X

Kafanda gerçekleştirdiğin hayalin için kurumsal hayattan vazgeçmek akıllıca mı?

“Her seçiş bir vazgeçiştir.” – Jean Paul Sartre

Biraz önce bir makaleye denk geldim. 2021 yılında Google tarafından yapılan araştırmaya göre; Dünya, 2021 yılında ilk defa iş nasıl bulunur sorusundan çok iş nasıl kurulur sorusuyla yeni girişimcilik fırsatları aramış (https://about.google/stories/year-in-search-2021/trends/start-a-business/). 2022 yılını da merak ettim ve yapılan araştırmalarda fark ettim ki yine aynı sorular farklı şekilde aranmış; ‘Hayatımı değiştirebilir miyim?’, ‘Kariyerimi nasıl değiştirebilirim?’ gibi sorular en çok aranan sorular arasında yer almış. Bu bilgiler ışığında 2013 yılında yedi yıllık kurumsal hayatını bırakan ve on yıldır kurumsal hayatı ile en ufak bir bağlantısı olmayan kendi butik pilates stüdyosunda bir fiil stüdyonun hem pilates hocası hem sosyal medyacısı hem finansçısı hem idari işler sorumlusu olan biri olarak serüvenimin bu konuyu araştıranlara ilham olabileceğini düşünerek paylaşmak istedim.

Koç Üniversitesi Matematik bölümü mezunu olmamın bana verdiği yetkiye dayanarak Türkiye’nin birçok büyük firmasına başvuru yapmak ile başladı yolculuğum. Lisede keyifle çözdüğüm matematik problemlerinden üniversitede eser kalmamış, sayılardan çok uzak soyut ve kavramsal kısmı ile tanışmak beni hayal kırıklığına uğratmış ve matematikten soğumama sebep olmuştu. O yüzden seçmeli derslerimde aldığım pazarlama derslerine hayranlığım sebebiyle birçok pazarlama departmanı başvuruları yaptım. Ancak hiçbirine geri dönüş alamadım. Bu derin üzüntüyle yapmış olduğum tüm finans departmanı başvurularıma tek tek geri dönüş almam sayesinde diplomam üzerinde yazılı olan bölümüme paralel bir yere girmem gerektiği gerçeği ile yüzleşmiştim. Demek ki genel kurumsal yaklaşım olarak bir matematikçiden pazarlamacı olmaz düşüncesi söz konusu demiştim kendi kendime. Kaderime razı gelerek Türkiye’nin önde gelen bir bankasında önce Ticari Kredi Analistliği ardından da Türkiye’nin önde gelen iki Holding’inde Kurumsal Risk Yönetimi Departmanlarının Müdür Yardımcılığı pozisyonuna kadar ulaşabildiğim bir kurumsal yolculuğum oldu.

Ailem, arkadaşlarım, tanıdıklarım kariyerimle ilgili övgüler yağdırıyordu. Topuklu ayakkabılar, takım elbiseler, gidilen seminerler, toplantı aralarına giren ingilizce ‘corporate jargonlar’, seni olduğun kuruma ait hissettirmeye çalışılan yıl sonu aktiviteleri bu övgüleri tabii ki hak ediyordu. Hak etmeliydi çünkü Türkiye standartlarında en niş sektörde çalışıyor, düzenli olarak en üst prim sisteminden sigortalı olarak maaşımı alıyor, istediğim tatilleri yapıp kaliteli bir topluluk içerisinde iş hayatımı idame ettiriyordum. Ancak 25’li yaşlarımda çağımızın hastalığı ‘panik atak’ ile tanışmam sayesinde bu övgülerin ardındaki Tulya gerçekten mutlu mu sorusunun cevabını aramaya başladım. Bu kadar artıları olan bir kariyer hayatında şımarıklık gibi geliyordu bu sorgulamayı yapmak. Hem zaten bir de konfor alanımın tam da içerisindeydim. Yaptığım iş ile ilgili bilgi birikimim çok yüksekti ve kendime güvenim tamdı. Sorun ne olabilirdi? Ben cevap bulamadıkça panik atak ile olan ilişkim de günden güne güçleniyordu. Kendime kızmaya, kalbimin tehdit altındaymış gibi çırpınmasına söz geçirememekten dolayı öfkelenmeye de devam ediyordum. Nefes çalışmaları, NLP çalışmaları, Evrensel Enerjiler, Olumlamalar, Meditasyonlar derken içe dönüş anlamında okunan değerli kitapların hepsi anlık bir fikir veriyor ancak yaşadıklarımın bir türlü kökten çözümü olamıyor gibiydi.

Bir haftalık gittiğim kişisel gelişim kampında ise taşlar yerine oturmaya başladı ve işimle ilgili mantıksal kararlar vermek yerine duygularımla hareket etmem gerektiğini anlamıştım. Duygularım biraz önce size bahsettiğim olumlu yönlerin aksine içimdeki manevi tatminin eksik olduğunu bana söylüyordu. Yaptığım analiz ve raporların belki şirketim için anlamı vardı ancak benim içimdeki manevi tatmini asla bana yaşatmıyordu. Peki bunun için ne yapmalıydım? Sorunun cevabı yine aynı kamptaki bir etkinlik sorusunun içinde saklıydı; ‘Hayatın boyunca en keyifli yaptığın ve vazgeçmediğin şey nedir?

Maymun iştahlı biri olarak hayatım boyunca ailemin yönlendirmeleri olmaksızın sporun her türlüsünü denediğimi ve bundan asla vazgeçmediğimi fark etmiştim. Ve hemen bir pilates salonu açtım dememi bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü bununla ilgili alacağım bir aksiyonun gerçekten beni rahatlatabileceğine kendimi inandırmak çok zordu. Uyuyan devi tam olarak uyandıramasam da bir kıpırdanma bile kıymetliydi.

Manevi tatmin konusu uzunca bir süre kafamı kurcalamaya devam etti rutin iş günlerimde. Düşüncelerim duygularımı manipüle edip konfor alanımdan beni asla uzaklaştırmak istemiyor ancak duygusal kısımda kalbim sıkışmaya, daralmaya ve günden güne derin mutsuzluğum ile cam fanuslar içerisine bilgisayar başında göz kuruluğu kamburluk bel ve boyun ağrıları gibi de yepyeni sorunlar ile karşılaşmaya devam ediyordum. Panik atağım ise inatla almamak için direnip, sonrasında tansiyon hastası olsan almayacak mısın cümlesi ile kendimi ikna ettiğim ilaç tedavisi ile sakinlemişti.

O bir haftalık kampa gitmemden iki yıl sonra hem bir değişiklik hem de ağrılarım için pilates dersi almaya karar verdim. Bir aylık düzenli dersler sonrasında gerçek anlamda bedenime iyi geldiğini hissetmek işteki enerjimi de etkilemiş gibiydi. Göğsümdeki sıkışma azalmış, sabahları dinlediğim müziğe biraz daha ritim tutar hale gelmiş, günaydınlarıma güler yüz ekleyebilmiştim. Sanırım işte tam da bu sıralar uyuyan dev kış uykusundan uyanmış ve bahara hazırlanmamız için bana ışık yakmıştı.

Tek bir hayatım olduğunu ve hayatıma gerçekten anlam katan şeyin bedensel farkındalık ve zindelik olduğunu hissetmiştim. Bana iyi geleni bütüne yaymak ve bu alanda hizmet sunma düşüncesi ise içimde son yıllarda hiç ama hiç hissetmediğim tutku ve arzu isteğini uyandırdı.

O beni birçok konuda öven takdir eden iş arkadaşlarımla bu tutkumu paylaştığımda bana deli gözüyle baktıklarını görmek bir yana yarım ağız fena fikir değil ama iyi düşünmek gerek diyerek motivasyonumu yerle bir ettiklerini söyleyebilirim. En zorlayıcı diğer bir kısım ise başta bahsettiğim diplomamın el vermediği bir işi asla yapamayacak olmam ile ilgili sabit fikrin bana öğretilmiş çaresizlik yaşatmasıydı sanırım. Kariyer hayatında çok değerli bir yer edinmişken, diplomamın el vermediği bir işten düzenli para kazanıp kazanmayacağım bile belli değilken tutkulardan söz etmek ne derece anlamlıydı? Yeni nesil için bunun cevabını vermek çok kolay olabilir ancak benim gibi 80 kuşağı doğumlu birisi için alışkanlıklarının ötesine bir bilinmezliğe doğru yürümek anlamsız ve gereksizdi.

Kararsızlık, endişe, beklentiler, kaygılar, başarısız olma ihtimalinin yarattığı olumsuz duygular. Önce gaza gelip sonra frene asılmalar. Derken kendime kurduğum bir cümlenin beni ikna ettiği anda istifa konuşmamı yapmaya gittim; Önündeki iki sene gerçek yaşamın içerisinde işletme yüksek lisansı (yani MBA) yapmaya ne dersin?

MBA’den farkı ne olacak diye sorduğumda kendi kendime şunlar aktı yüreğimden; Hiçbir öğrendiğin şey teorik olmayacak. %100 uygulamalı ve sonucunda hayat diploması alıp her yerde kullanabileceğin bir bilezik olacak. Geçme kalma derdi olmadan kendi sorumluluğundaki hayat deneyimlerinden dersler alacaksın. Yapabileceklerinin sınırını keşfedecek, kurumsal deneyimlerinle harmanlayarak sanal olarak değil gerçekliğinle bir tez uygulamacısı olacaksın…

İşte bu sözler hayallerim üzerine gerçek yaşamda bana MBA yapmamı sağladı. Kendime iki senelik bir sınır koymuştum. Eğer başaramaz ve beni heyecanlandıran bu tutkum, motivasyonumu bozan kıymetli arkadaşlarımın düşüncesiyle paralel beni hayal kırıklığına uğratırsa kurumsal hayata dönüş yapabilmek adına bu iki sene ideal bir zamanlama gibi gelmiş ve karar almamda beni çok rahatlatmıştı.

O günden bugüne birçok pilates eğitimi aldım. Butik stüdyomda kurumsal hayatımın dörtte birini kazanarak başladığım işime heyecan ve tutku ile gidip geldikçe kazancım her geçen gün arttı. Yeri geldi kendi kurumsal köleliğimi yaratarak akşam onlara kadar çalıştım. Yeri geldi kendime 3 hafta izin vererek bir Ege turuna çıktım. Hocalarımla ve üyelerimle kurduğum bağ ve çift yönlü etkileşimlerimiz sayesinde hissettiğim manevi tatmin duygum her yıl verdiğim kararın ne kadar doğru olduğunu bana hatırlatır nitelikte oldu. Hayattaki yaşam amacımın hem kendime hem etrafımdakilere beden farkındalığı ile ruhsal farkındalığa ulaşmak olduğunu hatırlatmak olduğunu bulmak ve bu yolda yürümek huzur verici. Bu yıl MBA’imin 10. Yılı J Her yıl kendimi ve kolektif bilinci uyandırmak için bambaşka eğitimler alıyor ve deneyimlerimle harmanlayarak bu bilgileri aktarmaya niyet ediyorum.

Anlatacak, paylaşacak daha çok şey var ama özet olarak kariyer rotasını değiştirme niyetlileri için kıssadan hisse buraya 5 önemli tavsiye bırakıyorum:

  • Kurumsal hayat deneyimi gerçekten çok değerli. Kurumsallık, profesyonel ve entelektüel bir bakış açısı geliştirirken, ilişki yönetimi ve iş disiplini kazanmak için oldukça işe yarıyor. Roma’yı fethedenlerden birçok bilgi birikimi öğrenmek kafandakileri kurgulamakta her zaman bir avantaj. 5-10 yılık deneyim kurumsal bakış açısını yakalamak için ideal.
  • Kurumsal işlerin doğasında yer alan; her ay sabit maaş, aynı görev ve sorumlulukları icra ederek artan kendine güven ve yaptığın işte daha çok tekrara girerek hata yapma oranının azaldığı konfor alanı seni mutlu ediyorsa doğru yerdesin, hiç kafa karıştırma. Ancak sürekli gelişim, sınırlarını zorlama, rutinlikten uzak hayatta hep bir değişim arama, yaratıcılık, risk konusunda inisiyatif alma, yaratacağın yarar konusunda ikna kabiliyeti konularında kendine inanıyorsan bunlar kendi işini yapma konusunda sana avantaj sağlayacak oldukça yüksek değerler.
  • Hayalini kurduğun girişim fırsatıyla birçok insanın hayatına dokunmayı amaç edinecek kadar bu hayalinin peşinden gitmeye yönelik inanç, cesaret ve arzuya sahip olup olmadığını netleştir.
  • Hayalini kurduğun girişim fırsatını gerçeğe çevirmeni engelleyen nelerle karşılaştığını dürüstçe sırala ve bunların ötesine geçmen için hangi kaynaklara ve hangi öz değerlere ve öz motivasyona sahipsin bunları bul ve bunları değiştirmek için aksiyon al. Unutma ki ilaçlar kutusunda durduğunda hastayı iyileştiremez. Alıp kullanmak gerekir.
  • Ve en önemlisi hayalini kurduğun girişim fırsatıyla hayattaki belirlediğin amacın arasında nasıl bir ilişki/bağ var? Bununla ilgili kendini ikna etmek için değil kalbindeki sesi dinlemek için kendine zaman tanı ve kendine vakit ayır.

Not: Yazının içerisinde ilgini çekmesini istediğim sözcükleri kalın punto özelliği kullanarak yazdım. Bu yazının içsel olarak sendeki yansımasının biraz daha derinleşmesini istersen bu sözcüklerin senin için ne anlam ifade ettiğini de araştır. Umarım bulduğun cevaplarla sen de kendi serüvenini yaratacak yaratıcı yönünü parlatırsın.

İlginizi çekebilir: Joseph Pilates’in en ünlü 10 sözü ve ardındaki felsefe: Bölüm 1

Tulya Türgen Fırat: 2006 Koç Üniversitesi Matematik Bölümü mezunuyum. Mezuniyet sonrası 7 yıl analitik yönümü kullanarak kurumsal hayatıma finans sektöründe yön verdim. Sonraki 10 yıl içerisindeyse fiziksel ve duygusal yönlerimi daha fazla kullandığım, bedenimin beni davet ettiği bambaşka bir serüvene çıkıp topuklu ayakkabılarımdan vazgeçerek kendi pilates stüdyomda spor ayakkabılarımla pilates eğitmenliği yapıyorum. İçimdeki kendimi bulma yolcuğuysa beni aynı zamanda birçok kişisel gelişim eğitimi almaya yönlendirdi. Bedenim kadar ruhumu geliştirme yolculuğunda Mindfulness felsefesini derinlemesine anlayabilmek adına ICF onaylı Breathing Mind akademisinde Minfulness Koçluk eğitimlerimi tamamladım. Hedefim, tüm bilgi ve deneyimlerimi dokunduğum herkese aktarıp, kolektif bir bilinç oluşturmak ve her birimizin içindeki ışığı bulmasına yardımcı olmak.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale