X

Kendinizi yalnız hissetmeden yalnızlıktan keyif almanın yolları

Sürekli olarak koşturma ve bir yerlere yetişme telaşı içinde geçen yaşamınızda kendinizle ne kadar baş başa kalabildiğinizi, yalnızlığın tadını çıkarmak için kendinize ne kadar zaman yaratabildiğinizi hiç düşündünüz mü? Belki yalnız kalma fikri o kadar hoşunuza gitmiyordur. Oysa yalnız kaldığınız her an kendinizi yalnız hissetmek zorunda değilsiniz. Bu duyguyu yaşamadan da yalnızlıktan keyif almanın pek çok yolu var…

Daha az keyif alabileceğimizi bilmemize rağmen sırf  ‘daha az yalnız hissetmek’ adına yanında mutlu olmadığımız insanlarla, yapmış olmak için yaptığımız aktivitelerle, içinde olmaktan o kadar da hoşnut olmadığımız kalabalıkların arasında zaman geçirmek size de tanıdık geliyor mu?

Sürekli bir şeylere vakit ayırmaya çalışırken kendimize vakit ayıramıyor, sevdiklerimizle kaliteli zaman geçiremiyor, online yollarla sosyalleşerek iletişimde kalmaya çalışıyor, ancak geçici bir tatmin hissi dışında sosyalleşme ihtiyacımızı da karşılayamıyoruz. Bu nedenle de ‘kalabalığın içinde yalnız hisseden’ bireylere dönüşüyor, bu kadar insanın arasında bile yalnız hissederken fiziksel olarak yalnız kalmanın bizi daha da yalnızlaştıracağı ve yalnızlık hissimizi derinleştireceği yanılgısına düşüyoruz.

Ancak fiziksel yalnızlık ve duygusal yalnızlık, yani tercihli bir yalnız kalma durumuyla yalnızlık hissi birbirinden oldukça farklı iki kavram. Yalnız kalmak kendimizi tanıyabilmek, yenilenmek ve enerjimizi geri kazanabilmek için gerekli olan en temel ihtiyaçlarımızdan biri olduğu için, duygusal yalnızlığın aksine hayatımıza pozitif getirileri olan bir durum. 

İlginizi çekebilir: Yalnız olmak ve yalnız hissetmek arasındaki ince çizgi: Yalnızlık tercihiniz mi kaderiniz mi?

Yalnız kalabilmek neden önemli?

Yalnız kalmak zihnin yenilenmesi, bedenin ihtiyaç duyduğu enerjiyi geri kazanması, üreticiliğin ve yaratıcılığın artması, kişinin kendi iç sesine kulak vermesi ve kendisini fark etmesi, derinlemesine düşünmesi ve hayal kurması, problem çözme becerilerini geliştirmesi, kendisiyle kurduğu ilişkinin yanı sıra başkalarıyla kurduğu ilişkilerde de derinleşebilmesi gibi pek çok faydası olan temel bir insan ihtiyacı.

İnternetin hayatımızın bir parçası haline geldiği ve sürekli iletişim içinde olduğumuz yaşantılarımızda telefonumuza düşen bildirimlerden fırsat bulup kendimize ayırabileceğimiz birkaç dakikayı bile zor buluyoruz. Ancak yapılan araştırmalar, tek başına kalmak istemenin sağlıklı bir davranış olduğu, yalnızlık hissini tetiklemediği sürece bireye zarar vermediği, hatta aksine yaşam kalitesini artırdığı konusunda hemfikir. Zaman zaman istemli şekilde tek başınıza kalmak ve kendinize yalnız kalabileceğiniz ‘ben zamanları’ yaratmak;

  • Zihninizi yenilemenizi, rahatlamanızı ve gün içinde kaybettiğiniz enerjiyi geri kazanmanızı sağlar.
  • Konsantrasyon becerilerinizi geliştirerek üretkenliğinizi artırır.
  • Kendinizi keşfetme ve iç sesinizi dinleme fırsatı verir.
  • Daha ayrıntılı düşünmenize ve düşündüklerinizi sindirmenize yardımcı olur.
  • Problemlerinize kalıcı çözümler bulmanızı sağlar.
  • Çevrenizdeki insanlarla olan iletişiminizi daha derin ve anlamlı kılarak ilişkilerinizin kalitesini yükseltir.

Yalnız kalacak zaman bulamamak bir yana, yalnız kalmaktan biraz da bilerek kaçınmamızın sebebi ise karşılanmayan sosyal ve duygusal ihtiyaçlarımızı ancak çevremizde her saniye çok sayıda insan bulundurarak karşılayabileceğimizi düşünmemiz. Ancak, çevremizde ne kadar insan olduğundan bağımsız, biriyle aynı evi paylaşırken bile önemli, değer gören, sevilmeye değer biri olduğumuzu hissedemediğimiz noktada yalnızlık hissini deneyimleyebiliyoruz.

İlginizi çekebilir: Yalnız olmak ve yalnız hissetmek arasındaki ince çizgi: Yalnızlık tercihiniz mi kaderiniz mi?

Yalnız hissetmeden de yalnız kalabilmek mümkün mü?

Yalnızlık hissi çevremizde ne kadar insan olduğundan bağımsız deneyimlenen bir duygu olduğu için tıpkı kalabalıklar içinde yalnız hissettiğimiz gibi, yalnız hissetmeden de tek başımıza kalabilmemiz ve bu zaman dilimini üretkenliğimize, yaratıcılığımıza, kişisel gelişimimize katkı sağlayacak şekilde kullanabilmemiz, kısacası yalnızlıktan keyif almanın yollarını bulmamız mümkün. Nasıl mı?

Kendinizi sevme alışkanlığı kazanın

Sevilme hissinin verdiği mutluluğu en son ne zaman iliklerinize kadar hissettiğinizi hatırlıyor musunuz? Köpeğiniz patisini bacağınıza koyarak yanınızda uyuyakaldığında, evlenme teklifi aldığınızda, anneniz size kocaman sarıldığında ya da çocuğunuz resminizi yaptığında…

Bu soruya vereceğiniz cevap muhtemelen bu örneklere benzer cevaplar olacak. Tüm bu cevapların ortak özelliğiyse, sevilme hissini deneyimlemek için dışarıdan bir kaynağa ihtiyacımız olduğu inanışı. Çoğumuz ihtiyaç duyduğumuz ilgi ve sevgiyi diğer insanlarla kurduğumuz ilişkilerde arıyoruz. Sevilme ihtiyacımızı çevreden karşılayamadığımız durumlardaysa kendimizi ‘yalnız’ hissediyoruz. Ancak sevilme ihtiyacımızın karşılanmasını sağlayacak en önemli kaynağı gözden kaçırıyoruz: Kendimizle kurduğumuz derin bağ. Kendinizle sevgi dolu bir ilişki geliştirebilmek için yalnız kaldığınız zamanlarda uygulayabileceğiniz önerilerimizi alışkanlık haline getirmeyi deneyebilirsiniz.  

  • Kendinizi sakin bir akşam yürüyüşüne ya da bisiklet turuna çıkarın.
  • Dişlerinizi fırçalarken aynadaki yansımanıza şefkatle ve sevgiyle bakın. Eğer yeterince cesaretiniz varsa gözlerinin içine bakarak ‘Seni Seviyorum’ deyin.
  • Evi temizledikten, ödevinizi teslim ettikten, projenizi tamamladıktan sonra kendinize teşekkür edin. ‘Bu yaptığımı başka biri yapmış olsa ona teşekkür eder miydim?’ sorusunu kendinize sorun ve cevabınız evetse kocaman bir teşekkürü hak ettiniz demektir.
  • Evde tek başınıza da olsanız dışarı çıkar gibi hazırlanıp aynaya bakarak ne kadar harika göründüğünüzü sesli olarak kendinize söyleyin.
  • Çok sevdiğiniz birini aklınıza getirin ve onu düşünmenin bedeninizde yarattığı güzel duyumsamaları hissetmeye çalışın. Bu duyumsamaları fark ettikten sonra aynı hissleri kendinizle ilgili güzel şeyler düşünerek de ortaya çıkarmaya çalışın.

İlginizi çekebilir: Öz sevgi pratiği bilinçli bir tercihtir

Yalnız kaldığınız anlarda kendinizi gözlemleyin

Tek başınızayken zamanında kalkmak, planlı şekilde çalışmak, düzenli spor yapmak gibi konularda zorlanıyorsanız; televizyon izlemek gibi pasif boş zaman aktiviteleriyle sorumluluklarınızı erteliyor ve sonrasında kendinizi huzursuz hissediyorsanız duygusal bir yalnızlık hissiyle mücadele ediyor olabilir, yalnız kaldığınızda kendinizi rahatsız hissediyor olabilirsiniz. Tam tersine yalnızken daha üretken ve yaratıcı hissediyor, daha planlı hareket edebiliyor, kendinizi çok daha enerjik ve mutlu hissediyorsanız, bu anlardan keyif alıyorsanız yalnız kalmak size iyi geliyor olabilir.

Yalnızlık hissi duymadan yalnız kalma ihtiyacınızı giderebilmek için her şeyden önemlisi duygusal, fiziksel ve sosyal ihtiyaçlarınızın neler olduğunu fark etmeniz ve yalnız kaldığınızda bu ihtiyaçlarınızın ne kadarını kendi kendinize karşılayabildiğinizin farkında olmanız gerekiyor. Duygularınızın farkına vardığınızda ve sizi çaresizlik sarmalına sokan düşünce kalıplarınızı gözden geçirdiğinizde yalnızlık hissi deneyimlemeden de yalnız olmanın keyfini çıkarabilirsiniz.

Meditasyon yapın

Yalnız kaldığınız zamanlarda öz farkındalık duygunuzu geliştirerek kendinizi tanımanın ve kendinizle olan ilişkinizi derinleştirmenin en iyi yollarından biri meditasyon. Meditasyon, kendimizi yargılamama ve şefkat duyma becerilerini uygularken bilinçli bir farkındalık seviyesinde düşüncelerimizle ve duygularımızla yalnız kalmayı nasıl becerebileceğimizi öğrenmemize de yardımcı oluyor. Kendimizle ilgili farkındalık geliştirmek tahmin edebileceğiniz üzere bolca pratik gerektiriyor. Kendinizle sessizce oturmayı öğrenmenize yardımcı olması için Senin meditasyonun hangisi: Bilmeniz gereken 8 farklı meditasyon yöntemi yazımızdaki meditasyon pratiklerini deneyerek işe başlayabilirsiniz. Meditasyon yapmak, dikkat dağınıklığı ve yalnızlık hissinden kurtularak kendinizle şefkat dolu bir bağlantı kurmanız konusunda en büyük destekçiniz olacak.

Tüketim alışkanlıklarınızı gözden geçirin

Yalnız kaldığınız zamanlarda ne okuduğunuzu, ne izlediğinizi, sosyal medyada ne kadar zaman geçirdiğinizi, ne yiyip ne içtiğinizi, kısacası yalnız olduğunuz zaman dilimlerini nasıl değerlendirdiğinizi iyi analiz edin. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak tükettiğiniz her şey yalnız kaldığınız zamanlardaki duygusal deneyimlerinizi ve düşünce süreçlerinizi etkileyecektir. Yalnızlık duygunuzun tetiklenmemesi için size iyi hissettirecek filmler izleyebilir, haber okumaya ve sosyal medyaya ayırdığınız zamanı sınırlandırabilir, evde yemek yaparak sağlıklı beslenebilir, düzenli egzersizi rutininiz haline getirebilirsiniz. 

Teknolojiyi dikkatli kullanın

Yalnız kaldığımız zamanlarda çoğumuzun en çok vakit geçirdiği yerin sosyal medya olduğu gözle görülür bir gerçek. Sosyalleşme amacıyla Facebook, Twitter ve Instagram gibi sosyal medya platformlarında fazla zaman geçirmek, kendi hayatlarımızı başkalarınınkiyle karşılaştırma alışkanlığı geliştirmemize sebep olabiliyor. Sosyal medyayı sadece başkalarının hayatında neler olup bittiğini görmek ya da haberleri takip etmek için değil, amacına uygun şekilde ilham alabileceğiniz, sosyal ilişkilerinizi güçlendirebileceğiniz, kendinizi ifade edebileceğiniz ve güçlü yanlarınız kadar zayıflıklarınızı ve kusurlarınızı da özgürce ifade edebileceğiniz şekilde kullanın.

İlginizi çekebilir: Sosyal medyanın üzerinizdeki 5 etkisi ve bunları kontrol etmenin yolları

Tek başınıza yaptığınız aktiviteleri çeşitlendirin

Tek başınıza kalabildiğiniz zaman dilimleri, sevdiğiniz şeyleri yapmak için harika fırsatlardır. Planlarınız iptal olduğunda, görüşecek kimseyi bulamadığınızda ya da evden çıkmak istemeyip keyifli zaman geçirmek istediğiniz anlarda yapabileceğiniz aktiviteleri aklınıza geldikçe bir deftere not edebilir, fırsat buldukça da bu aktivitelere zaman ayırabilirsiniz.

Eğer herhangi bir arkadaşınızla yaptığınız bir plan iptal olduysa ve bu durum sizde yalnızlık hissi yaratıyorsa, üzüntünüzü neyin tetiklediğini bulmaya çalışmalısınız. Belki yaşadığınız bir olumsuzluk yüzünden canınız biraz sıkkın ve desteğe ihtiyacınız var ya da belki evde yalnız kalmaktan, karanlıktan ya da başka bir şeyden korkuyorsunuz ve eğlenerek, dikkatinizi dağıtarak, yüzeysel konuşmalar yaparak korkunuzu bastırmaya çalışıyorsunuz. Olumsuz duygularınızı neyin tetiklediğini bulabilmek, kendinizi daha iyi hissetmek için nasıl aktiviteler yapabileceğinizi de anlamanıza yardımcı olacaktır.

Yaşamınız boyunca en uzun süre hayatınızda olacak tek kişi sizsiniz. Bu nedenle kendinizle kurduğunuz ilişkinin sağlıklı olması ve kendinizle baş başa geçireceğiniz kaliteli zaman dilimleri yaratmak; başkalarıyla olan iletişiminizi nasıl güçlendirebileceğiniz, arkadaşlarınızla olan ilişkinizi nasıl derinleştirebileceğiniz ya da sosyal becerilerinizi nasıl geliştirebileceğinizden çok daha öncelikli. Yalnız geçirdiğiniz zaman dilimleri, kendinizle anlamlı bir bağ kurabilmek, yaratıcılığınızı geliştirmek, üretkenliğinizi artırmak, sağlıklı sosyal ilişkiler kurmak için gerekli olan enerjiyi geri kazanmak ve fiziksel olarak yalnız kalmaktan keyif almanın yollarını keşfetmek için muhteşem bir fırsat. Bu fırsatı nasıl değerlendireceğinizse size kalmış…

Kaynak
Life Hack, HBR, Psychology Today

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale