X

Daha başarılı bir hayat için öz disiplin becerilerinizi geliştirin

Günlük yaşamın koşuşturmacası içinde bir taraftan dikkat dağıtıcılardan uzaklaşarak işimize konsantre olmaya çalışırken bir taraftan da erteleme alışkanlığı edinmeden, zamanı etkili kullanarak hedeflerimize ulaşma çabası içindeyiz. Kilo vermek, sınavda başarılı olmak, kötü bir alışkanlıktan kurtulmak, kariyerimizin geleceğini etkileyen kararlar almak ya da bir projeyi başarılı şekilde tamamlamak… Kısa ya da uzun vadede hedeflerimiz ne olursa olsun bu hedeflere ulaşabilmek ve hedeflerimiz doğrultusunda ilerleyebilmek için güçlü bir iradeye, öz disiplin becerisine sahip olmamız gerektiği bir gerçek.

Peki, neden bazı insanlar hedefleri ve sorumluluklarıyla ilgili güçlü bir iradeye sahipken bazıları için iradeyi kontrol edebilmek bu kadar zor? İradesi güçlü olan insanları farklı kılan özellikler neler? Bazılarımızın öz disiplin ve kontrol becerileri daha iyiyken, bazılarımızın bu konuda o kadar da başarılı olamamasının sebebi ne? Tüm bu soruların cevabı, irade gücüyle doğrudan bağlantılı olan Öz Disiplin Teorisi’nde saklı.

Öz disiplin ne demek?

Öz disiplin, fiziksel veya duygusal olarak nasıl hissettiğinizden bağımsız olarak kendinizi ileriye doğru itme, motive kalma ve harekete geçme yeteneği olarak tanımlanır. Kendiniz için daha iyi olacak bir şeyin peşinden gitmeyi bilinçli olarak seçtiğinizde ve bunu dikkat dağıtıcı, olumsuz koşullara rağmen yapmayı sürdürdüğünüzde öz disiplin örneği sergilemiş olursunuz. Ders çalışmak, sınavlara hazırlanmak, spor yapmak, sağlıklı beslenmek veya yaşam tarzınızda değişiklik yapmak gibi birçok eylem, öz disiplin örnekleri arasında gösterilebilir.

Öz Disiplin Teorisi

Öz Disiplin Teorisi, en basit haliyle öz disiplini ve kişinin kendisini kontrol etme becerisini etkileyen faktörleri açıklayan bir psikoloji kuramı. Psikoloji literatüründe öz disiplin, öz kontrol ya da irade gücü olarak farklı şekillerde kullanılan bu kavram Duckworth (2011) tarafından ‘bireyin kendi kendisini bilinçli ve istemli olarak kontrol etmesi’ olarak tanımlanıyor. Dolayısıyla öz disiplin ya da öz kontrol dediğimiz şey aslında ulaşmak istediğimiz bir hedef uğruna geri kalan tüm dikkat dağıtıcı unsurları, isteklerimizi ya da sorumluluklarımızı geri plana alarak, otomatik davranışlarla değil bilinçli bir çabayla o hedef doğrultusunda ilerleyebilme becerimizi temsil ediyor.

Öz disiplin neden önemli?

Öz disiplin, hedeflerinize odaklanmanızı, kendinizi ve herhangi bir duruma tepkinizi kontrol altında tutmanızı sağlıyor. Öz disiplin bir kas gibidir: Onu ne kadar çok çalıştırırsanız, o kadar güçlü olursunuz. Örneğin, araba almak için birikim yaptığınız bir dönemde harcamalarımızı kısıtlayabilmek öz disiplininizin ne kadar güçlü olduğuna bağlı. Walter Mischel’in ünlü Marşmelov Deneyi de hazzı ertelemenin ve öz disiplinin başarıya ulaşma ve uzun vadeli hedefleri gerçekleştirmedeki önemini gösteren, oldukça iyi bir örnek. İzlemek isterseniz:

Kısa vadeli hazzın ertelenebilmesi ve öz disiplin aslında görüldüğü kadar kolay uygulanamayan şeyler. Araştırmalar, özellikle erken çocukluk döneminde öz disiplinin ve kontrolün yüksek ya da düşük olmasının ileriki yıllardaki seçimler ve karar verme süreci üzerinde önemli bir etkisinin olduğunu gösteriyor.

Disiplinli insanların özellikleri

Öz disipline sahip insanlar, kararlılıklarını etkileyebilecek dürtüsel tepkilerini bastırma becerisine sahipler. Uzun vadeli hedeflerine ulaşabilmek için kısa vadeli hazlara karşı direnme, yani hazzı erteleme kapasiteleri yüksek. Duygusal tepkilerinde kontrollü ve soğukkanlı kalmayı başarabilen insanların öz disiplini gelişmiştir, denilebilir. Erteleme alışkanlığına karşı direnç gösterebilirler. Ertelemek yerine eyleme geçerler. İstikrarlı bir şekilde ilerlemek için çaba harcarlar.

Öz disiplin nasıl sağlanır?

Öz disiplin becerilerinizi, günlük yaşamınızda yapacağınız birkaç küçük değişiklikle geliştirebilmeniz mümkün.

1. Öz farkındalığınızı geliştirin

Her gün kaç şeye ‘hayır dediğinizi’, kaç duruma karşı koymaya ve kendinizi kontrol etmeye çalıştığınızı hiç düşündünüz mü? Karşı koyduğumuz ve direndiğimiz şeyleri fark edebilmek neredeyse imkansız, zira karşı koyduğumuz şeylerle ilgili karar verme sürecimiz genelde bilinçsizce ve otomatik olarak gerçekleşiyor. Bu nedenle öz disiplin becerimizi hangi zamanlarda, nerede ve nasıl kullandığımızın farkında olmak ve kararlarımızın bilincinde olmak kontrol davranışlarını yönetebilmenin ilk adımı.

Market alışverişine açken gittiğinizi düşünün. Aç bir karınla markete girdiğinizde satın aldığınız şeylerle tokken satın aldığınız şeyler oldukça farklı olacaktır. Ne yaptığımızın, ne zaman yaptığımızın ve nasıl yaptığımızın farkında olmak, kendimiz için daha doğru kararlar almak ve uzun vadeli hedeflerimize ulaşmamız konusunda engel yaratabilecek faktörleri ortadan kaldırmak için oldukça önemli ve gerekli.

2. İradenizin gücüne inanın

İrademizle ilgili algımız ve inançlarımız, öz kontrol becerimizi geliştirmemiz üzerinde önemli bir etkiye sahip. Öz disiplini sınırsız bir kaynak olarak görmek ve iradenin gücüne inanmak, toleransımızın azaldığı zamanlarda bile daha kontrollü ve güçlü bir duruş sergilememize yardımcı oluyor. Öz kontrol ve öz disiplin becerisini tükenmeyecek bir kaynak olarak görebilmek, ego tükenmesini engelleyebilmemiz için gerekli olan motivasyonu sağlıyor.

3. Düzenli olarak egzersiz yapın

Öz disiplin becerisini geliştirmenin en kolay ve etkili yollarından biri de bu beceriyi hayatımıza uygulayabildiğimizin somut çıktılarını görebilmek. 2006 yılında Oaten ve Cheng isimli araştırmacıların yaptıkları bilimsel çalışmanın sonuçları, 2 ay boyunca düzenli olarak egzersiz yapan katılımcıların öz düzenleme ve kontrol becerilerinin egzersiz yapmayanlara göre çok daha iyi olduğunu ortaya koydu. Düzenli egzersizin öz disiplin becerileri konusunda bu kadar etkili olmasının sebebi, irade gücünün sürekli olarak tekrarlanan davranışlarla, somut olarak gözlemlenebilmesi. Aynı araştırmanın sonuçları, düzenli egzersizin öz disiplin becerisi dışında bu beceriyle ilişkili duygu kontrolü ve düzenlemesi, harcama davranışı, çalışma alışkanlıkları, kararlılık, sağlıklı beslenme gibi durumlar üzerinde de etkili olduğunu gösteriyor.

4. Niyetinizi önden belirleyin

Niyet belirleme ve uygulamaya geçirme tekniği öz disiplin becerilerinizi geliştirerek kötü alışkanlıklardan kurtulma ya da istenmeyen davranışlarınızı değiştirme konusunda son derece faydalı ve etkili bir yöntem. Niyet ederken yapmanız gereken, ne zaman, nerede ve nasıl davranacağınızı bir plana oturtmak ve o planı uygulama konusunda kararlı ve motive olabilmek(‘Eğer maillerimi bugün temizlersem, yarın proje için gerekli olan raporu yazabilecek zamanı bulabilirim. Yarın proje raporunu yazarsam, hafta sonu dinlenmek için kendime vakit ayırabilirim.’ gibi). Hedeflerimize ulaşmaya niyet etmek ve kendimize söz vermek, davranışlarımızı da o hedef doğrultusunda düzenlememize yardımcı oluyor. Somut ve gerçekçi hedefler belirlemek, bu hedefleri gerçekleştirme konusunda gerekli olan davranışlara karar vermek ve uygulamaya geçmek, zamanla bu davranışların otomatikleşmesine ve kendimizi çok daha kolay kontrol edebilmemize aracı oluyor.

Sonuç olarak öz disiplin ve kendimizi, dolayısıyla hayatımızı kontrol edebilme becerisi hedeflerimize ulaşmak konusunda kullanabileceğimiz en önemli içsel kaynaklardan biri. Öz disiplin becerilerinizi geliştirebilmeniz, zamanı daha etkili kullanmanıza ve yaşam tatmininizin artmasına yardımcı olabilir. Öz disiplin konusunda çocuklar için ne yapılabileceğini de merak ediyor olabilirsiniz. Çocukların öz disiplin kazanması için işinize yarayacak ipuçlarını yazımızın devamında bulabilirsiniz.

Çocuğa öz disiplin kazandırma

Çocuklarınıza yaklaşımınızda dikkat edeceğiniz birkaç husus, öz disiplin geliştirme konusunda onlara yardımcı olabilir:

1. Kuralların arkasındaki nedenleri açıklayın

Çocukların başarılı tercihler yapmayı öğrenmelerine yardımcı olmak söz konusu olduğunda kuralların nedenlerini anlamaları çok önemlidir. Örneğin, “Ödevini önce yapmak daha sonra boş zamanın olması iyi bir seçimdir” diyebilirsiniz. Elbette, çocuğunuzu sıkacak uzun öğütler vermek istemezsiniz. Ancak, belirli seçimlerin neden önemli olduğunu düşündüğünüze dair hızlı bir açıklama, çocuğunuzun seçimleri daha iyi anlamasına yardımcı olabilir. Bu sayede ödevlerini yapmak için öz disiplin geliştirme sürecini destekleyebilirsiniz.

2. Adım adım ilerleyin

Öz disiplin, gelişmesi yıllar alan bir süreçtir. Davranışları adım adım şekillendirmek için yaşa uygun disiplin stratejilerini kullanın. 6 yaşındaki bir çocuğun herhangi bir hatırlatma olmadan aniden tüm sabah rutinini yapabilmesini beklemek yerine, diş fırçalamayı ya da kahvaltı yapmayı işaret eden bir resim tablosunu deneyebilirsiniz. Gerektiğinde tablodan destek alarak adımlarını planlayabilir ve en sonunda daha az hatırlatıcıya ihtiyaç duyar.

3. İyi bir model olun

Çocuklar en iyi yetişkinleri izleyerek öğrenirler. Örneğin, çocuğunuz kitap okumak yerine televizyon izlemeyi seçtiğinizi görürse, alışkanlıklarınızı öğrenecektir. Öz disiplini modellemeyi bir öncelik haline getirin. Kazanmasını istediği alışkanları önce siz uygulayarak onun önünde başarılı bir örnek oluşturun.

Limitli irade gücü: Ego tükenmesi

İrade gücü ve öz disiplinin çalışma mekanizmasıyla ilgili yapılan teorik açıklamalardan en bilineni ‘ego tükenmesi’ kavramı. Ego tükenmesi kavramına göre, her insanın irade gücü limitli, dolayısıyla herhangi bir hazza direnebilmek ve kendimizi kontrol edebilmek için gerekli olan zihinsel kaynaklarımız sınırlı. Bu teoriye göre, her gün sınırlı olan ve direnme gücümüzü destekleyen bu kaynakları pek çok farklı durum için kullanıyoruz. Gün içinde çatışma yaşadığınız bir arkadaşınızla kavga etmemek için sustuğunuzu, canınız tatlı istediğinde çikolata yerine meyve yediğinizi, akşam yemeğinde ekmek yememek için kendinizi engellediğinizi düşünün. Ego tükenmesi yaklaşımında gün içinde kendinize koyduğunuz tüm bu sınırlamalar ve engellemeler kişiyi ‘tüketen olaylar’ olarak adlandırılıyor. Gün içinde kendinizi ne kadar sınırlarsanız, gün sonunda haz veren ya da canınızın yapmak istediği şeylere karşı toleransınız ve kendinizi kontrol etme kapasiteniz, irade gücünüzü destekleyen zihinsel kaynaklarınız gittikçe azalıyor. Bu nedenle yukarıdaki gibi bir senaryoda, gün sonunda spora gitmekten kolaylıkla vazgeçebilir, eve yürüyerek ya da toplu taşımayla dönmek yerine taksiyle dönmeyi tercih edebilirsiniz.

Sosyal psikoloji alanındaki çalışmalarıyla tanınan Baumeister ve beraberindeki bir grup araştırmacının ünlü Kurabiye Deneyi de ego tükenmesi teorisini destekler nitelikte. 1998 yılında yapılan bu çalışmada, katılımcılardan atıştırmalık olarak turp ya da kurabiyeden birini seçmeleri isteniyor (hangisini seçmenin daha fazla irade gücü gerektirdiğini kolaylıkla tahmin etmişsinizdir). Bu seçimden sonra, katılımcılara çözmeleri için çözümü olmayan ancak çözümü olmadığından haberlerinin olmadığı bir problem veriliyor. Araştırma sonucunda, atıştırmalık olarak kurabiye seçen katılımcıların turp seçenlere göre verilen problemin çözümüne ulaşmak için 11 dakika daha uzun bir süre çabaladıkları görülüyor. 

İlginizi çekebilir: Disiplin nasıl kazanılır?: Öz disiplin kazanmanın basit ama etkili yolları

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale