X

Nefes, soğuk, irade: Wim Hof Metod eğitmeni Doruk Taraktaş ile keyifli bir röportaj

Sanıyoruz “Buz Adam Wim Hof”u duymayan yoktur. 64 yaşındaki Wim Hof, “Buz Adam” lakabını, donma seviyesindeki düşük sıcaklıklara dayanma konusundaki olağanüstü yeteneğinden (buzun altında yüzmesi, karda çıplak ayakla koşması ve soğuk suda uzun süreler geçirmesi) alıyor. Kendisi ayrıca Guiness Rekorlar kitabına tam 26 kez adını yazdırmış biri. Şimdilerde tüm dünyaya nam salmasının sebebi ise geliştirdiği “Wim Hof Metodu“. Bu teknik en özet haliyle enerjiyi ve odaklanma yeteneğini arttırmayı, bağışıklık sistemini güçlendirmeyi ve stres seviyelerini düşürmeyi amaçlıyor… Wim Hof metoduyla ilgili anlatılacak çok fazla şey var. Ancak biz lafı uzatmadan, Türkiye’de hepimize Wim Hof Metodu’nu deneyimleme şansı tanıyan Wim Hof Metod eğitmeni Doruk Taraktaş ile yaptığımız keyifli röportaja geçelim istiyoruz. Gelin, bu etkileyici metodu Doruk Bey’den dinleyelim…

1. Merhaba, sizi tanıyabilir miyiz?

Merhaba, 1980 Ankara doğumluyum. Ankara’nın bol yeşilli zamanlarında, sokaklarda oyun oynayarak büyüdüm (özellikle belirtiyorum). Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi’nden mezun olduktan sonra beyaz yaka olarak iş hayatıma başladım. 20 yıl boyunca FMCG sektöründe satış operasyonlarında yönetici olarak çalıştıktan sonra, 2023 yılı ile itibari ile 2021 yılında başladığım Wim Hof Metod eğitmenliğime tam zamanlı olarak geçiş yaptım.

2. Sizi Wim Hof metoduyla tanıştıran neydi?

WHM ile şans eseri YouTube’da dolaşırken karşılaştım. Metodun yaratıcısı Hollandalı Wim Hof’u yıllar önce “Super Humans” belgeselinde görmüştüm ancak karlar üstünde mayo ile oturan bir adam bana o zamanlar deli ya da doğanın bir harikası olarak gelmişti ve hiç ilgilenmemiştim. Bunda soğuktan hiç hoşlanmamamın ve “sıcak insanı” olmamın da etkisi vardır ya da böyle olduğuma inanmış olmamın…

3. Bize eğitmenlik sürecinizden bahseder misiniz?

Nefes ve ilk soğuk duşumdan çıktığım an hissettiğim şey beni çok etkiledi ve o an içime “Bunu tanıdığım, tanımadığım herkesle paylaşmalıyım” duygusu geldi. Metodla ilgili henüz hiçbir şey bilmiyor olmama rağmen o an eğitmen olmaya karar vermiştim. Nasıl olacağına dair hiçbir fikrim yoktu. 🙂

1 yıl sonunda eğitmenliğe kayıt olmak istedim ama öncesinde 5 günlük bir yurtdışı kampına katıldım. Hiç eğitim görmeden eğitmen olmak iyi bir fikir değil diye düşündüm. Slovakya’da karların ve buzlu göllerin içinde, Low Tatras Dağına (2060 mt) mayoyla -10 derecede tırmanış deneyimimden sonra eğitmenlik için çok yolum olduğuna karar verdim ve 1 yıl daha hazırlanmak istedim. Wim Hof Metod eğitmenliği için bolca deneyim ve derin bir içselleştirme gerekli olduğunu anladım. İkinci yılımın sonunda akademiye kayıt oldum. Bir yıl süren hazırlık ve eğitim süreci sonrası Level 1 eğitmenliğimi Polonya’da tamamladım, 2021 yılı Ekim ayında eğitmenlik sertifikamı aldıktan bir yıl sonra Level 2 eğitimimi de Polonya’da tamamlayarak ikinci seviye eğitmen oldum.

2023 yılında Karpacs Polonya’da 300 katılımcı ile gerçekleştirilen ve bugüne kadar yapılan en büyük Wim Hof Metodu kış kampına eğitmen olarak davet edilen 24 eğitmenden biri oldum.

Wim Hof Metod eğitmenliğini büyük bir aşkla yapmaya devam ediyorum.

4. Sizin ilk deneyiminiz nasıldı?

YouTube da Wim’i tekrar görsem de videolarına bakmadım çünkü ben “Soğuk hiç sevmezdim”. Ancak başka insanların metodu deneyimleme ve metod hakkında inanılmaz yorumlar yaptıkları, hayatlarının nasıl değiştiğiyle ilgili videolar ilgimi çekti ve konuyu araştırmaya başladım. İzlediğim her video, her kişi, soğuğa karşı toleranslarının artmasından, bağışıklık sistemlerinin ne kadar güçlendiğinden ve strese karşı ciddi bir kontrol kazandıklarından, kronik stres sonucu oluşan depresyon, anksiyete ve hatta otoimmün rahatsızlıklarını kontrol altına aldıklarından bahsediyorlardı. 1 aylık detaylı bir araştırmadan sonra (İnternette ne kadar kaynak varsa hepsini izleyip okudum diyebilirim) bir Cumartesi sabahı Wim Hof Metod’un 3 çalışmasından 1’i olan Wim Hof Nefes tekniğini denemeye karar verdim. Nefes sonrası olanları anlatmam zor ama inanılmaz bir enerji ve zihinsel sakinlik, huzur geldi diyebilirim.

1 hafta Wim Hof nefesini düzenli çalıştıktan sonra, metodu tam denemeye karar verdim. Nefes, Soğuk ve İrade/Meditasyon. Metodu denedikten sonra neler olduğunu, neler hissettiğimi birazdan detaylı anlatacağım. Şimdi biraz metodu anlatmak isterim ki, neler hissettiğim daha iyi anlaşılsın.

5. Bilmeyenler için Wim Hof metodundan kısaca bahsedebilir misiniz?

Wim Hof Metod Hollandalı Wim Hof tarafından oluşturulmuş, “nefes, soğuk suya maruz kalma ve irade/fokus/meditasyon” çalışmalarının bir araya geldiği bir metod (Ayrı ayrı hepsi var ancak 3 çalışma bir araya gelince Wim Hof nefesiyle beraber inanın bambaşka bir şey ortaya çıkıyor). Metodun bu kadar ünlü olmasının 2 nedeni var.

Birincisi vadettiği her şeyin ve daha fazlasının ilk günden itibaren oluyor olması. İkincisi ise bilimi arkasına almış olması.

2007 yılından beri metodla ilgili yapılan 12 tane bilimsel çalışma var. Nefes, soğuk ve irade çalışmaları sonucunda bağışıklık sistemimizden dolaşım sistemimize, kronik stres (tüm hastalıkların ana nedeni) kontrolünden otoimmün rahatsızlıklara, bağışıklık sistemini düzenleyip güçlendirmesine, zihin yapımızın “Ben yapamam”dan “Yapabilirim”e geçmesi ve kendi yarattığı korkulardan arınmasına, hayatı tekrar yaşıyorum hissiyatına kadar geniş bir yelpazede zihin ve bedende ne gibi gelişmeler yapıyor belgelerle ortaya kondu ve konmaya devam ediyor.

https://www.wimhofmethod.com/science

6. Wim Hof metodunu uygulamak sizde ve hayatınızda neleri değiştirdi?

İşte burası çok önemli. Çünkü her şey değişti. Hayatımda bir şeyler değişmedi, ben değiştim, ben değişince hayatı algılama ve yaşama şeklim değişti.

“Ben”in değişmesi nedir peki? “Ben şöyleyim, ben böyleyimler”, “Ben onu sevmem, bunu yapamamlar” ne kadar gerçek?

Bunu kendinize sormanızı istiyorum. Bu düşünce yapısıyla özgür müyüz? Yoksa bize öğretilen kalıplar içinde bir hapishanede mi yaşıyoruz hayatı?

Metodu uygulamaya başladığım ilk günden itibaren fizyolojik olarak çok daha sağlıklı olduğumu hissetmeye başladım ancak esas değişim stres, korku ve zorlukları algılama, düşünme ve bunlar içindeki davranış biçimimde oldu.

Çocukluğumda ağaçların tepesinde oyun oynarken hissettiğim o güç, özgürlük, mutluluk ve hayat enerjisini tekrar hatırladım ve bunu neden unuttuğumu sorgulamaya başladım. Bunu bize unutturan neydi?

Buraya detaylı döneceğim.

Metodu şöyle uyguluyoruz; sabah kalkınca 10 dakika Wim Hof nefesi, 5 dk esneme egzersizleri, sonra kısa bir soğuk duş; ancak hepsi niyet etmiş, karar vermiş bir zihin yapısıyla.

Peki nasıl oluyor da stresi algılama biçimimiz değişiyor?

Soğuk duşun önüne geldiğimizde “Ben” dediğimiz şey derinlerden “Sakın yapma” diye bağırıyor ve bizi konfor alanımızda tutmak için türlü bahaneler hatta yalanlar söylüyor.

“İşe geç kalacaksın, soğuk suya girersen hasta olursun, korkuyorum, neden ki? Ne gerek var ki? İstemiyorum, ben soğuk sevmem, soğuk bedeni değil sıcak bedenine sahibim vb…”

Bu tepki sadece soğuğa verdiğimiz tepki değil, bu tepki hayatta bizi strese sokacak her duruma karşı verdiğimiz tepki.

Aynı hayattaki gibi, bizi strese sokacak bir duruma karşı da aynı şeyleri söylüyor “Ben”.

Bazen aksayan bir işe karşı, bazen yeni bir projeye başlarken, bazen yoğun bir dönemde, bazen toplantıda, bazen kendi iç dünyamızda, bazen trafikte…

Peki bu stresten kaçamıyor ve sürekli olarak strese maruz kalıyorsak (çünkü stres hep var olacak) kronik stres bizi nasıl etkiliyor?

Sabah alarmla beraber, “iş, toplantı, gelecek ve geçmiş kaygıları, oldular, olmadılar”…

Bizi hayatta tutmak için gelişen stres mekanizması sürekli olarak aktif kaldığı için tepkisel davranışlarla hayatı yaşıyoruz, ilişkilerimiz (kendimizle ve başkalarıyla) bozuluyor, iyileşme moduna geçemediğimiz için hastalıklar başlıyor, kimimizde egzama, kimimizde şeker, kimimizde dolaşım problemleri, kronik enflamasyon, otoimmün rahatsızlıklar ve liste uzayıp gidiyor… Hepsi stres altında ezilen zihin ve bedenin işlevini yerine getirememesinden.

Peki bu gibi stres durumlarında ne yapıyor insan? Ya kaçıyoruz ya mazeretlerle vazgeçiyor ya da stres altında ezilip hasta oluyoruz.

Özet olarak, stresi kontrol altına alamayınca, kronik stres makineyi bozmaya başlıyor.

Peki metod strese karşı ne yapıyor?

Metodun birinci çalışması Wim Hof nefesi ile zihin ve bedenimiz harika bir hale geliyor. Yaptığı inanılmaz şeyleri sayfalarca anlatırım o yüzden harika diyerek geçiyorum (yapılan bilimsel çalışmalarla anti enflamatuvar etkisi, bağışıklık sistemini düzenleyip güçlendirdiği kanıtlandı).

Her gün nefesle odağımıza geldikten sonra ikinci çalışma olan soğuk suyu bir gereç olarak kullanıyoruz. Neye karşı? Yapmayı istemediğimiz, bizi strese sokan durumlara karşı güçlenmek için.

Metodun üçüncü çalışması “irade” ile suya yani strese küçücük bir adım atıyoruz, zihin “Yapma” dese de nefesimizle kontrolde kalıyoruz.

Nerede? Stresin içinde. Tepkisel davranıp kaçmak yerine stresin, konforsuzun içinde konforda, kontrolde kalmayı egzersiz ediyoruz.

Her gün soğukla bu çalışmayı yapınca hayatı ve stresi algılama ve yönetme biçiminiz değişmeye başlıyor. (Hormonal stres beynin içindeki gri maddeyi her gün karşılaşılan bu stres durumuna göre yeniden forme etmeye başlıyor. Beyninizin yapısı değişmeye başlıyor, yeni nöron bağları kuruluyor ve artık hayatı ve stresi farklı algılamaya ve işlemeye başlıyorsunuz).

Örnek verelim, hiç beklemediğin kötü bir mail geliyor işle ilgili, asabınız bozuluyor, sinirleniyor ve strese giriyorsunuz. Bu sinir stresle o maile cevap yazıyorsunuz? O mail’i bir düşünün, hepimiz o mailleri aldık ve cevap yazdık. Nasıl? Stresin kontrolünde, strese verdiğimiz öğrenilmiş tepkilerle…

Sinirle, korkuyla, kaygıyla…

Şimdi bir de şöyle hayal edelim; aynı kötü mail gene geldi. Zihnimiz aynı stresi tekrar yarattı ancak her sabah kendimizi soğuk stresine kendi irademizle maruz bırakıp o stresin içinde kontrolde kalmayı egzersiz ettiğimiz için yeni karşılaştığımız stres karşısında da zihnimiz ve bedenimiz kontrolü ele nasıl alacağını çok iyi biliyor. Dolayısıyla tepkisel bir davranış yerine kontrolde ve uygun bir davranış sergileyebiliyoruz. Düşünce ve duygu durumumuzu stresin içinde kontrol edebiliyoruz.

Gün içinde binlerce stres kaynağıyla karşılaştığımızı düşünürsek bence harika bir süper güç stresin konforsuzun içinde dengede, konforda kalmak.

7. Soğuk bize psikolojik ve fiziksel olarak ne yapıyor?

Sadece soğuk demeyelim, Wim Hof Metod’un üç çalışmasının her biri (nefes, soğuk, irade), birbirinin gücünü arttıran pozitif bir döngü yaratıyor, dolayısıyla genel olarak faydalarını anlatmak isterim.

Göze çarpan ilk etkisi artık soğuk denizlere, karlı nehirlere buzlu şelalelere girebiliyorsunuz.

Soğuk ve üşümekle ilgili olan durum değişiyor. Ancak bu buz dağının sadece görünen tarafı. Altında ise; bağışıklık sisteminiz çok güçleniyor ve düzene giriyor. Bedendeki kronik enflamasyon ciddi şekilde azalıyor, otoimmün rahatsızlıklar kontrol altına alınıyor (Science linkinde yapılan bilimsel çalışmaları bulabilirsiniz), şeker düşüyor, dolaşım ve lenfatik sistem daha iyi çalışıyor, metabolizma hızı artıyor, ciddi yağ yakımı oluyor, kahverengi yağ (en faydalısı) artıyor dopamin, endorfin ve nor adrenalin hormonları bolca salgılanıyor. Beden efektif bir şekilde çalışmaya başlayınca zihin de (düşünce sitemi hormonlarla bağlı) iyi çalışmaya başlıyor. Bunlar başlıca fiziksel faydaları.

Ama esas fayda, stresi kontrol altına almakla başlıyor. Zihin daha önce “Ben yapamam, istemiyorum vb.” dediği veya diyeceği durumlara karşı ÖZGÜRLEŞİYOR. Korkularınızda özgürleşiyorsunuz. Özgürlük gelince ve stres kontrol altına alınınca ise zihinsel ve bedensel (aslına tek bir şey) AKIŞ başlıyor.

Stres yaratan durumlar veya zihnimizde yarattığımız stres yaratan düşüncelerden özgürleştiğinizi hayal edin, o korkuların artık sizi etkilemediğini…

8. Katılımcılar, eğitimlerinizden ne beklemeli? Wim Hof metodu bize ne gibi faydalar vadediyor?

Sanırım yukarıda biraz anlattım ancak katılımcılarımız bilsinler ki sadece soğuğa karşı bir güçlenme olmayacak. Genelde “Ben çok üşürüm artık bıktım üşümek istemiyorum” diye geliyorlar eğitime.

Bu buz dağının görünen küçük kısmı.

Wim Hof Metod eğitiminden itibaren; özgürlük, korkuların içine ve içinde adım atma ilerleme becerisi, kendinle bağ kurma, kendinle kurunca çevrenle bağ kurma, jilet gibi bir zihin, güçlü ve çok sağlıklı bir beden, hayatının kontrolü tekrar elinde hissiyatı, stres ve konforsuzluk içinde konforda kalma becerileri edinecekler.

9. “Ben soğuk suya giremem” diyenlere öneriniz nedir?

Hemen soğuk suya girmeleri!

Gelişim alanımız korkularımızdan geçiyor, dolayısıyla zihinsel ve bedensel olarak gelişmek için hayatı korku ve stresten özgür yaşamak için bir karar vermelerini, bir niyette bulunmalarını isterim.

Zihin ne derse beden onu takip edeceğinden “Yapabilirim, zor, korkutucu ama bu güce sahibim” zihin yapısında olmalarını tavsiye ediyorum.

Soğuk su deyince öyle 10 dk’lar, baştan aşağı sular falan yok, merak etmesin kimse.

Yogaya gittiğimiz ilk gün bedenimizi sonuna kadar zorluyor muyuz? Ya da spor salonunda ilk gün 100 kg ağırlıkla mı başlıyoruz? Küçük adımlarla başlıyor, disiplinle devam ederek esnekliğimizi ve ağırlıkları arttırıyoruz.

Soğuk su çalışmasında da aynı bu şekilde ilerleyeceğiz. Önce niyet edin, “Ben bu işi yaparım…”, sonra her sabah sadece 30 saniye bacaklar ve kollar olarak başlayın. Çok küçük bir adım atın.

Bunu da yapmak istemeyeceksiniz ancak konu da bu zaten, seni rahatsız eden durumun içinde iradenle adım atıp orada kontrolde kalmak. Yarın bir daha, yarın bir daha ve yarın bir daha derken zihin kontrolde kalmayı öğrenmeye başlayacak. Soğuk sudan dönüşte ödül var merak etmeyin.

Soğuk suda salgılanan dopamin ve endorfin hormonları nedeniyle dağları fethetmiş gibi hissedeceksiniz ve yarın bir daha suya girmek isteyeceksiniz. Hatta sudan çıktığınız an “Keşke biraz daha dursaydım” diyorsunuz.

Metodu özetlemeye, anlatmaya çalışıyorum ancak inanın kelimelerin yetmediği hissiyatlar var burada.

Dün “Ben asla yapamam” derken bugün “Nerede buz gibi denize girebilirim” düşünce yapısına geçiyorsunuz. Bu düşünce yapısını hayatın her alanına uygulamaya başlayınca “Hayatımın kontrolü artık bende” duygusu ile tüm zorluklara rağmen akış içinde hayatı yaşamaktan bahsediyorum ve evet sadece sabahları 20 dk Wim Hof Metod ile bu oluyor. İnanın sandığınızdan çok daha büyük bir güce sahibiz, bu gücü unuttuk tekrar uyandırmamız gerek. Bunu uyandıracak hoca ise soğuk su. Kendinizi hocaya teslim edin, bırakın…

10. Sizi ve eğitimlerinizi nereden takip edebiliriz? En yakın eğitim tarihlerinizi öğrenebilir miyiz?

Instagram’da @doruk_taraktas sayfamdan takip edebilirsiniz. Eğitim tarihleri ve bilgileri oradan paylaşıyorum. Doruktaraktas.com adresi de Temmuz ayı itibariyle açılıyor. Bu sitede metodu detaylıca anlatacağım. Youtube kanalı da sanırım Temmuz’da başlamış olacak.

Eğitimleri 1 günlük temel eğitim, hafta sonu kampları, bireysel ve grup özel dersleri, kurumsal eğitimler (yönetim kadrosu) olarak yapıyorum.

Son olarak, öğrenilmiş korkulardan ve buna bağlı olarak stresten özgürleşmek, tekrar “mutlu, sağlıklı ve güçlü” olmak Wim Hof Metod’la bizim elimizde, sandığımızdan çok daha büyük bir güce ve potansiyele sahibiz.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale