

Halihazırda hepimizin hayatında yolunda gitmeyen birtakım durumlar var. Belki işle ilgili, belki okulla ilgili sıkıntılar, mali konular, ilişkiler, ailevi problemler… Kısacası hiçbir hayat mükemmel değil diyebiliriz -ki olmasına da gerek yok.- Zaten hepimiz ne yaşadığımızı biliyorken ve çevremizdeki yakınlarımızın da benzer süreçlerden geçtiğini tahmin edebiliyorken fazladan dramatik olmaya hiç gerek yok. Bu, yaşamdan aldığımız tadı daha da azaltmaktan başka bir işe yaramayacaktır. O yüzden tüm gereksiz dramaları bu yılda bırakın, yeni yıla taşımayın.

İlginizi çekebilir: Dramalardan uzak bir ilişki yaşamak mümkün mü?

Başkalarını memnun etme çabası

Gelin, birlikte tekrarlayalım: Kimseyi memnun etmek zorunda değilim. Hele ki kendimizi üzüyor, yıpratıyor, hayal kırıklığına uğratıyorsak bunu yaparken, hiç mi hiç zorunda değiliz! Şu sözü hiç duydunuz mu: Sınır koymanızdan rahatsız olan kişiler, sınır koymamanızdan faydalananlardır.” Sınırlarınızı çizin ve kendinize karşı bir koruma kalkanı oluşturun. Bu sayede başkalarını memnun etmeye çalışmayı da bırakabilir, kendi istek ve ihtiyaçlarınızı önceliklendirebilirsiniz. Kişisel enerjiniz ve zamanınız çok kıymetli; bunu unutmayın ve kaynaklarınızı harcarken bir kez daha düşünün. Sırf başkasını memnun emek için yapacağınız bir şey sizi yıpratıp zamanınızdan ve enerjinizden çalışıyorsa, yeni yılda artık bunu yapmamaya özen gösterin.

İlginizi çekebilir: Başkalarının mutluluğundan siz sorumlu değilsiniz

Artık heyecanlandırmayan hedefler

Her yıl pek çoğumuz kendimize yeni hedefler koyar, o hedefler doğrultusunda ilerlemeye başlarız… Ancak hayat her zaman dümdüz ilerleyen ya da sadece yukarıya doğru giden bir yol değil. Bazen iniş-çıkışlar, bazen cep yollar, bazen çok çekici ara sapaklarla dolu… Dolayısıyla o yolun başında kafamızda olan hedefler, yolda ilerledikçe aynı kalmaz. Değişir, dönüşür, evrilir, dahası biz değişiriz. Çünkü hayat yolculuğu dönüşümlerle dolu. Ve öyle bir an gelir ki o yolun başında koyduğumuz hedefler bizi artık eskisi kadar heyecanlandırmaz, hatta belki de hiçbir şey ifade etmemeye başlar. O zaman da onlara tutunmanın bir manası kalmaz. Çünkü yaşam değişim ister, dönüşmek ister. Eğer geçmişte koyduğunuz ve sırf kendinize bir yol haritası çizdiniz diye artık sizi heyecanlandırmayan hedefleriniz için çalışıyorsanız, boşuna motivasyonunuzun sınırlarını zorlamayın. Bırakın ve kendinize yeni bir yol çizin.

Her şeye yetişmeye çalışırken hayatı kaçırmak

Sürekli bir yerlere, bir şeylere yetişmeye çalıştığımız bir hayatımız var… Sabah erkenden yola koyul işe yetiş, iş çıkışı çocukların okuluna yetiş, gün ortasında uzak bir yerdeki toplantıya yetiş… Devamlı oradan oraya koşturarak ‘Oh be yetiştim!’ demek için uğraşıyoruz. Peki, bu yetişme telaşının sonunun geldiğini siz hiç gördünüz mü? ‘Ah tamam bitti, artık bir yere yetişmeyeceğim!’ dediğiniz oldu mu? Pek sanmıyoruz… Çünkü yaşam devam ettikçe bu yetişme telaşı da sürüyor. Öyleyse neden bazı şeyleri ertelemeyelim, sonraya bırakmayalım? Nasılsa yapacağız, nasılsa eninde sonunda yetişeceğiz, o zaman tüm bir günü, tüm bir haftayı, ayı ya da yılı keyif aldığımız şeyleri neden erteleyerek geçirelim? Gelin, bugün kendinize izin verin ve o yetişmek zorunda olduğunuzu sandığınız kuru temizleme işini yarına erteleyip kendinize bir kahve ısmarlayın… Yeni yılda daha fazla kendinize kahve ısmarladığınız anlar biriktirin

Başkalarından bir şeyler beklemek

Yaşamın pek çok alanında başkalarından bir şeyler bekliyoruz, bazen büyük, bazense küçük… Hatta bunu yaparken çoğu zaman hayal kırıklığına uğrayacağımızı da biliyoruz ama yine de o beklentilerimizden bir türlü vazgeçemiyoruz. Oysa ki değiştirebileceğimiz, hükmedebileceğimiz tek kişi kendimiziz. Sadece kendi üzerimizde yaptırım gücümüz var, başkalarının ne diyeceğini, nasıl davranacağını seçemez ve belirleyemeyiz. Bir düşünecek olursanız eminiz ki geçmişte bu beklentileriniz yüzünden ne kadar üzüldüğünüzü, kaç kez hayal kırıklığına uğradığınızı hatırlayabilirsiniz. Öyleyse yeni yılla birlikte bu beklentilere de veda edin.

İlginizi çekebilir: Başkalarından beklemeyi bırakmanız gereken şeyler

Kalbi yoran yükler

Kalbimizde ne çok yük biriktiriyoruz öyle değil mi? Pişmanlıklar, kin, öfke, suçluluk, kırılmışlıklar… Ne çok şey taşıyor zavallı kalbimiz. Yazık değil mi ona? Bunca yükle nasıl baş etsin? Nasıl yorulmasın? Gelin, bu yıl kendiniz ve kalbiniz için kocaman bir iyilik yapın ve onun yüklerini hafifletin. Kin beslemeyi bırakın, keşkelerinizi terk edin, geçmişte olmuş ve değiştiremeyeceğiniz şeyler üzerine daha fazla ona yük bindirmeyin. Hafif ve taze bir başlangıç için kalbinizin fazlalıklarını boşaltın, ona tertemiz ve sevgi dolu bir alan açın. Yıllar geçtikçe daha da ağırlaşan 15 yük yazımıza da mutlaka göz atın.

Tüm bunları geride bıraktığınızda, yeni yıla çok daha hafiflemiş, arınmış ve özgürleşmiş bir başlangıç yapabilirsiniz!

İlginizi çekebilir: Yeni yıl temizliği: Yılbaşından önce vedalaşmanız gerekenler

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale