X

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) nedir? Takıntılardan kurtulmanın yolları nelerdir?

Bazen kendinizi bir takım davranışları sürekli tekrarlarken buluyor musunuz? Elleriniz temiz olduğu halde yeterinde temiz olmadığını düşünerek sık sık ellerinizi yıkamak, sevdiklerinizi sürekli merak ederek üst üste aramak, kitaplıktaki kitapları sğrekli kontrol ederek renk, şekil, büyüklük gibi özelliklere göre sıralamak gibi düşünce ve davranışlar size tanıdık geldi mi? Bütün bu düşünceler ve düşüncelerinizi takip eden davranışlar belirli bir seviyeyi aşmadığı sürece gayet normal. Ancak günlük hayatınızı etkileyecek derecede sık, uzun süreli ve kaygı yaratan düşünce kalıplarına ve davranış örüntülerine sahip olmak psikolojide Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) olarak adlandırılan, takıntılı düşünce ve davranış kalıplarıyla kendini gösteren bir soruna işaret ediyor olabilir.

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) nedir?

Obsesyonlara kaygı uyandırıcı düşünce kalıpları, kompulsiyonlara ise kaygı uyandırıcı düşüncelere karşı rahatlamak için yapılan davranışlar diyebiliriz.

Obsesif Kompulsif Bozukluk, bazı düşüncelerin, duyguların ve davranışların sürekli olarak tekrar etmesi şeklinde kendini gösteren bir psikolojik rahatsızlıktır. OKB’li kişiler genelde kapıyı kapatmak, bir lambayı yakıp söndürmek, ütünün fişini çekip çekmediğini kontrol etmek gibi oldukça sıradan, günlük işleri dahi birkaç kez gerçekleştirerek ne yaptığından tam olarak emin olmadan bir sonraki işlerine başlayamıyorlar. Bu da günlük yaşamlarında pek çok işlerinin aksamasının yanı sıra paranoya derecesinde şüphe ve kaygı yaşamalarına sebep olabiliyor.

Ellerimi iyi yıkadım mı?
Ocağı kapatmış mıydım?
Kapıyı kilitledim mi?

Ütünün fişini çektim mi?
Bana değen kişiden mikrop bulaşmış mıdır?
Ütüyü fişten çektim mi?
Kara kedi gördüm, başıma kötü bir şey gelir mi?

Obsesyonlar; bireyin zihninden uzaklaştıramadığı, iradesi ve kontrolü dışında aklına gelen, rahatsız edici, ısrarcı ve tekrarlayıcı düşüncelerdir. Bu düşünceler, çoğu zaman kişiye saçma ve anlamsız gelse de kişi bunları düşünmeyi engelleyemez, kişinin çok fazla zamanını alır ve başka şeylere odaklanmasını zorlaştırır. Obsesyonlar, yani takıntılı düşünce kalıpları, kişi başka şeylere odaklanabilse bile sürekli olarak devam eden bir huzursuzluk hissine neden olabilir.

Kompulsiyonlar ise obsesif düşünceleri (obsesyonları) rahatlatmak için yapılan, tekrarlayıcı davranışlardır. Kompulsiyonların yapılmasının nedeni, obsesyonların yarattığı kaygıyı azaltarak ya da ortadan kaldırarak kişinin rahatlamasını sağlamaktır. Kopmpulsiyon olarak adlandırılan davranışlar dışarıdan gözlemlenebilen, somut davranışlar olabileceği gibi bazen zihinsel düşünce ve fanteziler olarak da ortaya çıkabilirler. Kompulsif davranışlar da tıpkı obsesyonlar gibi kendini tekrarlar ve kişinin engel olabileceği ya da kontrol edebileceği davranışlar değildirler.

Özet olarak, obsesyonlara kaygı uyandırıcı düşünce kalıpları, kompulsiyonlara ise kaygı uyandırıcı düşüncelere karşı rahatlamak için yapılan davranışlar diyebiliriz. Kompulsiyonları yapmak, kişiyi anlık olarak rahatlatsa da uzun vadede hastalığın ilerlemesini tetikleyerek takıntıların daha şiddetli ve yoğun bir hal almasına neden olabilir.

Mesela hastalık kapma korkusu ile ellerini defalarca kez yıkamak kişinin o anlık temizlenmiş hissetmesini sağlar ve anlık olarak rahatlatır. Ancak el yıkayarak temiz olma arzusu her seferinde daha yoğun bir hal alarak el yıkama davranışının saatler sürmesine neden olabilir, hatta daha da ilerleyen boyutlarda kişi için sadece el yıkamak yetmez, hastalık bulaştı kaygısı ile her gün sık sık banyo yapma ihtiyacı hissedebilir.

Obsesyonlar ve kompulsiyonlar günlük yaşamda kişinin çok fazla vaktini aldığı için diğer işlerine engel olabilir ve dolayısıyla yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilirler. Hatta Obsesif Kompulsif bozukluğun ileri boyutlarında bu takıntılı düşünce ve davranış biçimi kişinin kendisine ve çevresindekilere zarar vermesine neden olabilecek kadar ileri boyutlarda olabilir. Örneğin, evden çıkmadan önce defalarca ütünün fişini çekip çekmediğini kontrol etmek işe geç kalmak, kirli olduğu düşüncesiyle sık sık elleri yıkayarak sabun ve su israf etmek, evde sürekli temizlik yaparak evi paylaştığı diğer kişileri huzursuz etmek gibi…

Obsesif Kompulsif Bozukluk yaşayan bireyler hiçbir zaman yaptıklarını tam anlamıyla yapıp yapmadıklarından emin olamazlar ve bu rahatsızlık sürekli olarak belirsizliği besler. Sonuç olarak, bu bozukluktan muzdarip olan kişiler bazen saatlerce, tekrar tekrar, anlamsız şekilde aynı davranışta bulunabilirler.

Obsesif Kompulsif Bozukluğun sebepleri nelerdir?

Takıntıları olan kişi düşüncelerinin esiri olduğunda olayları olduğundan daha tehlikeli algılar ve risk algısı çok yüksek olur.

OKB yaygın görüşün aksine kişinin kontrol edebildiği ya da bir davranışı sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlık değildir. Kişinin yaşamındaki stres faktörleri, hikayesi, çocuklukta geçirdiği hastalıklar, geçmiş travmaları, ailesindeki sorunlar OKB’nin ortaya çıkışını tetikleyebilse de bu durumların doğrudan OKB’ye sebep olduğuyla ilgili bir bulgu henüz yok. Yani genetik olarak okb’ye yatkın bir kişiliği olan bireylerin stres ya da travma sonucunda takıntı geliştirebilmesi ya da sonradan Obsesif Kompulsif Bozukluğa sahip olması olası.

Genel olarak bakıldığında, aslında takıntılar konusunda bu kadar ısrarcı olmamızın ve takıntılı düşünce ve davranış halinden kurtulamamamızın en önemli sebeplerinden biri güvende hissetme ihtiyacımız. Kapı kilidini tekrar tekrar kontrol ettiğimizde, sevdiklerimizin başına bir şey gelmesin diye sürekli kaygı duyarak dua ettiğimizda, her şeyi çok düzenli tutarak kontrol ettiğimizde sanki bu takıntılı düşünceler ve davranışlar işe yarıyormuş, bizi tehlikelerden koruyormuş gibi hissederiz. Ancak bu gerçekçi bir rasyonalize etme şekli değildir. Sadece, takıntılarımızın esiri olup, kendimiz için tedbir aldığımızı sandığımız davranışların bizi daha olumsuz etkilemesidir. Bu nedenle de takıntıları olan kişi düşüncelerinin esiri olduğunda olayları olduğundan daha tehlikeli algılar ve risk algısı çok yüksek olur.

İlginizi çekebilir: Hayatı zehir edebilen takıntı bozukluğu ve altında yatan nedenler

Obsesif Kompulsif Bozukluğa sahip olanların kişilik özellikleri nelerdir?

Takıntılı düşünceler ve bu düşüncelerin neden olduğu olumsuz duygulardan kurtulmak için sergilenen tekrarlayan davranışlar bazı insanlarda kişilik özelliği olarak ortaya çıkabildiği gibi, kimi zaman da saplantılı / takıntılı düşünme bozukluğunun belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Takıntılı düşünme biçimine sahip, saplantılı kişilikler düşüncelerinde ya da davranışlarında takıntılı örüntüler olsa da bu takıntıları ya da saplantıları nedeniyle günlük yaşamlarında çok fazla zorluk çekmeyen kişilerdir. Takıntılı bireyler genelde temiz, düzenli ve disiplinli kişilerdir. Mükemmeliyetçi ve kontrolcü olabilirler. Kafalarına takılan konularla ilgili sürekli soru sorma, araştırma yapma, öğrenme ve öğrendiklerini teyit etme eğilimi gösterebilirler. Davranışları ve düşüncelerini paylaşmaktan çekinmez, çevrelerindeki insanların onayına ihtiyaç duyabilirler.

Takıntılı kişilik özelliğine sahip kişiler saplantılı olarak kilitlendikleri hedeflerine ulaşabilmek için çok fazla çalışır ve kendilerine verilen görevleri eksiksiz olarak tamamlamaya gayret ederler. Hata yapma korkusu taşırlar ve bu nedenle de kendilerine verilen süreyi son dakikasına kadar kullanarak görevlerini en hatasız şekilde tamamlamaya çalışırlar. Erteleme davranışı sergileyebilirler ve işlerini son dakikaya bıraktıkları için yoğun stres yaşayabilirler.

Takıntılı ve saplantılı düşüncelere sahip kişiler karar vermekte oldukça zorlanabilirler. Kararsızlıkları nedeniyle bir konuyla ilgili tüm detayları tüm yönleriyle değerlendirir, fikir belirtmekten ve taraf olmaktan genelde kaçınırlar. Duygularını belli etmeyi sevmedikleri için genelde soğuk ve duygusuz olarak adlandırılabilirler. Sürekli kontrol etme, onay alma ve tekrar tekrar üstünden geçme eğiliminde oldukları için genelde hata yapmazlar ve bu nedenle başarılı insanlardır. Ancak başarısız olduklarında ya da hata yaptıklarında takıntılı şekilde kendilerini suçlayabilirler ve obsesyonları nedeniyle psikolojilerine zarar verebilirler.

İlginizi çekebilir: Otoritelerin kabul ettiği 10 farklı kişilik bozukluğu

Obsesif Kompulsif Bozukluğun belirtileri nelerdir?

Takıntılı olmak bir kişilik bozukluğu değil, bir tür kaygı bozukluğudur ve terapilerle kısa sürede tedavi edilebilir.

Obsesfi Kompulsif Bozukluk kendisini genellikle kontrol etme, şüphecilik, temizlik ve yavaşlık özellikleriyle gösterebilir. Evden çıkmadan önce doğalgazı, elektrikleri, muslukları, ütünün fişini, anahtarlarınızı, kapıyı kapatıp kapamadığınızı sürekli kontrol etmeniz, Obsesif Kompulsif Bozukluğa ya da takıntılı düşünce / davranış biçmine sahip olduğunuzun göstergesi olabilir. OKB’si olan kişilerde paranoya derecelerine varabilen bir şüphecilik de söz konusu olabilir. Yakın  ilişkilerinde kendilerine yalan söylendiğinden ya da aldatıldıklarından şüphelenerek kıskançlık, kontrolcülük, telefon karıştırma, üst üste gerçekçi olmayan sorular sorma gibi davranışlar sergileyebilirler. Obsesif Kompulsif Bozukluğun diğer en yaygın belirtileri ise şunlardır:

  • Mikrop bulaşmasından ve hasta olmaktan korkmak
  • Başkalarının yargılayacağı bir davranışta bulunmaktan korkmak
  • Rezil olma korkusu
  • Hata yapmaktan korkmak
  • Mükemmeliyetçilik
  • Güvende olma ihtiyacı duymak
  • Aşırı şüphe duymak
  • Düzen ve simetri ihtiyacı
  • Çevresindekilere zarar vermekten korkmak
  • Dine uygun olmayan bir şey yapmaktan korkmak

İlginizi çekebilir: Simetri takıntısı olanları çıldırtabilecek derecede asimetrik olan, birbirinden orantısız 13 fotoğraf

Takıntılar ve obsesyonlar kişinin isterek ya da bilerek düşündüğü şeyler değil, düşünmek istemediği halde aklına gelen ve istenmedik davranışlara dönüşen şeylerdir. Bu nedenle de kişinin bu süreçten tek başına çıkabilmesi oldukça zor olabilir. Zaman zaman zihnimizi yoran ve olumsuz hissetmenize sebep olan, tekrarlayan düşüncelerinizin olması her zaman Obsesif Kompulsif Bozukluğunuz olduğu anlamına gelmez.

Bu durumun psikolojik bir rahatsızlık olarak adlandırılabilmesi için yukarıda bahsettiğimiz semptomların sıklığı, bu semptomların yarattığı olumsuz duyguların yoğunluğu, kişinin günlük yaşamındaki işlevselliğinin bozulması gibi pek çok faktörün bir uzman tarafından değerlendirilmesi gerekir. Takıntılı olmak bir kişilik bozukluğu değil, bir tür kaygı bozukluğudur. Kişilik bozukluğu olmadığı için de terapilerle görece çok daha kısa sürelerde tedavi edilebilir.

İlginizi çekebilir: Sık tekrarlanan kontrol etme davranışı kendimize daha az güvenmemize mi neden oluyor?

Obsesif Kompulsif Bozukluk türleri

Obsesif Kompulsif Bozukluğun en belirgin şekilleri, kirlenme, hastalıklar, afet korkuları ve düzenliliktir. Ancak bir çok OKB hastası, şiddet, dini inançlar ya da cinsel tecrübeler konusunda da takıntılar geliştirebilir.

Cinsel takıntılar

Obsesif Kompulsif Bozukluk, kişinin yaşamını zorlaştıran ve kişiye üzüntü veren düşünce ya da imgeler ve bunların sonucu ortaya çıkan cinsel takıntıları da içerir. Yapılan araştırmalar, OKB hastalarının yaklaşık dörtte birinin cinsel takıntılara sahip olduğunu gösteriyor. İstemsiz, tekrarlayıcı ve istenmeyen durumlar olan bu takıntıları bastırmaya çalışmak, işe yaramaktan ziyade, daha şiddetli takıntılar haline gelmelerine neden olabilir.

Tekrarlayıcı cinsel düşünceler, OKB dışındaki bir çok bozuklukta da görülebilir. Kişinin problem olarak tanımladığı cinsel düşünceler, parafili ve seks bağımlılığı, travmatik stres bozuklukları, cinsel fonksiyon bozukluğu ve mani hastalarında da sıkça görülebilir. Bu durumlarda tetiklenen cinsel düşünceler ve hisler, cinsel takıntılar olarak adlandırılabilir. Ancak bu takıntılı düşüncelerin içerikleri, formları ve anlamları, bozukluğun spesifik özelliklerine göre farklılıklar gösterebilir. Bu nedenle cinsel takıntıları olan kişilere doğru teşhis konulması çok önemlidir.

Cinsel takıntılardan en yaygın olarak bilineni Homoseksüellik korkusu olarak adlandırılan HOCD homoseksüel olma ya da homoseksüele dönüşme korkusu, homoseksüellik görüntülerinin zihinde canlanması ve başkalarının homoseksüel olduğunuza inanması korkusu gibi belirtilerle kendini gösterebilir.

Cinsel takıntılara sahip kişiler, takıntılarını bilinçsizce destekleyen; çekicilikleri, cinsel güçleri ya da partnerleri hakkında endişeler duyabilirler. Ancak bu takıntılar, aslında, kişinin gerçekte deneyimlediği sorunlarla bağlantılı değildir.

Cinsel takıntılar çeşitli formlara bürünebilir. Mesela bir baba, sevdiği kız çocuğunu suistimal etmekle ilgili takıntılar geliştirebilir. Bu düşüncelerin gerçeğe dönüşmesi ve pedofili olduğunu sanma takıntısı; düşününce midesini bulandırsa da ya da daha önce taciz etme durumu olmadıysa da, endişelendirebilir. Hayatı boyunca erkeklerle mutlu beraberlikler yaşamış bir kadın, hali hazırdaki erkek arkadaşına karşı ilgisiz hissetmesinin, lezbiyen olduğu anlamına geldiğini düşünerek endişelenebilir.

Cinsel takıntılar, sevgiyle dolu bir paylaşımı kabusa çevirdiği için, kişinin hayatını ve yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Cinsel takıntıları olan kişiler, genellikle beraberinde gelen agresif ve dini takıntılar, ağır depresif semptomlar ve dürtüleri kontrol bozukluklara karşı hassas olurlar.

İlginizi çekebilir: Çık aklımdan takıntı!

Cinsel takıntılar nasıl tedavi edilir?

Cinsel takıntıları olan bireyler, zamanlarının ve enerjilerinin çok büyük bir kısmını takıntılarını anlamaya çalışmaya ayırırlar. Genellikle bir şekilde kusurlu oldukları için bu problemleri yaşadıklarını düşünürler ve yardım istemekten çekinirler.

Cinsel takıntılar araştırmalarda çok iyi anlatılmadıklarından, bir çok terapist, hastanın hastalık tarifinden, OKB’yi tam olarak teşhis etmeyi başaramazlar. OKB’yi yakından tanımayan ruh sağlığı uzmanları, bu semptomları, bilinçsiz istekler, cinsel kimlik bunalımı ya da gizli parafili olarak yorumlayabilirler. Yanlış bir teşhis, hastayı daha da üzgün ve kafası karışık hale getirebilir.

Sağlıklı beslenme takıntısı: Ortoreksiya

Sağlıklı beslenme ile ilgili sağlıksız takıntılar geliştirmek olarak adlandırabileceğimiz Orthorexia veya Orthorexia Nervosa, Anorexia Nervosa, Blumia Nervosa ve Binge Eating gibi bir yeme bozukluğudur.  Diğer yeme bozukluklarının aksine, yenen besinlerin miktar odeğil, gıda kalitesi kişinin yeme davranışını belirler. Anoreksiya veya bulimiyadan farklı olarak, ortoreksiyaya sahip kişiler nadiren kilo vermeye odaklanırlar. Bunun yerine, yiyeceklerinin içeriği ile paranoya derecesine varabilen bir takıntıya ve sağlıklı beslenmenin faydalarına dair bir obsesyona sahiptirler. OKB’nin bir türü olan Ortoreksi’nin mükemmeliyetçilik, yüksek kaygı veya kontrol ihtiyacı duyan kişilerde daha yüksek olduğu biliniyor.  

Ortoreksiya tedavisinin ilk adımı, sağlıklı beslenmeye dair bir takıntının varlığının tanımlanmasıdır. OKB teşhisine ve belirtilerine göre anlaşılması daha zordur çünkü bu bozukluğu olan bireylerin sağlıkları, refahları veya sosyal işlevleri üzerindeki olumsuz etkilerinden herhangi birini gösterme olasılığı daha düşüktür.

İlginizi çekebilir: Sağlıklı beslenme takıntısı: “Orthoreksia nervoza”

Kaygı Bozukluğu ve Obsesif Kompulsif Bozukluk arasındaki benzerlikler ve farklılıklar

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), nörolojik kaynaklı bir kaygı bozukluğu türüdür.

Endişe, belli bir oranda kaldığı sürece sağlıklı bir histir. Bir miktar kaygı ve hatta paranoya kişiyi tehlikelere karşı ayık tutar, boşvermişlikten kurtarır ve yaptığımız şeylerin sonucunu düşünerek hareket etmemizi sağlar. Ancak kaygı bozukluğu, kişinin günlük hayatını sağlıklı bir şekilde devam ettirememesine neden olan, onu tüketen bir rahatsızlıktır. Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) da nörolojik kaynaklı bir kaygı bozukluğu türüdür.

Obsesif Kompulsif Bozukluk, tıpkı genel kaygı bozukluğu gibi sürekli endişe içinde olmayı beraberinde getirir. Ancak kaygı bozukluğu yaşayan herkes, olumsuz düşüncelerini OKB’ye sahip biri gibi sürekli olarak devam eden ve tekrarlayan davranışlarla dışa vurmayabilir. Kaygı bozukluğu yaşayan kişilerin kaygıları genelde iş, aile, ilişkiler gibi somut bir nedene dayalı sıkıntılarken, OKB’li kişi herhangi bir temeli olmayan ya da gerçekliğe dair bir kanıt taşımayan düşüncelerle ve davranışlarla meşguldür.

İlginizi çekebilir: Anksiyete bozukluğu (kaygı bozukluğu) nedir, belirtileri nelerdir, nasıl tedavi edilir?

Obsesif Kompulsif Bozukluğı olan kişilerde kaygı yaratan durumlar

  • KirlenmekOKBli kişi mikroplara, vücut sıvılarına ve çevresel kirlere karşı normalin dışında bir savunma geliştirebilir, çünkü bunların kendini hasta edeceğine dair bir paranoya içindedir.
  • Kontrolü kaybetmekOKBli kişi her zaman uyanık, ayık ve kontrol sahibi olma arzusundadır. Böylece kendisini ve çevresindeki kişileri olası bir zarardan koruyabileceğine inanır.
  • Cinsel dürtüler: OKBli kişi, yasak ya da alışılmadık cinsel dürtüler ve düşünceler deneyimleyebilir.
  • Dini takıntılar: Obsesif kompulsif bozukluk yaşayan kişi iyi-kötü, helal-haram ayrımı konusunda takıntılı olabilir.
  • Çevresel zarar: OKB hastası, yangın ya da hırsızlık gibi kötü bir olayın olmasından çekindiği kadar, bu olaydan sorumlu olmaktan da korkar. Bu, fırının söndüğünü ya da kapının kilitlendiğini defalarca kontrol etmek gibi davranışları açıklayan bir korkudur.
  • Mükemmeliyetçilik: Çoğu OKB hastası her şeyin tam ve doğru olduğu konusunda takıntılıdır. Bu mükemmeliyetçilik, kendisine ait bir şeyi kaybetme, bir şeyin eksilmesi korkusu olarak da su yüzüne çıkabilir.

İlginizi çekebilir: Endişe kaynaklı obsesif kompulsif bozukluk ile ilgili bilinmesi gerekenler

Çocuk ve ergenlerde Obsesif Kompulsif Bozukluk

Obsesif Kompulsif Bozukluğu olan çocukların ve ergelerin, sürekli tekrarlayan ve istenmeyen düşünce ve ritüelleri vardır. Çocukluk döneminde genellikle gözle görülen bir belirti olmaksızın başlaması, çocukların içinde bulundukları duyguları, düşünceleri ve davranışları çok iyi tanımlayamaması ve belirtilerin gelişim dönemi özellikleriyle karıştırılabilir olması çocuklarda ve ergenlerde OKB tanısını zorlaştırabilir.

Obsesif Kompulsif Bozukluğu olan çocuklar için düzenli olmak çok önemlidir. Kendilerince kurdukları düzende herhangi bir şey ters gittiğinde yüksek derecelerde kaygı ve endişe duygusu deneyimleyebilirler. Bu çocukların sürekli tekrar eden davranış kalıpları vardır. Çizgilere basmadan yürümeye çalışmak; sayıları ikişerli, üçerli, beşerli şekilde belirli bir örüntü içinde saymaya çalışmak; her yere dokunma ve her şeyi koklama isteği; ödev yaparken, yazı yazarken ve resim yaparken sürekli silgi kullanmak ve silip silip yeniden yazmak gibi…

Eğer çocuğunuz bu gibi davranışlardan dolayı erteleme davranışı gösteriyor, ödevlerini gerekli olan zamandan çok daha uzun sürelerde yapıyor, mükemmeliyetçi olmaya çalışıyorsa OKB belirtileri gösterdiğini söyleyebiliriz. Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) çocukların hayatını oldukça zorlaştıran bir rahatsızlıktır. Çocuk, bazı günlük aktiviteleri yerine getirirken, kopmulsiyonları nedeniyle çok zaman kaybederek yorulabilir.

İlginizi çekebilir: Çocuk ve ergenlerde Obsesif Kompulsif Bozukluk

Obsesif Kompulsif Bozukluk nasıl tedavi edilir?

Obsesif Kompulsif Bozukluk kendi kendine geçen ve kişinin tek başına başa çıkabileceği bir sorun değildir; bu ynedenle de tedavi edilmesi önemlidir. Bilimsel araştırmalar Bilişsel Davranışçı Terapinin, Obsesif Kompulsif Bozukluğun tedavisinde etkili olduğunu göstermektedir.

Obesesif Kompulsif Bozukluğun Bilişsel Davranışçı Terapi ile tedavisinde, kişinin kaygı uyandıran tekrarlayıcı düşünceleri ve kaçınma davranışları ve ele alınır. Bilişsel Davranışçı Terapi’de kişinin kaçındığı durumlar ele alınarak, adım adım o durumlar içinde bulunularak kaygının azaltılması hedeflenir. Kişiyi kaygılandıran düşünceler üzerinde çalışırılır ve bu düşünceler sorgulanarak daha gerçekçi bir düşünce yapısı oluşması için gayret edilir. Terapideki amaç kişinin kaygılarını ortadan kaldırmak ve daha huzurlu ve kaliteli bir yaşam sürmesini sağlamaktır.

Obsesif Kompulsif Bozukluk ilaçları

Obsesif Kompulsif Bozukluk çeşitli psikoterapi yöntemleriyle tedavi edilebilecek bir rahatsızlık olmasının yanı sıra, ileri boyutlardaki takıntılar ve saplantı durumlarında ilaç tedavisinin de etkili bir yöntem olduğu biliniyor. Yapılan araştırmalar, OKB tedavisinde en etkili yöntemin ilaç tedavisi ve terapinin bir arada kullanılması olduğunu gösteriyor. Ancak, ilaçların etkisini gösterebilmesi için düzenli kullanılması ve ruh sağlığı uzmanının (psikiyatr) tavsiye ettiği dozlarda ve yöntemlerle alınması gerekiyor.

Ruh sağlığı alanında yapılan bilimsel çalışmalar, Obsesif Kompulsif Bozukluğun tedavisinde kullanılan en etkili ilaçların antidepresan olarak da kullanılan Selektif Serotonin Gerialım İnhibitörleri (SSRI) olduğunu gösteriyor. Piyasada bu özelliğe sahip en bilinen ilaçlar fluvoksamin (Faverin®), sertralin (Lustral®), sitalopram (Cipram®), essitalopram (Cipralex®), fluoksetin (Prozac®), paroksetin (Paxil®), klomipramin (Anafranil®) ve venlafaksin (Efexor®). Bu ilaçların kullanılabilmesi için mutlaka bir psikiyatr tarafından reçete edilmesi gerekiyor. Ayrıca dozlarının, kullanım şekillerinin ve hangi ilacı kullanılacağının da mutlaka doktor kontrolünde takip edilmesi gerekiyor.

 

 

Kaynaklar: Uplifers, türk Psikologlar Derneği, American Psychological Association, Psych Central, Pyschology Today, Uzman Klinik Psikolog Romina Kuyumcuoğlu, Psikiyatrist Sabri Yurdakul, Diyetisyen Hanife Kara

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale