Dünyanın dengesini korumak ve iklim değişikliğini önlemek için: Karbon ayak izimizi nasıl azaltırız?

Her canlı, yaşadığı süre boyunca doğal kaynakları tüketir. Biz insanlar da birer memeli hayvan olarak su, hava ve mineraller gibi inorganik maddeler ile birlikte karbonhidrat, yağ, lif ve protein gibi organik maddeleri yaşamımız boyunca tüketmek durumundayız. Ancak biz diğer canlılardan farklı olarak ihtiyaç dışı tüketim de yapıyoruz. Bunun üzerine bir de sanayileşme faaliyetlerini ekleyelim. Yiyoruz, giyiyoruz, yakıyoruz, yıkıyoruz ve daha bir sürü doğal olmayan eylemde bulunuyoruz.

Yiyecek, giyecek ve yakacak olarak tükettiğimiz hemen her şey organik, yani karbon atomu içeriyor. Her tüketimin ya üretim ya da kullanım aşamasında atık açığa çıkıyor. Haliyle de atıklar karbon atomunca zengin oluyor. İşte, bir bireyin bir yılda bireysel faaliyetleri ile sebep olduğu karbon içerikli atıkların (karbon emisyonunun) toplamına kişisel karbon ayak izi deniyor.

Karbon emisyonu büyük çoğunlukla karbondioksit gazı ya da metan gazı gibi karbon temelli organik bileşikler formunda doğaya karışır. Bu gazlar ısı tutma özellikleri ile bilinirler. Atmosferde bu gazlar biriktiğinde, gezegendeki ısının atmosfer dışına kaçmasına engel olur ki buna da sera etkisi denir. Bu gazlar, sera etkisine sebep oldukları için sera gazları olarak da bilinirler.

Sera etkisi kötü bir olay değildir. Aksine, eğer sera etkisi olmasaydı gezegenimizde gece-gündüz ve yaz-kış sıcaklık farkı, canlıların yaşamasına izin vermeyecek kadar fazla olurdu. Ancak sera etkisinin artması küresel ısınmaya sebebiyet verir ki bu da iklim değişikliğine ve bu değişiklikten kaynaklanan çevre felaketlerine zemin hazırlar.

İşte tam da bu sebeple, dünyamızın dengesini koruyabilmek ve iklim değişikliğini önleyebilmek amacıyla her birimiz, kişisel karbon ayak izimizi azaltmanın yollarını bulmak zorundayız. Çünkü gezegenimiz daha ne kadarını kaldırabilir ki?
Şimdi gelin, kişisel karbon ayak izimiz üzerinde etkisi olan başlıca faktörleri detayları ile inceleyelim.

Elektrik

Elektrik, teknoloji üzerine kurulu modern dünyamız için vazgeçilmez bir enerji türüdür. Elektrik üretiminin sebep olduğu karbon salınımı, üretim yöntemine göre değişir. Fosil yakıtlarla çalışan termik santralleri ile üretilen elektriğin karbon maliyeti yüksekken, güneş enerjisi ve rüzgâr türbinleri kullanıldığında bu maliyet çok daha düşük oluyor.

Ülkemiz, elektrik üretimi için fosil yakıtların yoğunlukla kullanıldığı ülkelerden biri. Koruma altında olması gereken doğal hazinelerimiz, neredeyse her gün bir yenisinin inşaatına başlanan termik santraller tarafından sürekli tehdit altında kalıyor. Türkiye’de elektrik %45 kömürden, %22 hidroelektrik santrallerinden (HES), %17 doğalgazdan elde edilirken rüzgâr ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynakları bu grafiğin sadece %14’ünü oluşturuyor (T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı EİGM Raporları, Enerji İstatistik Bülteni Sayı:408 / 2020-38.Hafta). Geçmişte yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payı %1,87 idi (2013), yani aslında iyi yönde bir ilerleme var gibi görünüyor ancak bu durum günümüzdeki gerçeği değiştirmiyor; yaktığımız her ampul atmosfere yüksek miktarda karbondioksit salınmasına sebep oluyor.

Türkiye’nin Elektrik Üretiminde Kaynak Dağılımı Grafiği, 2020.

Isınma

Binalarda ısıtma için kullandığımız enerji kaynakları da büyük oranda fosil yakıtlardan elde ediliyor. Isınma için en çok kullanılan kömür, doğalgaz, yakıt yağı (fueloil) ve likit petrol gazı (LPG), yüksek karbon ayak izi olan fosil yakıtlardandır. Üstelik ekonomik maliyeti de yüksektir. Düşünün, doğalgaz faturasından şikâyetçi olmayan kimse ile karşılaştınız mı?

Kömür, bitki ve hayvan parçaları gibi organik maddelerin uzun süre toprak altında yüksek basınç altında kalması ile oluşan bir kayaç türüdür. Organik maddelerden oluştuğu için karbon bakımından zengindir ki bu durum, kömürün karbon ayak izinin oldukça yüksek olduğunu gösterir. 1 kg kömür yakıldığında 2,93 kg karbondioksit gazı açığa çıkarır, ağırlığının neredeyse üç katı kadar.

Doğalgaz, toprak altında kalan fosillerin açığa çıkardığı yanıcı bir gaz karışımıdır. Bu karışımda karbon temelli bir organik bileşik olan metan gazından (CH4) bolca vardır. Dolayısıyla doğalgaz da karbon ayak izi yüksek bir enerji kaynağıdır. 1 m3 doğalgaz yakıldığında yaklaşık 2 kg karbondioksit gazı açığa çıkar.

LPG genelde tüpler halinde satılan bir yanıcı gaz karışımıdır. Türkiye’de mutfaklarda ve piknik gibi dış mekân etkinliklerinde yemek pişirmek amacıyla kullanımı yaygındır. LPG %70 bütan (C4H10), %30 propan (C3H8) gazı içerir ki bunlar da metan gibi karbon temelli organik bileşiklerdir. 12 kiloluk ortalama bir mutfak tüpünün tamamen yanması ile açığa çıkan karbondioksit miktarı yaklaşık 36 kg’dır, yani ağırlığının üç katı kadar.

Ulaşım

Ulaşım, petrol tüketiminin en yoğun olduğu sektörlerden biridir. Ulaşım için harcanan petrol ve petrol ürünlerinin tüketimi nedeniyle açığa çıkan sera gazları, ilkim değişikliğine sebep olduğu bilinen etkenler arasındadır. Petrol ve türevleri ile çalışan ulaşım araçları arasında, karbon ayak izi en büyükten en küçüğe doğru bir sıralama yaparsak: Hava Yolları > Otomobiller > Motosikletler > Toplu Taşıma şeklinde bir sıralama elde ederiz.

Uçak yolculuğu her ne kadar hızlı ve konforlu olması ile avantajlı olsa da karbon maliyeti en yüksek ulaşım türüdür. Çünkü yüksek irtifada donmayan ve diğer yakıt türlerine göre daha fazla enerji içeren özel bir petrol türevi olan “kerosene” kullanılır. Ancak yüksek enerji demek daha fazla karbon atomu ve daha fazla karbon ayak izi demektir.

Toplu taşıma, tek bir araç ile birden fazla yolcuyu taşıdığı için yakıt tasarrufu sağlar. Böylece, kişi başına düşen karbon emisyonu azalır. Bu nedenle de fosil yakıt tüketen ulaşım türleri arasında iklim değişikliğine en az etkisi olan ulaşım şekli toplu taşımadır.

Tüketim alışkanlıkları

Yukarıda bahsettiğim elektrik, ısınma ve ulaşım sektörlerinin sebep olduğu sera gazı emisyonunun toplamından çok daha fazla emisyona sebep olan bir sektör var; hayvancılık sektörü. Hayvansal ürünlerin karbon ayak izi bitkisel ürünlere kıyasla çok daha yüksektir. Özellikle kırmızı et ve süt ürünleri tüketiminde çok yoğun sera gazı açığa çıkar. Bunun sebebi ise bu ürünlerin üretiminde kullanılan hayvanların atmosfere metan gazı salgılamalarıdır ve ortalama bir metan gazı molekülünün sera gazı etkisi, yirmi karbondioksit molekülüne eşdeğerdir.

Bazı yiyecekler ve CO2 emisyonları.

Bitkisel ürünlerin toplam emisyonu, bitkiler organik tarım yoluyla üretilmişse, ciddi oranda düşer. Bunun sebebi de yapay yem, kimyasal gübre ve tarım ilacı kullanılmamasıdır. Tüm bu saydığım yapay malzemeler zehirdir, sadece yabani otları ve böcekleri değil topraktaki bakterileri de öldürür. Bitkiler havadan aldıkları karbondioksitten gelen karbonun %40’ını köklerinde biriktirir. Köklerden toprağa geçen karbon, toprak bakterileri tarafından tutulur ve kullanılır. Zirai zehirler ile toprağa zarar verdiğinizde bu bakteriler ölür ve toprakta birikmiş karbon havaya karışarak sera gazı etkisini arttırır. Organik tarım bu zehirleri kullanmaz ve bu nedenle de karbon emisyonu daha düşüktür. Bu kimyasalların üretiminde açığa çıkan karbon miktarının denklemden çıkarılması ile, bitkilerin fotosentez yaparak havadaki karbondioksiti azalttığını da düşünürsek, bitkisel ürünlerin toplam emisyonu sıfıra yaklaşır.

İlginizi çekebilir: Vegan Dosyası 1: Hayvancılık ve çevre

İthal gıdalarda toplam emisyon artar, çünkü ulaşım için harcanacak fosil yakıt miktarı daha fazladır. Mevsiminde tüketilmeyen gıdalarda da toplam emisyon artar çünkü bu ürünlerin saklanması için kullanılan enerji miktarı denkleme girer.

Sadece gıda değil, giyim sektöründe de karbon ayak izi şaşılacak kadar yüksektir. Satın aldığınız her bir tişörtün karbon maliyeti vardır. Pamuk, keten, deri gibi organik materyallerden üretilen kıyafetler kıyafet başı 6,5 kg, polyester gibi sentetik malzemelerden üretilen kıyafetler ise kıyafet başına 5 kg karbon salınımına sebep olur. Aslına bakarsanız satın aldığımız hemen her ürünün, tükettiğimiz her şeyin bir karbon maliyeti bulunur.

İlginizi çekebilir: Sürdürülebilir moda: Hem tarz sahibi olup hem çevreci kalabilmek

Kişisel karbon ayak izimizi nasıl azaltabiliriz?

  • Enerji verimi yüksek olan beyaz eşyalar ve teknolojik cihazları tercih edin, enerji tasarruflu ampuller kullanın.
  • Binanızda dış cephe ısı yalıtımı yaptırın, ısınma için daha az yakıt harcayın.
  • Kullanılmayan elektronik eşyalarınızı fişten çekin.
  • Çamaşır ve bulaşık makinenizi tam kapasite çalıştırın.
  • İhtiyaç dışı tüketimden kaçının, mümkün olduğunca minimalist olun.
  • Isınma için kömüre göre karbon emisyonu daha düşük olan doğalgazı tercih edin, hatta mümkünse güneş enerjisinden yararlanın.
  • Sıcak su için de elektrikle ve doğalgazla çalışan kombileri kullanmak yerine güneş enerjisi kullanın.
  • Otomobil alacağınız zaman düşük motorlu araçları tercih edin, daha az yakarlar. Hatta mümkünse hibrid veya elektrikli araçları tercih edin.
  • Otomobil yerine toplu taşıma, otobüs yerine tramvay/metro kullanın. Mümkünse bisiklete binin veya çok uzak değilse yürüyün.
  • Uçağa binmekten mümkün olduğunca kaçının. Uçağa binmeniz gerekiyorsa, business yerine ekonomi sınıfı tercih edin.
  • Hayvansal gıda tüketiminizi minimuma indirin. Hatta yapabilirseniz vegan olun.
  • Yerli ve mevsiminde yiyecekler tüketin.
  • Organik ürünleri tercih edin.
  • Plastik ambalajlı ürünlerden kaçının.
  • Organik atıkları kompost yaparak bu atıkların metan gazı açığa çıkarmalarına engel olun.
  • Ağaç dikin, ağaçlandırma çalışmalarına destek sağlayın.

İlginizi çekebilir: Sıfır Atık Rehberi 5: Kompost hakkında her şey

Her yıl atmosfere yaklaşık 51 milyar ton karbon temelli sera gazı salıyoruz. Bunun 37 milyar tonluk kısmını sadece karbondioksit gazı oluşturuyor ki bu miktar 50 yıl önceki değerlerin neredeyse üç katı (1970 – 14 milyar ton CO2). Salınım ve birikim arttıkça ekolojik bozulmalar çok daha ciddi ve göze batar hale geliyor. Her yaz bir öncekinden daha sıcak, her yıl buzulların erime hızı daha da artıyor. Yazın dolu yağmaya, kurak yerleri sel basmaya başladı. Orman yangınları daha sık ve şiddetli yaşanır oldu. Sıcak deniz canlıları kuzey denizlerinde görülmeye başlandı çünkü denizler de ısınıyor, bu da soğuk deniz canlılarının yaşam alanlarını daraltıyor.

Bu hızlı iklim değişikliğini engellemenin tek yolu ise toplam karbon emisyonumuzu azaltmak. Bilim insanlarına göre geri dönülmez akşamın ufkuna tam 7 yılımız kaldı ve 7 yıl içinde herkes üzerine düşeni yaptığı takdirde, dünya kendini toparlayabilir. Hala geç değilken, hala gidişatı tersine çevirme şansımız varken acilen harekete geçmeliyiz.

Kaynaklar
http://climatechange.boun.edu.tr/karbon-ayakizi/
Devin Bahçeci – Kişisel Karbon Ayak İzi Rehberi, Yeni İnsan Yayınevi.
Jonathan Safran Foer – Bu Bizim Havamız, Siren Yayınları.
Mike Hulme – İklim Değişikliği Konusunda Neden Anlaşamıyoruz, Alfa Yayınları.
Kiss The Ground: Onarıcı Tarım (Netflix)
Kurzgesagt In A Nutshell – Who Is Responsible For Climate Change?
https://www.wwf.org.tr/ne_yapiyoruz/ayak_izinin_azaltilmasi/su/yenilenebilir_enerjinin_surdurulebilirligi/
https://www.goingzerowaste.com/blog/5-ways-to-reduce-your-carbon-footprint/
Şekil 1: T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı EİGM Raporları, Enerji İstatistik Bülteni Sayı: 408 / 2020-38.Hafta. https://enerji.gov.tr/eigm-raporlari
Şekil 2: Devin Bahçeci – Kişisel Karbon Ayak İzi Rehberi, Yeni İnsan Yayınevi.

İlginizi çekebilir: İklim değişikliğinin ormanlar üzerindeki etkisi: Ormanlar neden yanıyor?

Çağla Lotinac Akman
AgeSA'da birikim ve güvence danışmanı ve çevre aktivisti. Hafta içi 9-5 danışanlarına finansal danışmanlık vererek insanları daha varlıklı hale getirmek, hafta sonu da deniz ... Devam