Silikon Vadisi’nin yeni gözbebeği: Dopamin orucu

Son dönemlerde Silikon Vadisi’nde yeme alışkanlığı olarak popülarite kazanan aralıklı oruç, şimdiyse teknoloji üssü mühendisleri tarafından ortaya atılan yeni bir trend ile teknolojiye, daha doğrusu modern yaşamın her bir bölümüne uyarlanıyor.

Peki nedir trend?

Beynin birçok modern uyarıcının yarattığı dopamin kaynaklı zevk bağımlılığına karşı durarak, geçici olarak ara vererek insanların yeniden ipleri eline almasına, odaklanmayı ve üretkenliği artırmasına yardımcı olmayı hedeflemesiyle öne çıkıyor. San Franciscolu psikolog Cameron Sepah tarafından “dopamin orucu” olarak adlandırılan trend, teknoloji bağımlılığı için potansiyel bir “tedavi” gibi görülerek dikkat çekiyor. Sepah, dopamin orucunun, bağımlılığı tetikleyen etkenleri ortadan kaldıran “uyaran kontrolü” adı verilen davranışsal bir terapi tekniğine dayandığını söylüyor.

Temel olarak arkasında yatan fikir, kişinin beynini yeniden hassaslaştırmak için kendini geçici olarak hayatın olağan uyaranlarından (bugünlerde büyük ölçüde dijital diyebiliriz) mahrum bırakmak. Bize anında ama kısa ömürlü bir dopamin aktifleştirmesi sağlayan bu uyaranlara otomatik olarak yanıt vermek yerine, beynimizin mola vermesine ve bu potansiyel olarak bağımlılık yapan bombardımanın kısa bir dönem de olsa sıfırlanmasına izin vermemiz gerektiği üzerinde duruyor. Kendimizi yalnız ya da sıkılmış hissetmemize izin vererek ya da daha basit ve daha doğal aktiviteler yapmaktan zevk almamızı sağlayarak, yaşamlarımız üzerinde kontrolü yeniden kazanacağımızı savunuyor.

O zaman biraz da bilimden konuşalım

Dopamin beynin zevk kimyasaldır. Ancak bu nörotransmit sadece beynin parti düşkünü bir kısmı değil, iyi hissetmeye bir cevaptır. Ayrıca motor becerileri kontrol eder ve dopamin seviyelerinizdeki bir dengesizlik veya işlev bozukluğu Parkinson hastalığına, depresyona, demansa ve çoklu doku sertleşmesine yol açabiliyor.

Ancak dopaminin beynimizin ve vücudumuzun ödül sistemi olduğunu inkar etmiyoruz. Bir şeyi sevdiğimizde –ya da sadece sevdiğimizi tahmin ettiğimiz bir şey bile– bu tatlı zevk parıltısı dopaminin etkisini göstermesine neden olur. İyi hissettirir, hatta ondan başka hiçbir şey daha iyi hissettiremez. Kısacası sinir sistemimizin hayatımıza neşe getiren her şeye cevabıdır. Ve bu dopamin orucu bir veya iki gün boyunca tüm sevinci ve uyarımı beklemeye alır.

Dopamin orucunun arkasındaki teori, kısa süreli çekimserliğin beyni sıfırlamasına, hayatınızı yeniden dengelemesine ve gerçekten önemli olan şeyi anlamanıza ve takdir etmenize yardımcı olmasıdır.

Dopamin orucu en basit tabiriyle zevk diyetidir. Teori -inanç- size geçici neşe veren şeyleri keserek, hayatta olduğunuz için mutlu olduğunuz gerçek nedenlere odaklanabilmenizdir.

Ama sorun şu ki…

Sinirbilimciler ismin yanıltıcı olduğuna dikkat çekiyorlar. Harvard Health’in yaptığı açıklamaya göre, doğal olarak oluşan bir beyin kimyasalından kaçınmamız imkansız. Dopamin andan ana bile değişen, oldukça dinamik bir yapıya sahip. Bu nörotransmit vücudumuzun ödül, motivasyon, öğrenme ve zevk sistemiyle ilgilidir. Dopamin, ödüllere veya zevkli aktivitelere yanıt olarak yükselirken, aşırı uyarıcı faaliyetlerden kaçındığımızda aslında azalmaz, bu nedenle bir dopamin “orucu” aslında dopamin seviyemizi düşürmez.

Sırf kremalı pasta yememiş, internette komik videolar izlememiş olmamız dopamin seviyelerini düşürdüğümüz anlamına gelmiyor –ki bu gerçekten çok tehlikeli bir şey. Bu, sadece dopamin aktivitemizi azalttığımızı belirtiyor. Fakat yine de bu oruç, stresi azaltmak ve farkındalık temelli uygulamalara giriş için iyi bir teknik olabilir. Sepah, orucu bir şekilde yaşam tarzımıza en az yıkıcı bir şekilde dahil etmemizi öneriyor. Örneğin, dopamin orucunu günün sonunda bir ila dört saat arasında (iş ve aile taleplerine bağlı olarak), bir hafta sonu günü (Cumartesi veya Pazar günü dışarıda geçirerek), bir hafta sonu (yerel bir gezi) ve yılda bir hafta (tatile gitmek).

Bunların hepsi yeni ya da çığır açıcı olmasa da mantıklı geliyor. Yatmadan önce ekran zamanı olmaması önerisi aslında birçok farkındalık uygulamasının ve iyi bir uykunun ön koşulu olarak biliniyor.

Bu terimin popülerliğiyle gelen bir ayrılık da var: Bazıları küresel uyarım-kaçınma görüşüne sahipken, diğerleri bu orucu elektronik medyadan kaçınmayla sınırlar. Bu ayrılıklar üzerine çok heyecanlanmak elbette dopamini uyarır. Belki de bu konuda endişelenmemek en iyisi!

Dopamin orucunun arkasındaki asıl amaç, teknoloji odaklı çılgınlıktan kopmak ve kendimizle ve başkalarıyla yeniden sağlıklı bağlantı kurmamıza yardımcı olacak daha basit faaliyetleri hatırlatmaktır. Bu fikir mantıklı ve değerli, ancak bu fikir tamamen Silikon Vadisi’nden kaynak bulmuyor. Orucun tarihine baktığımızda aslında tüm büyük dinlerde çok eskilere dayanan bir temeli olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Bizdeki nam-ı diğer “Ramazan.”

Örneğin Ortodoks Hıristiyanlar, disiplin ve öz denetim geliştirmenin bir yolu olarak çarşamba ve cuma günleri hayvansal ürünlerden kaçınıyorlar. Kefaret Günü olarak da bilinen Yahudi bayramı Yom Kippur, oruç tutma dönemini içeriyor. Ve birçok Hıristiyan geleneği, özellikle Paskalya’ya giden Lenten sezonundaki oruç dönemlerini, Budist kökleri ile yapılan bir uygulama olan Vipassana meditasyonu da birkaç gün boyunca konuşmaktan kaçınma özelliklerini gözlemleyebiliyoruz.

Şimdi baktığımızda, bu eski dinlerin oruç tutmayı teşvik etmesinin nedenleri, modern dopamin orucu tutanların motivasyonlarına oldukça benziyor. Bazılarımız bunu daha büyük bir disiplin geliştirmenin bir yolu olarak kullanıyor. Kasım 2019 röportajında, Stanford Üniversitesi’nden psikolog Russell Poldrack, bu oruçlardan birini yapmanın kendi kendini kontrol etme konusunda yararlı olabileceğini belirtmişti.

Bu, kendi davranışlarımız üzerinde bir “ustalık hissi” verebilir, dolayısıyla mutluluğumuzu artırır diye ekledi. Diğer bir taraf ise, zevk kısmının üstünde durdu. Örneğin Silikon Vadisi gazetecilerinden Nellie Bowles, dopamin orucunun günlük işleri “daha heyecan verici ve eğlenceli” hale getirdiğini belirtti.

Peki yoğun ajandalarımızda bu oruca nasıl yer buluyoruz?

Çeşitli örnek zaman çizelgeleri olsa da bu orucu yapacak kişilerin kendileri için en uygun zamanı belirlemesi önem taşıyor.
Silikon Vadisi merkezli bir teknoloji girişimcisi olan James Sinka, rutinine dopamin orucu eklediği günlerde, telefonunu ve tüm ekranlarını görmezden geleceği konusunda sevdiklerini önceden uyarıyor.  James sadece yemek ve sosyal medyadan vazgeçmekle kalmıyor, arkadaşları ve ailesine de sağlıklı bir ara vermeyi tercih ediyor.

24 yaşındaki Sinka BBC’ye verdiği demeçte, “Son derece destekleyici arkadaşlarım, ailem ve ortaklarım olduğu için şanslıyım” dedi. “Onlara vaktinden önce söylüyorum, 17 Kasım’ı dopamin orucuna ayırıyorum. Özür dilerim, benden haber almayacaksınız. Sizi sevmediğimden değil, sadece bunu kendim için yapmak zorundayım. Aslında bu biraz gülünç oldu ama şimdi buna alıştılar” diye ekledi.

Orucun faydaları

Araştırmalar dinsel olsun ya da olmasın oruç tutmanın birçok sağlık yararı olabileceğini göstermektedir. Günlük hayatımızda dopamin bağımlılığına sebep olan pek çok uyaran ile karşı karşıyayız. Ve aslında bu haz hormonu tüm bağımlılıklarımızın arkasında yatan asıl sebep.

Hayır, hayır! Bağımlılık deyince ilk aklınıza gelen sadece zararlı olanlardan bahsetmiyoruz, sosyal medya, spor yapmak, oyun oynamak, dizi/film izlemek, uyarıcı/keyif verici maddeler, seks, abur cubur yemek, müzik dinlemek ve hatta alışveriş gibi pek çok aktivite bu hormonun aktive olmasını sağlıyor. 21. yüzyılda yaşayan bireyler olarak ciddi bir dopamin bağımlılığımız var desek yanlış olmaz.

Yemek temel ihtiyacımız ve ona olan bağımlılık tüm bağımlılıkların önünde. Hangimiz canı sıkıldıkça bir atıştırmalığa saldırmıyor? Domain orucu, tatlılar için çocuksu arzumuza, dijital hedonizmin azalan getirilerine, bedenlerimize ve zihnimize doldurduğumuz boş kalorilere aslında karşı isyan niteliğinde bir yanıt. Sürekli uyaracılara maruz kaldığımızda zamanla dopamin hassaslığımız azalıyor ve bir süre sonra hissizleşiyoruz.

Tıpkı Sinka’nın bahsettiği gibi, kokain tüketen birinin tolerans geliştirdiği şekilde hissizleşiyoruz! Bu oruçla Silikon Vadisi’nin yapmaya çalıştığı da aslında bu toleransı geri almak, yeniden büyük resmi görebilmek. Tüm bu çeşitli uyaranlara ara verip yeniden etkileşime girmeye başladığımızda, normalde olduğundan daha fazla haz vermeye, mutlu etmeye başlıyorlar.

İyi bir şey hızlı ve kolay olmaz!

Yıllar boyunca bunu sürdürmezseniz, bir hafta sonu boyunca yaptığınız oruçtan da kalıcı bir etki göremezsiniz. Önemli olan önümüzdeki beş veya on yıl boyunca ne yaptığınız olacak. Silikon Vadisi’nde ne kadar sürer bilmiyorum ama bana öyle geliyor ki dopamin oruç sürdürülemez yaşam tarzlarımıza, sürdürülemez bir yanıt olmaktan ileri gidemeyecek…

Şüphesiz hepimizin dersler çıkarması gereken “bilinçli tüketimi, bilinçli yaşamı” vurguluyor. Telefonları elimizden düşürmüyor, güneşin batışı yerine ekranları izliyoruz. Bu kısa hayatı sosyal medyada harcıyoruz. Yanlış sebeplerden dolayı yiyoruz, alışkanlıktan içiyoruz. Silikon Vadisi’nden gelen tüm heveslerden- önceden şişelenmiş protein shake diyetlerden mikrodoz psikedeliklere- dopamin orucu, muhtemelen en iyi niyetlere, en masum çözümlere sahip olanı.

Evet, kalbi doğru yerde –sevdiğiniz birinin gözlerini veya yıldızları görmek için gözlerimizi ekranlardan ayırma özlemi– ama çok fanatik, çok aşırı. Ve aşırılıklar asla akıl sağlığına ve fiziksel zindeliğe giden yol olmayacaktır. Bu aşırılıklar bizi uzun süre tutmaz. Sağlıklı yaşam bir hayat stilidir, heveslerle ulaşılamaz. Tıpkı giydiğimiz kıyafetler gibi dönem dönem yeni trendlerle karşımıza çıksa da sağlıklı yaşam bireylerin yaşamındaki tüm kombinasyonlar ile birlikte kişiye özel ve biriciktir. Bir trendi körü körüne uygulamaktansa içindeki asıl mesajı alıp kendi hayatımızla yorumlamak daha sağlıklı ve kalıcı bir yarar sağlayacaktır.

Sağlıkla kalın! 

Seçil Sayhan
Yönetim Bilimleri lisans eğitimini Psikoloji yan dalı ile Sabancı Üniversitesi'nde tamamladı. National University of Singapore'da okuduğu dönemde Japonya, Günay Kore, Tayland, Endonezya, Hong Kong, ... Devam