X

Tatilde de anın tadını çıkarabilmek: Mindful seyahat nedir, mindful gezgin kimdir?

Psikolojiye azıcık bile olsa ilginiz varsa ‘mindfulness’ kavramının ne olduğunu az çok biliyorsunuz demektir. Bilmeyenler için: Mindfulness, yani ‘bilinçli farkındalık’ bir odaklanarak anda kalabilme pratiği. Özellikle olumsuz düşüncelere takılıp kalma ve gelecekle ilgili gerçek olmayan korku ve endişe duyguları sonucunda ortaya çıkan kaygı bozukluğu, depresyon ve bağımlılık gibi psikolojik problemlerin tedavisinde olumlu etkileri bilimsel olarak kanıtlanmış bir terapötik yaklaşım, bir oluş hali. Bu yazının konusu da mindful seyahat, yani bilinçli farkındalığın seyahat hali.

Mindfulness yaklaşımı temelini Budist öğretilerden alıyor, ancak uygulamadaki faydaları nedeniyle özellikle son birkaç yıldır dünyanın her yerinde hızlı bir yükseliş yakalayarak hayatımızın her alanında yer almaya başladı. Pek çoğumuz, kafamızın içinde olup bitenle meşgulken hayatı kaçırmayı farkında olmadan alışkanlık haline getirmiş durumdayız. Bu noktada bilinçli farkındalık, gerçek yaşantılarınıza ve deneyimlerinize odaklanabilmek için muhteşem sonuçlar alabileceğiniz bir yaklaşım.

Karantina nedeniyle evden çıkamadığımız günlerde seyahat planlarımızı bir süreliğine askıya almıştık. Ancak özgürce seyahat edebileceğimiz, yeni yerler keşfedebileceğimiz günlere yavaş yavaş geri dönerken, seyahat deneyimlerimizi çok daha farkında, her dakikasının tadını çıkardığımız deneyimlere dönüştürebilmek için sizleri ‘mindful seyahat’ kavramıyla tanıştırmak istiyorum.

Mindfulness son yıllarda her alanda olduğu gibi seyahat sektörüne de yön veren bir trend haline geldi. Günümüzde seyahat trendleri pahalı otellerde her şey dahil, konforlu tatiller yapmaktan çıkarak deneyim odaklı olmaya başladı. Ancak farklı deneyim arayışıyla çıkılan tatiller de özünde tüketim odaklı seyahat deneyimleri oldukları için beklendiği kadar tatmin ve doyum hissi yaratmayabiliyor. Bu nedenle gittiğiniz yerden ve deneyimlediğiniz şeylerden önce kendinize odaklanmanız ve nerede olursanız olun kendi bakış açınıza ve deneyimlerinizin sizi nasıl hissettirdiğine odaklanmanız gerekiyor. Tam da bu nedenle önümüzdeki birkaç yıl içinde “mindful seyahat”, yani bilinçli ve farkında seyahat, tatil deneyimlerinin odağı haline gelecek gibi görünüyor.

Mindful seyahat: Bilinçli ve farkında seyahat nedir?

Günümüzün yetişkin bireyleri olan Y kuşağı, paranın mutluluk getirdiğine inanan anne ve babalarının ne kadar fazla şeye sahip olurlarsa olsunlar yine de yeterince mutlu olamadıklarını ve bir şeylere sahip olarak doyuma ulaşamadıklarını görerek büyüdü. Bu nedenle Y kuşağı bireyleri eskiden bir şeyler almak, daha iyisini almak, daha fazlasını almak gibi ‘şey’lere harcanan parayı deneyimler için harcayarak mutluluğa ve hayat doyumuna ulaşmak üzere yola koyuldu. Bir süre sonra Y kuşağı doyumu ve mutluluğu yeni deneyimlerde de bulamayarak daha fazla ve daha farklı deneyimlerin peşinde koşmanın da mutluluk ve yaşam doyumu için yeterli gelmediğini fark etmeye başladı.

Y kuşağı çok haklıydı. Çünkü nereye giderseniz gidin kendinizden kaçamazsınız ve kendinizi sevmeden, olduğunuz gibi kabul etmeden, hatalarınız için yargılamadan, yani kendinizle ve yaşadığınız evrenle olan ilişkinizin farkında olmadan ne ‘şeylerde’ ne de ‘deneyimlerde’ umduğunuz tatmini ve doyumu bulabilmeniz mümkün değil. Dilerseniz her hafta başka ülkeye, dilerseniz yan binadaki kafeye gidin; isterseniz şu anda olduğu gibi aylarca hiç evden çıkmadan olduğunuz yerde kalın, kendinizi sevmediğiniz sürece Mars’a da gitseniz mutluluğu bulamayacaksınız.

Bir kez yemek yemenin bir daha asla acıkmayacağınız anlamına gelmediği gibi, sizi mutlu eden bir şey deneyimlediğinizde de kalıcı mutluluğa ve sınırsız yaşam doyumuna erişebilmeniz mümkün değil. Bizim anne babalarımızın materyallerle mutlu olamadığını gördüğümüz gibi belki çocuklarımız da bizim egzotik ülkeleri ziyaret ederek aradığımız mutluluğu ve yaşam doyumunu bulamadığımızı görecekler. Ve belki de sorulması gereken en doğru soruyu soracaklar: Sorun tükettiğimiz şeylerle değil tüketimin kendisiyle ilgili olabilir mi?

Nesillerdir süregelen tüketim tuzağından kurtulmanın en kolay ve etkili yolu tuzağın ‘farkında olmak’. Bilinçli farkındalık (mindfulness) her şeyden önce özgürlüğü vurgular ve olumlu ya da olumsuz olmasına bakmaksızın tüm duygulara eşit mesafeden yaklaşır. Tabii ki seyahat etmenin ve yeni şeyler deneyimlemenin kişisel gelişimimize sayılamayacak kadar çok faydası var. Ancak daha yavaş, daha odaklı, daha dolu ve daha farkında olduğumuz sürece…

Mindful seyahat neden önemli?

Yolda gidebilmek için önce yere basmamız gerekir. İçinde bulunduğunuz anda kalarak hareket ediyor olmak yolda keyifli zaman geçirebilmenin ve doyuma ulaşmanın en önemli ön koşulu. Şimdiki anda olmak aslında bir anda açılan bir WIFI ağına bağlanmaya benzetilebilir. Bir anda oluş halinizde bir değişim algılarsınız. Bunu örneklendirmek için aşağıdaki senaryoyu hayalinizde canlandırmayı deneyebilirsiniz:

Sahilde oturuyorsun. Stresli bir toplantının ortasında ya da yağmurdan sırılsıklam olduğun bir kış gününde hayalini kurduğun o yerdesin. Güneş gökyüzünde pırıl pırıl parlıyor. Gözlerin bir anda güneşin saatinden yansıyan ışığıyla kısılıyor.  Hava çok sıcak, ama senin için rahatsız edici bir sıcaklık değil. Alnından terler damlamaya başladığı anda tatlı bir esinti saçlarını hafifçe havalandırıyor. Gökyüzünde hiç bulut yok. Gözlerini ufuk çizgisinden yavaşça yukarı doğru kaldırırken, mavinin tonunun git gide daha da koyulaştığını görüyorsun. Az önce almış olduğun taze sıkılmış buz gibi meyve suyunun yürürken bardaktan taşırdığın damlası eline bulaştığı için elinin bir kısmına kumlar yapışmış. Yanına almayı unuttuğunu fark ederek son anda havalimanında bulduğun bir kitapçıdan aldığın ve çoktan yarıladığın kitabını bitirmeye çalışırken güneşin parlak ışığından yorgun düşen gözlerin yavaş yavaş kapanmak istiyor ve kitabını öylece göğsüne bırakıyorsun. Etrafta güneşlenen, kahkahalarla gülen, yüzen, rengarenk güneş gözlükleri takmış, güneş yağına bulanmış onlarca, belki yüzlerce insandan biri olduğunu düşünüyor ve yüzüne küçük bir tebessüm konduruyorsun. Başını sırt çantana koyarak gözlerini kapatıyor ve derin derin nefes alıyorsun. Güneşin sıcaklığı, güneş yağının kokusu, dalga sesleri, içtiğin meyve suyunun tadı ve sen…

Orada olmadığınızı bilseniz de hayal edince kısa bir süreliğine de olsa o ana gittiniz öyle değil mi? Özellikle multi-tasking olarak adlandırdığımız aynı anda birden fazla işle uğraşma ve yapılacaklar listeleriyle sürekli meşgul olan zihnimiz ne yazık ki anda olabilecek zamanı ve alanı bulamıyor. Bu nedenle işten ve hayatın günlük ritminden sıyrılarak yavaşlayabileceğiniz anları yukarıdaki senaryoda olduğu gibi duyularınızı, duygularınızı, hareketlerinizi ve çevrenizi gözlemleyerek içselleştirebilir ve daha derin bir deneyime dönüştürebilirsiniz.

Seyahat nasıl mindful bir deneyime dönüştürülebilir?  

Tatilinizi farkındalıkla dolu bir deneyime dönüştürebilmek için temel prensipleriniz;

  • Şimdiki ana dikkatle ve merakla odaklanmak
  • Gezgin kimliğinizin dışına çıkarak kendiniz olarak kalabilmek
  • Başkalarıyla anlamlı bağlantılar kurabilmek olmalı.

Hafif olun: Yanınızda ihtiyaç duyduğunuzdan daha fazlasını taşımayın

Yanınıza almanız gereken eşyalar hangi mevsimde, ne amaçla ve ne kadar süreliğine seyahat etmek istediğinize göre değişiklik gösterebilir. Kolay gibi görünse de minimal bir valiz hazırlamak, gerekli olan eşyaların yeterli olup olmadığına karar vermenizi gerektireceği için biraz daha uzun bir zaman ayırmanızı gerektirebilir. Doğru ve az sayıda eşya alarak her sabah ne giyeceğim endişesinden, cilt bakım ürünlerinizin sayısını azaltarak valizinizde yer kaplayan şişelerden, değerli eşyalarınızın sayısını azaltarak kaybetme korkusundan kurtulacaksınız. Ayrıca daha az yük demek seyahat edeceğiniz aracın da daha az yakıt harcaması, dolayısıyla karbon salınımınızın azalması anlamına geliyor.

  • Kozmetik ürünlerde seyahat boy ürünleri tercih edin
  • Mümkün olabildiğince doğaya saygılı ve hayvanlar üzerinden test edilmeyen ürünler kullanmaya çalışın
  • Yanınıza her zaman giyebileceğiniz, her duruma uygun olabilecek kıyafetler almaya çalışın
  • Uzun süre kullanabileceğiniz, kaliteli ve dayanıklı kıyafetler ve malzemeler edinin
  • Kaybetmekten korktuğunuz değerli şeyleri yanınızda taşımayın

Günlük yaşamınızda uyguladığınız mindfulness pratiklerini seyahatinize de taşıyın

Hali hazırda sabah kalkınca meditasyon yapıyorsanız ya da farkındalığınızı güçlendirmenize yardımcı olduğunu düşündüğünüz bir günlük tutuyorsanız bu rutininizi seyahatiniz boyunca da sürdürebilmek için çaba gösterin. Yolculuklar sırasında beslenme ya da spor gibi günlük rutinimizin içinde olan alışkanlıklarımıza zaman ayıramayabiliyoruz. Ancak kısa süreliğine de olsa durup nefes almak ya da mobil uygulamalardan 5-10 dakikalık bir meditasyon açarak uyumadan önce ya da sabah uyandığınızda meditasyon yapmak seyahat deneyiminizi içselleştirmenize yardımcı olacaktır.

Gittiğiniz ülkenin dilini az da olsa öğrenmeye çalışarak iletişimde kalmaya çalışın

En az gördüğünüz yerler ve deneyimleriniz kadar önemli olan bir başka şey de orada yaşayan insanlarla bağlantı kurabilmeniz. Bir yeri en iyi şekilde anlayabilmek için orada yaşayanların alışkanlıkları, gelenekleri, ritüelleri ve yaşayışlarıyla ilgili bilgi edinmek gerekiyor. Bu nedenle gittiğiniz ülkelerde insanlarla iletişim kurmanıza olanak verebilecek kadar dilini öğrenmeniz ve iletişime açık olmanız mindful seyahat deneyiminin olmazsa olmazlarından. Nereye giderseniz gidin misafir olduğunuzu ve orada yaşayan insanların yaşayışlarına, kültürlerine ve değer yargılarına saygı göstermeniz gerektiğini unutmayın. 

Sadece oturup gözlemlemek için kendinize zaman verin

Mindful olabilmenin ilk koşulunun tüm dikkatinizle anda kalabilmek olduğundan bahsetmiştik. Seyahatlerinizde de gittiğiniz yerin en kalabalık meydanında ya da caddesinde kendinizi rahat hissedeceğiniz şekilde oturabileceğiniz bir yer bulun ve gelip geçenleri izleyin, kalabalığın sesini dinleyin, restoranlardan yayılan güzel kokuları fark edin. Sakince ve yargılamadan çevrenizi gözlemlemek anın tadını çıkarabilmenizin ve deneyiminizi içselleştirebilmenin yanı sıra gittiğiniz yerin kültürünü ve insanların yaşam tarzını anlamanız adına da çok öğretici olacaktır.

İnsanların nasıl giyindiklerini, birbirleriyle nasıl iletişim kurduklarını ve zamanlarını nasıl geçirdiklerini izleyin. Nerede yaşarsak yaşayalım aynı ihtiyaçlara, aynı isteklere, aynı hayallere sahibiz. Hepimizin bir şeyler yeme ihtiyacı var. Hepimiz bizi seven insanlarla çevrelenmek, sevmek ve sevilmek istiyoruz. Hepimiz biraz rahatlamaya ve boş zamanlarımızın tadını çıkarmaya çalışıyoruz. Birlikte gülüyor, ağlıyor, sarılıyor, yürüyoruz.

Deneyim günlüğü tutun

Seyahatiniz bittikten sonra hatırlamak için gözlem yaptığınız sırada küçük bir deftere dikkatinizi çeken ayrıntıları ve bu ayrıntının size ne hissettirdiğini not alın. Genelde kısıtlı sürede fazla yer gezebilmek için koştururken küçük ama önemli ayrıntıları göremeyebiliyoruz. Ya da aynı anda üst üste çok fazla şey deneyimlediğimiz için o anda odaklanabilsek bile üzerinden zaman geçince önemli anları hatırlamakta zorlanabiliyoruz.

Günlük tutmak normalde hiç hatırlamayacağınız anlara tekrar geri dönmenize ve deneyiminizi çevrenizdeki diğer insanlarla paylaşırken o anlara tekrar dönmenize yardımcı olacaktır. Etrafınızdaki şeylere bakmak yerine, onları gerçekten görmeye başladığınızda gerçek güzelliğini ve eksikliklerini fark edecek ve her şeyi olduğu gibi kabul edebilmeyi daha iyi öğreneceksiniz.

 

Kaynaklar:
Psychology Today
The Sweetest Way
Mindful.org
Nick Kembel 
Insight Vacacions

Merve Dökmeci: Lisans ve yüksek lisans eğitimlerimi Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladım. Boğaziçi Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalıştığım 4 yıl boyunca uzmanlık deneyimimi üniversitenin rehberlik ve psikolojik danışmanlık biriminde (BÜREM), bireysel danışmanlık ve grup çalışmaları ile edindim. Bu süreç zarfında sempozyum ve kongrelerin organizasyonunda, ve çeşitli bilimsel araştırma projelerinde yer aldım. Mindfulness Temelli Bilişsel Davranışçı Terapi ekolüne olan ilgim ve araştırmalarım sonucunda, öz şefkatin kişilerarası kabul-red ve duygusal tepkisellik arasındaki ilişkiye olan etkilerini incelediğim tezimle birlikte, yüksek lisans eğitimimi yüksek onur derecesiyle tamamladım. ODTÜ Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Doktora Programı’nda doktor adayı olarak bilimsel çalışmalarımı ve uzmanlık eğitimimi sürdürüyorum. Doktora eğitimimle birlikte Bilgi Üniversitesi’nde başlayan akademisyenlik yolculuğuma ise, MEF Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak devam ediyorum. Akademideki çalışmalarımın yanı sıra, kurucusu olduğum Uniqus Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık merkezinde, beden farkındalığı ile travma çözümlemesi ve stres yönetimi üzerine psiko-biyolojik bir yaklaşım olan Somatik Deneyimleme’yi mindfulness pratiğime entegre ederek; bireylere psikolojik danışmanlık, kurumlara ise seminer ve eğitim destekleri veriyorum. Büyük bir heyecanla çalıştığım ruh sağlığı alanındaki bilgi birikimimi paylaşma merakımın ve yazmaya olan tutkumun beni 2013 yılında buluşturduğu Uplifers’ta, editör olarak ilgi duyduğum konularda araştırmaya, öğrenmeye ve paylaşmaya devam ediyorum.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale