X

Kendinizi yetersiz hissetmekten nasıl kurtulursunuz?

Yetersizlik -yeterince iyi olmama- düşüncesi, her insanın hayatının bir noktasında yaşayabileceği bir durumdur. Bununla birlikte yetersizlik duyguları ilişkileri sürdürme, işte ya da okulda başarılı olma, mutlu ve huzurlu hissetme becerisini etkiliyorsa, bunu tetikleyen temel sorunları keşfetmek gerekebilir. Eğer siz de kendinizi iyi hissetmek için yoğun çaba harcıyor ve genellikle “Kendimi her konuda yetersiz hissediyorum.” diyorsanız yetersizlik duygusuyla mücadele ediyor olabilirsiniz. Peki ne yapmalı? Yetersizlik hissiyle nasıl başa çıkılır? Tüm bu soruların yanıtları ve daha fazlasını yazımızda bulabilirsiniz.

Kendini yetersiz hissetmek ne demek?

Yetersizlik duygusu, yeterli olmadığımızı veya yeterince iyi olmadığımızı hissettiğimizde ortaya çıkar. Bu duyguların genellikle gerçek performansımız veya yeteneklerimizle ilgisi yoktur. Amerikan Psikoloji Derneği ise yetersizlik duygusunu bir tür aşağılık kompleksi olarak tanımlar. Bu tür bir zihinsel tutuma sahip insanlar, başkalarıyla eşit olmadıklarını hissedebilirler. Bu duygular da sonuçta kişinin kişiliğine ve içinde bulunduğu duruma göre başkalarından uzaklaşmasına ya da kıskançlık duymasına yol açabilir. Yetersizlik duyguları, kendisini şu şekillerde gösterebilir:

  • Yoğun özeleştiri
  • Mükemmeliyetçilik
  • Yoğun kıskançlık duyguları
  • Kişinin diğerlerine uyum sağlamak için sürekli çaba göstermesi
  • Kendini sabote etme
  • Reddedilme korkusu

Yetersizlik duyguları zaman zaman düşmanlık olarak da kendisini belli edebilir. Örneğin bir araştırma, iş performansları konusunda kendilerini yetersiz hisseden patronların, astlarına zorbalık yapma olasılıklarının daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur.

Neden kendimi yetersiz hissediyorum?

Öncelikle her insanın bu duyguları hissedebileceğini hatırlatalım. Sadece bazılarımız, diğerlerinden daha yetersiz hissediyor olabilir. Bu eğilim erken çocukluk döneminde gelişebilir ve bakım verenlerden aldığınız mesajlardan, okulda uğradığınız zorbalıktan kaynaklanabilir. Bir akıl sağlığı durumu veya travmatik bir olay da bu tür düşüncelere yol açabilir. Yetersizlik hissinin olası nedenlerini aşağıda görebilirsiniz:

1. Özgüven eksikliği

Düşük benlik saygısı ve yetersiz hissetme bazen, düşüncelerinizi saptırabilen veya kendinizi değersiz hissettiren depresyon, anksiyete gibi ruh durumu bozukluklarından kaynaklanabilir. Eğer neden buysa, psikoterapi yetersizlik duygusunun üstesinden gelmenizi sağlayabilir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, kişi erken çocukluk dönemindeki travmalar, stres gibi nedenlerden dolayı da kendisini yetersiz hissedebilir.

2. Kaçıngan kişilik bozukluğu (APD)

Benlik saygısı düşük olan bazı insanlar kaçıngan kişilik bozukluğu yaşarlar. Bu durum, reddedilme ve başkaları tarafından yargılanma korkusuna eşlik ederse, aşağılık duygularıyla başa çıkmak için sosyal durumlardan kaçınmaya yol açabilir. Kaçıngan kişilik bozukluğu olan kişiler, genellikle psikoterapi ve sosyal beceri eğitimiyle bu olumsuz duygulardan kurtulabilirler.

3. İş hayatına giriş

Genç yetişkinler ayrıca iş hayatına girerken, işte bir terfiyi kabul ederken veya bir okul/iş durumunda azınlıktayken de yetersizlik duyguları yaşayabilirler. Bu tür bir güvensizliğe sahtekarlık sendromu (imposter sendromu) denir. Paradoksal olarak, olumlu ve olumsuz deneyimler tarafından kışkırtılabilir. Sahtekarlık sendromunda kişi, gerçekte olduğundan daha fazla beceriye veya statüye sahip birinin rolünü oynadığını hisseder.

Yetersizlik duygularıyla nasıl başa çıkılır?

Kendini yetersiz hissetme psikolojisini yukarıda detaylıca açıkladık. Peki kendini yetersiz hissetmek nasıl geçer? Aşağıdaki stratejiler daha iyi hissetmenizi sağlayabilir ve yetersiz duygularıyla başa çıkmanızı kolaylaştırabilir.

1. Olumlu bir iç ses geliştirin

Kendinizle nasıl konuştuğunuz, kendiniz hakkındaki hislerinizi önemli ölçüde etkiler. Örneğin, kendinize sürekli olarak işe yaramaz, değersiz olduğunuzu söylerseniz, zamanla buna inanırsınız. Olumsuz kendi kendine konuşmayı değiştirmek ve olumsuz inançlara meydan okumaksa yetersizlik duygularının üstesinden gelmenizi sağlayabilir. Bunun için kendinizle, çok sevdiğiniz bir arkadaşınızla konuşuyormuş gibi konuşmayı deneyin.

İlginizi çekebilir: Kendinizle nasıl konuşuyorsunuz? Olumlu bir iç ses geliştirmenin yolları

2. Özgüvenli ve destekleyici insanlarla zaman geçirin

Çevrenizdeki insanlara ayna tuttuğunuzun farkında mısınız? Dolayısıyla size kötü davranan insanlarla vakit geçirirseniz, yetersizlik duygularınız artabilir. Bunun yerine kendine güvenen, size iyi davranan ve sizi cesaretlendiren insanlar bulmaya çalışın. Pozitif ilişkiler benlik saygısı oluşturmak konusunda oldukça faydalı olabilir.

3. Beceri ve uzmanlık oluşturun

Eğer belirli bir görevde kendinizi yetersiz hissediyorsanız, becerilerinizi geliştirmek için zaman ayırın. Zamanla, daha yetkin ve yetenekli hissedeceksiniz. Hiç kimse her şeyde en iyi olamaz, bu yüzden bir şeyde acemi olduğunuz için kendinizi aşağılamamaya çalışın.

4. Duygularınızı düzenleyin

Kendimizi genellikle zor durumlarda yetersiz hissederiz. Eğer böyle zamanlarda, duygularımızı düzenlemenin etkili yollarını öğrenirsek, onları yönetmek daha kolay olabilir. Örneğin duygularınızı düzenlemenin bir yolu, meditasyon veya yoga ile elde edebileceğiniz farkındalıktır.

İlginizi çekebilir: Duygu düzenleme stratejileriyle sorunlarla etkili bir şekilde baş edin

5. Doğal yeteneklerinizi kullanın

Sahip olduğunuzu bildiğiniz yeteneklere odaklanmak, yeteneklerinize daha fazla güvenmenizi sağlayabilir. Farklı hobileriniz olmasa bile, yaşamınıza iyi olduğunuz şeylerden daha fazlasını eklemeye çalışın.

6. Öz şefkat pratikleri yapın

Belirli bir görevde ne kadar yetkin olursak olalım, değerliyiz ve kesinlikle öz şefkate layığız. Kendinize ve başkalarına olan anlayışınızı artırmak için öz şefkat ve sevgi dolu nezaket meditasyonu yapmayı deneyin.

İlginizi çekebilir: Öz şefkati geliştirmek için 10 etkili adım

7. Bir büyüme zihniyeti geliştirin

Büyüme zihniyeti, büyüme ve gelişme yeteneğine sahip olduğumuza inandığımız bir anlayışa sahip olmak demektir. Bu zihniyet, beceri eksikliklerinin üstesinden daha kolay gelmeye yardımcı olur. Aslında daha iyi olabileceğimizi biliyoruz, zaten bu yüzden kendimizi geliştirmek için çaba harcıyoruz. Dolayısıyla eğer istersek hayal ettiğimizden daha yetenekli olabiliriz.

8. Ulaşılabilir hedefler belirleyin

Çok fazla görev üstlenmeye çalışırsanız yüksek kaliteli işler sunamayabilirsiniz. Bu yüzden görevleri birer birer ele almaya çalışın ve bunları ulaşılabilir hedeflere bölün. Elinizden gelenin en iyisini yapabildiğinizde, genel yeteneklerinize daha fazla güvenebilirsiniz.

9. Kendinizi başkalarıyla karşılaştırmayın

Kendinizi başkalarıyla karşılaştırıp farklılıklar gördüğünüzde kendinizi yetersiz hissedebilirsiniz. Öz şefkati artırmak için olumlu niteliklerinizi bulmaya çalışın ve kendinizi başkalarıyla kıyaslamaktan kaçının. Sosyal medyanın aşırı kullanımı da yetersiz hissetmeye katkıda bulunabilir, bu nedenle bu konuda da daima farkında kalmaya çalışın.

10. Destek alın

Bazı insanlar, öz şefkat ve özgüven geliştirmek için yardıma ihtiyaç duyabilir. Bu noktada bir terapist, güvensizliklerinizin kaynaklarını daha iyi anlamanıza, olumsuz duygulardan kurtulmanıza yardımcı olabilir ve size başa çıkma mekanizmaları sağlayabilir.

Sonuç olarak zaman zaman kendini yetersiz hissetmek tamamen normaldir. Üzerinde çalışarak, bu duyguları ortadan kaldırabilir ve daha özgüvenli olabiliriz. Yukarıdaki örnek stratejilerden herhangi birini uygulamak, yetersizlik hissettirebilecek durumlarda kendinizi daha yetkin ve rahat hissetmenize yardımcı olabilir…

İlginizi çekebilir: Dakikalar içinde özgüveninizi artırmanıza yardımcı olacak ipuçları

Kaynaklar: psychologytoday, goodtherapy.org, betterhelp

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale