X

Nöroloji Uzmanı ve Sinirbilimci Dr. Timur Yılmaz ile öze dönüşün nörobiyolojisi

Haftanın teması olan #ÖzeDönüş konusunda kendimizi ve benliğimizi tanımdan kendimizi sevebilmenin, değer verebilmenin, güvenebilmenin ve saygı duyabilmenin neden mümkün olmadığını; özümüzü anlamak için öz şefkatinkendimizi ve benliğimizi tanımdan kendimizi sevebilmenin, değer verebilmenin, güvenebilmenin ve saygı duyabilmenin neden mümkün olmadığını; ve farkındalığın; öz güvenin ve kendine saygının, irademizi kontrol edebilme becerimizin ve öz disiplinin ne kadar önemli olduğunu sizlerle paylaştık. Tüm bu becerileri geliştirebilmek için kendimize zaman ayırmanın öneminden bahsederken, öz bakımın neden ‘lüks‘ değil temel bir insan ihtiyacı olduğudan bahsettik.

Potansiyelimizi gerçekleştirmek için gerekli olan becerileri geliştirebilmenin ancak kendimizi, benliğimizi ve özümüzü çok iyi tanımamızla mümkün olduğunu biliyoruz. Peki, genelde klinik psikoloji alanının araştırma konusu gibi görülen benliğin ve özün beynimizdeki izdüşümünün ne olduğunu merak ediyor musunuz? 

Nöroloji Uzmanı ve Sinirbilimci Dr. Timur Yılmaz ile keyifli bir öze dönüş ve benliği keşif yolculuğuna çıktık. Sizin de bu yolculuktan keyif alacağınızı ve aradığınız pek çok sorunun cevabını bulabileceğinizi umuyoruz…

Röportajımıza önce sizi biraz tanıyarak başlamak isteriz. Timur Yılmaz, nam-ı diğer Dr. Deli kimdir? Neden deli?

Ben 1980 doğumluyum. 40 yaşındayım şu an. 8 yaşında Türkiye’ye kesin göç yaptık. İlkokulu, ortaokulu, üniversiteyi ve uzmanlığımın hepsini Antalya’da yaptım. Şu an bir nöroloji uzmanı olarak Antalya’da, kendi kliniğimde çalışıyorum. Ama aynı zamanda da hepinizin bildiği gibi sinirbilimi, beyin, davranışlarımız, düşüncelerimiz, inançlarımız, eğitim sistemi gibi pek çok konuda insanlara beynin nasıl çalıştığını anlatmaya çalışıyorum.

Youtube kanalıma gelince de, niye Dr. Deli koyduk biz bunun ismini? Youtube’da bir süre oturup baktık, çarpıcı bir isme ihtiyacımız vardı. İki tane şık arasında kalmıştık: Birisi ‘Deli Doktoru’, diğeriyse ‘Doktor Deli’. Biz Dr. Deli demeyi tercih ettik; kendimize deli diyelim dedik. Jiddu Krishnamurti’nin çok güzel bir sözü vardır: “Bu çağda delirmeyenden korkacaksınız” diye. Aynı zamanda Anadolu’da deli, aslında gurur duyulabilecek eylemler karşısında da size verilen bir ünvandır. Mesela kimsenin denemediğini denemek, kimsenin yapamadığını yapmak, kimsenin cesaret edemediğine cesaret etmek gibi. O yüzden biz aslında deliyi de bu anlamda, ben en azından kendime, bir hakaret olarak kabul etmiyorum. Hatta Anadolu’da şöyle bir laf da vardır biliyorsunuz; “Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli denir” diye.

Bir nörolog olarak beynin ve sinir sisteminin, dolayısıyla insan fizyolojisinin çalışma prensipleri konusunda uzmansınız. Peki insanın ideal benliğine ulaşma çabasını nörobilim perspektifinden nasıl açıklarsınız?

Hem bir nöroloji uzmanı olduğunuz hem de sinirbilimiyle ilgilendiğiniz zaman, insan beyninin hem nasıl çalıştığına hem de nasıl çalışmadığına dair çok ciddi bir bilgi birikiminiz oluyor. Dünyada bu ikisini aynı anda işleyen, bu iki uç bilgiye aynı anda bu kadar çok sahip olan başka bir kesişim kümesi yok. Çünkü nöroloji dediğimiz şey beynin bir yerinde pıhtı atar, ufalır, küçülür, bazı bölgeleri çalışmaz, sinir uçlarında hasar olur gibi konularla ilgilenir ve bu muhteşem sistemin nasıl çalışmadığıyla alakalıdır. Sinirbilim ise nasıl oluyor da beynimiz şunu yapıyor, nasıl bunu yapıyor dediğimiz, beynimizin nasıl çalıştığıyla ilgilenen bir bilim dalı. O yüzden ikisine aynı anda sahip olmak evet çok ciddi bir bilgi veriyor ve çok uzun yıllardan beri de uzman olarak çalıştığım için sinirbilimiyle ilgili deneyim ve birikimim çok fazla.

Ve artık geldiğim noktada şunu fark ediyorum: İnsan kendi duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını değiştirebilir. Kimliğini, kişiliğini çok zor da olsa değiştirebilir. Bazı huylarını, bazı etki-tepki mekanizmalarını törpüleyebilir. Öte yandan piyano çalmayı öğrenebilir, sanat yapmayı öğrenebilir. Ve hepimizin beyni aslında hem istemediğimiz şeyleri kendimizden atmak hem de istediğimiz şeyleri edinmek için çok uygun bir organ. Bütün mesele hepimiz farklı bir beyne sahip olduğumuz için, hepimizin yolculuk öyküsünün farklı olacağını anlamak ve bir başkasının yolculuğunu kopyalamaya çalışmamak, kendi yolculuğumuzu bulmak.

Öz kavramı psikolojide özgüven, öz saygı, öz farkındalık, öz şefkat, özdisiplin gibi pek çok farklı kavramla birlikte kullanılıyor. Peki öz kelimesi sizin için tek başına ne anlam ifade ediyor? İnsanın özü nerede başlayıp nerede bitiyor?

Öz kelimesi aslında sinirbilimiyle ilgilenen biri için çok farklı anlamlara gelebilir. Dikkat ettiyseniz siz sorunuzda hep beynimizin sonuçları, beynimizin dışarıya doğru attığı ürünlerle ilgili bir özden bahsediyorsunuz; öz farkındalık, öz benlik, öz şefkat gibi… Bunların hepsi insan beyninin birer ürünüdür. Halbuki eğer gerçek bir özden bahsedeceksek, beynimizin ürününe değil, beynimizin tam içine, tam ortasına, hücrelerine, sinapslarına, nörotransmitterlerine, atomlarına ve atom altına bakmamız lazım. O yüzden benim öz hakkındaki fikrim şu; evet bir öz var ama bugüne kadar bunu tanımlamak için kullandığımız bütün kelimeler, sizin az önce yukarıda söylediğiniz ya da teolojinin kullandığı bütün kelimeler son derece yetersiz kalmaktadır. Biz bu anlamda özümüze dönmek için nereye bakmamız gerektiğini daha yeni yeni çözmüş durumdayız. Dikkat ederseniz eskiden insanlar özlerini bulmak için gökyüzündeki haritaya bakarlardı; şimdi ise artık iki kulağımızın arasındaki galaksinin haritasına bakıyoruz.

Peki, insan türü özünde nasıl bir varlık? İçimizdeki yaşamda ilerleme ve en iyiye ulaşma, bilinmez olanı keşfetme motivasyonu sizce nereden geliyor? Bizi insan olarak diğer canlı varlıklardan ayıran özelliklerimiz neler?

Bu soruya şöyle bir metotla cevap vereyim: Dünyadaki bütün canlıları alırsanız ve bu canlıları birbirlerine benzer olan özelliklerine ve birbirlerinden farklı olan özelliklerine göre gruplandırırsanız insanın memeli sınıfında olduğunu görürsünüz. Yani bu ne demek? İnsan duyguları, toplumsal örgütlenmesi, yoğun bir anne çocuk bağlanması, aile kavramı ve kabile kavramlarına dahildir; kendinizi bundan isteseniz bile kopartamazsınız. Ama bildiğiniz üzere çok fazla memeli var dünyada. İnsanı anlamak için, insanı esas farklı kılanın ne olduğuna bakmak için bu yetmez. Çünkü bunu paylaştığımız başka canlılar da var. Sonra bir bakıyorsunuz bu memelilere, bu memelilerden elini kullanabilen, duvara resim çizen, alet kullanan, ayakta arada bir de olsa durabilme kabiliyetinde olan başka memeliler de var. Biz bunlara primatlar diyoruz. E bu primatlara bakıyorsunuz; bunların bize en çok benzeyen kısmı beyinleri. Ortak bir kısım var ama belli ki konuşma, sanat, teknoloji, okuma yazma, müzik yapabilme gibi pek çok insana ait özelliği bu memeliler de yapamıyorlar.

Demek ki anlamak için insanın geneline baktığımızda memeli bir hayvana benziyor. Sonra sosyal davranışlarına, yaptıklarına ve beyninin büyük bir kısmına baktığımızda, evet bazı primatlara da benziyor. Ama en önemlisi şudur: İnsanı diğer bütün canlılardan ayıran beyninin en ön kısmında ve en dışında duran prefrontal korteksidir. Bu tabaka başka hiçbir canlıda bizde olduğu kadar muhteşem ve gelişmiş değildir. Peki bu bölge hangi işlevlerimizden sorumlu? Konuşma, konuşulanı anlama, muhakeme, kıyaslama, sebep sonuç ilişkisi, metafor, mindfulness, karar verme… Sadece insanda olan özelliklerimiz eğer bu tabakadaysa ve bu tabaka da bizden başka hiç kimsede yoksa ve az önce saydığımız insansı özellikleri de bizden başka hiçbir canlı yapamıyorsa, bence insanı insan yapan yer prefrontal korteksidir. Hiç kusura bakmayın o beklediğiniz romantik cevapların hiçbirisi geçerli değildir. Yani mesela insanın işte ‘iletişim gücü’ dersek; hayır çünkü iletişim yapabilen başka canlılar da var. Biz bir prefrontal kortekse sahip olduğumuz için iletişimi başka hiçbir canlının yapamadığı şekilde yapıyoruz.

İdeal benliğimize ulaşmaya çalışırken yeterliliklerimizi, becerilerimizi, zayıf ve güçlü yönlerimizi, dolayısıyla özümüzü tanımamız sizce önemli mi?

Bu soruya ‘insan Timur’ olarak cevap vermem gerekirse; ben zaten hepimizin kendimizin bir önceki halinden daha iyi olması gerektiğine inanıyorum. Yani mesela ‘Çocukluğumda ben çok çalışkandım.’, daha çalışkan olacağız; ‘Ergenliğimde çok spor yapıyordum.’, daha çok spor yapacağız; ‘30’lu yaşlarımda ben çok disiplineydim.’, daha da çok disiplinimizi artıracağız gibi. Ben insanın yolculuğunun sürekli olarak kendisini aşmak olduğuna inanan kişilerden birisiyim.

Ama bir de bu soruya ben bir beyin doktoru, bir sinirbilimci gözüyle bakacak olursam; zaten en iyi yapabildiğimiz şey bu arkadaşlar. Yani biz homo sapiens olarak yerimizde sayıkladığımız için mağaradan uzaya çıkmış değiliz. Bunu çok iyi anlamamız lazım. Her ne kadar bazen içinde yaşadığımız dünya sanki bir yere varacakmışız ve oraya vardıktan sonra mutlu olacakmışız gibi bize pompalansa da; hem yapılan çalımalar hem beyin kimya yapılarımızın özelliğinden dolayı biz şunu biliyoruz: İnsan bir şeyin peşinden koşmaktan keyif alır. Eğer anlamı bulduğunu zanneder, hedefe geldiğini zannederse… Bakın hepiniz yaşamışsınızdır bunu; evet peşinden koşuyordum, elde ettim, ah bana şimdi o kadar mutluluk vermiyor. Bence insan sürekli olarak yolculuğu ileriye doğru olan, sürekli olarak yol yapmakta olan bir canlı. Böyle bir beyni var; hatta beyni bunu yapmaktan mutluluk duyuyor. Ve böyle bir yolculukta bu yolculuğu sürekli olarak yaptığınız kişi kim? Sizsiniz. O yüzden kendini tanımak, bütün bilgeliğin başlangıcıdır.

Kişinin benliğiyle ilgili farkındalığının potansiyelini gerçekleştirme konusunda bir motivasyon unsuru olduğunu düşünüyor musunuz?

Tabii ki. İnsanın kendisiyle yaptığı yolculuk ya da kendisini aşmasında farkındalık, mindfulness nerede duruyor derseniz eğer, bu sorunun cevabı şöyle olur: Yapılan pek çok çalışmada, beyin MR’ı çalışmalarında, fonksiyonel MR çalışmalarında, sosyal deneylerde biz şunu görüyoruz: Her insanın içinde limbik sistem dediğimiz, biraz daha hayvansı, biraz daha duygusal, biraz daha bencil, biraz daha tekrarı seven, biraz daha ani karar veren bir beyin bölgesi var. Tanıdık geldi mi bir yerden? Hepimizde var bundan. Bir de yine hepimizde bunun üstünde duran prefrontal korteksten doğan, hız yerine yavaşlığı tercih eden, bencillik yerine altruismi (kendisi kadar başkalarının yararını da gözetme) tercih eden, tekrardan öte yenilikçiliği tercih eden ve duygusallıktan öte mantığı tercih eden bir beyin bölgesi de var. Ve her birimizde bu iki beyin bölgesi mevcut. Ve görünen o ki hayatımızda sürekli olarak bu iki bölgenin zihnimizdeki çekişmesinden biz var oluyoruz. Kimi zaman biraz daha limbik davranıyoruz, özellikle uyku bozukluğu olduğu zaman. Sen bu sabah herhalde tersinden kalktın dediğimizin sinirbilimcesi, ‘Sen çok limbiksin bugün’. Yeri geliyor bazen belki de hiç beklenmeyecek bir şekilde mantıklı ve yavaş hareket ediyoruz; ‘Aa ne kadar kamil insan!’ diyoruz. Aslında onun da sinirbilimcesi ‘Ne kadar frontal korteks davranıyorsun sen bugün’. Ve bu yolculukta sihirli bir değnek olmasa da çok ciddi bir avantaj olan bir özellik keşfedildi: O da farkındalık, yani mindfulness. O yüzden hepinize tavsiyem, sabah kalkar kalkmaz 10 dakika ve gece yatmadan önce 10 dakika farkındalık çalışın. Göreceksiniz, beyninizi değiştirdiği kantılandı ve beyniniz değişirse siz değişirsiniz, siz değiştiğiniz zaman da dünyanız değişir.

Son olarak, okuyucularımıza kendi özlerinin bilincinde olmaları, öz farkındalıklarını kazanmaları ve kendilerini daha iyi tanımaları için önerileriniz neler olur?

  • Mutlaka farkındalık çalışın.
  • Lütfen tabağınızla kurduğunuz ilişkinizi değiştirin. Tabağınızla kurduğunuz ilişkiyi değiştirmeden hiçbir şeyi değiştiremezsiniz.
  • Lütfen uyku kalitenize ve uyku sürenize dikkat edin. Onu bir zaman kaybı olarak değil, en büyük dostunuz, en büyük hocanız olarak benimseyin.
  • Lütfen hayatınızın merkezine düzenli spor yapmayı koyun. Haftanın iki günü makyaj yaparak aynalı bir salona gitmenizden bahsetmiyorum; her gün düzenli olarak 40 dakika yaptığınız bir spordan bahsediyorum; en az…
  • Lütfen arada bir kan tahlili yaptırın ve özellikle Vitamin B 10, D vitamini, magnezyum, çinko, selenyum gibi hayati vitamin ve minerallerinize baktırın.
  • Sonuncusu da, lütfen bunu yapabileceğinize inanın. Çünkü yapılan çalışmalar gösteriyor ki, kendisinin iyileşebileceğine, düzelebileceğine, mutlu olabileceğine, değişebileceğine, dönüşebileceğine inanan insanlar bunu daha kolay yapıyorlar.

Sevgiler, saygılar.

Dr. Timur Yılmaz’ı Dr. Deli Timur Yılmaz Youtube Kanalı ve Instagram hesabıDr. Deli Timur Yılmaz Youtube Kanalı  üzerinden takip edebilirsiniz. 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.



Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.

Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.

Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.



Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu

Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂

Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.



İlgili Makale