X

Kaygılı ve gergin hissettiğinizde hatırlamanız gereken 10 şey

Kalbiniz daha hızlı atmaya başlıyor, vücut sıcaklığınız artıyor, elleriniz titriyor, karnınıza ağrılar giriyor, düşünceleriniz en kötü şeylere odaklanıyor ve birden kendinizi yapayalnız, savunmasız hissediyorsunuz… Bu ve benzeri hisler size de bir yerlerden tanıdık geldi mi? Zaman zaman hepimiz yaşamdaki zorlayıcı durumlar karşısında sakinliğimizi korumakta zorlanabiliyor, tepkilerimizi yönetmekte güçlük çekebiliyor ve kendimizi çaresiz, tükenmiş, yorgun hissedebiliyoruz. Anksiyete ve endişe kontrolü ele geçirdiği zaman, yani kaygılı ve gergin hissettiğinizde ilkel beyniniz ve bedeniniz, etrafta gerçek bir tehlike varmışçasına harekete geçerek savunma yanıtları üretmeye ve kendinizi daha da sıkışmış hissetmenize neden olabiliyor.

Anksiyetenin hem fiziksel hem zihinsel semptomları olmasına rağmen, aslında onu alt etmek, kendimizi sakinleştirmek için yapabileceğimiz birçok şey var. Bunlardan en önemlisi ise gerçek gücümüzü ve yaşamdaki nihai amacımızı tekrar hatırlayıp geçmiş ve gelecekle ilgili gerginliğe neden olan düşüncelerden mümkün olabildiğince uzaklaşmak. İşte kendinizi kaygılı ve gergin hissettiğinizde hatırlamanız gereken 10 düşünce:

1. ‘Her durum geçicidir, akışına bırak.’

Anksiyete ve kaygı, kıyıya vurup geri çekilen dalgalar gibidir. Tıpkı dalgadan kaçabilmenizin mümkün olmadığı gibi, kaygı ve gerginlikle de savaşmak ya da ondan kaçmaya çalışmak bazen ne kadar çabalarsanız çabalayın mümkün olmayabilir. Dolayısıyla kaygı dalgasının huzurlu kıyılarınıza çarpacağınızı hissettiğiniz anlarda karşı koymaya çalışmak yerine yapabileceğiniz en doğru şey, bu dalganın size çarpmasına ve dalgayla birlikte bir süre ilerlemeye izin vermek olacaktır. Dalgalarla savaşmaya çalışmak bazen, işleri sadece daha zora sokar ve dalganın bir girdaba dönüşmesine neden olabilir. Bu nedenle zorlu zamanların geçici olduğunu hatırlamak ve kendinizi korkmadan akışa bırakmak çoğu zaman işinize yarayabilecek bir başa çıkma stratejisi olacaktır.

İlginizi çekebilir: Stresle başa çıkmayın, düşüncelerinizi akışına bırakın

2. ‘Geçmişte pek çok kez yaptığım gibi, bunun da üstesinden gelebilirim.’

Hayatınızda başınıza gelen neredeyse her şeyle baş etmeyi bildiniz, bununla da baş edebilirsiniz. İşler yolunda gitmiyorsa, bazen işlerin yolunda gitmeyebileceğini kabul edin. Bunun üstesinden gelebilirsiniz ve bittiğinde kendinizi daha güçlü hissedebilirsiniz.

3. ‘Yaşananlar geride kaldı, şu an güvendeyim.’

Nefes alın ve kendinize şunu söyleyin: “Güvendeyim, iyi durumdayım, kendi kendime bakabilirim, güçlüyüm.” Sadece bu sözcükleri tekrarlamak bile şimdiki ana odaklanmanızı kolaylaştıracak ve kaygınızın önemli ölçüde hafiflemesine olanak sağlayacaktır. Bunun bir ölüm-kalım meselesi olmadığını, yarın olduğunda bugün yaşananların sonuçlarını göreceğinizi unutmayın.

4. ‘Bedenim sadece beni korumaya çalışıyor.’

Stres, bedeninizin savaş ya da kaç mekanizmasının doğal bir parçası, son derece hayati ve varlığınızı sürdürebilmeniz için olmazsa olmaz bir fizyolojik tepki. Anksiyete veya gerginlik hisleri de aslında bedeninizin kendini korumak için binlerce yıllık evrim sürecinde geliştirilmiş duygusal ve fiziksel bir dizi tepkinin sonucunda oluşuyor. Ancak yaşamlarımıza olan olumsuz etkisi ve bu tepkileri çok sık deneyimlememiz, sağlığımıza verdiği zarar nedeniyle bizde olumsuz çağrışımlarlara neden olabiliyor. Kaygı, gerginlik ve stresle olan ilişkinizi gözden geçirip bu duygularla ilgili olumsuz çağrışımları bir kenara bıraktığınızda, bedeninizin varlığını devam ettirebilmek için bu tepkilere ihtiyacının olduğunu bildiğinizde ve farkındalık kazandığınızda bu duyguları çok daha az deneyimlediğinizi fark edeceksiniz.

5. ‘Geçmiş veya gelecek, içinde bulunduğum ana zarar veremez.’

Anksiyeteye neyin sebep olduğunu düşündüğünüzde, genellikle arkasından geçmişe veya geleceğe dair düşünceler çıkar. Yetiştiremeyeceğim, niye böyle yaptım, başarılı olamayacağım, doğru karar almadım… Oysa kendinize şu an her şeyin yolunda olduğunu ve aslında tek sahip olduğunuz şeyin şimdiki zaman olduğunu hatırlatmanız, kaygı ve gerginliğinizin de önemli ölçüde azalmasına yardımcı olacaktır.

6. ‘Düşüncelerim, ancak ben onlara güç verdiğim sürece beni yaralayabilir.’

Düşünce denilen şey, aslında teknik olarak var olmayan, elle tutulamayan, gözle görülemeyen ve zihnin ürettiği soyut bir kavram. Düşüncelerin anlam kazanmasının ve önemli hale gelmesinin tek yoluysa sizin onlara anlam yüklemeniz ve odağınızı onlara çevirmeniz. Anksiyeteye dair düşüncelerinizi engellemeyin, oluşmalarına ve zihninizde gezinmelerine izin verin. Ancak onlara güç vermeyin, anlam yüklemeyin, odaklanmayın. Tıpkı gökyüzünde süzülen bulutlar gibi gelip gitmelerine izin verin ama güçlendirmeyin. Böylelikle size zarar vermelerini de önemli ölçüde engellemiş olacaksınız.

7. ‘Gereğinden fazla endişelenmem hiçbir şeyi değiştirmeyecek.’

Kendinizi gergin hissettiğiniz anlarda, endişelenmenin aslında sonucu değiştirmeyeceğini, geçmişte pek çok kez endişelerinizin yersiz olduğunu fark ettiğiniz anları hatırlayın. Endişelere odaklanmak yerine şükretmeniz gereken, hayatınızda güzel olan şeyleri düşünmek için kendinize izin verin. 

İlginizi çekebilir: Overthinking nedir: Aşırı düşünme sorunu, nedenleri ve baş etme yöntemleri

8. ‘İhtiyacım olan pek çok şeye sahibim.’

Çoğu zaman elimizde olanı fark etmeyerek eksik olana odaklanmamız, gün içinde gerginlik ve kaygı yaşamamızın en önemli sebepleri arasında. Ancak şu an işinize odaklanmış şekilde çalışabiliyor, ailenizle özgürce iletişim kurabiliyor, hatta kendinize vakit ayırabiliyorsanız bile aslında pek çok şeye sahipsiniz: Hava, su, yemek, barınma, arkadaşlar ya da aile… Sahip olamadıklarınız için şikayet etmektense sahip olduklarınız için şükretmeye başladığınızda, yaşamda ilerlemenizin çok daha kolay hale geldiğini, endişe verici düşüncelerin sizi geri çekmesine izin vermediğinizi daha iyi göreceksiniz. 

9. ‘Düşündüğümden daha güçlüyüm.’

Bugüne kadar nelerin üstesinden geldiğinizi sık sık hatırlamak, düşündüğünüzde gerginliğe neden olan ufak tefek düşüncelerin gözünüzde büyümesine ve size daha da gergin hissettirmesine engel olur. Büyük bir çoğunluğumuz yaşadığımız olaylar karşısında çaresiz olduğumuzu, kontrolün bizim elimizde olmadığını hissedebiliyoruz ancak kaygı ve gerginliğin sebebi büyük ölçüde düşüncelerimiz olduğu için ve düşüncelerimizi yönetebilmemiz sadece kendi elimizde olduğu için aslında sandığımızdan daha güçlü ve becerikliyiz. İhtiyacımız olan şeyse bu gerçeği sık sık hatırlamak ve gerektiğinde ilk adımı atmaktan korkmamak.

10. ‘Hayatımda yolunda giden pek çok başka şey de var.’

Hayatınızda pozitif olan ve yolunda giden şeylere odaklanmayı deneyin. Güvendesiniz, iyi bir işiniz var, sizi seven bir aileniz var, sevdikleriniz güvende ve sağlıklı… Hayatınızda yolunda giden ne kadar çok şey olduğunu düşündüğünüzde, gerginliğinizin de hızlı bir şekilde azaldığını hissedeceksiniz.

Günlük hayatın koşuşturmacası içinde gerginlik ve stres kaçınılmaz. Ancak bu duyguları dengelemeyi ve kontrol etmeyi öğrendiğinizde, düşünme şeklinizi biraz değiştirdiğinizde kaygınızı yönetebilmenin ne kadar kolay hale geldiğini gözlerinizle göreceksiniz. 

İlginizi çekebilir: Kaygı ve endişe ile başınız dertte mi: 6 strateji ve meditasyon ile rahatlayın

Kaynaklar: Tinybuddha, Bustle

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale