X

Çok geç olmadan farkına varmamız gereken, zamanımızı boşa harcatan hatalar

Zaman… Şüphesiz ki hayatımızın en değerli varlıklarından biri, çünkü yenilenmesi, geri getirilmesi imkansız. Adeta yaşamlarımızın dokusunu ören görünmez bir iplik gibi, her bir ilmiği bir öncekinden farklı olan… Ama ne var ki bu benzersiz varlığın kıymetini ne yazık ki çoğu zaman bilemiyoruz. Tıpkı paramızı harcıyormuşçasına dikkatle, özenle harcamak yerine, çarçur etmeyi seçiyoruz, bazen bilerek bazense farkında olmayarak. Her an, bir öncekinden ve bir sonrakinden farklı eşsiz bir serüven iken, elimizdeki zamanı değerlendirmekte büyük hatalar yapıyoruz. Ve en acısı da şu ki, bu yaptığımız hatalar günlük hayatlarımızın o kadar içinden ki nasıl gözden kaçırıyoruz, anlaması gerçekten zor. Ama hala zaman varken, henüz çok geç olmadan bu hatalardan kaçınmayı ve zamanımızı hak ettiği değere layık bir şekilde harcamayı öğrenebiliriz, tek yapmamız gereken farkına varmak. İşte zamanımızı boşa harcamamıza neden olan hatalar:

Üretkenliği meşguliyetle karıştırmak

İşleyen demir pas tutmaz, evet ama yorulmaz mı yıpranmaz mı, hele ki boşa dönüp duruyorsa? Ne yazık ki durmaksızın üretken olmanın, daha doğrusu sürekli ‘bir şeyler yapmanın’ takdir gördüğü, durup dinlenmenin ise hoş görülmediği ve hatta ‘tembellik’ sayıldığı bir çağda yaşıyoruz. Ancak, bu çoğu zaman anlamsız bir meşguliyete neden olabiliyor ve hem enerjimizi hem de zamanımızı boş yere tüketmemize ortam hazırlıyor. Dahası, tükenmişlik sendromuna, depresyona, kaygı bozukluğuna ve depresif duygu ve düşüncelerin ortaya çıkmasına da neden olabiliyor. Bu nedenle, günün koşturmacalı maratonuna katılmadan önce bir adım geri çekilmek ve yaptığımız, uğraştığımız şey her ne ise bir amaca hizmet edip etmediğini, yapmamız gerekip gerekmediğini fark etmek önemli. Eylemlerimizin, önceliklerimizle uyumlu olması ve sırf başkaları yapıyor ya da öyle söylüyor diye ‘boş durmamayı’ alışkanlıklarımız arasından çıkarabilmek, zamanımızı çok daha verimli ve etkili kullanmamıza yardımcı olabilir. Belki de sürekli bir telaş içinde olmanıza, devamlı meşgul ‘görünmenize’ ya da bunun için çabalamanıza hiç gerek yoktur? Her anı bir fırsat olarak görüp, ‘gerçekten’ anlamlı bir yaşam sürme yolculuğunuzu başlatabilirsiniz…

İlginizi çekebilir: Ne kadar meşgulsen o kadar mı değerlisin?

Gereksiz tereddütlerin etkisinde kalmak

Ya işler beklediğim gibi gitmezse, ya beni reddederse, ya kimse fikrime katılmazsa, ya denersem ama başarısız olursam, ya öyle ya şöyle… Tüm bunlar ve benzeri yaşadığımız tereddütler, sizce hayatımızdan ne kadar çalıyordur? Bir düşünün her gün en az bir kez benzer bir tereddüt yaşadığınız için bir şeyleri yapmayı ertelemiyor musunuz ya da belki de tamamen rafa kaldırıyorsunuzdur? Oysa ki bazen günler hatta haftalar geçmek bilmeyecek kadar uzunmuş gibi gelse de ömür çok kısa değil mi? Öyleyse ertelemek, yapmamak, ‘olası’ olumsuz ihtimaller yüzünden denememek, cesaret edememek niye? Bir ömür içimizde ukde kalması daha kötü değil mi? Bu tereddütler yüzünden yaşadığımız zaman kaybı da cabası… O zaman bırakın gereksiz tereddütlerin etkisinde kalmayı ve neyi denemek istiyorsanız bir an önce başlayın. Ya tutarsa?

Kesintisiz bahaneler üretmek

Tıpkı gereksiz tereddütler gibi, sürekli bahaneler üretmek de zamanımızdan çalan en büyük düşmanlardan biri. Bahaneler, potansiyelimizi açığa çıkarmaktan ve hedeflerimize ulaşmaktan bizi alıkoyan, adeta görünmez zincirler… Çoğu zaman başkalarının yaptıklarına, başardıklarına, ulaştıklarına bakıp, kendi yeteneklerimizi sorguluyoruz; çünkü onun imkanları var, çok şanslı, onun yerinde ben olsaydım beni seçmezlerdi, ben yeterli değilim gibi bahanelerle ‘nasıl başarabileceğimize’ odaklanmak yerine ‘neden başaramadığımızı’ daha doğrusu ‘neden denemediğimizi’ açıklamaya çalışıyoruz. Ve bunu yaparken ürettiğimiz bahaneler de zaman kaybından başka bir işe yaramıyor. Çevresel faktörleri suçlamak ya da sorumluluktan kaçmak, denemekten korkmak, başkalarını kendimizden üstün görmek gibi temellere dayanan bu bahaneler ve haksız kıyaslamalar, bizi ilerlemekten alıkoymanın ötesinde zamanımızı hiçbir fayda sağlamayacak söylemler uydurmaya ayırmamıza neden oluyor. Oysa ki herkesin hikayesi özneldir ve açılmamış kanatların büyüklüğü bilinmez, o yüzden bahane üretmekle zaman kaybetmek yerine, fırsatlar yaratmaya ve yeni yollar keşfetmeye odaklanmak en önemlisi.

İlginizi çekebilir: Zamanın değerini daha iyi bilmenin yolları

Sürekli başkalarının hayatlarına odaklanmak

Başkalarının yapıp, bizim yapamadığımız ya da yapmadığımız şeyler için ürettiğimiz bahaneler gibi, kendimize odaklanmak yerine başkalarının hayatlarına odaklanmak da zamanımızın en büyük düşmanı. Neden kendi hayatımızı daha iyi yapmak için çaba harcamak yerine, başkasının hayatını düşünerek zaman kaybedelim? Ne yazık ki bu yanılgıya hayatımızın büyük bir bölümünde düşüyor ve başkalarının nedenine, nasılına, sonucuna o kadar odaklanıyoruz ki kendi hayatımız için bir şeyler yapacak zamandan ve enerjiden çalışıyoruz. O bunu yapmış, şöyle imkanları varmış, şu kadar zaman uğraşmış… Evet ama bunlar gerçekten bizim konumuz mu? Kendi nasıllarımıza, nedenlerimize odaklanmalı, zamanımızı sadece kendi hayatımız için harcamayı öğrenmeliyiz. Aksi halde bu durumun farkına vardığımızda gerçekten artık çok geç olabilir.

İlginizi çekebilir: Kendi iyiliğiniz için yapmayı acilen bırakmanız gereken şeyler

Mükemmel anı beklemek

Hepimiz hayatımızda en az bir kez şunlara benzer cümleler kurmuşuzdur: Şu işe girersem, şu evi alırsam, şuraya taşınırsam, zengin olursam, mezun olursam, evlenirsem, tatil olursa, bu haftayı atlatırsam… Kısacası, olmamış bir şeyin gelecekte olma ihtimaline, diğer tüm yaşantımızı bağlı kılarak kurduğumuz bu cümleler, ‘o mükemmel anı’ beklerken yitirdiğimiz zamanı, görmemize engel oluyor. Şu işi alınca çok mutlu olacağım derken, bugünün mutluluğunu gözden çıkarmış oluyor ve o zaman gelene kadar yaşadığımız her şeyin belki de anlamını baştan yitirdiğini kabul etmiş oluyoruz. Dolayısıyla zihnimizde yarattığımız o mükemmel an, gelene kadar sadece zaman kaybetmiş oluyoruz, çünkü doyasıya yaşamaya, başka şeyler yapmaya odaklanmak ve farklı fırsatları değerlendirmek yerine, sadece o an gelsin diye günleri geçiriyoruz. Bu da belki de hepimizin hayatındaki en büyük zaman kayıplarına dönüşüyor.

İlginizi çekebilir: Hayatı ertelemek: Mutluluğu askıya almak istediğinizden emin misiniz?

Onaylanmaya bağımlı hale gelmek

Başkalarından onay beklerken, ne kadar zaman geçirdiğinizi bir düşünün… Kendi kendinizi onaylamak, yaptığınız işleri takdir etmek yerine, dışarıdan gelecek bir onayı beklemek, sizce de kendinize haksızlık yapmanın yanı sıra büyük bir zaman kaybı değil mi? Ne yazık ki çoğu zaman hepimiz bunu yapabiliyoruz. Kendi onay ve takdirimizi hiçe sayıp başkalarının takdir etmesini, onaylamasını bekliyoruz ve bir süre sonra farkında olmadan bu duruma bağımlı hale gelebiliyoruz ki bu da hem zaman kaybına hem de öz güvenimizin, kendimize olan saygı ve sevgimizin azalmasına neden olabiliyor.

İlginizi çekebilir: Kendimizi önceliklendirmek bencillik değil; temel bir ihtiyaçtırKendimizi önceliklendirmek bencillik değil;

Beklentilerin, güzellikleri gölgelemesine izin vermek

Beklentiler, hayatın en sinsi cilvelerinden biri olabilir ama ne yazık ki çoğumuz için onlardan kaçış yok. Bir şekilde hepimiz farklı beklentilerin içerisine girip bir şeyleri kaçırabiliyoruz, en çok da zamanı… Beklentilerimiz, gerçeklerle örtüşmediğinde yaşadığımız hayal kırıklığının etkisinden günlerce, belki de aylarca çıkamayabiliyoruz. Dahası, bu gerçeğe dönüşmemiş beklentilerin ilişkilerimizi, günlük rutinlerimizi, yaşama sevincimizi olumsuz etkilemesine de izin vermiş oluyoruz. Örneğin, partneriniz özel gününüzde beklediğiniz hediyeyi almadı diye içerlemek yerine o gün size gönderdiği içten ve sevgi dolu mesaja odaklanıp bunun için minnettar olsaydınız, o gün çok daha iyi geçmez miydi? Zamanın değerini bilmek, sevdiklerimize minnettarlıkla yaklaşmak ve küçük anların içindeki büyük anlamları görmek, yaşamdan elde edilecek en değerli derslerden biri. Zamanı da en güzel harcamanın yolu…

İlginizi çekebilir: Mutluluğun formülü çok açık: Sıfır beklenti, maksimum mutluluk

Şükretmeyi bilmemek

Şükretmek, anın ve sahip olduklarımızın değerini fark etmek için en güzel fırsatlardan biri. Şükretmeyi bilmemek ise, sürekli bir beklenti modunda olmak ve var olanla yetinememek yüzünden doğan kocaman bir zaman kaybı. Şükretmemek, sürekli başka şeylerin peşinde koşmayı ve elimizde olmayanlara odaklanmayı da beraberinden getiriyor, bu da zamanımızı işlevsiz düşüncelere harcamamıza neden oluyor. Ancak şükretmek, yaşanan anların değerini anlamamızı ve anın tadını çıkarmamızı sağladığı için zamanımızı da daha bilinçli ve anlamlı şekilde geçirmemize yardımcı olabilir. Dolayısıyla, şükretmeyi alışkanlık haline getirmek, kendimiz ve hayatımız için atabileceğimiz en güzel adımlardan biri.

İlginizi çekebilir: Şükretmenin hiç beklenmedik faydaları

Mantıksız tüketim çılgınlığına kapılmak

Hayatlarımızı dört bir yandan çevreleyen reklamlar, sosyal medyadaki iş birlikleri, fenomenler, ardı arkası kesilmeyen indirim bildirimleri, pazarlama stratejileri ve daha nice faktör ne yazık ki bizlere sürekli daha fazlasını edinmenin, daha yeni, daha iyi ürünlere sahip olmanın mutluluğu getireceğini öğütlüyor. Oysa ki, gerçek mutluluk ne yeni ürünlerle ne bir şeyler satın almakta. Ancak, tüm bunların etkisi altında kapılıp gittiğimiz tüketim çılgınlığı hem bütçemize hem çevreye zarar veriyor hem de zamanımızı boş yere harcamamıza neden oluyor. Bir düşünsenize indirim bildirimlerine bakarken, hangi influencer hangi linki vermiş diye ekran kaydırırken geçen zamanda başka neler yapabilirdiniz?

İlginizi çekebilir: De-influencing nedir: Tüketim çılgınlığının içerisinde bilinçli tüketici olmak

Olmayanı oldurmaya çalışmak

Ve son olarak zamanımızı çalan en gizli tuzaklardan biri; olmayanı oldurmaya çalışmak. Ama bunu, zor görünen hayalleri, hedefleri başarmak için uğraşmak olarak algılamayın, doğrusu; özü ‘o’ olmayan her şeyi ‘o’ oldurmaya çalışmakla ilgili. Mesela olmadığımız biri gibi davranmak, olmadığımız biri gibi konuşmak, giyinmek, yaşamak… Neden tüm bunlar için zamanınızı tüketesiniz ki?

Bu nedenle, olmayanı oldurmaya çalışmak, gereksiz ve gerçekçi olmayan beklentilere girmek, kendimizi olmadığımız bir kalıba sokmak, yalnızca büyük bir zaman kaybı. Bunun yerine, ne isek öyle yaşayabilir, kendimize uyan bir yaşamı benimseyebilir ve sadece kendi gelişimimize odaklanarak zamanımızı çok daha iyi harcayabiliriz.

İlginizi çekebilir: Bakış açınızı sıfırlayıp yönünüzü olumluya çevirecek ipuçları

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale