X

Kimlik bunalımı nedir, kimlik krizi yaşadığınızı nasıl anlarsınız?

Kimliğimiz, kendimizi tanımlama biçimimizdir; bizi biz yapan değerlerin, inançların, özelliklerin toplamıdır. ‘Ben kimim?’ sorusunun cevabıdır. Ancak, tanımlandığı kadar kolay değildir; çünkü ‘oldu bitti’ye getirilemez bir olgudur ve değişen, dönüşen, bizi benzersiz kılan her şeydir. Benliğimizle barışık olmak, kim olduğumuzdan emin olmak kendimize olan güvenimizi, sevgimizi, saygımızı artırır. Mevcut kimliğimiz, kişisel gelişim yolculuğumuzun başlangıç noktasıdır. Ancak, her zaman hepimizin kim olduğuna dair geçerli bir fikri olmayabilir. Yaşadığımız birtakım olaylar, duygular, bize ‘kendimizi’ sorgulatabilir; bir nevi varoluşsal sancılarla baş başa bırakabilir. Bu durum, psikolojide kimlik krizi veya identity crisis olarak geçer. Peki, nedir bu kimlik krizi, neden olur ve nasıl anlaşılır gelin beraber bakalım.

Kimlik bunalımına ne sebep olur?

Kimlik krizi, bir akıl sağlığı sorunu veya tıbbi bir durum değildir. Uzman terapist Aki Rosenberg’e göre, kimlik bunalımı veya kimlik karmaşası, her yaştan, cinsiyetten, toplumdan insanın yaşam ve gelişim yolculuğunun ‘normal’ bir aşamasıdır. Hayatımız boyunca birçok şey yaşıyoruz; bazı deneyimlerimiz anlık akıp giderken bazıları derin ve zorlayıcı duygulara neden olabiliyor. Öte yandan içsel olduğu kadar dışsal deneyimler de üzerimizde etkiler bırakabiliyor. Hayatın olağan akışında karşımıza çıkan birçok durum, kendimizi sorgulamamıza zemin hazırlıyor olsa da Rosenberg’e göre, herkes benliğini sorgulamak için farklı nedenlerden tetiklenebilir. Ancak, kimlik krizini tetikleyen en yaygın nedenler arasında:

  • Evden taşınmak
  • İş değiştirmek
  • Sevilen bir kişinin kaybı
  • Ebeveyn olmak
  • Evlenmek
  • Boşanmak
  • Kaza geçirmek
  • Emekli olmak gibi köklü değişimler yer alabilir.

Öte yandan, depresyon, imposter sendromu, duygudurum bozuklukları, anksiyete gibi olumsuz içsel deneyimler de kimlik bunalımına yol açabilir.

Peki, tüm bunlar veya benzeri durumlar sonrasında benliğimizi sorgulayıp sorgulamadığımızı, yani bir kimlik krizi içerisinde olup olmadığımızı anlamanın bir yolu var mı diyecek olursanız, yazımızın devamında kimlik krizinin başlıca sinyallerini bulabilirsiniz.

Kimlik bunalımı yaşadığınızın sinyalleri

İç dünyanıza doğru bir yolculuğa çıkmaya ve kendinizi keşfetmeye hazırsanız işte kimlik krizi yaşayıp yaşamadığınızı anlamanıza yardımcı olacak ipuçları:

1. Aynı sorular zihninizde dönüp duruyorsa

Kendimize dönüp bakmak, iç dünyamızı sorgulamak elbette ki kişisel gelişim için oldukça önemli. Ancak, bazı sorular sonsuz bir döngüde tekrar ediyorsa, kendinizi o döngüden çıkaracak yaşamsal araçlara henüz sahip olmayabilirsiniz. Bu da kimlik krizi yaşadığınızın sinyalini verebilir. Örneğin: Ben kimim? Yaptığım şey önemli mi? Değerlerim, katıldığım bu (ilişki, aktivite, iş) ile örtüşüyor mu? Hayattaki amacım ve tutkum nedir? ve benzeri sorular kimlik krizinde olduğunuza işaret edebilir.

2. Bedeninizle ilgili bir şeyler ters gidiyorsa

Bazen içgüdüsel bir duyguya sahip olmak, vücudumuzun bize bir şeylerin yanlış gittiğini söylemesidir. Örneğin, güvensizlik duygusunu hisseden bedeniniz yorgunluk, motivasyonsuzlukla kendini belli edebilir. Ayrıca, bağırsakların ikinci beynimiz olduğu söylenir; yani sindirim sisteminize, mide-bağırsak hareketlerinize dair sorunlar varsa, bu zihninizde birtakım olumsuzluklar olduğunu ve benlik sorunlarıyla mücadele etmeye çalıştığınızı söylemeye çalışıyor olabilir. Her zaman vücudunuzdan gelen fiziksel sinyallere kulak vermenizde fayda var.

3. “Kağıt üzerindeki” hayatınız, düşüncelerinizle uyuşmuyorsa

Dışarıdan bakıldığında mükemmele yakın bir hayatınız varmış gibi görünmesine rağmen bu durum zihninizle uyuşmuyorsa benliğinizi sorguluyor olabilirsiniz. Örneğin, iyi bir iş, mutlu bir birliktelik, sağlıklı bir vücut, sevdiğiniz insanlar, ilerleyen bir kariyer, maddi refah gibi kağıt üzerinde harika duran varlıklarınıza zihninizdeki şikayetler, sorgulamalar, şüpheler gölge düşürüyorsa çözmeniz gereken bir kimlik krizi olabilir.

4. Etrafınızdaki ilişkiler tuhaf hissettiriyorsa

Pek çok psikolojik araştırma, diğer insanlarla olan ilişkilerimizin kendimizi nasıl gördüğümüzü belirlediğini öne sürüyor. Örneğin, bu, tüm arkadaşlarınızın evlenip çoluk çocuğa karışması ve sizin arkadaş grubundaki tek bekar olmanız, kendi kimliğinizi sorgulamanıza neden olabilir. Ya da abinizin, ablanızın, kardeşinizin hayatındaki birtakım gelişmeler, ‘Ben ne yapıyorum, ne istiyorum, neredeyim, ne zaman onun gibi olacağım’ gibi sorular bu kendinizi sorgulama zamanlarını daha da çıkmaza sürükleyebilir ve sahip olduğunuz ilişkiler o kişileri ne kadar çok sevseniz veya onlar için mutlu olsanız da sizi kötü hissettirebilir.

5. İçinizdeki ses yükseliyorsa

Kimlik krizi yaşadığımız zamanlarda içimizde normalde bir fısıltı gibi kısık olmasına alışık olduğunuz ses, yükselmeye başlayabilir. Bunun sebebi ise bir şekilde dikkatimizi çekmek. Eğer, içinizdeki sesin her zamankinden gür çıktığını ve size bir şeyler söylemeye çalıştığını hissediyorsanız, bu hayatınızda bir şeylere daha fazla dikkat etmeniz için bir sinyal olabilir. Belki de bir şeyleri değiştirmeniz, farklı yapmanız gerekiyordur; içinde bulunduğunuz krizin çözümü o sestedir…

6. Öz değerinizi sorguluyorsanız

Kendinizi sürekli değerinizi sorgularken yakalıyorsanız ya da değersiz olduğunuzu düşünüyorsanız, bu da bir kimlik krizinden geçiyor olduğunuzun sinyalini veriyor olabilir. Sahip olduklarınız ya da olamadıklarınızla, etrafınızdaki insanlarla kendinizi karşılaştırmalarınızla öz değerinizi sorgudan geçiriyorsanız benliğinizle aranızda birtakım pürüzler var demektir.

7. Güvensiz, sevgisiz, depresif hissediyorsanız

Zaman zaman olumsuz duygular deneyimlemek hayatın ayrılmaz bir parçası ve doğal bir yaşam sürecinin ortak bileşenleridir. Ancak, bu olumsuz hisler yaşamınızın normali haline geldiyse; sürekli kendinizi mutsuz hissediyor; kendinize veya etrafınızdaki kişilere güvenmiyor; sevilmeye layık olduğunuza inanmıyor; depresif duygulardan arınamıyorsanız tüm bunlar henüz benliğinizle barışamadığınız anlamına geliyor olabilir.

8. Hayat amacınızı kaybettiğinizi düşünüyorsanız

Yaşamımız boyunca kendimize belli hedefler koyarız, hayallerimizin peşinden gitmeye çalışırız; onlara bazen ulaşırız, bazense hiçbirini elde edemeyiz. Hayat amacımızı değiştiririz, biz geliştikçe, düşüncelerimiz şekillendikçe amacımızı da güncelleriz. Ama

9. 25 yaşın altındaysanız

Evet, şaşırmış olabilirsiniz ama bu da kimlik krizi yaşıyor olma ihtimalinizi etkileyen bir faktör. İnsanın yaşlandıkça daha fazla ‘akıllanmaya’ başladığı konusunda ne düşünürsünüz bilemeyiz ama yaş ilerledikçe beyin de değişiyor. Yapılan bilimsel araştırmalar, insan beyninin 25 yaşına kadar tam olarak gelişmediğine dikkat çekiyor. Bu nedenle kimliklerimiz de 25 yaşına kadar hala değişim içerisinde oluyor. Henüz 25 yaşınızı geçmediyseniz içinde bulunduğunuz kimlik sorgusunun zamanla geçeceğini kendinize hatırlatabilirsiniz.

Kimlik bunalımı ile başa çıkmanın yolları

Tüm bu sinyalleri ya da çoğunu deneyimliyorsanız, muhtemelen içerisinden geçtiğiniz bu kimlik arayışı sürecinin sancılı olduğunu düşünebilirsiniz. Ama kendinizin farkında olarak ve iç dünyanıza dönerek ‘krizi’ fırsata çevirebilir ve yaşamınızı olumlu yönde dönüştürebilirsiniz. İşte kimlik krizi ile başa çıkmanın yolları:

1. Kriz kelimesini kullanmadan deneyiminizi yeniden adlandırın

Ele aldığımız konu ‘kimlik krizi’ olsa da bu, bir doktorun iyileştirebileceği bir şey değil. Bu nedenle kriz demeden içinde bulunduğunuz durumu adlandırmanın bir başka yolunu bulmanızda fayda var. Rosenberg, “Bu deneyimi ‘kriz’ olarak adlandırmanın zararlı olabileceğini belirtiyor; çünkü bahsettiğimiz şey insan gelişiminin sağlıklı ve muhtemelen gerekli bir parçası.” diye açıklıyor. Ve dahası kişinin kimliğini hiç sorgulamamasının daha tehlikeli olabileceğine dikkat çekiyor. Çünkü, büyümek için hayatlarımıza bakmamız, inançlarımızı, değerlerimizi sorgulamamız ve neden ‘burada’ olduğumuzu anlayabilmemiz çok önemli. Kimlik krizini, keşif dönemi veya kendinizi yeniden hizalama fırsatı olarak tanımlamayı deneyebilirsiniz.

2. Çevrenize danışın

Arkadaşlarımız, dostlarımız, ailemiz hepimiz için çok önemli ve hayatımızda büyük bir yere sahip. Onların varlığı, çoğu zaman içinden geçtiğimiz zorlu süreçleri atlatmak için en büyük yardımcımız. Size yakın olan, sevdiğiniz, güvendiğiniz insanlarla yaşadığınız varoluşsal sancıları tartışabilir, içinde bulunduğunuz kimlik bunalımını aşmak için onlara danışabilirsiniz. Sevgi dolu bir iletişimle dolu yeni bir bakış açısı, içinde bulunduğunuz duruma yepyeni bir açıdan yaklaşmanıza yardımcı olabilir.

3. Etrafınızdaki her şeyin size nasıl hissettirdiğini fark edin

Toksik arkadaşlıklar, ilerlemeyen bir iş, mutsuz bir ev/aile yaşantısı… Hayatınızda olup biten her durumun, olayın, gelişmenin, insanın size nasıl hissettirdiğini fark edin. Sizi mutsuz eden bir ilişkiyi bitirmenin, size faydası olmadığını düşündüğünüz işinizden ayrılmanın, daha iyi bir eve çıkmanın vakti gelmiş olabilir. Kendinizi oraya ait hissetmediğiniz ve iyi oluşunuzun zarar gördüğünü fark ettiğiniz her ortamdan, insandan uzaklaşarak kimlik krizinizi aşabilirsiniz.

4. Sınırlar koyun

Etrafınızdaki insanlar da dahil olmak üzere çevrenize, söylenenlere, insanlara nasıl davranıldığına ve vücudunuzun bu ipuçlarına nasıl tepki verdiğine yargılamadan dikkat edin. Yavaşlamak ve gözlemlemek, etrafınızdakileri fark etmenize, deneyimlerinize, duygularınıza daha fazla netlik getirmenize yardımcı olabilir. Kendinizi sorgulamanıza neden olan ortamlardan kendinizi uzaklaştırmak ve benlik duygunuzu korumak için sınırlar inşa etmek, krizi hayatınızdan uzaklaştırabilir.

5. Bu sürecin geçeceğini bilin

Keşke dünyaya gelirken elimize bir rehber tutuşturulsaydı… Ne zaman ne olacak, hangi sıkıntılar ne zaman bitecek, istediğimiz, hayalini kurduğumuz şeyleri elde edebilecek miyiz, hepsinin cevapları olsaydı… Ama o zaman yaşamın ne heyecanı kalırdı, değil mi? Şu an içinden geçtiğiniz süreç, varoluşsal sancılarınızın eşliğinde ne kadar kötü olursa olsun geçecek. Kimse, işlerin ne zaman yoluna gireceğini, daha iyi olacağına dair bir zaman çizelgesi veremez ama her duygunun geçeceğini bilmek bu konudaki en büyük güçtür.

6. Ego ölümünü (ego kaybı) tanıyın

Ego ölümü veya ego kaybı mitolojide derin bir şekilde ele alınan ve Joseph Campbell’in mitolojik bir araştırmasında tanımladığı gibi ‘kendine teslim olma ve geçiş aşamasıdır’. Oldukça yoğun bir konu olarak işlenen ve uzun süreçler, araştırmalar, pratikler, manevi uygulamalar gerektiren bu aşama, en anlaşılır haliyle kişinin yeniden doğmasıdır ve her şey yolunda giderse Rosenberg’e göre özgürleştirici ve rahatlatıcı bir deneyimle sonuçlanabilir. Yani, hayat değişiyor, yaşamlar, deneyimler, duygular değişiyor, etrafımızdaki insanlar, olaylar, durumlar değişiyor; haliyle bizler de değişiyoruz, evriliyoruz.

Egoya tutunmak ve onu bir kimliğe sığdırmak için mücadele etmek yerine, bazı insanlar iç dünyalarnıa yöneldiklerinde ve kendilerine artık hizmet etmeyen her şeyi bıraktıklarında üstlerine oturmayan kimliklerinden sıyrılabilirler. Belki, sizin için de yeniden doğuş vaktidir ve içinden geçtiğiniz süreç aslında bir kriz değil, yeni bir ‘ben’ arayışıdır. Kendinize zaman tanıyın ve en doğru cevapları içinizde bulabileceğinizi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Kendini tanıma soruları: 25+1 soru ile kendimizi tanımak

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale