X

Sezgilerinizi güçlendirmenin ve iç sesinize kulak vermenin yolları

Olacak bir şeyi henüz gerçekleşmeden önce hissetme: “Hiss-i kabl-el vuku”. Arapça kökenli bu anlamlı sözcük, Türkçesi ile ‘önsezi’; yani herhangi bir şeyin gerçekleşeceğinin ‘kişinin içine doğması’. Sizin de başınıza geliyor mu ‘Ya ben bunu önceden hissetmiştim, ben o iş olmaz demiştim ya da ona güvenilmeyeceğini söylemiştim…’ ve benzeri deyişler? Evetse, sezgilerinizin kuvvetli olduğunu söyleyebiliriz. Değilse de merak etmeyin, bir şeyleri önceden hissetme yani sezme becerinizi geliştirmenin birçok yolu var. Ama gelin sezgilerimizi nasıl güçlendirebileceğimize değinmeden önce sezgilere dair biraz daha derin bir bakış açısı kazanalım.

Sezgi nedir?

Sezgi, analitik akıl yürütme olmadan bir şeyi bilme yeteneğidir; zihnimizin bilinçli ve bilinçsiz kısımları arasında kalan boşluğu dolduran bir çeşit kişisel güçtür. Teknik olarak tanımlaması biraz zor olsa da sezgi, aslında bir tür doğuştan gelen bilme ya da neyi doğru olduğunu anlama, olacakları önceden hissedebilme yeteneğidir. Her insanda sezgisel yetenekler bulunsa da kimileri daha etkin kullanırken kimileri sezgilerini görmezden gelebilir. Bu yüzdendir ki bazı insanlar şıp diye karar alabilir ya da bilinmesi, tahmin edilmesi güç durumlarda hızlıca, korkmadan hareket edebilirler; çünkü sezgilerine güvenirler.

Sezgi, değişkendir yani sabit değildir, hep aynı şekilde kalmaz ve aynı yönde ilerlemez. Değişir, dönüşür ve gelişir; bazen çabayla bazense farkında olmadan. Sezgi; bilinçli zihinden gelmez, analitik bir beceri değildir; bu yüzden araştırma yaparak ya da bir hedefe kitlenerek, ona koşarak, ulaşmaya çalışarak gelişmez. Aksine hareketsiz olduğunuzda ve durup düşünmeye, pasif kalmaya, kendinize dönüp bakmaya zaman ayırdığınızda gelişir.

Sezgileri yüksek insanlar genellikle içgüdüsel tepkilerini kolayca algılayabileceklerini hissederler ve onları dinlemekte rahattırlar. Örneğin, bir arkadaşınız birlikte başlayacağınız bir iş için neyin iyi neyi kötü olacağını hızlıca ayırt edebilirken; diğer arkadaşlarınız mevcut tüm seçenekleri uzun uzadıya değerlendirebilir. Güçlü sezgilere sahip olan kişiler görünüşte fazla çaba harcamadan olaylar ve insanlar hakkında çıkarımlarda bulunabilir. Güçlü sezgiler, yalnızca iyi ya da kötü olacak olayları önceden hissetmek değil aynı zamanda doğru kararları vermek, doğru seçimler yapmak için de önemlidir. Aklın, mantığın, rasyonalizmin tıkandığı ya da yetersiz kaldığı noktada sezgiler tam bir ‘gamechanger’ yani oyun değiştirici olabilirler.

Sezgiler konusunda yapılmış birçok bilimsel araştırma ve yazılmış yüzlerce kitap, bilinen binlerce ünlü isim var. Ancak aralarından Sezgisel Şifa Rehberi kitabının yazarı Dr. Judith Orloff, sezgileri en etkili şekilde ele alan isimlerden biri. “Gelişmiş sezgi ‘gizli bir silah’tır; size normalde sahip olamayacağınız her türlü bilgiyi verir. Bu beyin analizi değildir; bu doğrusal olmayan bilgidir. Bu, ikinci tür bir zekadır.” diyen Orloff ayrıca şunu da ekliyor: “İnsanlar, sahip olmadıklarını düşünseler bile sezgilerini geliştirebilirler.” Öyleyse gelin, biz de aslında hepimizin içerisinde var olan bu gücü açığa çıkaralım ve sezgilerimizi nasıl daha da kuvvetli bir hale getirebileceğimizi öğrenelim.

Sezgileri güçlendirmenin yolları

Özellikle nereye gideceğinizden emin olmadığınız bir yol ayrımında ya büyük bir kararın eşiğindeyken ‘keşke içimden gelen o sesi duyabilsem’ veya ‘ne yapmam gerektiğini bir şekilde bilebilsem’ diyorsanız size rehberlik etmesi için sezgilerinizi kuvvetlendirebilirsiniz. Üstelik en sıkıntılı, umutsuz hissettiğiniz zamanlarda bile sezgilerinizden güç alabilirsiniz. İşte sezgilerinizi güçlendirmenize ve daha iyi kullanmanıza yardımcı olacak ipuçları:

1. Yavaşlayın

Yorgun veya tükenmiş hissediyorsanız, sezgilerinizin iyi çalışması pek mümkün değil. Çünkü, zihin sezgiler için mükemmel bir yuvadır ve zihin rahat olmadığında sezgiler de rahatça açığa çıkamaz. Yavaşlayın, zihninizi meşgul eden ne varsa susturun. Dünyadan uzaklaşın ve kendinizi rahatlatın. Sakinlik, sezgilerin en etkili yakıtıdır.

2. Meditasyon yapın

Hepimizin birtakım sezgisel yetenekleri; yaşam boyunca rehberlik etmeye çalışan o küçük, gizli kalmış sesi var. Ancak dünya kafamızı o kadar çok düşünceyle doldurur ki sonunda o sesi dinleme alışkanlığımızı kaybederiz. Meditasyon pratikleri, zihni sakinleştirmenin ve o sese kulak vermenin etkili bir yoludur. Düşüncelerinizi susturduğunuzda, iç sesinizi daha net ve kolay bir şekilde dinleyebilir, sezgilerinizin önünü açabilirsiniz.

3. Rüyalarınızı boş vermeyin

Rüyalar, beynin günden arta kalan bilgileri işleme şeklidir; anılar, deneyimler, duygular, simgeler, insanlar, eşyalar, hayaller, acılar, istekler ve çok daha fazlasını barındırabilir. Haliyle rüyalara dikkat etmek, uyanık olduğumuzda erişemeyeceğimiz bilgileri sağlayabilir. Uyumadan önce, düşüncelerinizi çözülmemiş sorun veya sorunlara çevirin. Uyurken olası seçenekleri veya çözümleri düşünün. Gözlerinizi kapatın ve gerisini rüyalarınıza bırakın. Uyandığınızda neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair güçlü bir şeyler sezmeye başlayabilirsiniz. Özellikle tamamen çıkmazda olduğunuzu düşündüğünüzde sezgilerinizin sesini yükseltmek için rüyalarınız en güçlü yaveriniz olabilir.

4. Olumsuz düşünmeyi bırakın

Zihnimizin içinde etrafımızda gördüğümüzden farklı bambaşka bir dünya olduğu kesin; kimi zaman daha iyi daha kimi zaman daha kötü; sebebi ise düşünceler. Düşünceler, ne kadar kötüleşirse yani olumsuzlaşırsa zihin de o kadar kötüler; haliyle sezgilerin de iyileşmesi mümkün olmaz. Olumlu düşünceler ise sezgileri yeşertmeye yardımcı olur. Olumsuz düşüncelerin girdabına çekildiğinizi hissettiğinizde hemen odağınızı değiştirin, aksi halde sezgileriniz körelebilir.

5. Mantığın bir sınırı olduğunun farkına varın

Mantık, duyularla algılanabilen bilgilere dayanır; yani bildiğimizin ötesine geçemez, bilgileri sınırlandırır. Sezgi ise bilinenin, duygu ile algılananın ötesinde bir yerdedir ve sınırı, çizgisi, limiti yoktur. Mantığın bir noktada bittiğini fark ederseniz sezgilerinize daha şans vermek için kendinizi motive edebilirsiniz.

6. Beyninizin sağ tarafına ağırlık verin

Çoğumuzun bildiği üzere beynin sol kısmı analiz, mantıksal düşünme, rasyonel kararlar gibi mantığa, gerçekliğe dayanan süreçlerle ilgilenirken; sağ kısmı yaratıcılık, duygular, hisler ve sezgiler ile ilgilidir. Yoğun olarak sol beyin desteklendiğinde sağ kısım zayıflayabilir; haliyle sezgiler de. Bu nedenle beyninizin sağını harekete geçirecek meditasyon, müzik, sanat etkinlikleri ve benzeri aktivitelerle zaman geçirerek sezgilerinizin sesini yükseltebilirsiniz.

7. Anda kalmaya çalışın

Mindfulness, yani bilinçli farkındalık, artık hayatımızın hemen hemen her alanında karşımıza çıkan bir kavram. Dikkati, bilinçli bir şekilde şimdiki ana vermek anlamına gelen mindfulness ile zihninizi şimdiki zamanın içerisine çekebilir ve geçmiş ya da gelecekle meşgul olan zihinsel gürültüyü azaltabilirsiniz. Sezgi, dikkat pratiğinde gelişir; bu nedenle anda kaldığınız her an sezgilerinizi güçlendirebilirsiniz.

8. Bağırsak sağlığınıza özen gösterin

Evet, sezgiler mi bağırsak mı demeyin; çok sayıda araştırma bağırsakların ikinci beyin olarak değerlendirildiğine vurgu yapıyor; sebebi ise iyi oluş halimizi doğrudan etkilemesi. Sağlıklı bir sindirim sistemi zihin sağlığınızın yanı sıra sezgilerinizi güçlendirmek için de oldukça önemli. Stresi azaltarak ve bağırsak sağlığını destekleyen yüksek lif içerikli gıdalarla beslenerek sindirim sisteminizi destekleyebilir; bağırsak-beyin arasındaki bağlantıyı güçlendirebilir, sezgilerinizi iyileştirebilirsiniz.

9. Güneşi selamlayın

Evet, geleneksel yoga ve meditasyon tekniklerinin yanı sıra 12 yoga duruşundan oluşan bir set olan Surya Namaskar veya Güneşi Selamlama da sezgileri güçlendirmekte önemli bir role sahip. Sezgisel yeteneklerinizi doğrudan etkileyen bir sinir kitlesini uyaran ve düzenli uygulandığında midedeki solar pleksus adı verilen çakrayı harekete geçiren Güneşi Selamlama ile sezi yeteneklerinizi geliştirebilirsiniz.

10. Kitaplardan faydalanın

Kitaplar, her alanda olduğu gibi sezgilerimizi geliştirmek, onları doğru kullanmak ve keşfetmek için de önemli yol göstericiler. Bilimsel araştırmalar ve uzman görüşleriyle dolu, sezgiler dünyasına giriş yapmak ve bambaşka bakış açıları kazanmak istiyorsanız bu konuda kaleme alınmış en iyi kitaplara göz atabilir, dilerseniz hemen okumaya başlayabilirsiniz. Kitap isimlerinin üzerine tıklayarak kitapları inceleyebilirsiniz:

Blink: The Power of Thinking Without Thinking – Malcolm Gladwel
Educating Intuition – Robin Hogarth
Risk Savvy: How to Make Good Decisions – Gerd Gigerenzer
Gut Feelings: The Intelligence of the Unconscious – Gerd Gigerenzer
Thinking, Fast and Slow – Daniel Kahneman

11. Sezgilerinizi görmezden gelmeyin

Son olarak, bilinmeyenin korku verdiği, insanın bilinmeyen her şeyden korktuğu, çekindiği bilinen bir gerçek olsa da bu bilinmezlik korkusunun sezgilerinizi göz ardı etmenize neden olmasına izin vermeyin. Görmezden gelinen sezgiler, bir süre sonra kaçar gider. Sezgiler, utangaç çocuklar gibidir ve kaçmaya çok yatkınlardır. Eğer siz onlardan kaçarsanız onlar da sizden kaçar. Güçlenmeleri için onları kabul etmeniz, görmeniz ve onlara alan açmanız gerekir.

Unutmayın; sezgiler dikkat, farkındalık ve sessizlik pratiğinde çalışır. Onların yükselmesi için kalan her şeyin biraz sesini kısmak gerekebilir; önce zihnimizin, sonra ise dünyanın. Merak etmeyin, tüm bunları denedikçe sezgilerinizin güçlendiğini her geçen gün fark edecek ve sezgilerinize daha fazla güvenmeye başlayacaksınız.

Eklemekte fayda var ki sezgiler güçlü yol göstericiler olsa da bu durum onları her zaman körü körüne takip etmek gerektiği anlamına da gelmez. Sağduyu ve rasyonellik dengesini kullanmak her zaman önem arz eder; yaşamınızda doğru bir ilerleme ve gelişim için her ikisinin de dengesine ihtiyacınız olduğunu unutmayın. Hem sezgisel hem de rasyonel tarafınızı aktif tutarak hayat yolunuzu aydınlatın.

İlginizi çekebilir: Sezgiler vs. rasyonel düşünce: Sezgilerimize ne kadar güvenebiliriz?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale