X

Bilimin ışığında sağlıklı cinsel ilişki haftada kaç kez olmalı?

Pek çok insan mevcut cinsel ilişki sıklığının normal olup olmadığını veya bu konudaki idealin ne olması gerektiğini merak ediyor. Acaba ilişkilerde seks ne kadar önemli? Aslında cinsel tatmin istatistiklerine atıfta bulunmak riskli. Bunun sebebi, araştırmalarda elde edilen verilerin çoğunlukla kişilerin kendi bildirdiği bilgilerden oluşması. Dolayısıyla sonuçların doğruluğundan %100 emin olmak mümkün değil.

Bununla birlikte, insanlar “Sağlıklı cinsel ilişki haftada kaç kez olmalı” gibi bir soruyu sorgularken; aslında ilişkilerinin sağlıklı olup olmadığını bilmek istiyor olabilirler. Yani aslında merak ettikleri şey muhtemelen partnerleri için yeterli olup olmadıkları veya partnerlerinin onlar için yeterli olup olmadığı. Eğer siz de ilişkinizde “fazla” mı yoksa “az” mı seks olup olmadığını merak ediyorsanız kafanızdaki sorulara yanıt bulmak için yazımızı okumaya devam edin. Aşağıda “Cinsel ilişki sıklığı ne olmalı” sorusunu derinlemesine ele alıyor olacağız.

Cinsel ilişki kaç günde bir olmalı?

Daha önce de belirttiğimiz gibi, aslında ne sıklıkta seks yapmanız gerektiğine dair tek bir cevap yok. Archives of Sexual Behavior’da yayınlanan 2017 tarihli bir araştırma, 1989- 2014 yılları arasında, 26.000’den fazla kişinin cinsel davranışlarını inceledi. Sonuçta bir yetişkinin yılda ortalama 54 kez veya haftada bir kez seks yaptığını ortaya koydu.

Ayrıca, evli çiftler için de bu sayı neredeyse aynıydı (yılda 51 kez). Bununla birlikte, cinsel ilişki sıklığı yaşa bağlı olarak değişiklik gösteriyordu: Katılımcılar 20’li yaşlarda yılda yaklaşık 80 kez seks yaptıklarını bildirirken, bu sayı 60’lı yaşlarda 20’ye kadar düşüyordu.

Dolayısıyla bu vb. araştırmalara bakılarak “Yaşa göre cinsel ilişki kaç günde bir olmalı”, “Sağlıklı cinsel ilişki haftada kaç kez olmalı” gibi sorulara yanıt bulunabilir. Ancak bu, tüm ilişkiler için ideal cinsel ilişki sıklığının ne olduğunu belirleyemez. Seks terapistleri, hafta bir kez seks yapmanın çok fazla olduğunu veya bunun yetersiz kaldığını söyleyen birçok insanla karşılaştıklarını belirtiyor. Yani çiftler, kendileri için doğru olan cinsel ilişki sıklığını yine kendileri belirleyebilir ve ilişkileri devam ettikçe bu sayı değişebilir. “Çok fazla” veya “çok az” cinsel ilişki tamamen özneldir ve söz konusu çifte bağlıdır. Bazı insanlar aylarca cinsel ilişkide bulunmasalar bile ilişkinin içerisinde tatmin hissedebilirler. Bu yüzden uzmanlar cinsel ilişki sıklığına dair bir kural aramak yerine, cinsel ilişkiye ve bunun iki kişi için ne anlama geldiğine odaklanmayı öneriyor.

Evlilikte cinsel ilişki kaç günde bir olmalı?

Gelelim bir diğer merak edilen soruya… 2013 yılında AARP, sosyologlar tarafından yürütülen 50 yaşın üzerindeki 8000’den fazla kişiyle yapılan bir çalışmada şu sonuçları buldu:

  • Evli çiftlerin %31’i haftada birkaç kez
  • Çiftlerin %28’i ayda birkaç kez
  • Çiftlerin %8’i ayda bir kez
  • Çiftlerin %33’ü ise nadiren seks yapıyor ya da hiç yapmıyor.

Tıpkı yukarıda açıkladığımız gibi, söz konusu evli çiftler olduğunda da cinsel ilişki sıklığı konusunda ideal bir sayı yok. Her çiftin ihtiyaç duyduğu veya istediği şey, kendi kişisel tercihlerine göre değişebilir.

Bununla birlikte Howard, Social Psychological and Personality Science dergisinde yayınlanan 2015 tarihli bir çalışma, çiftlerin haftada bir kez seks yapmalarının en mutlu senaryo olduğunu belirtiyor. Çiftler bundan daha az seks yaptıklarında ilişkiden duydukları mutluluk azalıyor, ancak bundan daha sık seks yaptıklarında artmıyor.

İlginizi çekebilir: Herkesin aklındaki o soru: Ya seks monotonlaşırsa?

Cinsel isteksizlik nedenleri

Genelleyecek olursak; araştırmalar cinsel ilişki sıklığı konusunda hafta birin ideal olduğunu ortaya koysa da, çiftlerden biri ya da ikisi, mevcut sıklığın ihtiyaçlarını karşılamadığını düşünüyor olabilir. Eğer böyle bir düşünceniz varsa öncelikle ilişkinizi yatak odasının dışında değerlendirin. Bu alanın dışında da yakınlık kuruyor musunuz? Partnerinizle bağlantınız için fiziksel, zihinsel ve duygusal yakınlık olmazsa olmaz. İster kaliteli zaman, hediyeler, fiziksel temas, hizmet eylemleri veya onay sözlerinin bir bileşimi olsun, sevgi diliniz hangisiyse, onu beslemelisiniz. Tek sevgi dilinizin seks olduğunu fark ederseniz, partnerinizle sevgiyi anlama, verme ve alma yollarını genişletmeyi deneyebilirsiniz. Bu konuda sorun yaşıyor ve başa çıkamadığınızı düşünüyorsanız bir seks terapistinden yardım almayı da düşünebilirsiniz.

Ayrıca aşağıdaki nedenlerin de cinsel isteksizliğe yol açabileceğini göz ardı etmeyin:

  • Yaş alma
  • Aile yükümlülükleri/çocuklar
  • Hormonlar
  • Tıbbi hastalıklar
  • İlaçlar
  • Fiziksel çekicilik
  • Fizyolojik problemler veya beden imajı sorunları
  • Psikolojik sorunlar
  • İlişki sorunları
  • Cinsel inançlar ve tutumlar
  • Durumsal kaygılar

Önemli olanın cinsel ilişki sayısı değil, mevcut sorunun anlamı olduğunu unutmayın. İlişkilerde cinsel ilişki sıklığı yıllar içinde dalgalanabilir ve ilişkinin genel kalitesi, yatak odasının ötesine geçen yollarla ölçülür. Bazen cinsel arzudaki değişiklikler, ilişkide çiftlerin desteğiyle veya seks terapisiyle çözülebilecek sorunların bir göstergesi olabilir; bunun da dikkate alınması önemlidir.

İlginizi çekebilir: Uzun süreli ilişkilerde cinsel isteksizlik problemiyle baş etmenin yolları

Cinsel yaşamınızı nasıl iyileştirebilirsiniz?

Cinsel ilişki stres yaratan bir şey olmamalı. Neyse ki bu noktada, sizin ve partnerinizin cinsel yaşam kalitesini iyileştirebilecek bazı uzman tavsiyeleri var. İşte cinsel yaşamınızı daha iyi kılmanın bazı yolları.

1. Stresi azaltın

Stres, iki kişi için de mutlu bir cinsel yaşamı engelleyebilir. Stres yaşayan herkes, libidosunda bir azalma gözlemleyebilir. Dolayısıyla kendinizin veya partnerinizin stresli olduğunu fark ederseniz bunun hakkında konuşun ve üzerinizdeki stresi atmanın yollarını arayın.

2. Cinsel benliğinizi keşfedin

Uzmanlar bedeninize daha aşina olmak için iç gözlem, merak, cinselliği ve cinsel arzuları keşfetmeyi öneriyor. Cinsel keşif, beden imajı sorunlarının üstesinden gelmek veya sizi neyin memnun ettiğini bulmak anlamlarına gelebilir. Kendinizi rahat hissediyorsanız fiziksel olarak ve mastürbasyon yoluyla size neyin iyi hissettirdiğini öğrenin. Kendiniz ve sizi tatmin eden şeyler konusunda daha rahat hale geldikçe, cinsel arzularınızı bir partnere ifade etmeniz de daha kolay olabilir.

3. Yeni şeyler deneyin

Partnerinizle uzun süredir birlikteyseniz, onun cinsel ilişkideki tercihleri ​​hakkında her şeyi bildiğinizi varsayabilirsiniz. Bunun yerine ona “en iyi cinsel deneyiminin ne olduğu, tatmin olmadığı bir zaman ya da her zaman yapmak istediği bir şey” gibi sorular sorun. Yeni pozisyonlar, fanteziler veya oyuncaklar denemek de cinsel yaşamınızı canlandırabilir.

4. Ön sevişmeye zaman ayırın

Ön sevişme, fiziksel temastan veya cinsel eylemlerden çok daha fazlasıdır. Harika sekse giden yol, yatak odasına girmeden çok önce başlar. Partneriniz için güvenli bir alan yaratmak ve ona nezaket, şefkat ve saygıyla davranmak, seks sırasında derin ve anlamlı bir bağlantı için bir sıçrama noktası sağlayabilir.

İlginizi çekebilir: Cinsel ilişkinizi farklı bir boyuta taşıyacak 10 yaratıcı öneri

5. Birbirinizle iletişim kurun

Yeni şeyler denemek veya cinsel yaşamınızı hareketlendirmek istiyorsanız açık ve dürüst iletişime de gönüllüsünüz demektir. Partnerinizle seks hakkında konuşurken merakı, şefkati ve savunmasızlığı aklınızın bir köşesinde tutmalısınız. Partnerinizin yargılanmadan duyulduğunu hissettiğinden ve hem cinsel ihtiyaçlarını hem de sınırlarını paylaşırken rahat olduğundan emin olun.

6. Cinsel dürtülerinizi senkronize etmeye çalışın

Cinsel dürtüler kişiden kişiye değişir, bu da çiftlerin doğru dengeyi bulmasını zorlaştırabilir. Bu nedenle seks terapistleri, seksi planlamayı ve cinsel rutine öncelik vermeyi öneriyor. Bu, partnerlerden birinin ara sıra, tercih ettiğinden biraz daha fazla veya daha az seks yapması anlamına gelebilir, ancak burada da birbirlerinin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmaları oldukça önemlidir.

Son olarak; söz konusu cinsel ilişki olduğunda her zaman rızanın gerekli olduğunu unutmamak gerektiğini belirtelim. Dolayısıyla kişi seks yapmak istemiyorsa, yapmamalıdır. Hiçbir partner, diğerini tamamen rahat olmadığı sürece seks yapmaya zorlamamalıdır.

Sonuçta; ortalama bir yetişkinin cinsel ilişki sıklığının haftada bir olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu kesinlikle herkesin bu sayıya bağlı kalması gerektiği anlamına gelmez. Bir partnerle ne sıklıkta fiziksel olarak yakın olmayı seçerseniz seçin, bu, yaşadığınız deneyimin kalitesinden çok daha az önemlidir. Daha sık cinsel ilişki, ilişkinin başarılı olacağını garanti etmez. Bunun yerine, deneyimin kalitesine odaklanılmalıdır…

Kaynaklar: insider, mindbodygreen, verywellmind

İlginizi çekebilir: Cinsel ilişki için günün en uygun saati ne zaman?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale