X

Çocuklar ve çevre: Bilinçli bir nesil yetiştirmek için 7 öneri

Hiçbir canlı türü, yaşadığı gezegene insan kadar uzak ve yabancı değildir. Bizler, yıllar içinde bize yaşam veren, bizi besleyen ve barındıran dünyamıza o denli uzaklaştık ki, sadece dünyamıza değil kendi özümüze de yabancı kaldık. Doğaya dair hemen her şeyden, çamurdan, böcekten, soğuktan korkar hale geldik. Öyle bir korkuydu ki bu, kendimize, bizi tüm bu kötülüklerden koruyacak, metalden ve betondan yapılma izole ve güvenli bir hapishane inşa ettik. Adına da “şehir” dedik.

Yıllar içinde daha fazla sayıda ve daha büyük şehirler inşa etme amacıyla ormanları tıraşladık, dağları törpüledik, nehir yataklarının yerini değiştirdik, deniz kıyılarını doldurup kara yüzeyini artırdık ve daha neler neler… Sonucunda ise küresel ısınma, iklim değişikliği, tatlı su kaynaklarının tükenmesi, yangınlar, seller, tsunamiler… İşin sonunda kaybeden yine biz olmadık mı?

Tüm bunları yapanlar, çocukluğunda çevre bilinci ile yetişmemiş, özünü reddeden, doğal olandan korkan insanlardı. Ancak günümüzde tüm bu yapılanların sonuçlarını görmek, öğrenmek, bilinçlenmek ve bu gidişatı nasıl değiştireceğimizi bulmak çok kolay, zira bilgi çağında yaşıyoruz. Bir tıkla istediğimiz bilgiye erişme ayrıcalığına sahibiz. Her nesil, bir öncekinden daha bilgili, daha bilinçli ve davranışlarının yaratacağı sonuçların daha farkında olarak yetişiyor.

Belki bir ebeveynsiniz, belki bir yeğeniniz, kuzeniniz ya da kardeşiniz var. Belki de bir öğretmensiniz ve her gün onlarca çocukla iç içesiniz. Çocuklar hayatımızın her alanında bizimleler. Onlara sinir bozucu sesler çıkaran, gürültücü, yaramaz, baş belası küçük insanlar olarak bakmayın. Bir çocuğa bakarken onun ileride büyüyeceğini, yetişkin olacağını ve kendisi gibi başka insanlar yetiştireceğini düşünün. Tek bir çocuğa öğretilen tek bir bilgi, birkaç nesil sonra onlarca insanın vizyonunu değiştirebilir. Çocuklar aracılığıyla geleceği inşa etmek ise biz yetişkinlere düşmektedir.

Çocuklara çevre bilinci nasıl aşılanır?

Ben bir ebeveyn değilim ancak benden 18 yaş küçük bir kardeşe sahibim. Onunla ilgili bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Üniversiteden mezun olup eve geldiğim yaz döneminde, davranışlarımın çok da farkında olmayarak, yalnız yaşarken edindiğim alışkanlıklarımı sürdürmeye devam ediyordum. Bir akşam, ailecek bir arada otururken bir anda kardeşim anneme döndü ve “benim ne zaman bir telefonum olacak” diye sordu. Kardeşim ile aramızdaki ilişki, yaş farkı nedeniyle normal kardeş ilişkilerinden farklıydı, beni abladan ziyade üçüncü bir ebeveyn ve kendisi için bir rol modeli olarak görüyordu.

O an fark ettim ki, telefon istemesinin tek sebebi benim eve geldiğimden beri akıllı telefonumu elimden düşürmemiş olmamdı. O ne zaman bana baksa beni telefonla görüyordu ve beni örnek aldığı için o da bir tane istiyordu. Afallamış ve kendimden utanmıştım, o gece düşünmekten sabahı sabah ettim. Ertesi gün yaklaşık 5 sayfalık bir çocuk kitapları listesi çıkardım, o hafta hem kendim hem de kardeşim için kitap siparişi verdim ve birlikte kitap okumaya başladık. Gündüz birlikte kendi kitaplarımızı okuyorduk, akşam da uyumadan önce ben ona masal kitaplarının içinden bir masal seçip okuyordum. Bu anının üzerinden 2 yıl geçti, ben o iki yılda 85 kitap okudum ve kardeşim ise 170’ten fazla kitap okudu. O en baştaki çocuk kitapları listesi ise azalmak yerine katlanarak arttı. Bu yıl kardeşim 7. yaşını doldurdu ve sadece bu yaz tek başına 32 kitap bitirdi.

Bu anıyı sizlere anlatmamın asıl sebebi şu; çevre bilincine sahip bir çocuk yetiştirmenin ilk ve en önemli kuralı, önce kendinizi bilinçlendirmektir. Çocuklar bir arada yaşadıkları ve sevdikleri insanları taklit ederler. Bir çocuğa “kitap oku” der ama kendiniz okumazsanız, ya da “yerlere çöp atma” der ama kendiniz buna dikkat etmezseniz, o çocuklardan doğru davranışlar sergilemelerini bekleyemezsiniz. Öncelikle yanlış bilgilendirme ve yönlendirme yapmamak için kendiniz okumalı, araştırmalı, öğrenmeli ve en önemlisi, kendiniz uygulamalısınız.

Doğa ile bir olmayı öğrenmek

Çocuklara doğanın önemini ve doğa ile bir bütün olmayı öğretmenin en iyi yolu, doğada birlikte vakit geçirmektir. Hafta sonları, şehirden çok uzak olmayan günübirlik geziler düzenleyebilir veya kamp yapabilirsiniz. Yarım günlük bir piknik bile tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük bir fark yaratır. Ağaçların arasında yürüyüş yapın, değişik kuşları ve böcekleri incelemesine izin verin. Hazır havalar da çok soğumamışken, ayakkabılarını ve çoraplarını çıkarın ve toprağa basmasına, vücudunda biriken elektriğin akıp gitmesine izin verin. Bırakın çocuğunuz çimen kokusunu tanısın, çiçekleri sevmek için onları koparmak gerekmediğini, sevgisini onların var olmasına izin vererek gösterebileceğini öğrensin.

Birlikte kamp ateşi yakmak için kuru dallar toplamaya çıkın, göl kenarlarında zıplayan kurbağaları seyredin. Birlikte ip atlayın, top oynayın, küçük metrekareli evlerimizde yapamadığımız gibi özgürce hareket edin. Eğer gittiğiniz park veya orman pek temiz değilse, ellerinize birer eldiven geçirip yanınıza bir poşet alın ve birlikte çevreye dağılmış çöpleri toplayın. Bir yandan da bu çöplerin çevreyi nasıl kirlettiğinden, canlılara nasıl zarar verdiğinden ve bunu engellemek için neler yapabileceğinizden konuşun. Konuşmaya ilgisiz kalmış gibi dursa bile, aile ile geçirilen böyle güzel bir gün çocukta iz bırakacaktır.

Bu önerilerim sadece çocuklar için değil, biz yetişkinler için de geçerli. Bizim de toprağa basmaya, özgürce hareket etmeye, bol oksijen almaya ihtiyacımız var. Tüm bunları çocuğunuz için değil, çocuğunuzla birlikte, hem onun için hem de kendiniz için yapın.

Doğru kaynaklardan bilgi edinmek

Doğayı olduğu güzellikte görüp bizzat yaşayıp hissetmek kadar, doğru bilgilere ulaşmak da önemli. Kitap okumakla ilgili o kadar hikâye anlattıktan sonra, kitaplardan bahsetmemek olmaz. Çevre kirliliği, doğanın önemi, hayvan sevgisi gibi konulara değinen çok güzel ve kaliteli çocuk kitapları var. İlk okuma kitaplarından ortaokul seviyesine kadar her yaş grubu için bu nitelikte kitaplar bulmak mümkün. Biraz araştırma yaparak çocuğunuza uygun kitapların bir listesini yapabilir ve yaş grubu büyümeden listeyi bitirmeye çalışabilirsiniz. Hatta dilerseniz, daha önce çevre ve ekoloji kitapları için yaptığım gibi, her yaş grubundan çevreci çocuk kitapları için de seçmece bir liste hazırlayabilirim. Eğer okuyup beğendiğiniz bir kitap varsa ya da böyle bir liste hazırlamamı istiyorsanız, lütfen yorumlara yazın.

Bu kadar kitaba ödenek ayıracak bir ekonomik durumunuz olmayabilir, bu çok normaldir. Ancak zaten kitap okumak için kitapları para ile satın alma zorunluluğu yok. Kitap takası yapan kitapçılar ve online takas uygulamalar ile yok paraya çok sayıda kitap okuyabilirsiniz. Aynı yaş grubunda çocukları olan birkaç aile birleşip satın alınacak kitapları aranızda bölüştürebilir ve çocuklarınız okudukça birbirinizle takas edebilirsiniz. Yakınlarınızda kitap bakımından zengin bir kütüphane varsa çok daha iyi, hiç ücret ödemeden kütüphane bünyesinde bulunan tüm kitaplara ulaşabilirsiniz.

Sadece kitap da değil; filmler, tiyatro oyunları ve belgeseller izleyerek ve çevre, doğa, hayvan sevgisi konularına değinen sergi ve müzeler gezmek de çevre bilinci kazanmanın eğlenceli yollarındandır. Hatta bir de film önerisinde bulunayım; “Loraks” filmi, bana göre, bu konuda yapılmış çocuk filmleri arasında en iyisi olabilir. Mutlaka göz atın.

Doğanın mucizelerine birlikte şahit olmak

Ağaçlardan, çiçeklerden, ormanlardan bahsettik. Bunları görebilmek, doğa ile bir olabilmek için kilometrelerce yol gidip koca bir günümüzü buna ayırmak zorunda değiliz (siz yine de arada bir doğa gezisi yapın, onun hissettirdikleri bambaşka). Doğayı evinize taşıyarak da beton evlerimize biraz da olsa bir yeşil huzur, bir temiz hava kaynağı katabiliriz. Çocuğunuzun bir canlının sorumluluğunu almasına izin verin ve ona bir saksı çiçekli ya da çiçeksiz bitki alın. Daha da iyisi, bitki yerine tohum alın ve günbegün tohumun filizlenmesini, uzamasını, yaprak ve çiçek açmasını gözlemleyin. Bırakın çocuğunuz onun bakımını üstlensin, o sulasın, ona isim versin, güneş gören yerlere saksısını o çıkarsın. Bir tohumu canlı bir bitkiye dönüştürmeyi başarmanın hazzını alsın.

Evinizde, yemeklerde kullanabileceğiniz bitkilere de yer verebilirsiniz. Çocuğunuz özenle bakıp suladığı bitkilerden cherry domates, çilek, böğürtlen koparıp yemenin zevkini tatsın. Güzel diye koparıp, iki dakika sonra ilgisini kaybedip yüzüne bakmadığı çiçeklerin ne kadar uzun sürede, ne büyük bir çabayla açtıklarını görsün. Değerini bilmeyi ve sorumluluk almayı öğrensin.

Aynı şeyi evcil hayvanlar için de yapabilirsiniz. Bakması en kolay evcil hayvan herhalde akvaryum balıklarıdır. Çocuğunuz kuş, balık gibi hayvanların bakımını üstlenebilir ve onlarla duygusal bağ kurabilir. Bu hedefler küçük geldiyse, kedi ve köpek gibi bir evcil hayvan da sahiplenebilirsiniz.

Evde hayvan beslemek de şart değil. Çocuğunuzla birlikte düzenli olarak barınakları ziyaret ederek, zor durumdaki hayvanlar için bir şeyler yaparak da hayvan sevgisi aşılamak mümkün, hatta çok daha güzel bir yol. Barınaklara mama götürebilir, hasta bir hayvanın tedavisini karşılayabilir veya barınaktaki genel işlere yardım ederek ve hayvanlarla oyun oynayıp, okşayıp, sevip onları tasma ile gezdirerek hiç para harcamadan yardımcı olabilirsiniz. Sokağınızdaki kediler, köpekler kuşlar ve diğer hayvanlar için su ve yiyecek kapları koymak, düzenli olarak onları beslemek, onlara kışı geçirebilecekleri kulübeler ve kutular hazırlamak da yine hem iyilik yapmak, hem hayvan sevgisi aşılamak, hem de bir arada kaliteli zaman geçirmek için harika aktiviteler.

Çevreci çocuklar tasarrufu bilirler

Suyu boş yere akıtan, her odanın ışığını açık bırakan, evdeki oyuncakların yüzüne bakmayıp sürekli yenisini isteyen bir çevreci olabilir mi hiç? Çocuğunuz doğal kaynakların tüketimi konusunda da bilinçli hareket etmeyi de öğrenmeli. Yemekleri ziyan etmemek, ihtiyaç dışı alışverişten kaçınmak, diş fırçalarken musluğu kapatmak gibi tasarrufu yöntemlerini bilmeli ve evde herkesle birlikte bunları uygulamalı. Bu şekilde hem doğal kaynakların boş yere harcanmasını önleyebilir ve ev ekonomisine ailecek katkı sağlayabilirsiniz.

Temiz beslenme ve abur cubur meselesi

Çocuğunuz şekerli ve tuzlu abur cuburlara fazla mı düşkün? Bunun sebebi, tüm o abur cuburların beynimizdeki ödül mekanizmasını aktif hale getirmesi ve bağımlılık yapması. Bu bağımlılıktan sıyrılmanın ilk adımı ise, diğer tüm durumlarda olduğu gibi, kendi tüketiminizi de kontrol altına almaktır. Çocuğunuza “abur cubur kötüdür, yeme” deyip kendiniz yerseniz, sözünüzün güvenilirliğini sorgulayacaktır. Ona abur cuburların vücudumuza nasıl zararlar verebileceğini anlatın. Mısır, glikoz ve fruktoz şuruplarından, plastik ambalajların yarattığı çevre tahribatından, palm yağından ve palm yağı üretmek için kesilen ormanlardan, evsiz kalan hayvanlardan söz edin. Midemizi faydasız abur cuburlarla doldurduğumuzda, vücudumuza faydası olan yiyeceklere yer kalmayacağından bahsedin. Çocuk, neden yememesi gerektiğini anlasın.

Abur cuburlar kötüdür, evet ama bu sadece işlenmiş ve paketlenmiş olanlar için geçerli. Çocuğunuzun en sevdiği 3-4 abur cubur çeşidini seçebilir ve bunları evde kendi imkânlarınızla daha sağlıklı üretmenin yollarını araştırabilirsiniz. Patatesleri incecik kesen mutfak aletleri yardımıyla patatesten, patates unundan veya yufkadan cips yapabilirsiniz. Sade cipsler yapıp farklı dip soslar hazırlayabilir veya cipslerinize tamamen sizin ve çocuğunuzun sevkine uygun tatlar, baharatlar katabilirsiniz. Küçük kurabiye ve çikolata kalıpları edinebilir ve saf kakao ve süt kullanarak onun en sevdiği tatlarda çikolatalar, kurabiyeler hatta dondurmalar yapabilirsiniz. Çocuklar için sağlıklı atıştırmalık tarifleri araştırıp deneyebilirsiniz (mesela kakao kaplı havuç topları – kardeşimin en sevdiklerinden).

Tüm bu hazırlama ve pişirme işlemlerine çocuğunuzun da dâhil olması çok önemli. Hem yiyecekleri hazırlamanın zorluklarını görür ve tecrübe eder, hem kendi elleriyle yaptığı yiyecekleri yemenin hazzını alır, hem de ailecek kaliteli zaman geçirerek ebeveyn-çocuk ilişkisinin güçlenmesine katkısı olur.

Çocuğunuzun bu dünyada bir dikili ağacı yok mu?

Çevreye zarar vermekten kaçınacak şekilde davranışlarda bulunmak yetmez, tahrip edilmiş, zarar görmüş yerler için harekete geçmek de önemlidir. Tema Vakfı, GreenPeace gibi çevre için bir şeyler yapan sivil toplum kuruluşlarına (kısaca STK) bağış yapabilirsiniz. Evde büyük bir kumbaranız olsun, herkes – baba, anne, çocuklar, evde yaşayan herkes – o kumbaraya düzenli olarak para koysun. Sonra da bu parayı çevre dostu ev eşyaları almak, STK bağışları, barınaklar ve sokak hayvanları için mama, kulübe, vb. amaçlar için harcayın. Bu gibi STK ve vakıfların ağaç dikme ve kıyı/orman temizliği gibi etkinliklerine ailecek katılın.

Çocuğunuz “ben bugün deniz kıyısındaki çöpleri toplayarak deniz canlılarının ve kuşların hayatlarını kurtardım” ya da “bir ağaç dikerek yaşadığım dünya için iyi bir şey yaptım” veya “çöpe atılacak bir karton kutudan, soğukta üşüyen bir sokak kedisine sıcak bir ev yaptım” diyebilmenin mutluluğunu yaşasın. Bu mutluluğu tattığında, harçlığının bir kısmından ya da bilgisayar oyunu oynayabileceği zamandan feragat etmekten çekinmeyecektir. Kendinden vermenin eksiltmediğini, bir canlıyı mutlu etmenin kendisini de mutlu edebileceğini görecek ve çevre bilinci, benliğinin derinlerine kazınacaktır. Siz de hep birlikte, ailecek iyi bir şeyler yapmanın, geleceğe şekil verecek bilinçli bir birey yetiştirmenin ve aile bağlarını kuvvetlendirmenin tadını çıkarırsınız.

Doğa ve canlılar ile iç içe olmak, sadece çocuklara değil, hepimize iyi gelir. İyilikle kalın.

İlginizi çekebilir: Çevre bilinci kazanmanın en keyifli yolu: Mutlaka okumanız gereken 24 ekoloji ve çevre kitabı

Çağla Lotinac Akman: Galatasaray ve UPS spor kulüplerinde 12 yılını verdiği voleybol kariyerine, bilim insanı olma isteğiyle son vermiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Moleküler Biyoloji Genetik ve Biyoteknoloji alanında yüksek lisans yapmaktadır. Toplum Gönüllüleri Vakfı'nda aktif olarak gönüllü faaliyetlere katılmaktadır. 3 yıl önce İstanbul'dan koşar adım kaçan ailesi ile birlikte Muğla'nın bir köyünde yaşamaktadır. İstanbul'dan köye taşınması ile birlikte doğal yaşama adapte olduktan sonra üniversite için İstanbul'a geri gelmesiyle neye uğradığını şaşırmış, köydeki düzenini devam ettirmek istemiş ve Sıfır Atık hayat tarzıyla tanışmıştır. Yazılarında da Sıfır Atık ve Çevre Kirliliği konularına sıkça yer vererek bu konularda farkındalık yaratmayı hedeflemektedir.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale