X

Sürdürülebilirlik nedir: Sürdürülebilir yaşam ve sürdürülebilirliğin geleceği

İklim değişikliğinin yıkıcı etkileriyle yüzleşmeye başladığımız şu günlerde, blog yazılarında Youtube’ta, sosyal medyada ve haberlerde karşımıza en çok çıkan kavramlardan  biri sürdürülebilirlik. Sürdürülebilirlik uygulamaları, sürdürülebilir yaşam tarzı ve sıfır atık yaşam gibi konular her ne kadar yeni yeni popüler olmaya başlasa da, bu kelimesi yaşamlarımıza ilk kez Birleşmiş Milletler bünyesi altında çalışmakta olan Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun 1987 yılı içerisinde yayınlamış olduğu “Ortak Geleceğimiz” isimli raporla birlikte dahil oldu. Sürdürülebilirliğin nasıl tanımlandığını, hangi bileşenlerden oluştuğunu, bireysel ve kolektif anlamda sürdürülebilirlikle ilgili nasıl adımlar atıldığını ve gelecekte bizi nelerin beklediğini gelin yakından inceleyelim. 

Sürdürülebilirlik nedir? 

En basit tanımıyla sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir yaşam tarzı özünde, gelecek nesilleri kendi ihtiyaçlarını kendi kendilerine karşılama fırsatından/becerisinden mahrum bırakmadan kendi ihtiyaçlarımızı karşılayabilmemiz anlamını taşıyor. Doğal kaynakların yanı sıra sosyal ve ekonomik kaynakları da doğaya dost bir şekilde kullanabilme amacı taşıyan sürdürülebilirlik, günümüzde modadan gıda endüstrisine pek çok farklı sektörde uzun vadeli uygulanabilirlik stratejileriyle karşımıza çıkan bir kavram.

Sürdürülebilirlik genel kanının aksine sadece çevreye dost bir yaşam tarzı sürdürmek ya da sıfır atık yaşam tarzını benimsemek anlamına gelmiyor. Doğaya saygılı bir yaşam sürdürürken sosyal eşitliği ve ekonomik faktörleri göz önünde bulundurmamak, sürdürülebilir bir yaşam için yeterli değil. Örneğin, tıp alanında kullanılan bazı malzemelerin hijyen nedeniyle tek kullanımlık olması ve plastikten yapılması şartken ya da internet ve elektrik bağlantısı için kullanılan kabloların dış kaplamasında plastik kullanılması zorunluyken sırf plastik kullanmamak adına bu ihtiyaçlardan mahrum kalmak sürdürülebilir ve gerçekçi bir beklenti değil. Yetişmeniz gereken bir toplantı varken çevreci olmak adına arabanızla değil toplu taşımayla işe gitmeye çalışmak ve toplantıya yetişememek sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimsemeye çalışırken yaşamınızdaki çok temel ihtiyaçlarınızdan ödün vermenize neden olabilir. Bu nedenle sürdürülebilirlik kavramı atılan tüm adımların çevreci olmasından çok çevre bilincinin, ekonomik kalkınmanın ve sosyal yaşamın denge içinde bir arada var olabilmesi için atılması gereken adımları içeriyor.

Bireysel anlamda verdiğimiz her kararın çevre üzerindeki etkilerinin farkında olmak ve yaşam tarzımızı bu farkındalığı odağımıza alarak düzenlemek, sürdürülebilirliğin en önemli gerekliliklerinden biri. Tüketici olarak sürdürülebilirlikle ilgili farkındalığımız arttıkça ve iklim kriziyle birlikte daha da büyüyen kolektif hareketler hız kazandıkça, pek çok marka ve şirket de iş modellerini sürdürülebilirlik çerçevesinde yeniden şekillendirmeye devam ediyor.

Sürdürülebilirliğin üç temel bileşeni

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir yaşam sadece doğayı korumayı ve çevreci alışkanlıklar edinmeyi değil, ekonomik faaliyetleri ve sosyal yaşamı da odağına alan bir kavram. Dolayısıyla sürdürülebilirlik, çevresel, ekonomik ve sosyal olmak üzere üç ayrı boyutta inceleniyor:

Çevresel sürdürülebilirlik

Ekolojik bütünlüğün korunması, çevreyi ilgilendiren tüm sistemlerin dengede tutulabilmesi ve doğal kaynakların insanlar tarafından kendilerini yenileyebilecekleri oranda tüketilmesini odağına alır.

Ekonomik sürdürülebilirlik

Toplumu oluşturan her bir bireyin ekonomik anlamda bağımsızlığını koruyabilmesini ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ihtiyaç duyduğu tüm kaynaklara erişebilmesini hedefler. Ekonomik tüm sistemlerin birbirini desteklediği, finansal faaliyetlerin doğayla ve sosyal yaşamla uyum içinde devam ettirilebildiği, adil üretimin ve çalışma koşullarının herkes için erişilebilir olduğu bir sistemi temsil eder.

Sosyal sürdürülebilirlik

Evrensel insan hakları ve temel ihtiyaçlar, ailelerini ve toplumlarını sağlıklı ve güvende tutmak için yeterli kaynağa erişimi olan herkes tarafından ulaşılabilirdir. Yaşam kalitesi yüksek; özel yaşamda ve çalışma yaşamında hakların korunduğu, kültürel farklılıklara saygı duyulan ve ayrımcılığın olmadığı bir yaşam tarzını temsil eder.

Sürdürülebilir yaşam tarzı ne demek?

Sürdürülebilirliğin tanımı oldukça kapsamlı ve küresel anlamda sürdürülebilir bir dünya yaratmak için ekonomik faaliyetlerin düzenlenmesi, tüm ülkelerde yasal düzenlemeler yapılması ve kolektif hareketlerin desteklenmesi gerekiyor. Ancak piyasa her zaman tüketici bekletilerine uygun şekilde evrildiği için, yani talepler kendi arzlarını yaratttığı için, bireysel anlamda tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz daha büyük çapta değişiklik yapılmasına, büyük şirketlerin üretimden tedarik zincirine, kullandıkları ham maddelerden çalışma koşullarına sürdürülebilirliğe uygun düzenlemeler yapmasına aracı oluyor.

Sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimsemek de, Dünya’nın sınırlı olan doğal kaynakların yanı sıra kendi kişisel kaynaklarımızın da kullanımını azaltmaya yönelik bir yaşam tarzını tanımlıyor. Dolayısıyla sıfır atık yaşam, bitkisel bazlı beslenme, doğal kaynakları tasarruflu kullanma, ihtiyaç duyulan kadarını satın alma, plastik kullanımını azaltma, mevsimsel beslenme, satın alınan şeylerin kaynağını sorgulama gibi tüketim davranışlarının tamamı sürdürülebilir yaşam alışkanlıkları arasında bulunuyor. Sürdürülebilir yaşam tarzı benimsemek aynı zamanda ulaşım için hangi araçları tercih ettiğimizin, ne kadar hayvansal gıda tükettiğimizin, yaşam alanlarımızda ne kadar enerji (elektrik ve doğalgaz gibi) harcadığımızın da farkında olarak, ekolojik ayak izimizi (karbon ayak izi de dahil olmak üzere) azaltmaya yönelik davranışlarımızı kapsıyor.

İlginizi çekebilir: Dünyanın dengesini korumak ve iklim değişikliğini önlemek için: Karbon ayak izimizi nasıl azaltırız?

Sürüdürülebilir yaşam felsefesi özünde, sürdürülebilirlik kavramıyla tutarlı, doğayla denge içinde ve insanın ekolojik yaşamla olan simbiyotik ilişkisine saygılı ve duyarlı bir yaşam tarzını temsil ediyor. 21. yüzyılda sürdürülebilir yaşam, doğaya saygılı ulaşım alternatiflerinin herkes için erişilebilir olduğu, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanıldığı, geri ve ileri dönüşümün benimsendiği bir yaşam tarzını temsil ediyor.

Sürdürülebilir yaşam, endüstriyel üretimle ve sanayileşmeyle çelişkili söylemler içerdiği için, sürdürülebilir yaşamın savunucuları ve uygulayıcıları içinde bulunduğumuz yüzyılda potansiyel olarak endüstriyel bir toplumda yaşamanın ve alternatif normları, teknolojileri veya uygulamaları sürdürülebilirliğe uygun şekilde uyarlamanın zorluğuyla karşı karşıya kalabiliyor. Ancak günümüzde atılan adımlara bakıldığında, sürdürülebilirliğin geleceğinin o kadar da karanlık görünmediğini söyleyebiliriz. Yavaş şehirler, ekolojik köyler, alternatif teknolojiler ve sürdürülebilir enerji kaynakları, elektrikli otomobil üretiminin hızlanması, fosil kaynakların kullanımına getirilen sınırlamalar gibi pek çok büyük ve önemli adım, sürdürülebilirliğin öne çıkan wellness trendlerinden biri haline gelmesini hızlandıran gelişmelerin sadece birkaçı.

Peki, tüm dünyada sürdürülebilir yaşam konusunda hangi adımlar atılıyor ve bu doğrultuda gelecekte bizi nasıl gelişmeler bekliyor?

Sürdürülebilir ve kendi kendine yetebilen iş modelleri

Üretim ve tüketim nedeniyle doğaya verilen zararı onaran ve doğal kaynakları yenileyebilen ekonomik faaliyetler önümüzdeki dönemlerde hız kazanarak yaşamlarımızı etkilemeye devam edecek.  Tedarik zincirinden ulaşıma, kullanılan enerji kaynaklarından ham maddelere, tüm sektörlerde kar ve maliyet dengesini nötrleyecek, döngüsel sistemler ve kendi kendine yetebilen işletmeler ön plana çıkıyor. Tüm süreçlerini şeffaf şekilde tüketicisiyle paylaşan ve her adımında sürdürülebilirliği odağına alan markalar ve şirketler sivil toplum kuruluşlarıyla ve ekolojik yaşamla ilgili faaliyetler sürdüren topluluklarla ortak işbirlikleri gerçekleştirerek geniş kitlelerin ürettikleri ürünlere erişebilmesini hedefliyor. Tekstilden kozmetiğe, sağlık ve hijyen ürünlerinden ulaşım araçlarına çok daha geniş kitlelerce kullanılabilir hale gelen ürünler yavaş yavaş sürdürülebilir olmayan alternatiflerinin yerini almaya başladı bile.

Plastik kullanımının geleceği

İklim krizinin ve çevre kirliliğinin en önemli bileşeni olan plastikler pandeminin yarattığı ihtiyaçlar nedeniyle bir süre daha bizimle gibi görünüyor olsa da, önümüzdeki dönemde kullandığımız plastiklerin büyük bir çoğunluğunun geri dönüştürülmüş plastikler olması bekleniyor. Pandemi döneminde artan hijyen ihtiyacı nedeniyle tekrar tekrar kullanılabilen kişisel ürünlerdense, daha hijyenik olan tek kullanımlık plastiklerin, karton bardakların ve maskelerin tüketiminde hızlı bir artış yaşanıyor. Plastik bardak, pet şişe, pipet gibi ürünlerin kullanımıyla ilgili yıllar süren mücadeleler sonucu ortaya çıkan kazanımların geriye gittiği bu dönemde, sürdürülebilir seçenekler aramaya devam eden bilinçli tüketicilerin geri dönüştürülebilir ve doğada çözünebilir malzemelere talebinin artması bekleniyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde plastik sektöründe geri dönüşüm ve kompost tesislerinin sayısında hızlı bir artış yaşanması bekleniyor.

İlginizi çekebilir: Plastik vs bitki bazlı ürünler: Plastik tüketimini karşılayacak kadar bitki yetiştirilebilir mi?

Ozon temizleme teknolojileri

Organik kirleticilerden arınmak için çoğumuzun eli ilk olarak kimyasallara yönelse de, temizlik malzemelerindeki kimyasalların doğaya karışması havanın, toprağın ve temiz su kaynaklarının kirlenmesinin başlıca sebeplerinden biri. Temizlik ve hijyen için sürdürülebilir bir alternatif olan ozonun hava temizliğinden yüzey temizliğine kadar pek çok alanda hijyen ve temizlik için kimyasal temizleyicilere alternatif olarak kullanılması ön planda. Ozon teknolojileri henüz kolay erişilebilir olmasalar da, ekosisteme bırakılan zararlı kimyasalların miktarının azaltılması konusunda önemli bir adım olacak.

Teknolojide sürdürülebilirlik

Elektronik cihazların kullanımı her geçen gün artıyor. Bununla birlikte, bu cihazlar madencilik endüstrisi tarafından çıkarılan yer altı kaynaklarından yapılıyor. Ormanların yok olmasına ve doğal kaynakların bilinçsizce tüketilmesine neden olan madencilik endüstrisinin en önemli gelir kaynağı olan teknoloji sektöründe de önümüzdeki dönemde daha sürdürülebilir alternatifler ön planda olacak. Teknoloji alanında sürdürülebilir olma, doğrudan alınan bir cihazın ne kadar süre kullanılabildiğiyle ilgili. Dolayısıyla teknoloji alanında sürdürülebilirliğin sağlanması adına atılan en önemli adımlar elektrikli otomobillerin ve güneş panellerinin daha fazla kullanılması, günümüzdeki teknolojik cihazlarda kullanılan lityum iyon pillerinse doğaya saygılı yollarla dönüştürülebilmesine odaklanacak.

İlginizi çekebilir: Sürdürülebilirlik, atıksız yaşam ve çevre dostu alışkanlıklar

Sürdürülebilir moda

Moda sektörü, özellikle hızlı moda (fast fashion) endüstrisi, tüketicilerin artan taleplerine yanıt vermek ve tüketimi artırmak için sık sık yeni koleksiyonlar sunmaya, dolayısıyla üretim hızını artırırken maliyeti azaltmaya yönelik adımlar attı. Sonuç: Moda endüstrisi petrol ve madencilikten sonra doğal kaynakları en çok kirleten üçüncü sektör! Çevre kirliliğinin yanı sıra,  genel olarak, moda endüstrisi diğer konularda da çok sorumlu bir sektör değil. Dolabınızdaki kıyafetlerin etiketlerini incelerseniz çoğunun Çin, Bangladeş veya Vietnam gibi uzak yerlerde yapıldığını göreceksiniz. Bunun sebebiyse ucuz iş gücü, yani binlerce insanın siz o tişörtü giyebilin diye adil olmayan koşullarda, zor şartlarda çalışması.

Kumaş yapımında kullanılan pamuk ve ketenin hızlı büyümesi için toprağın, suyun ve havanın toksik kimyasallarla ve böcek ilaçlarıyla kirletilmesi moda sektörünün doğaya verdiği zararın sadece bir kısmını oluşturuyor. Seçeneklerin çoğalması, trendlerin çok hızlı değişmesi ve kıyafetlerin görece çok daha ucuz olması çok fazla tekstil atığının oluşmasına, bu atıklar yoluyla doğaya karışan mikroplastiklerin sağlığımızı tehdit edecek boyutlara gelmesine zemin oluşturdu.

Moda sektörünün çevreye verdiği zararla ilgili farkındalık oluşması, tüketicilerin sürdürülebilir alternatiflere yönelmesini hızlandırıyor. Önümüzdeki dönemde dayanıklı malzemelerden yapılan ve uzun süre kullanılabilecek, zamansız tasarımlarıyla ön planda olan, sürdürülebilir şekilde üretilmiş ham maddelerden yapılan, üretiminde kimyasal kullanılmayan ve adil koşullarda üretilen ürünler tüketicilerin tercihi haline gelecek.

İlginizi çekebilir: Sürdürülebilir moda: Hem tarz sahibi olup hem çevreci kalabilmek

Ulaşımda sürdürülebilirlik

Dünya üstündeki tüm sera gazı emisyonlarının% 14’ünün ulaşımdan geldiğini ve çoğunun otomobillerinden kaynaklandığını biliyor muydunuz? Evet, pek çoğumuzun bildiğinin aksine, uçaklar, kargo gemileri ve hatta kamyonlar karbondioksit emisyonlarına katkıda bulunan ana unsurlar değil ve suçun çoğunu arabalar üstleniyor. 4-5 kişi değilseniz ve araba kullanıyorsanız; toplu taşıma, özellikle raylı sistemler ve otobüs kullanmak sizin için daha sürdürülebilir bir alternatif olabilir. Yakın mesafelerdeyse en ideal çözüm yürümek ve bisiklete binmek.

Bireysel olarak alınan önlemlerin yanı sıra, ulaşım sektöründe önümüzdeki günlerde çok daha kapsamlı değişimler bizi bekliyor. Elektrikli / hibrit arabalar ve elektrikli scooterlar gibi çevreci alternatiflerin popülaritesi ve endüstrisi giderek daha yüksek bir hızda büyümeye devam ediyor. Uzaktan çalışma sisteminin yaygınlaşması ve araç paylaşım uygulamalarının geliştirilmesi de, ulaşımda sürdürülebilirlikle ilgili atılması beklenen önemli adımların başında geliyor.

İlginizi çekebilir: Otomobilin geleceğinin elektrikli otomobillerde olmasının 9 nedeni Otomobilin geleceğinin elektrikli otomobillerde olmasının 9 nedeni 

Sıfır atık yaşam trendi

Sıfır atık hareketi, tıpkı doğanın kendi döngüsünde olduğu gibi, insanları her türlü kaynağı döngüsel bir şekilde kullanmaya teşvik eden bir yaşam stili. Bu nedenle, bu felsefenin nihai amacı, kaynakların doğrusal bir rota izlemesini ve okyanuslarda veya çöplüklerde çöp olarak son bulmasını önlemek. Bunun için dikkat edilmesi gereken en önemli noktalar ihtiyaç duymadığımız hiçbir şeyi satın almamak, ihtiyacımız olsa da satın aldığımız şeylerin miktarını azaltmak, kullanabileceklerimizi ileri dönüştürerek yeniden kullanmak ve en son aşamada geri dönüştürmek ya da kompost yapmak gibi adımlardan oluşuyor. Minimal yaşam tarzını odağına alan sıfır atık yaşam, paketli olan tüm ürünlerin tüketimini azaltmayı ve mümkün olabildiğince az çöp üretilmesine katkıda bulunmayı hedefliyor.

İlginizi çekebilir: Sıfır atık bir yaşam mümkün: 6 basit öneriyle atıksız hayata geçin

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale