X

Karar yorgunluğu: Seçenekler içinde seçimsiz kalmanın zihinsel yükü

Kırmızı mı olsa beyaz mı? Düz mü giysem topuklu mu? Az pişmiş mi çok pişmiş mi? Taksiye mı binsem yürüsem mi? Yetişkin bir insanın her gün ortalama 35.000 karar verdiğini biliyor muydunuz? Yalnızca tek bir soru işareti daha görmek bile kalp atışlarınızı hızlandırıyorsa yalnız değilsiniz: Karar yorgunluğu, özellikle pandemi döneminde farklılaşan ihtiyaçlar ve yaşam tarzı değişiklikleriyle birlikte tüm dünyada daha da yaygınlaşan ruh sağlığı problemlerinden biri. Ego tükenmesi olarak da bilinen karar yorgunluğu, kısa bir zaman aralığında çok fazla seçim yaptıktan sonra yeni kararlar vermekte zorlanma, bir süre sonra ise sağlıklı karar verememe olarak tanımlanıyor. Seçeneklerin bol olduğu ve basit bir kahve siparişinin bile yeteri kadar bunaltıcı hale gelebildiği bir dünyada karar vermenin yorgunluğa sebep olması aslında hiç de şaşırtıcı değil.

Pandemi kısıtlamalarının azaltılması ve normalleşme sürecinin başlamasıyla birlikte, karantina boyunca gündemimizde olmayan ne giyeceğine, hangi aktivitelere yeniden başlayacağına, kimlerle görüşeceğine, nerelere seyahat edeceğine karar vermek gibi pek çok karar sürecini içeren yeni rutinler oluşturmaya çalışırken, kendimizi daha da bunalmış ve tükenmiş hissediyoruz. Seçenekler içinde seçeneksiz kalmamıza neden olan, kararlarımızı ertelememizle ve sağlıklı karar alamamayla sonuçlanan karar yorgunluğunun ne olduğuna ve karar yorgunluğuyla başa çıkmak için neler yapabileceğimize gelin daha yakından bakalım.

Karar yorgunluğu nedir? 

Karar yorgunluğu, yukarıda da bahsettiğimiz gibi çok fazla seçim yapmaktan yorulduğumuzda ortaya çıkan bir durum. Özgür irademizi kullanabildiğimiz bir alan olan seçim süreçleri genelde üzerimizde yük yaratmasa da, kısa sürede çok fazla karar vermek zorunda kaldıktan sonra yaptığımız seçimlerin ve verdiğimiz kararların sağlıklı olmamasına neden olabiliyor.

Markette olduğunuzu ve o gün, akşam yemeği için hızlıca birkaç şey almaya çalıştığınızı hayal edin. Yemeğe girecek her bir bileşen için sınırlı seçenekler arasından seçim yapmayı mı yoksa her biri için birden fazla seçeneğinizin olmasını mı tercih ederdiniz? Üniversite seçimi yaparken seçeneklerinizin bol olması size nasıl hissettirirdi? Birçoğumuz muhtemelen bu ve benzeri senaryolarda daha fazla seçenekle daha mutlu olacağımızı düşünüyoruz. Ancak yapılan araştırmalar, bazı durumlarda sınırlı seçeneğe sahip olmanın karar verme sürecini çok daha kolay hale getirdiğini ve daha doğru kararlar almamızı sağladığını ortaya koyuyor. Peki, neden bazen seçim yapmakta şaşırtıcı derecede zorlanıyor ve seçim yaptıktan sonra kendimizi yorgun hissediyoruz?

Karar yorgunluğu nasıl ortaya çıkar?

Bu sorunun cevabını vermeye çalışan bir teoriye göre, seçim yapmak yukarıda da bahsettiğimiz ego tükenmesini deneyimlememize neden oluyor. İrade gücümüz ve zihinsel enerjimiz, tıpkı bedensel enerjimiz gibi sınırlı bir kaynak olduğu için, bu enerjiyi gün içindeki sorumluluklarımızda, görevlerimizde ve aktivitelerimizde karar verirken tüketmek, peşi sıra gelen görevlerde karar vermeyi daha da zor hale getiriyor.   

Journal of Personality and Social Psychology’de yayınlanan ve bu teorinin doğruluğunu test eden bir araştırma, seçim yapmanın otokontrol gerektiren sonraki görevlerde insanların eylemlerini nasıl etkileyebileceğini inceledi. Bu çalışmada bir grup üniversite öğrencisinden farklı ders seçenekleri arasından ders seçimi yapmaları istenirken, diğer öğrencilere ders programları oluşturularak, hazır halde verildi. Çalışmanın bir sonraki bölümündeyse tüm katılımcılardan, dergilerin ve video oyunlarının olduğu bir odada bir matematik problemi çözmeleri istendi. Araştırmacılar bu görev sırasında, öğrencilerin zamanlarını öz disiplin gerektiren bir etkinlik olan ders çalışmaya mı harcayacaklarını, yoksa bu görevi erteleyerek dergi okumayı ve oyun oynamayı mı tercih edeceklerini gözlemledi. Araştırma sonucunda ders seçimi yapan katılımcıların, seçim yapmayan katılımcılara kıyasla matematik problemi üzerine çalışmak için daha az zaman harcadıkları ve otokontrol gerektiren görevi erteledikleri bulundu.

Karar yorgunluğu ile baş etmenin yolları

Hepimiz bir noktada özgür irademizle hareket etmek, sahip olduğumuz seçenekler üzerinde söz sahibi olmak, hayatımızın kontrolünü elimizde tutmak istiyoruz. Ancak bazen o kadar çok seçenekle baş başa kalıyoruz ki, aralarından seçim yaparken değerlendirdiğimiz sınırsız olasılıklar zihinsel enerjimizi tüketerek yorgun düşmemize neden olabiliyor. Bu nedenle karar yorgunluğuyla mücadele etmek, ancak irade gücümüzü etkileyen ve zihinsel enerjimizi tüketen inanç kalıplarını, davranışları ve alışkanlıkları değiştirmekle mümkün. Her gün sıfırdan aynı karar verme süreçlerine girmektense hali hazırda işe yarayan seçimleri rutin ve alışkanlığa dönüştürmek, dinlenmek ve dikkatimizi toplamak için kendimize zaman vermek, önemli kararlar vermemiz gereken zamanlarda zihinsel enerjimizi verimli şekilde kullanmak ve yenilenmesi için öz bakımımıza dikkat etmek karar verme yorgunluğuyla baş etmemizde önemli adımlar olabilir.

1. Önemli kararlarınızı önceliklendirin

İş yaşamında ya da günlük hayatınızda çok fazla karar vermenizi gerektiren sorumluluklarınız varsa, özellikle önemli kararları almak sizin için çok daha bunaltıcı ve tüketici hale gelebilir. Bu durumda, öncelikle karar almanızı gerektiren tüm durumları göz önünde bulundurup, sizde zihinsel yük yaratanları zihninizden uzaklaştırmak için kullanabileceğiniz araçları ve yöntemleri gözden geçirin. Karar vermeniz gereken konuları yazmak, not defteri ya da ajanda kullanmak zihinsel yükünüzü azaltabilir. Karar gerektiren tüm durumları listeledikten sonra bir an önce sonuçlandırılması gereken en önemli maddeleri, dikkatlice seçin. Karar vermeniz gereken konuları önceliklendirmek ve önemli kararları sabahın erken saatlerinde, zihniniz boş ve zihinsel enerjiniz yüksekken vermek karar yorgunluğunuzu önemli ölçüde azaltacaktır.

İlginizi çekebilir: Önceliklerinizi önceliklendirme zamanı: Tabağında kendine kadar yerin var mı?

2. Daha az önemli olan kararlarınız için rutin oluşturun ve bu rutinlere bağlı kalın

Öğle yemeğinde ne yesem? Yarın sabah erken kalkıp spor mu yapsam? Akşam yemeğini saat kaçta yesem? Yarın işe giderken ne giysem? Bu sorular ilk bakışta önemsiz sorular gibi görünse de, her biri zihinsel enerjinizi tüketecek karar süreçlerine girmenizi gerektiriyor. Tüm bu basit kararlar her gün, daha önemli kararlarla aynı listeye girdiğinde, önemli kararlarınızı ertelemenize ve doğru karar verememenize neden olabiliyor. Küçük ya da daha az önemli olan kararlar, zamanınız ve üretkenliğinizle birlikte zihinsel enerjinizin de önemli bir kısmını tüketerek karar yorgunluğuna neden olabiliyor. Bu tükenmişlikten kaçınmanın en kolay ve etkili yollarından biri, tekrarlayan karar süreçlerini otomatik hale getirerek, yani her gün yapmanız gereken şeyleri rutinleştirerek ve alışkanlıklarınıza entegre ederek zihninizde oluşturduğu yükü mümkün olabildiğince azaltmak. Her gün aynı saatlerde yemek yiyerek, haftalık yemek listenizi zihinsel yükünüzün ve önemli kararlarınızın görece daha az olduğu hafta sonlarında yaparak, giyeceklerinizi önceden kombinleyerek, yani karar vermenizi gerektiren rutin alışkanlıklarınızı bir plana oturtup her gün bu plana sadık kalarak zihinsel enerjinizi daha önemli kararlar için kullanabilir, karar yorgunluğunuzu önemli ölçüde azaltabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Günlük rutin oluşturma ve günü planlama rehberi: Üretken bir günün formülü

3. Karar verme sürenizi sınırlandırın

Her gün büyük ve önemli kararlar vermeye çalışmak, zihinsel enerjinizin hızlı tükenme riskini de artıracaktır. Özellikle yanlış karar vereceğinizden korkuyor ve alacağınız kararın yaşamınızın diğer alanlarını etkileyeceğini düşünüyorsanız, içinizde biriken şüphe ve endişe zamanla bunalmanıza ve yorgun düşmenize neden olabilir. Doğru karar vermek ve karar vermek üzere harekete geçebilmek için korku ve kaygı gibi yoğun duyguları kontrol edebilmeniz gerekir. Karar verme sürecinize bir zaman sınırı koymak, harekete geçmenize engel olan duygularınızın üstüne gitmenize ve zorla da olsa bir adım atmanıza yardımcı olabilir. Üzerinizde baskı yaratacağı için ilk bakışta korkutucu bir seçenek gibi görünse de karar sürenizi kısıtlamak, vermeniz gereken kararın zihninizde yarattığı yükten kurtulmanıza, sonuca daha çabuk ulaşmanıza ve sonraki aşamalarda daha sağlıklı karar vermenize alan açacaktır. Unutmayın, çoğu zaman doğru olmasa da bir karar vermek ve harekete geçmek, hiç karar verememekten ve belirsizlikten daha rahatlatıcı olacaktır. Ayrıca mevcut seçeneklere takılıp kalmadığınızı görmeniz, kendinizi daha iyi hissetmenize ve özgüveninizin artmasına da yardımcı olur.

4. Mevcut seçeneklerinizin sayısını azaltarak listenizi sadeleştirin

Marketten yoğurt alacaksınız ve probiyotiklisinden laktozsuzuna, organiğinden yağsızına rafta dizilmiş 20’den farklı yoğurt çeşidiyle karşı karşıyasınız. Hangisini seçeceğiniz konusunda hiçbir fikriniz yok ve küçük farklılıklar olsa da hepsi oldukça benzer görünüyor. Bu ve benzeri durumlarla gün içinde mutlaka karşı karşıya kaldığınızı düşünüyoruz. Çok fazla seçeneğe sahip olmanın klasik bir örneği olan böyle bir durumda, hiçbir şey yapmaksızın hangi ürünü alacağınızı sürekli olarak düşünmeniz ve bu kadar basit bir karar için zaman kaybetmeniz olası.

Seçeneklerinizi azaltmak ve düşüncelerinizi sadeleştirmek için mevcut seçenekleri gözden geçirirken sizin için nelerin önemli olduğunu düşünün. Fiyatı, yağ oranı, doğallığı, ambalajı ya da bu ve benzeri özelliklerin bir kombinasyonu… En öncelikli olan kriterinize odaklanın ve bu kritere uymayan tüm seçenekleri eleyin. Bu şekilde öncelikli birkaç kriteriniz karşılandıktan sonra geri kalanları düşünmeden karar verme sürecini sonlandırın.

5. Gereksiz detayların dikkatinizi dağıtmasına izin vermeyin

Odaklanma becerisi, karar verme sürecinin en önemli bileşenlerinden biridir. Bu nedenle iyi odaklanabilen ve karar verme sürecinde dikkat dağıtıcılardan mümkün olabildiğince uzaklaşabilen kişiler daha sağlıklı kararlar alabilir. Peki, daha iyi seçimler yapmak ve karar yorgunluğundan kaçınmak için dikkat sürenizi nasıl geliştirebilirsiniz? Dikkat sürenizi artırmanın en etkili yolu, günümüzün en önemli dikkat dağıtıcılarından biri olan sosyal medya ve bildirimlerden uzak kalmak.

Dikkat dağıtıcı şeyler küçük veya büyük olabilir, ancak sorun olan şey bu dikkat dağıtıcılara maruz kalma sıklığınızdır. Doğru kararı vermeye çalışırken bir yandan da odağınızın sürekli başka şeylere kayması zihinsel enerjinizi daha hızlı tüketebilir. E-posta, anlık mesajlar, mobil uygulamalardan gelen anlık bildirimler ve sosyal medya zamanınızı planlama yaparak sınırlandırın. Önemli kararlar almanız gereken zamanlarda tüm bildirimlerinizi kapatmanız daha derin düşünmenizi ve uzun süre odaklanmanızı sağlayarak zihinsel enerjinizi daha verimli kullanmanıza ve daha doğru kararlar almanıza alan açabilir.

İlginizi çekebilir: Dikkat süresini ve odaklanmayı artıran 10 etkili yöntem

6. Hayır demekten çekinmeyin

Ne yapmak istediğinize karar vermek başlı başına enerji tüketen bir süreçken, bu süreçte diğer insanların istek ve ihtiyaçlarını da hesaba katmanız gerektiğinde karar yorgunluğu yaşamanız neredeyse kaçınılmaz hale geliyor. Özellikle ebeveynler için karar verme süreçleri, ailedeki üye sayısıyla doğru orantılı olarak artarak daha da zor hale gelebiliyor. Herkesin damak tadına uygun bir yemek listesi oluşturmaya çalışmak, her çocuğun ne yiyip ne yemediğini takip etmek, faturaların son ödeme tarihlerinin takibi gibi planlama ve birden fazla kişinin istek ve ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulmasını gerektiren süreçler, karar yorgunluğuna neden olabiliyor. Böyle bir durumda çok acil olmayan ve geri çevirebileceğiniz taleplere ‘hayır’ cevabını vermek, beraberinde gelecek karar süreçlerinden de muaf olmanızı sağlayacaktır.

İlginizi çekebilir: “Hayır” Diyemeyenler Kulübü üyeleri için 10 adımda “Hayır” diyebilme sanatı

7. Çevrenizdeki insanlara fikir danışın

Kendi hayatınızı ilgilendiren kararları en iyi değerlendirecek olan kişi elbette sizsiniz. Ancak tek başınıza karar vermenizin tüketici ve bunaltıcı hale geldiği durumlarda çevrenizdeki güvendiğiniz ve samimi olduğunuz insanların fikirlerini almaktan ve karar süreçlerinize sevdiklerinizi de dahil etmekten çekinmeyin. Kendinizi yanında güvende hissettiğiniz, aklına ve mantığına güvendiğiniz, fikirlerine değer verdiğiniz kişilere içinde bulunduğunuz durumu ve karar vermekte neden zorlandığınızı açık şekilde anlatarak fikir alabilir, zihinsel yükünüzü önemli ölçüde azaltabilirsiniz. Zor bir seçimle karşı karşıya kaldığınızda, size yardımı olabileceğini düşündüğünüz kişilere danışmak, gözden kaçırması kolay olan detayları görmenize ve daha kısa sürede karar vermenize yardımcı olacaktır.

8. Karşılaştırma yapmayın

Aynı durumla karşılaşılsa bile herkesin aynı kararları verebilmesi mümkün değil. Bu nedenle kendi karar verme yolculuğunuzu başkalarının seçimlerine göre değerlendirmemeye çalışın. Kararlarınızı başkalarınınkiyle karşılaştırarak sorgulamak, yalnızca karar yorgunluğunuzu daha da artıracaktır. Diğer insanların risk faktörleri ve risk toleransı sizinkinden daha yüksek ya da daha düşük olabilir, birincil ihtiyaçları ve öncelikleri sizinkinden farklılaşabilir ve göz önünde bulundurmanız gereken faktörlerin ağırlığı onlar için çok farklı olabilir. Kendi kararlarınızı çevrenizdeki insanların tercihlerine göre değerlendirmeyin. Ve bazen ne kadar zor olursa olsun, diğer insanların seçimlerini düşünerek ve ‘O olsaydı hangisini seçerdi?’ diye başkaları adına da düşünerek zihinsel enerjinizi tüketmemeye çalışın.

9. Bazen yanlış karar verebileceğinizi kabul edin

Verdiğimiz kararlar bazen sadece başkalarınınkinden değil, geçmişte aldığımız kendi kararlarımızıdan bile farklı olabilir. Bir gün, uzun zamandır görmediğiniz ailenizi görmek için hafta sonu şehir dışına gitmek en doğru seçenek gibi görünürken, ertesi gün yetiştiremeyeceğinizi düşündüğünüz bir iş nedeniyle bu kararınızı saçma bulabilir ve evde kalarak çalışmanın daha uygun bir seçenek olacağını düşünebilirsiniz. Bu nedenle karar verme süreçlerinde o anda, içinde bulunduğunuz duruma ve şartlara göre en doğru kararı verdiğinizin ve geçmişte verdiğiniz kararlarla şu an verdiğiniz kararların her zaman tutarlı olamayacağının ‘normal’ olduğunu kabul edin.

10. Konfor alanınızın sınırlarına saygı gösterin

Karar vermekte çok zorlandığınız zamanlarda, konfor alanınızın sınırlarını zorlamaya çalışmayacağınıza ve iyi hissetmediğiniz bir kararı almayacağınıza dair prensip geliştirerek karar yorgunluğunuzu azaltabilirsiniz. Bu da, seçeneklerin doğruluğu konusunda şüpheye düştüğünüzde en az risk barındıran seçeneğe yönelmeniz anlamına geliyor. Örneğin, arkadaşınızla açık havada yürürken maske takmanız gerekip gerekmediğinden emin değilseniz, en risksiz karar olan maske takmayı tercih edin. Bu garantici yaklaşım sizi sadece yorucu karar verme süreçlerinden kurtarmakla kalmayacak, aynı zamanda aldığınız karar sonrasında pişmanlık, suçluluk ve endişe gibi zihinsel enerjinizi tüketecek zorlayıcı duyguların ortaya çıkmasını da engelleyecektir.

Karar vermek hepimiz için gizli bir stres kaynağı olabilir ve çok fazla seçenekle karşı karşıya kalmak nihayetinde karar yorgunluğuna yol açabilir. Hayatınızı basitleştirecek ve düzene sokacak şeyler yaparak, bu stres etkenini daha iyi yönetebilir, sizi daha mutlu ve daha memnun hissettirecek seçimler yapabilirsiniz. 

İlginizi çekebilir: Karar verme süreci: Doğru kararlar almanıza yardımcı olacak öneriler

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale