X

Sağlıklı ve mutlu bir hayat için küçük ama etkili alışkanlıklar

Sabahları uyanır uyanmaz ilk iş telefonunuzdaki bildirimleri mi kontrol ediyorsunuz yoksa 5 dakika da olsa kendinizi dinlemeye, zihninizi rahatlamaya zaman ayırabilmek için meditasyon mu yapıyorsunuz? Eğer cevabınız telefon bildirimleriniz ise ama bunu meditasyonla değiştirmeyi çok istiyorsanız alışkanlıklarınızda değişiklikler yapmanın zamanı gelmiş demektir. Alışkanlıklar, kim olduğumuzu ve hayata nasıl yaklaştığımızı tanımlayan küçük yapı taşları. Ne yediğimiz, ne kadar hareket ettiğimiz, günlük rutinimizde nelerin olduğu, hepsi yaşantımızı şekillendiren detaylar. Zinde bir yaşam sürdürmek için yaşam tarzımıza özen göstermek hepimizin ortak çabası. Kilomuzu dengede tutmak, güçlü bir metabolizma için spor yapmak, faydalı yiyeceklerle bağışıklığımızı güçlendirmek veya stresin olumsuz etkileriyle mücadele etmek günlük rutinimizde sıkça yer vermeye çalıştığımız iyi yaşam alışkanlıkları arasında. Hem zihinsel hem fiziksel olarak daha iyi hissetmek isterken ve bunun için çaba harcarken zaman zaman farkında olmadığımız küçük alışkanlıklarımız buna engel olabiliyor. Biz de Uplifers olarak bakış açınızı zenginleştirecek ipuçlarıyla daha sağlıklı ve mutlu bir hayat için yaşamınıza kolayca katabileceğiniz alışkanlıkları bir araya getirdik: İşte sağlıklı ve mutlu bir hayat için küçük ama etkili alışkanlıklar:

1. Bol bol su için

Bol su içmenin faydaları hepimizin bildiği üzere saymakla bitmiyor. Sağlıklı bir cilt, canlı saçlar, kilo dengesi, güçlü bir metabolizma ve çok daha fazlası… The U.S. National Academies of Sciences, Engineering, and Medicine, erkeklerde 3.7, kadınlarda 2.7 litre suyun günlük tüketim için ideal olduğuna dikkat çekiyor. Bütüncül sağlığınızı desteklemek için her gün yeteri miktarda su içtiğinizden emin olmalısınız. Yaz aylarında sıcaklardan dolayı su içmek daha kolayken kış mevsiminde su içmeyi unutuyorsanız telefonunuza alarm kurabilir, hatırlatıcı ekleyebilir veya günlük su tüketiminizi takip edebileceğiniz mobil uygulamalardan faydalanabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Bilimsel araştırmalara göre su içmenin faydaları

2. Her gün meditasyon yapın

Meditasyon, stresi azaltmanın en hızlı ve kolay yollarından biri. Günlük hayatın koşturması, bitmeyen meşguliyetleri durup nefes almamıza, kendimize odaklanmamıza engel olabiliyor. Meditasyon ise hem fiziksel hem sağlığı destekleyen yönü ile stresin neden olduğu olumsuz semptomları azaltmaya yardımcı oluyor. Günlük rutinlerinize meditasyonu dahil ederek her gün en az 10 dakika bile olsa bunun için zaman ayırarak kendinizi çok daha iyi hissedebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Meditasyon, stres seviyesini nasıl azaltır?

3. Günlük adım sayılarınızı artırın

2011 yılında yayınlanan bir araştırma, günde 10.000 adım atmanın sağlıklı yetişkinler için makul bir hedef olduğuna dikkat çekiyor. Aktif bir yaşam, zihinsel ve bedensel sağlık için en önemli etmenlerden biri. Bu nedenle günlük adımlarınızı artırabilmek için değerlendirebileceğiniz her fırsatın farkına varmalısınız. Arabanızı her zamanki varış noktanızdan biraz uzağa park ederek adım sayılarınızı artırabilir veya işten dönerken toplu taşıma kullanıyorsanız bir önceki durakta inerek eve kadar yürüyebilirsiniz. Bu sayede günlük rutininizde ekstra bir zaman ayırmadan sporu yerleştirebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Adım sayısını artırmayı ve daha fazla hareket etmeyi sağlayan pratik öneriler

4. Asansörü değil, merdivenleri kullanın

Hem günlük adım sayılarınızı artırmak hem de minik bir kardiyo egzersizi gerçekleştirebilmeniz için asansör yerine merdivenleri tercih edebilirsiniz. Bu sayede kaslarınızı güçlendirebilir, kalori yakma sürecinizi destekleyebilirsiniz. Oldukça küçük ve basit bir alışkanlık gibi görünse de her gün yaptığınızda bütüncül sağlığınızı koruyabilirsiniz.

5. Yemeğinizi kendiniz yapın

Özellikle yorgun argın işten eve geldiğinizde yemek hazırlığına girişmenin fazlasıyla zor geldiğini tahmin edebiliyoruz. Salata yapmak için sebzeleri yıkamak, yemek için gereken malzemeleri hazırlamak, pişirmek ya da dağılan mutfağı toplayacak olmak düşüncesi dışarıdan yemek söylemeyi daha cazip hale getirebiliyor. Ancak, sağlıklı bir beslenme düzenine sahip olmak için ev yapımı yemekleri tercih etmek şart. Bu konuda işinizi kolaylaştırmak için dilerseniz haftalık bir menü hazırlayabilir, her öğün için gerekli malzemeleri haftalık alışveriş listenize ekleyerek “ne alacağım, ne pişireceğim” derdinden kurtulabilirsiniz. İsterseniz hafta sonundan hafta içi yiyeceğiniz yemekleri hazırlayıp buzdolabında muhafaza edebilirsiniz. Bu sayede hem daha sağlıklı beslenebilir hem de kişisel bütçenizden tasarruf edebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Lezzetli, sağlıklı ve pratik: Kolayca hazırlayabileceğiniz öğle yemeği kutuları

6. Güneş kremi kullanın

Genellikle yaz aylarında güneşin etkisini sıkça üzerimizde hissederken güneş kremi sürmeyi ihmal etmiyoruz, ancak kış mevsiminde güneş kremi kullanmayı unutabiliyoruz. Oysa ki, güneşin zararlı etkilerinden korunmak için her mevsim güneş kremi kullanmak şart. Yaşlanmanın etkilerini azaltmak, cilt kanserinin önüne geçmek, güneş lekelerini önlemek ve cilt kızarıklıklarına engel olmak için mevsim fark etmeksizin cildinize güneş kremini uygulamayı unutmayın.

İlginizi çekebilir: Güneş koruyucular hakkında bilmediğiniz 11 şey

7. Açken alışveriş yapmayın

Açken market alışverişine çıktığınızda istemsizce kendinizi abur cubur reyonunda bulduğunuz oluyor mu? Eğer cevabınız evetse, yalnız olmadığınızı düşünüyoruz. Çoğumuzun tahmin edebileceği üzere aç karnına alışveriş yapıldığında fütursuzca yiyeceklere saldırma eylemi oluşabiliyor. Ancak bu kadarla sınırlı değil. Yapılan birçok araştırma alışveriş esnasında aç olmanın sadece yiyecek satın almaya değil, aynı zamanda yiyeceklerle ilgisi olmayan gereksiz birçok ürüne de ilgi göstermeye neden olduğuna dikkat çekiyor. Kısacası, açken alışveriş yapmak adeta bir alışveriş çılgınlığı doğuruyor. Hem sağlığınız hem bütçeniz için alışverişi tok karnına yapmayı unutmayın.

8. Tatlı yerine meyve yiyin

Meyveler, doğal olarak şeker içerdiklerinden dolayı tatlı ihtiyacınızı kontrol altına almanıza yardımcı olabilir. İşlenmiş şeker bağımlılığa sebep olabilen yapısı, kilo alımını desteklemesi, cilt yapısını bozması ve daha birçok olumsuz yönü nedeniyle bütüncül sağlığı tehdit ediyor. Öte yandan meyveler hem şeker ihtiyacınızı karşılıyor hem de vitamin, mineral ve lif zengini olmaları nedeniyle fiziksel ve zihinsel sağlığa katkı sağlıyor. Paketli, işlenmiş gıdalara yönelmek istediğinizde tüm bu nedenleri aklınıza getirerek hızlıca bir elma kapabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Şekeri azaltmak nedir, ne işe yarar?: Rafine şekeri bırakmanın 7 yolu

9. Kahvenizi sade için

Eğer sabahları bir fincan kahve içmeden kendinize gelemiyorsanız ya da öğlen aranızı bol köpüklü bir Türk kahvesi olmadan geçiremiyorsanız kahve keyfinizi daha sağlıklı hale getirmek için sade içmeyi tercih edebilirsiniz. Süt, şeker, krema veya benzeri tatlandırıcılar ile gereksiz kalori almanıza hiç gerek yok. Sade kahve içmeyi alışkanlık haline getirdiğinizde şeker tüketiminizi de azaltabilirsiniz.

10. Dişlerinizi fırçalarken tek ayak üzerinde durun

“İki dakika bile boş vaktim yoktu, bütün gün çalıştım, çok yoruldum” ve benzeri serzenişleriniz olsa bile diş fırçalarken geçirdiğiniz zamanı avantaja çevirebilirsiniz. Dişlerinizi fırçalarken tek ayak üzerinde durarak dengenizi geliştirebilirsiniz. Dilerseniz bu esnada her zaman kullandığınız elinizle değil, diğer elinizle fırçayı tutarsanız minik bir beyin egzersizini de bu rutine dahil edebilirsiniz.

11. Dijital detoks yapın

Modern dünyada teknolojiden uzak kalmak neredeyse imkansız, evet. Fakat zaman zaman başımızı telefon ekranından kaldırmak da şart. Sabah uyanır uyanmaz ilk iş bildirimlerinize bakıyor, gece yatmadan önce sosyal medya hesaplarınızda saatlerce ekran kaydırıyor ya da her fırsatta maillerinizi kontrol ediyorsanız dijital detoks yapmaya da zaman ayırmalısınız. Kendinize ayıracağınız bu zamanda gözlerinizi dinlendirebilir, meditasyon yapabilir, nefes egzersizleri çalışabilir, zihninizi ve bedeninizi rahatlatabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Dijital detoks nedir, nasıl yapılır?

12. Bedeninizi esnetin

Gün içinde sıkışıp gerginleşen kaslar, vücudumuzda ağrı hissetmemize neden olabiliyor. Özellikle masa başında çalışırken uzun saatler sabit bir pozisyonda kalmak da bu ağrıları iyice tetikleyebiliyor. Bu nedenle, kasları esnetmek büyük önem taşıyor. Her gün bedeninizi esnetmeyi alışkanlık haline getirerek kaslarınızı güçlendirebilir, eklem ağrılarınızı azaltabilir, esnekliğinizi artırabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Güne vücudunuzu esneterek başlayın: Kolayca uygulayabileceğiniz esneme hareketleri

13. Okumayı ihmal etmeyin

Okuyun. Dergi, gazete, roman, deneme, makale, ilginizi ne çekiyorsa okumaya zaman yaratın. Zihninizi genişletmenize, bakış açınızı zenginleştirmenize, daha zinde hissetmenize yardımcı olacak bir şeyler okuyarak öğrenmenin yanı sıra beyin sağlığınızı da destekleyebilirsiniz. Gün içinde mutlaka kendinize bir şeyler okuyabileceğiniz zamanlar oluşturmayı ihmal etmeyin ve her gün birkaç sayfa bile olsa düzenli okumaya gayret edin.

14. Anda Kalın

Birçok alanda sıkça karşımıza çıkan “mindfulness”, anda kalmanın önemine odaklanan bir pratik ve yaşam becerisi. Zihninizi geçmiş düşüncelerden ve geleceğin endişelerinden arındırmak için içinde bulunduğunuz ana odaklanmayı ihmal etmeyin. Bu sayede “şimdi”nin gücünü keşfederek anın tadına varabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Mindfulness nedir, nasıl alışkanlık haline getirilir: Yeni yılda farkındalığını geliştirmek isteyenler için öneriler

15. İyi uyuyun

Hem güne başlarken hem de gün içerisinde daha zinde hissetmeye yardımcı olan en önemli etkenlerden biri yeterli uyku. Zihinsel ve bedensel sağlığın devamlılığında çok önemli bir rol oynayan uyku, duygularınızı kontrol edebilmenizden odaklanma becerilerinize; stresle mücadeleden obezitenin önlenmesine kadar birçok farklı alanda fayda sağlıyor. Her gün mümkünse aynı saatte uyanıp aynı saatte yatmak, bir uyku düzeni yaratmak, hayatınızın geniş bir kısmını düzene sokmanız için yardımcı olabilir. Hem zihninizin hem bedeninizin dinlenmesi için günde 6 ile 8 saat arasında uyumaya özen gösterin.

İlginizi çekebilir: Uyku kalitenizi arttırmak için uygulayabileceğiniz pratik öneriler

Bonus: Uplifers’ı takip edin

Zihinsel ve fiziksel sağlığınıza katkı sağlayabilecek, motivasyonunuzu yükselterek modunuzu canlandırabilecek birçok içeriğe yer verdiğimiz platformumuzu takip etmeyi unutmayın. 😊

İlginizi çekebilir: Kötü alışkanlıklardan kurtulmak ve yeni alışkanlıklar edinmek üzerine ilham veren 7 TED Konuşması

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale