X

Kişisel gelişim, mutluluk, psikoloji: 2020 yılının en çok okunan Feel Up yazıları

Hepimizin heyecanla, umutla ve büyük bir sabırla bitmesini beklediği 2020 yılının sona ermesine sayılı günler kaldı. Yılbaşının gelmesi için geri sayıma başladığımız şu günlerde 2021 yılı için dileklerimizi, hedeflerimizi ve hayallerimizi belirlerken; bir yandan da 2020 yılıyla olan hesaplaşmalarımızı tamamlayıp hem kendimizin, hem öğrendiklerimizin, hem de çıkardığımız derslerin bir değerlendirmesini yapıyoruz.

Biz de Uplifers olarak Feel Up, Live Up, Pleasure Up, Style Up, Explore Up, Green Up ve Pet Up kategorilerimizden, tüm yıl boyunca sizlerin severek okuduğu yazıları bir araya getirerek ‘2020 yılının en çok okunan yazıları’ seçkisi yapmak istedik. Geçtiğimiz koca bir yılı mutluluk, motivasyon, psikoloji, zihinsel iyi oluş gibi konuların yer aldığı ‘Feel Up’ kategorisi çerçevesinden değerlendirmek isteyenler için işte 2020 yılının en çok okunan Feel Up yazıları:

Yale Üniversitesi’nin gelmiş geçmiş en popüler dersi ”İyi Yaşam Bilimi” ücretsiz kullanıma açıldı

2020 yılı, tüm yılın gündemini belirleyen pandemiyle birlikte, tüm dünya olarak dijital dönüşümü belki hiç olmadığı kadar hızlı deneyimlediğimiz bir yıl oldu. Evlerimizde keyifli vakit geçirmenin yollarını ararken online olarak gezilebilen müzeler, canlı yayınlanan konserler, uzaktan erişime açılan film festivalleri ve sayısı katlanarak artan online eğitimler sanal dünyamızı renklendiren detaylar oldu. Yale Üniversitesi de bu dönemde gelmiş geçmiş en popüler dersi olan ‘İyi Yaşam Bilimi’ni ücretsiz kullanıma açarak hepimize harika bir sürpriz yaptı.

Devamı:Yale Üniversitesi’nin gelmiş geçmiş en popüler dersi ”İyi Yaşam Bilimi” ücretsiz kullanıma açıldı

Kendini gerçekleştirmenin önemi: Maslow’un “ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidi”

İçsel dünyamız ve psikolojik durumumuz dış dünyayla olan ilişki düzeyimizi belirleyen en önemli faktörlerden biri. Kendinden ve hayatından memnun olmayan insanlar bu memnuniyetsizliklerini dışarıya da yansıtabiliyor. Dış dünyayla olan ilişkilerimizi olumlu yönde etkileyen konulardan en önemlisiyse kendimizi gerçekleştirme seviyemiz. Psikoloji alanının en bilinen isimlerinden Maslow’a göre insanın özünde var olan potansiyelini açığa çıkarması ve bu potansiyelini en mükemmel şekilde kullanabilmesi olarak adlandırılan kendini gerçekleştirme, ihtiyaçlar piramidinin en üst seviyesinde yer alıyor. Peki kendini gerçekleştirmek ne demek ve neden önemli? İnsan hangi noktada kendini gerçekleştirmiş olur?

Devamı:Kendini gerçekleştirmenin önemi: Maslow’un “ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidi”

Psikolojik sağlamlık nedir: Duygusal dayanıklılığı yüksek kişilerin 14 özelliği

Hastalıklar, kayıplar, yas, ayrılık, doğal afetler, ilişki problemleri, iş kaybı, psikolojik rahatsızlıklar… Yaşamda başımıza birçok olumsuz olay gelebiliyor. Bu olayları engellememiz genelde mümkün değil. Kimi insanlar karşılaştıkları bu zorlukları çabucak atlatıp eski hallerine dönerken, kimileri desteğe ihtiyaç duyabiliyor. İşte bazılarını zorlu yaşam olayları karşısında esnek hale getiren bu özelliğin adı, psikolojik sağlamlık veya duygusal dayanıklılık (resilience).

Devamı: Psikolojik sağlamlık nedir: Duygusal dayanıklılığı yüksek kişilerin 14 özelliği

 

Silikon Vadisi’nin yeni gözbebeği: Dopamin orucu

San Franciscolu psikolog Cameron Sepah tarafından “dopamin orucu” olarak adlandırılan trend, teknoloji bağımlılığı için potansiyel bir “tedavi” gibi görülerek dikkat çekiyor. Dopamin orucu, beynin birçok modern uyarıcının yarattığı dopamin kaynaklı zevk bağımlılığına karşı durarak, geçici olarak ara vererek insanların yeniden ipleri eline almasına; odaklanmayı ve üretkenliği artırmasına yardımcı olmayı hedeflemesiyle öne çıkıyor. Sepah, dopamin orucunun, bağımlılığı tetikleyen etkenleri ortadan kaldıran “uyaran kontrolü” adı verilen davranışsal bir terapi tekniğine dayandığını söylüyor.

Devamı: Silikon Vadisi’nin yeni gözbebeği: Dopamin orucu

Para harcarken aslında neyi harcıyoruz: Uruguay’ın efsane lideri ‘El Pepe’den 47 saniyelik hayat dersi

Hepimizin günde ortalama 8 saat çalıştığını düşünürsek bir haftada 40 saatimiz, 1 ayda 160 saatimiz, 1 yılda 1920 saatimiz, 50 yıldaysa 96.000 saatimiz, yani neredeyse 11 yılımız sadece çalışarak geçiyor. Tabii trafik, yemek, ekstra mesailer ve hafta sonu çalışmaları hariç, iyimser bir hesaplamayla… Ortalama yaşam süremizin 70 yıl olduğunu ve bu 70 yılın 23 yılını uykuda geçirdiğimizi düşünürsek, hayatınızın 5’te birini para kazanmak için ‘harcamak’ sizce ne kadar mantıklı? Gerçekten bu kadar fazlasına ihtiyacımız var mı yoksa kendi yarattığımız sistem mi bize buna zorluyor?

Devamı: Para harcarken aslında neyi harcıyoruz: Uruguay’ın efsane lideri ‘El Pepe’den 47 saniyelik hayat dersi

“Kendiniz için kaliteli zaman”: Ruhunuza, zihninize ve bedeninize nefes aldıracak rutinler

2020 yılı gerçekten zamanın çok hızlı aktığı, gündemin hızına yetişmekte zorlandığımız bir yıl oldu. Kendimizi ve sevdiklerimizi koruyabilmek ve gerekli önlemleri alabilmek için gündemi sürekli olarak takip etme ihtiyacı duysak da, ruh sağlığımızı koruyabilmek için içimize dönebileceğimiz, kaliteli zaman geçirebileceğimiz ve gerçekten nefes alabileceğimiz molalar vermenin de bir o kadar önemli olduğunu anladık. Stresten biraz uzaklaşmak, zamanını gerçekten yapmak istediklerine ayırmak, aynı zamanda ruhuna ve zihnine nefes aldırmak isteyenler için hazırladığımız muhteşem önerileri mutlaka bir köşeye not almanızı tavsiye ediyoruz.

Devamı: “Kendiniz için kaliteli zaman”: Ruhunuza, zihninize ve bedeninize nefes aldıracak rutinler

Bolluğun bilgeliği ile güzel bir yolculuğa çıkmaya hazır mısın: 7 günlük bolluk planı

Yeni yılda yaşamınızda bolluğa ve berekete daha fazla yer açmak için uygulayabileceğiniz bu 7 günlük muhteşem çalışmada dürüst olmanız çok önemli. Hayatta bir zorlukla karşılaştığınızda ne yapıyorsunuz? Nasıl bir tepki veriyorsunuz? Şikayet mi ediyorsunuz? “Yine aynısı oldu, bende şans olsa!” deyip egonuzu mu tatmin etmeye çalışıyorsunuz? Yoksa olumsuzu fırsata çevirmenin yollarını mı arıyorsunuz? Sizi üzen biri olduğunda onu hemen hayatınızdan çıkarıyor musunuz, yoksa anlamaya mı çalışıyorsunuz? Paranız bittiğinde “eyvah şimdi bittik!” mi diyorsunuz, yoksa “olsun, yeni fırsatlar çıkacaktır hayatıma” mı?

Devamı: Bolluğun bilgeliği ile güzel bir yolculuğa çıkmaya hazır mısın: 7 günlük bolluk planı

Kaliteli bir yaşam kaliteli sorular sormayı gerektirir: Daha kaliteli bir yaşam için kendinize sormanız gereken 7 anahtar soru

Kaliteli ve iyi bir yaşama sahip olmak neredeyse hepimizin yeni yıl dileklerinden biri. Peki kendinize kaliteli ve iyi bir yaşamın sizin için ne anlam ifade ettiğini hiç sordunuz mu? İnsan davranışları konusundaki uzmanlığıyla tanınan, Demartini Enstitüsü’nün kurucusu, araştırmacı, yazar ve eğitimci Dr. John Demartini, yaşam kalitenizin en önemli belirleyicisinin kendinize her gün sorduğunuz soruların kalitesinde gizli olduğunu söylüyor. Demartini’ye göre yaşadığınız hayat size ilham verecek kadar etkileyici değilse ve hayallerinizdeki yaşamın çok uzağındaysanız kendinize sorduğunuz soruları tekrar gözden geçirmeniz gerekiyor.

Devamı: Kaliteli bir yaşam kaliteli sorular sormayı gerektirir: Daha kaliteli bir yaşam için kendinize sormanız gereken 7 anahtar soru  

Sendromsuz pazartesiler için 9 öneri

Her Pazar günü ‘Yarın mesai başlıyor.’ demekten, Pazartesi sabahları yataktan kalkacak enerjisi bulamamaktan, özetle sendromlu pazartesilerden yorulduysanız ve bu yıl bu döngüyü kırmaya niyetliyseniz sizi buraya alalım. Bu yıl evden çalışma düzenine geçmiş olsak da, çalışma saatlerimiz çok daha esnek hale gelse de Pazartesi günlerinin sendromlu helleri eski popülaritesini hiç yitirmemiş olacak ki, Uplifers’ın 2020 yılında en çok okunan Feel Up yazılarından biri de Pazartesi sendromuyla ilgili.

Devamı: Sendromsuz pazartesiler için 9 öneri Sendromsuz pazartesiler için 9 öneri 

“Şanssızım” diyenler gerçekten şanssız mıdır: Olumsuz düşünce kalıplarını kırmak

Karşılaştığımız olumsuz durumlarda suçu başka birine ya da bir inanışa atmak hepimizin zaman zaman yaptığı, kolay bir kaçış yolu.  “Kaderim bu”, “şanssızım”, “zaten iyisi neden beni bulsun ki”… Artırabiliriz değil mi bu cümleleri? Peki, gerçekten şanssız mısınız, yoksa şanssız olduğunuzu düşünmeniz karşınıza çıkan fırsatları kaçırmanıza mı neden oluyor?

Devamı: “Şanssızım” diyenler gerçekten şanssız mıdır: Olumsuz düşünce kalıplarını kırmak

 

Kişisel gelişim önerileri, daha iyi hissetmeniz için psikoloji ve motivasyon alanında tavsiyeler, beyin ve zihin gelişimini arttırabileceğiniz uygulamalar ve başarılı olmanızı sağlayacak yazıları ve daha fazlasını Feel Up kategorimizde Feel Up kategorimizde bulabilirsiniz!

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale