X

Sabahları yorgun uyanmanızın altında yatan olası sebepler

Sabahları yataktan kalkmakta zorlanıyor musunuz? Gözünüzü açar açmaz, “Sanki uyurken dayak yemişim; o kadar yorgunum ki…” dediğiniz oluyor mu?

Baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk, boğaz kuruluğu, uykusuzluktan kızarmış gözler… Tüm bunları yaşarken o güne enerjik başlayabilmek pek de mümkün olmuyor. Yaşam döngümüzü devam ettirmek, enerji kaynaklarımızı yenilemek, zihinsel ve fiziksel olarak dinlenmek için yeterli ve dengeli uyku şart. Güne daha iyi hissederek, enerjik ve zinde başlayabilmek için en önemli etmen, kaliteli bir gece uykusu almış olmak. Fakat, kaliteli bir gece uykusunun önüne geçen sebepler, hem gecemizi hem de gündüzümüzü olumsuz etkileyebiliyor.

Yeteri kadar uyumamak, kaliteli bir uyku deneyiminden yoksun olmak, sabahları yorgun uyanıp güne kötü bir başlangıç yapmamıza sebep olmasının dışında; aynı zamanda zihinsel aktivitelerimizi düşürüyor, kalp krizi ve obezite riskini artırıyor, bağışıklık sistemimizi zayıflatıyor, kısaca yaşam kalitemizi düşürüyor.

Geceleri rahat ve yeterli uyuyamamamıza sebep olan biyolojik ve çevresel birçok faktör, yaşam kalitemiz üzerinde doğrudan etki yaratıyor. Yatak odamızda, seçimlerimizde ve düşüncelerimizde ufak değişiklikler ile kaliteli uyku deneyimimize engel olan çevresel faktörlerin önüne geçebilecekken; kötü bir uyku deneyimine sebep olan biyolojik sorunlar için vakit kaybetmeden bir uzmandan destek almalıyız. İşte güne zinde başlamamıza engel olan olumsuz uyku deneyiminin altında yatan biyolojik ve çevresel sebepler:

Yorgun uyanmanın çevresel nedenleri

1. Aşırı kafein tüketimi

Kafeinin de diğer her şey gibi azı karar, çoğu zarar. Gün içinde çok sık kafein tüketiyorsanız belki de uykusuz gecelerinizin sebebi o çok sevdiğiniz kahvelerdir. Aşırı kafein, kalp çarpıntısına, mide yanmasına, huzursuzluk ve anksiyeteye, dehidrasyon yaşamanıza ve uykusuz kalmanıza neden olabilir. Yapılan araştırmalar, yatmadan 6 saat önce bile içilen kahvenin gece uykusunun kalitesini düşürebileceğini, gece uykusunun etkilenmemesi için öğlen 14.00’ten itibaren kahve tüketiminin bitirilmesinin gerektiğini söylüyor.

İlginizi çekebilir: Uykusuz gecelerin sorumlusu 10 hatalı alışkanlık

2. Stres

Ah stres… Neyi etkilemiyor ki uyku bundan eksik kalsın… Kafamızı kurcalayan düşünceler, cevabını bulamadığımız sorular, üzücü deneyimlerimiz, ikili ilişkilerimizde yaşadığımız sorunlar ve nicesi… Uykuları kaçırmaya, sabaha kadar tavanı izlemeye sebep olan “stres”in üstesinden gelmek için önce kaynağını bulmamız gerekiyor. Kaynağını bulduktan sonra da “Bunu düzeltebilir miyim, benim elimde olan bir durum mu?” sorusunu cevaplamamız.

Örneğin, iptal olan uçağınız için stres yapıp uykusuz kalıyorsanız bunun için endişelenmek size hiçbir çözüm sağlamaz. Hava şartları, ülkelerin gündemi, pandemi… Hangisini iyileştirmek sizin elinizde? Diğer bir yandan ilişkinizde çözemediğiniz bir sorun yüzünden stres yaşıyorsanız bunu da tek başınıza halletmeniz pek mümkün değil. Üzerine saatlerce düşünüp kafanızda kuracağınıza, partnerinizle en uygun zamanda konuşmak için şartları olgunlaştırmanız en azından uykusuz bir geceyi kurtarabilir.

İlginizi çekebilir: Stres ve kaygıyla nasıl başa çıkılır?

3. Ekran ışıkları

Teknolojinin hayatımıza sağladığı kolaylıkları kabul etsek de yaşam kalitemizi olumsuz etkileyen faktörleri de yarattığının farkına varmamız gerek. Televizyon, tablet veya cep telefonu gibi teknolojik cihazlar, yaydıkları mavi ışık ile uyku döngüsünü düzenleyen hormon olan melatoninin, salgılanmasını baskılar. Bu durum da uykuya geçişin zorlanmasına neden olur.

Yatakta telefondan bir şeylere bakmak, bilgisayardan çalışmak ya da televizyon izlemek gibi eylemler uykuya daha geç dalmanıza neden olacağı için uzmanlar, mümkünse yatak odasından elektronik cihazların çıkarılmasını öneriyorlar.

4. Sıcaklık ve nem

Uzmanlar, rahat bir uyku deneyimi yaşamak istiyorsak, oda sıcaklığının yetişkinler için 16 ile 19°C, bebekler içinse 20 ile 22 °C arasında olması gerektiğini, nem oranının da %40-50 arasında tutulması gerektiğini belirtiyorlar. Aşırı sıcak, terlemenize neden olabileceği gibi bunalmanızı, uykunuzdan sık sık uyanmanızı, hatta kabuslar görmenizi sağlayabilir. Sıcak yaz akşamlarında uykusuz geçirdiğimiz geceler de bu duruma bir örnektir.

Öte yandan, serin bir odada uyumak pek çok soruna çözüm olabilir. Çok sıcak ve nemli ortamlar solunum problemlerine, burunda tıkanma ve baş ağrısı gibi sorunları ortaya çıkarırken; serin bir oda stres seviyenizi azaltarak daha rahat uyumanıza yardımcı olur.

5. Yanlış kumaş tercihi

Pijamalarımız bütün gece tenimize değiyor, aynı şekilde çarşaf, nevresim, yastık kılıfları da… Cildi kaşındıran, tahriş eden ve terleten kumaşlardan üretilmiş uyku tekstili ürünleri gece boyunca rahatsızlık vererek uykunuzun kaçmasına sebep olabilir. Örneğin sentetik kumaşlar terlemeye yol açtığı için tavsiye edilmezken, pamuklu kumaşlar cildinizin nefes almasını sağlar. Bambu, pamuk veya antibakteriyel gibi terletmeyen, yüksek hava geçirgenliği özelliği olan, yumuşak yapıda kumaşlara sahip pijamaları, çarşaf takımlarını tercih ederek bu sorunu halledebilirsiniz. Sabahları kan ter içinde uyanarak güne düşük bir modda başlamak istemiyorsanız kumaş seçimine özen göstermelisiniz.

İlginizi çekebilir: Kaliteli bir uyku için ihtiyacınız olan uyku ürünleri

6. Jetlag

İçinizden “Ah keşke…” diyorsanız ortak duyguları paylaştığımızı belirtmek isteriz. 🙂 Uzmanlar, vücudun zaman dilimi değişikliklerine alışmasının yaklaşık bir hafta sürebileceğini söylüyorlar. Saat farkı çok olan ülkeler arasında seyahat ettiğinizde; gece-gündüz kavramı sizin için karışmaya başladığınızda eski uyku rutininize dönmeniz zaman alabilir. Bu durum, gece uykusuzluğunu veya gündüz uykulu olma halini tetikleyebilir. Doktorunuza danışarak kullanabileceğiniz uyku hapı ile döngünüzü sağlayabilirsiniz.

7. Bonus: Partneriniz

Belki bahsettiğimiz sebeplerden hiçbiri sizde yok ama partnerinizde mevcut. Aynı yatağı paylaşıyorsanız, onun kaliteli uyumasına engel olan bir sebep sizin de uyku kalitenizi düşürüyor hatta uykunuzu tamamen çalıyor olabilir. Horlarken çıkardığı ses, sürekli irkilerek bedenini hareket ettirmesi veya diş gıcırdatması, ikinizi de uykusuz kalmaya sürükleyebilir. Böyle bir durumda hem sizin hem de partnerinizin mışıl mışıl bir gece uykusu deneyimi yaşaması için durumun farkına varıp harekete geçmek en iyisi olacaktır.

Yorgun uyanmanın biyolojik nedenleri

1. Uyku felci

“Karabasan” olarak da bilinen uyku felci, uyandıktan sonra veya uykuya tam dalmadan önce bedenin hareket etmemesi; geçici iskelet kası felci olarak tanımlanır. Uyku felci ile birlikte hipnopompik (halüsinasyonel) sanrılar da olabilir. Kaliteli bir uyku için sorun teşkil edilen uyku felci durumu, tedavi edilebilen ve önlem alınabilen bir rahatsızlıktır. Önlenmesi için yapılabileceklerin en başında stressiz bir yaşam gelir. Uykuya dalmadan önce ılık bir duş, rahatlatıcı bir müzik ve yan pozisyonda yatma da önerilenler arasındadır. Uyku felcinin geçici bir durum olması nedeniyle uzmanlar kişinin panik yapmamasını dile getirmektedirler.

2. Aşırı terleme

Aşırı terleme, çevresel faktörlerin (pijama ve nevresim seçimi, oda sıcaklığı ve benzeri) sonucunda ortaya çıkabileceği gibi  stres, reflü, menopoz, şeker hastalığı ve benzeri fizyolojik, biyolojik veya psikolojik rahatsızlıklardan da kaynaklanabilir. Geceleri terleme şikayetiniz varsa oda sıcaklığınızı uygun bir dereceye ayarlayıp, pijama ve nevresim kumaşlarının seçiminde pamuklu ürünleri tercih ederek bu sorunun üstesinden gelmeyi deneyebilirsiniz. Çevresel olgunluk sağlanmasına rağmen terleme sorununuz devam ediyorsa doktorunuza danışarak bu duruma sebep olan rahatsızlığı bulmak ve tedaviye başlamak için hızlı davranabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Sağlıklı ve genç görünmenin sırrı: Serin odada uyumak

3. Diş gıcırdatma

“Bruksizm” ismiyle de literatürde geçen diş gıcırdatma, uyku esnasında çene hareketlerinin sıkılarak dişlerin birbirine sürtülmesi yani gıcırdatılması olarak meydana gelir. Uzmanlar, stresin uykuda bile peşimizi bırakmadığına dikkat çeken bu rahatsızlığın, aynı zamanda uyku apnesi yaşayan kimselerle daha sık görüldüğünü belirtiyorlar. Uykuda gerçekleşen bu eylem, uyku esnasında rahatsızlığını hissettirmese de sabah uyandığınızda çene bölgenizde, dişlerinizde ağrıya neden olabilir; hatta kulak ve baş ağrılarını da tetikleyebilir. Gece plağı kullanarak ya da doktorunuzun önereceği bir tedavi yöntemine başvurarak dişlerinizi sıkmanın önüne geçebilirsiniz.

4. Uyku apnesi

Günümüzde sıkça rastlanılan uyku problemlerinden biri olan uyku apnesi veya uyku apnesi sendromu, uyku sırasında üst solunum yollarının tıkanması ve kandaki oksijen değerinin azalması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Erkeklerde, kadınlara oranla daha sık görülür. Kadınlarda ise menopoz döneminden sonra görülme sıklığı artar. Kilo fazlalığı, genişlemiş bademcikler ve geniz eti uyku apnesini tetikleyen önemli faktörler arasındadır. Geceleri nefes alamadığınızı, tıkandığınızı, kalp ritimlerinizin bozulduğunu ve bu nedenle kalite uyku deneyimi yaşayamadığınızı düşünüyorsanız geç kalmadan uyku testi yaptırmak için doktorunuza başvurmanız, sorunun üstesinden gelebilmek için çok önemlidir. 

İlginizi çekebilir: Uyku problemi yaşıyorsanız etkili önerilerle uykunuzu geri kazanmak elinizde

5. Uyurgezerlik

Diğer bir adıyla “somnambulizm” olarak bilinen uyurgezerlik, uyku halinde etrafta dolaşmaya sebep olan bir uyku bozukluğudur. Çocuklarda, ergenlerde ve yetişkinlerde görülmesi olasıdır. Genellikle uykuya daldıktan ilk bir saat içinde kişinin dolaşmaya başlaması ile vuku bulur; yürümek gibi daha basit bir eylemden, dışarıya çıkma, duş alma, araba kullanma, yemek yapma gibi daha karmaşık eylemlerle de devam edebilir.

Yorgunluk, stres, alkol, kullanılan birtakım ilaçlar, narkolepsi, travma, inme gibi faktörler uyurgezerliğe sebep olabilir. Vakit kaybeden bir uzmana danışarak psikoterapi, ilaç kullanımı, programlanmış uyandırma gibi çeşitli yöntemler ile tedavisi mümkün olabilir.

6. Hipnik seğirme

Halk arasında “uykuda sıçrama” olarak  bilinen hipnik seğirme, vücudun uykuya daldığı anda kasların ani ve kısa kasılmalarıdır. Tam uykuya dalacakken birden vücudunuzun sıçradığını hissediyorsanız, hipnik seğirme yaşıyorsunuzdur. Bazı kasılmalar, kişiyi uykusundan uyandırmayacak kadar az hissedilebilirken, bazıları daha şiddetli yaşanabilir. Kesin nedenleri bilinmemekle birlikte uzmanlar, kaygı, stres gibi psikolojik durumların veya kafein, alkol gibi uyarıcıların sıçrama ya da düşme hissine neden olabileceğini belirtiyorlar.

7. Burun tıkanıklığı

Burun tıkanıklığı, birçok kişi tarafından deneyimlenen, uyku kalitesini bozan en önemli sağlık sorunlarından bir tanesidir. Kendimizde veya çevremizde sıkça rastladığımız bu durum; burun eti, deviasyon, alerji, astım, sinüzit gibi birçok sebepten kaynaklanıyor olabilir. Burun tıkanıklığı sebebiyle kişiler burundan nefes alamaz ve nefes alış verişini ağız yolu ile yaparlar. Ağızdan nefes almanın sonucunda da boğaz kuruluğu, öksürük, horlama gibi farklı problemler ortaya çıkar. Tüm bunlar uyku kalitesini olumsuz yönde etkiler.

Sabahları kurumuş bir boğazla uyanıyorsanız, sıkça öksürüp gıcık tuttuğunu hissediyorsanız, geceleri sıkça uyanıyor, sabahları boğazınızda ağrı ve acı hissediyorsanız burun tıkanıklığı tüm bu sorunlarınızın en güçlü tetikleyicisi olabilir. Burunda hava akışını engelleyen faktörleri ortadan kaldırmak ve doğru nefes alarak gece uykunuzu bölmemek için bir uzmana danışarak uygun tedavi yöntemlerine başvurmalısınız. Burun tıkanıklığı başka birçok sorunu da meydana getirdiği için sadece uyku eylemini olumsuz etkilemiyor; aynı zamanda yaşam kalitesinin de düşmesine sebep oluyor.

8. İnsomnia

Uykusuzluk (insomnia), hepimizin çeşitli sebeplere bağlı olarak zaman zaman deneyimlediği bir durumdur. Fakat,  haftada en az 3 kez meydana gelen ve haftalarca, aylarca süren uykusuzluk durumu, basit bir uykuya dalamama probleminden çok daha ciddi bir sağlık problemidir. Fiziksel veya psikolojik birçok farklı sebebi olabileceği gibi, tedavinin başlayabilmesi için de uygun tanı çok önemlidir. Uzun süreli bir uykusuzluk deneyimi yaşadığınızı düşünüyorsanız vakit kaybetmeden doktorunuza başvurmalısınız.

İlginizi çekebilir: Sağlıklı ve mutlu yaşam için daha iyi uyku: Uyku ve stres arasındaki ilişki

Uyku kalitenizi olumsuz yönde etkileyen bir sağlık problemi yaşıyorsanız mutlaka doktorunuza başvurarak vakit kaybetmeden uygun tedavi yöntemlerine başlamalı; stresi mümkün olduğunca hayatınızdan çıkarmayı veya kontrol etmeyi öğrenmeli, ideal uyku kalitesi için gerekli olan ısı, nem, ses ve benzeri çevresel faktörleri düzenlemelisiniz.

İlginizi çekebilir: Uyumak mı, hastalanmak mı: Kaliteli bir uyku için 14 öneri

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale