X

‘İki yabancı’ sendromu: İlişkide yalnız hissetmenin sebepleri ve yalnızlık hissini azaltmanıza yardımcı olabilecek öneriler

Yalnız, tek başımıza, sadece kendimizle geçirdiğimiz zaman dilimleri hayatın gürültüsünden, yoğunluğundan ve yorgunluğundan kaçmak, iyi hissetmek ve konsantrasyonu artırmak için harika bir mola olabilirken; yalnızlık hissi tam tersine kişinin kendini kötü hissetmesine, odaklanamamasına, sorumluluklarını ertelemesine ve olumsuz düşünceler girdabında kaybolarak daha da aşağı çekilmesine sebep olabilecek bir duygu durumu.

Gerçekten yalnızken, yalnızlık hissi kolayca rasyonelleştirilebiliyor olsa da içinde yaşadığımız kalabalık, iyi ya da kötü sahip olduğumuz arkadaşlıklar, derin ya da yüzeysel ilişkilerimiz, hatta hayatı paylaştığımız bir partnerimiz varken yalnız hissetmek tutarsız geliyor olabilir. Aynı çatının altında yaşadığımız, yediğimiz yemeği ve yatağımızı paylaştığımız kişiyle yabancılaşmak acı verici bir deneyim. Peki bir ilişkinin içindeyken, evliyken ya da uzun süreli bir partnerimiz varken ve bu kişiyle tüm hayatımızı paylaşıyorken nasıl yalnız hissedebiliyoruz? ‘Birlikte ama yalnız iki yabancı’ olmamızda hangi faktörler rol oynuyor?

İlginizi çekebilir: Yalnız olmak ve yalnız hissetmek arasındaki ince çizgi: Yalnızlık tercihiniz mi kaderiniz mi?

İlişkide yalnız hissetmenin sebepleri

2018 yılında Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir anket çalışması, aile hayatından memnun olmayan bireylerin %28’inin kendini yalnız hissettiğini ortaya koydu. Araştırma sonuçları, ilişkideki yalnızlık duygusunun genelde çiftlerden birinin karşısındakiyle kurduğu duygusal bağın kaybolması sonucu ortaya çıktığını gösteriyor. Dolayısıyla en iyi ilişkilerde bile taraflardan birinin ya da her ikisinin birbirine yabancılaştığı ve mesafeli davrandığı zamanlar olabiliyor. Yalnızlık hissiyse, bu yabancılaşma ve mesafelenme durumunun kronikleştiği noktada ortaya çıkıyor.

Kırılgan, zayıf ve savunmasız yanlarımızı gizlemeye çalışmak: How to Be Single and Happy (Nasıl Yalnız ve Mutlu Olunur) kitabının yazarı Psikolog Jenny Taitz’e göre savunmasız, kırılgan ve zayıf yanlarımızı karşımızdaki kişiden gizlemeye çalışmak ve sürekli mükemmel görünme çabası ilişkide yalnızlık hissinin deneyimlenmesine aracı olabiliyor. Duygularımız hakkında konuşamamak, güvensizlik ve hayal kırıklığı korkusuyla kırılgan yanlarımızı gösterememek paylaşımlarımızın derinliğini azalttığı için ilişkide zamanla yalnız hissetmemize neden olabiliyor.

Sosyal medya kullanım alışkanlıkları: Sosyal medya, hayatımızın her alanında olduğu gibi ilişkide yalnızlık hissinin oluşması üzerinde de önemli bir role sahip. 2017 yılında American Journal of Preventive Medicine’de yayınlanan bir araştırma, sosyal medyada günde iki saatten fazla zaman geçiren kişilerin, yarım saat zaman geçirenlere oranla kendilerini iki kat daha fazla yalnız hissettiklerini gösteriyor. Kendi ilişkimizi sosyal medyada gördüğümüz ilişkilerle karşılaştırmak yalnızlık hissinin tetiklenmesine zemin hazırlayabiliyor. Sürekli mutluymuş gibi bir algı yaratan samimi fotoğraflar, hediyeler, sürprizler kendi ilişkimizdeki eksikliklere odaklanmamıza, başkaları kadar mutlu olmadığımız algısının oluşmasına ve dolayısıyla kendimizi değersiz, sevilmeyen ve yalnız bırakılmış biri gibi hissetmemize neden olabiliyor. Kendi ilişkimizi başkalarının ilişkileriyle karşılaştırdıkça farkında olmadan partnerimize mesafe koyabiliyoruz. Dolayısıyla sosyal medyada ne kadar uzun süre geçirirsek, kendimizi de bir o kadar yalnız hissedebiliyoruz.

Genetik yatkınlık: Yalnızlık hissinin nedenleri çevresel olabileceği gibi, kişinin kalıtsal mirası da yalnız hissetmesinde rol oynayabiliyor. 2016 yılında Nature Dergisi’nde yayınlanan bir araştırmanın sonuçları, yalnızlık hissinin kalıtsal bir özellik olabileceğini ve bazı insanların ne kadar tatmin edici, derin ve iyi ilişkiler kursalar da yaşamları boyunca yalnız hissetmeye daha yatkın olabileceklerini gösteriyor. Genetik olarak yalnız hissetmeye daha yatkın olan insanlar, kurdukları ilişkilerin yalnızlık hissini giderebileceği yanılgısına kapılarak hayal kırıklığı yaşayabiliyorlar. Başka bir insanın varoluşsal yalnızlık sancılarını dindirebileceğine inanarak sürekli ‘doğru kişi’yi bulma çabasıyla arayışta olsalar da, sonunda yalnızlık hissinden kurtulmaları mümkün olabiliyor.

Samimiyetin azalması: Bazı ilişkiler üzerinden zaman geçtikçe pırıltısını ve canlılığını yitirebilir. Partnerlerin arasındaki bağın zayıflaması ve yaşanan problemlerde şefkatli bir tutum yerine eleştirel, yargılayıcı, suçlayıcı bir bakış açısı geliştirmeleri ilişkiyi yüzeyselleştirebilir. İlişkideki samimiyet, aradaki bağın korunmasında önemli bir rol oynar. Aranızdaki bağın zayıflaması yalnızlık duygusunu besleyebilecek güçte bir izole olma halini ve yabancılaşma hissini beraberinde getirebilir.

Uyumsuzluk: Ne kadar çok ortak ilgi alanına sahip olsanız da, henüz keşfedemediğiniz ya da zamanla değişen özelliklerinizden dolayı partnerinizle ilişkinizin herhangi bir noktasında fikir ayrılığı yaşamanız olası. Öfke, hoşgörü eksikliği, sabırsızlık ve mutsuzluk zamanla ortaya çıkabilirken, ilişkide zamanla duyulmadığınızı, anlaşılmadığınızı, değer görmediğinizi hissetmenize neden olarak yalnızlık duygusunu deneyimlemenize sebep olabilir.

Fiziksel mesafe: Çok nadiren olsa da, iş ya da askerlik gibi fiziksel olarak uzaklaşmayı ve araya mesafe girmesini gerektiren durumlar da ilişkide yalnızlık hissinin tetiklenmesine neden olabiliyor. Genelde güçlü bağ kurabilen, iletişimleri sağlıklı olan ve birlikteyken yalnız hissetmeyen çiftlerin arasına fiziksel olarak mesafe girse de yalnızlık hissetmediklerinin altını da çizmek gerekiyor.

Psikolojik sorunlar: Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, partnerlerden birinin duygusal sorunlarının olması, bağımlılık, depresyon, anksiyete ve öfke kontrolü gibi psikolojik problemler yaşaması ilişkisinden çok odağını kendisine çevirmesine neden olacağı için diğer tarafın kendisini yalnız hissetmesine sebep olabiliyor. Benzer şekilde ilişkide ya da kişinin geçmiş ilişkilerinde fiziksel ya da duygusal istismarın olması da yalnızlık hissinin en önemli sebeplerinden biri.

İlişkideki yalnızlık hissiyle nasıl başa çıkabilirsiniz?

İlişkide yalnız hissetmek çoğumuzun zaman zaman deneyimlediği bir durum. Ancak deneyimlediğiniz yalnızlık hissi hayatınızın her alanında sizi zorluyorsa ve gittikçe daha da yoğunlaştığını hissediyorsanız, aşağıdaki öneriler size yardımcı olabilir.

1. Kendiniz olun

Yalnızlık hissini azaltmanın en önemli adımlarından biri, bu hissi tetikleyen şeylerin kendinizden mi yoksa ilişkinizle ilgili bir durumdan mı kaynaklandığını keşfedebilmek. Çevresel durumları kontrol etmek çoğu zaman mümkün olmasa da, ilişkiniz ve deneyimlerinizle ilgili algınızı değiştirmek sizin elinizde. Bu nedenle kendi deneyimlediğiniz yalnızlık hissiyle baş edebilmek için önce kendinizi çok iyi tanımalı, duygularınızı kabul etmeyi öğrenmeli ve kendiniz olarak ilişkide var olabilme becerinizi geliştirmelisiniz. Kendimizin, duygularımızın, düşüncelerimizin ve davranışlarımızın farkında olabilmek; fark ettiğimiz özelliklere yargısız, şefkatli ve kucaklayıcı yaklaşarak kabul edebilmek başkalarına karşı da aynı derecede açık, net ve samimi olmamızın en önemli gerekliliklerinden. Kendiniz olmak ve güçlü yanlarınız kadar kırılganlıklarınızı da karşınızdaki insanla paylaşabilmek o kişinin size destek olması için alan yaratacak ve bu destek yalnızlık hissiyle baş etmenizi kolaylaştıracaktır.

2. Risk almaktan korkmayın

Kendiniz olabilmek her şeyden önce zayıflıklarınızı, kırılgan olduğunuz noktaları, eksiklerinizi ve hatalarınızı hem kabul etmek hem de karşınızdaki kişiyle paylaşma riskini göze alabilmeniz gerekiyor. Çünkü kendinizin bile kabul etmekte zorlandığı şeyleri başka biriyle paylaşmak, konfor alanınızın dışına çıkmak sizi rahatsız ve güvensiz hissettirebilir. Karşınızdaki kişinin paylaştıklarınızdan rahatsız olup olmayacağını önceden kestiremeyebilirsiniz. Ancak sırlarınızı ve zayıflıklarınızı en yakınınızdaki kişiyle paylaşıyor olmak onu da kendi dünyanıza dahil etmenize ve iç dünyanızdaki yalnızlık hissinden kurtulmanıza yardımcı olacak.

3. Kendinizi değerlendirin

İlişkinizde kendinizi yalnız hissediyorsanız, içinize dönmek için zaman ayırın ve bu hissin neden kaynaklandığını bulabilmek için kendinize karşı dürüst olun. Araştırmalar, ilişki konusunda hissettiklerimizi genelde dış kaynaklara bağlama ve hissettiklerimiz için karşımızdakini suçlama eğiliminde olduğumuzu gösteriyor. Ancak ilişkiler karşılıklı iletişime dayanan bir dinamiğe sahip ve hissettikleriniz konusunda en az karşınızdaki kişi kadar sizin de sorumluluğunuz olabileceğini unutmamalısınız.

4. Varsayımlarla hareket etmeyin

Kimsenin zihin okumak gibi doğa üstü bir yeteneği yok ancak ilişkide çoğu zaman konuşmadan, derdimizi anlatmadan ve hissettiklerimizi paylaşmadan karşımızdaki kişinin bizi anlamasını beklemek gibi bir yanılgıya düşebiliyoruz. Karşımızdaki kişi özellikle uzun süredir birlikte olduğumuz biriyse bizi nelerin kırdığını, üzdüğünü ve kötü hissettirdiğini kendiliğinden anlamasını bekleyebiliyoruz. Ancak bu varsayım problemlerimizi daha ortaya çıkmadan çözümleyebilecekken ancak patlama noktasında karşımızdaki kişiye aktarmamıza neden oluyor.

5. Konuşun ve dinleyin

İlişkide yalnızlık hissiyle başa çıkabilmenin yolu ihtiyacınız olan şeyi açık, net ve nazik bir tutumla karşınızdaki kişiye iletebilmekten geçiyor. Duygularınızı ve düşüncelerinizi çekinmeden ifade edebilmek, karşılıklı saygıya dayalı bir iletişimin anahtarı. Karşınızdaki kişinin sizi dinlemesi ve ihtiyaçlarınıza cevap vermesi, dolayısıyla size değer verdiğini gösterebilmesi için ihtiyaç duyduğunuz desteği çekinmeden isteyebilmeniz gerekiyor. Partnerinize karşı dürüst olmak ve açık şekilde konuşmak kadar önemli olan bir başka şey de onun tarafında neler olup bittiğini dinleyebilmek. Hem açıkça konuşabilmek hem de karşınızdakini dinleyerek empati kurup ortak bir noktada buluşabilmek, ilişkide yalnız hissetmemek için gerekli olan bağlantıyı ve iletişimi kurmanız için son derece önemli.

İlişkide yalnız hissetmek, ‘birlikte ama yalnız iki yabancı’ olarak aynı çatı altında yaşamak, duyulmamak, anlaşılmamak, değer görmemek gibi durumların kaynağı hem bireysel hem de ilişkinin dinamiğiyle ilgili problemler olabiliyor. Yalnızlık duygusu içinde hem kendimizi hem karşımızdaki kişiyi tüketmemek için yapmamız gereken şey bu hisse nelerin sebep olduğunu iyi analiz etmek ve problemlerin çözümü için birlikte yol alabilmek.

Kaynaklar: Psychology Today, My Domaine, Medium, Relate.org, Time.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale