X

Sürdürülebilir beslenme nedir, neden önemlidir; sürdürülebilir gıdalar nelerdir?

Sürdürülebilir beslenme, insanların sağlıklı bir şekilde beslenmelerini sağlarken aynı zamanda doğal kaynakları korumayı ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde üretimi sürdürmeyi hedefleyen bir beslenme yaklaşımıdır. Sürdürülebilir beslenme, gıda üretimi ve tüketiminde çevresel, sosyal ve ekonomik faktörleri dikkate alır. Bu yaklaşım, su israfı, sera gazı emisyonları gibi çevreye verilen zararları azaltmayı amaçlar. Aynı zamanda, toplumun sağlığını korumak ve gelecekteki nesillerin gıda ihtiyaçlarını karşılamak için beslenme kalitesini artırmaya da odaklanır. Sürdürülebilir beslenme, bireysel sağlık ve refah için önemli olmasının yanı sıra gezegenimizin korunması için de kritiktir.

Sürdürülebilir beslenme nedir?

Çok fazla su gerektirmeyen, arazi temizliğine katkı sağlayan, biyolojik çeşitlilik kaybına neden olmayan, büyük miktarda sera gazı yaymayan gıdalar gezegenimiz için daha sürdürülebilir seçeneklerdir. Hangi gıdaların bu gruba girdiğine de birazdan değiniyor olacağız. Natural Resources Defense Council’in sağlık kampanyaları yöneticisi Sujatha Bergen, “Çok geniş bir düzeyde, sürdürülebilir bir gıda sistemi gezegeni ve insanlarını korur.” diyerek sürdürülebilir beslenmenin önemine dikkat çekiyor. Öte yandan, Yale Üniversitesi’nden Kristin Reynolds, sürdürülebilir gıdalarla beslenirken insanların geçim kaygılarını da hesaba katmak gerektiğini, gıda sisteminin çevresel yanıyla birlikte ekonomik yönünün de değerlendirilmesinin önemli olduğunu belirtiyor. Bu nedenle Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde açlığı sona erdirmek, gıda güvenliğini ve beslenmeyi iyileştirmek, sürdürülebilir tarımı teşvik etmek gibi maddelerin olmasına dikkat çekiliyor. Çünkü, daha sürdürülebilir bir dünya için gıda sistemini tüm ihtiyaçları ve şartları göz önüne alarak değerlendirmek gerekiyor.

Gıda endüstrisi çok büyük olduğundan iklim değişikliğinden doğrudan etkilendiği gibi doğrudan etki de yapıyor. Bir kişinin beslenmesini değiştirerek sürdürülebilir gıdaları yemeye başlaması tüm dünyayı kurtaramayacak olsa da tüm insanların -veya mümkün olduğunca çok sayıda insanın- sürdürülebilir beslenmeyi tercih etmesi halinde büyük değişimler yaratılabilir.

Amerika’da 16.800 kişilik bir katılımcı grubuyla yapılan araştırma, çevresel yükü en fazla olan beslenme şekline sahip kişilerin günde sadece bir tane gıdayı daha sürdürülebilir bir gıda ile değiştirdiklerinde günlük karbon ayak izinin % 48,4’e kadar azalabildiğini gözler önüne seriyor. Sadece 1 gıda değişikliği ile karbon ayak izinin bu denli ciddi seviyede azalması, sizce de şaşırtıcı ama bir o kadar da umut verici değil mi?

Küresel hayvancılık üretimi, FAO’ya göre insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %14.5’inden sorumlu ve neredeyse tarım alanlarının %80’ini işgal ediyor… Yani, et tüketiminin iklim krizi üzerindeki etkisi sandığımızdan çok daha fazla! Üstelik, sadece bu kadarla da sınırlı değil, çünkü hayvanların kendilerinin de sahip oldukları emisyonlar var. Özellikle inek, koyun, keçi gibi geviş getiren hayvanlar, karbondioksitin 25 ile 80 katı kadar ısınma potansiyeline sahip güçlü bir sera gazı olan metan salınımına neden oluyorlar. 2017 yılında yapılan bir çalışmaya göre, geviş getiren hayvan etlerinin genel çevresel etkisi bitkisel gıdalara göre yaklaşık 100 kat daha fazla! Çevresel zararları bir yana, et ağırlıklı diyetlerinin bitki ağırlıklı diyetlere göre daha sağlıksız olduğu da bilinen bir gerçek.

Doğa dostu tercihler: Sürdürülebilir gıdalar nelerdir?

Yukarıdaki bilgileri göz önünde bulundurduğumuzda elbette ki et ve et ürünlerinin bitki ve bitki bazlı gıdalara göre daha az sürdürülebilir olduğunu düşünebiliriz. Bu, çoğu zaman geçerli olsa da gıda sistemi sandığımızdan biraz daha karmaşık. Çünkü hiçbir yiyecek özünde tamamen ‘iyi’ veya ‘kötü’ olmadığı gibi kesin olarak da sürdürebilir, doğa dostu, çevreye sıfır zararlı da değildir. Gıdaların nereden geldiği, hangi şartlarda, nasıl ve kim tarafından yetiştirildiği de önemli bir kriter. Ancak, aşağıdaki listede yer alan gıdalar, daha az su tüketimi, daha az sera gazı emisyonu gibi özelliklere sahip oldukları için çevresel etkileri daha düşük. İşte daha sürdürülebilir bir beslenme tarzı için tercih edebilecekleriniz:

1. Organik meyve & sebzeler

Yukarıda da bahsedildiği gibi, bitkiler hayvanlara göre büyümek için çok daha az kaynağa ihtiyaç duyma eğilimindedirler, bu nedenle çevresel açıdan etkileri de daha küçük çaplıdır. Organik meyve ve sebzeler, yetiştiriliş şekillerinden dolayı daha sürdürülebilir gıdalar arasında yer alır. Özellikle, çilek, ıspanak, lahana gibi gıdalar listeler başında gelir. Diğer yandan, 2015 yılında yapılan bir araştırmaya göre soğan, kereviz, havuç ve patates ağırlıklarına göre en düşük küresel ısınma potansiyeline sahiptir, dolayısıyla onlar da listenin önemli bileşenleridir. Ayrıca, genel bir bilgi olarak açık havada yetiştirilen meyve-sebzeler, iklim kontrollü seralarda yetiştirilenlere göre daha sürdürülebilir olma eğilimindedir.

2. Rejeneratif meyve ve sebzeler

Rejeneratif tarım, pestisit kullanımını sınırlayarak ve toprak sağlığını ön planda tutan çiftçilik uygulamalarını kullanarak ‘organik’ kavramları bir adım öteye taşıyor ve daha sürdürülebilir çözümler sunuyor. Yenileyici veya rejeneratif çiftlikler, ürün rotasyonu, kompostlama ve elle toprak işleme gibi teknikleri kullanarak, toprağın karbonu atmosferden doğal olarak çekme kapasitesini destekliyor. Ayrıca araştırmalar da rejeneratif çiftliklerde yetiştirilen ürünlerin, geleneksel olarak yetiştirilen meyve ve sebzelerden daha fazla besin değerine sahip olduğunu da açığa çıkarıyor.

3. Yerel ve mevsiminde meyve & sebzeler

Mevsimsel beslenme, bütüncül sağlığımızı korumanın yanı sıra daha sürdürülebilir bir dünya için de oldukça önemli. Yerel ve mevsiminde beslenme, bir gıdanın bize ulaşması için uzun mesafeler aşmasını önlediği için daha az emisyonu destekliyor. Çünkü, nakliye bir yiyeceğin toplam sera gazı yükünün ortamaa %15,2’sini oluşturuyor. Hem daha taze hem daha lezzetli hem de daha doğa dostu tercihler yapmak için mevsiminde yetişen ve yerel olarak daha kolay ulaşabileceğimiz gıdaları seçmek önemli.

4. Baklagiller (mercimek, nohut, fasulye)

Sujatha Bergen, baklagillerin de sera gazı emisyonlarının oldukça düşük olma eğiliminde olduğuna dikkat çekiyor. Özellikle mercimek, nohut ve fasulye gibi mahsullerin tarım arazilerini sağlıklı nitrojen ile canlandırmaya yardımcı olduğunu ve adeta toprak dostu gıdalar olarak değerlendirildiğini belirtiyor.

5. Tahıllar

Tahıllar da tıpkı baklagiller gibi nispeten düşük sera gazı emisyonlarına sahip olma eğilimindeler. Çavdar, arpa ve yulaf gibi seçenekler, ağırlığına göre yetiştirilmek için daha fazla karbon ayak izine sahip olan pirinçten daha az salınım yapıyorlar. Bununla birlikte, tahıllar dünya çapında ucuz bir temel gıda maddesi olduğundan, genellikle tek bir üründen büyük miktarlarda yetiştirerek toprak sağlığını desteklemek mümkün.

6. Uskumru, istiridye, midye, sardalya ve hamsi

Deniz ürünlerinin ekolojik artılarını ve eksilerini ele alan çok sayıda çalışma var; ancak uzun lafı kısası küçük deniz ürünlerinin hem insan hem de çevre sağlığı açısından daha iyi olduğu. Deniz ürünleri endüstrisi genel olarak pek çok ihlal içeriyor olsa da, küçük balıkların besin zincirinin alt sıralarında yer alması ve yaşam süreleri kısa olduğu için çok fazla cıva biriktirmemeleri onları daha sürdürülebilir seçenekler arasına yerleştiriyor.

7. Deniz yosunu

Deniz yosunu, neredeyse hiçbir kaynak gerektirmeyen ve büyümesi çok hızlı olan bir mahsuldür. Ayrıca, deniz tesisi karbonunun yakalanmasına ve yayıldıkça su kirleticilerinin filtrelenmesine de yardımcı olabilir. Bu nedenle sürdürülebilir gıdalar arasında yer alır. 2023 beslenme trendlerinde de yer alan deniz yosunu, artık gıda endüstrisinin önemli bir ham maddesi olarak burgerlerdan makarnalara pek çok yiyeceğin içerisinde de mevcut

8. Mantarlar

Deniz yosunu gibi mantarlar da düşük girdili bir mahsuldür ve yaşanması zor alanlarda çok fazla çaba ve kaynak olmadan büyüyebilir. Bazı çeşitlerinin et dokusunda ve tadında olması da onları ayrıca çekici kılar ve farklı diyet türlerine de uygundur. Mantarlar alemini merak ediyorsanız Türkiye’de yetişen yenilebilir mantar çeşitleriTürkiye’ yazımıza da göz atabilirsiniz.

9. Kuruyemişler

Kuruyemişler, yukarıdaki sürdürülebilir gıdalar kadar az emisyona neden olmasa da listenin ortalarında yer alır. Örneğin, yer fıstığı gibi bazı kuruyemişler, nispeten daha düşük karbon ayak izine sahip olsa da badem gibi çok fazla su gerektiren türler de vardır.

Yukarıdaki listede yer alan sürdürülebilir gıdaları beslenmemize eklemenin yanı sıra çevresel yükü fazla olan kırmızı et, hayvansal gıdalar, süt ve süt ürünleri gibi yiyecekleri de mümkün olduğunca daha çevre dostu alternatifleri ile değiştirmek, hem kendimiz hem de gezegenimiz için iyi bir başlangıç olabilir. Ancak yemek istiyorsanız da ölçülü bir şekilde tüketmenizin daha iyi olacağını belirtelim.

  • Dana, kuzu, keçi, sığır gibi kırmızı et seçenekleri yerine tavuk veya bitki bazlı protein kaynakları
  • Hayvansal süt yerine badem, yulaf, fındık gibi bitki bazlı sütler
  • Peynir, tereyağı, yoğurt gibi süt ürünleri yerine kaju bazlı peynir, tahin, vegan yoğurt
  • Karides, ton balığı gibi ‘kırmızı liste’de yer alan deniz ürünleri yerine hamsi, sardalya gibi küçük balıklar
  • Şişelenmiş sular, meşrubatlar, alkollü içecekler yerine filtrelenmiş çeşme suyu
  • Yabanmersini, ahududu gibi narin meyveler ve mevsiminde olmayan meyve-sebzeler yerine mevsim meyve-sebzeleri veya konserve reçeller
  • Beyaz şeker yerine bal veya akçaağaç şurubu

Unutmayın, günde bir takas bile genel yiyecek izinizde ve çevreye olan etkisinde büyük bir fark yaratabilir. Diğer yandan yeme-içme, tüketim ve mutfak alışkanlıklarınızda küçük değişiklikler yaparak da sürdürülebilir beslenmeyi destekleyebilir, gelecek nesillere daha iyi, daha yeşil bir dünya bırakılmasını sağlayabilirsiniz:

Yerel ve mevsimsel yiyecekler tercih edin: Yerel olarak üretilen mevsimlik yiyecekler, nakliye ve depolama maliyetlerini azaltarak daha sürdürülebilir bir seçenek olabilir. Ayrıca, yerel çiftçileri destekleyerek yerel ekonomiyi de güçlendirmiş olursunuz.

Et tüketimini mümkün olduğunca azaltın: Et üretimi, sera gazı emisyonlarını artıran en büyük endüstrilerden biridir. Et tüketimini azaltarak, sürdürülebilirliği artırabilirsiniz. Bunun yerine bitki bazlı protein kaynaklarına yönelin.

Gıda israfını azaltın: Yiyeceklerinizi saklamak, yeniden kullanmak ve dondurmak gibi yöntemlerle gıda israfını azaltabilirsiniz. Gıda israfı, doğal kaynakların ve enerjinin boşa harcanmasına neden olur ve atık üretir. Dilerseniz Gıda israfını azaltmanıza yardımcı olacak 5 öneri yazımızdan da ilham alabilirsiniz.

Ambalajlı ürünleri azaltın: Ambalajlı ürünler, atık üretimine ve doğal kaynakların tükenmesine neden olabilir. Ambalajlı ürünleri mümkün olduğunca azaltarak, çevreye olan etkinizi azaltabilirsiniz. Ayrıca, mümkün olduğunca doğru şekilde geri dönüşüm yapmaya da özen gösterebilirsiniz.

Kendi meyve-sebzelerinizi yetiştirin: Kendi bahçenizde veya balkonunuzda sebze ve meyve yetiştirerek, sürdürülebilir bir diyet uygulayabilirsiniz. Bu, yiyeceklerinizi kendiniz yetiştirerek, nakliye ve depolama maliyetlerini azaltarak sürdürülebilirliği artırır.

Su tüketimini azaltın: Su, yiyecek üretimi için gereklidir ve su tüketimini azaltarak, su kaynaklarının tükenmesine karşı mücadele edebilirsiniz. Bu, örneğin kısa süreli duşlar alarak, muslukları kapatarak ve suyu geri dönüştürerek yapılabilir. Ayrıca Su tasarrufu nasıl yapılır?: Hemen atmanız gereken 12 bireysel adım yazımıza da göz atabilirsiniz

Yeme alışkanlıklarınızı değiştirin: Sürdürülebilir bir diyet uygulamak, yeme alışkanlıklarınızı değiştirmeyi gerektirebilir. Örneğin, dışarıdan yemek söylemek yerine evde yemek yapmayı tercih edebilirsiniz. Dilerseniz Yemek Tarifleri sayfamızdan birbirinden lezzetli ve pratik yemek tariflerini inceleyebilirsiniz.

Gidecek başka bir dünyamız yok, o yüzden bugün elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız.

Daha fazla sürdürebilirlik konulu yazı için:

Kaynak: mindboydgreen, wwf.org

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale