X

‘Hep ben (mi) haklıyım’: Her durumda kendi bildiğimizi doğru sanmamızın nedenleri

Düşünme şekliniz muhtemelen yanlış. Bu cümleyi okurken bile kendinizi hayal kırıklığına uğramış hissediyorsanız, yalnız değilsiniz: Her zaman, hatalı olduğumuz durumlarda bile haklı olduğumuza tüm kalbimizle inanıyor oluşumuz son derece yaygın bir durum.

Hayata gözlerimizi açtığımız ilk andan itibaren pastadaki payımızı korumak için savaşmak, kendimizi dışarıdaki tehlikelere karşı savunmak ya da en azından insanları görüşlerimizin ‘doğru’ olduğuna ikna etmek için şartlandırılıyoruz. Aile ilişkilerimizde, okulda, işyerinde ya da sosyal yaşantımızda herhangi bir konuda ‘yanıldığımız’ somut verilerle kanıtlanırsa kendimizi eksik, yenilmiş ya da aşağılanmış hissediyoruz. Hatta yanlış olduğu kanıtlanan şey kişiliğimizle bütünleşen inançlarımız ve değerlerimizse, tüm dünya görüşümüz altüst olabiliyor, yaşamla olan bağlantımızı kaybedebiliyor ve kendimizi amaçsız hissedebiliyoruz.

Sorun şu ki, hepimiz dünyaya, “Her zaman haklı olmalısın.” tuzağına düşmek için gerekli olan tüm donanımlara sahip olarak geliyoruz. Fikirlerimiz, inançlarımız ve değer yargılarımız tıpkı parmak izimiz gibi hepimizde olan ancak bizi diğer insanlardan farklı kılan, kişiliğimizi oluşturan bileşenler ve hepimizin sahip olduğu bu bileşenler anlaşmazlıkların ve çatışmaların birincil kaynağı.  

İlginizi çekebilir: Ego ile sevdiklerimiz arasında: Kim ‘gerçekten’ ve ‘daha’ haklı?

Haklı olmaya neden ihtiyacımız var?

21. yüzyılın en tanınmış modern düşünürlerinden Eckhart Tolle, haklı olma ihtiyacını bir şiddet türü olarak ele alıyor ve kendimizi çok fazla haklı görmemizin zorbalık ve diktatörlükten hiçbir farkının olmadığını öne sürüyor. Dünya hakkındaki görüşlerimizi bir başkasına dayatma zorunluluğu hissetmemizin temelinde korku duygumuz yer alıyor. Bunun tam tersine, her türlü görüşe açık olan ve daha esnek bir zihniyet yapısına sahip kişilerinse alçakgönüllü ve merhametli olmaya daha yatkın oldukları gözlemleniyor.

Tolle, yaşamda iyi ilişkiler kurabilmenin ve daha mutlu olabilmenin ancak başkalarına bize davranılmasını istediğimiz şekilde davranmamızla mümkün olabileceğini; farklı fikirlere sahip insanları kendi fikirlerimizi kabul etmeye zorlamamızın, yaşamımızdan memnun olmadığımızın ve kendimizi daha iyi hissetmek için onaylanmaya ihtiyaç duyduğumuzun bir göstergesi olduğunu ifade ediyor.

İlginizi çekebilir: Kendinize karşı dürüst olmanızı kolaylaştıracak 5 öneri

Kendi önyargılarımızın ötesinde düşünmek neden bu kadar zor?

The Scout Mindset kitabının yazarı, rasyonalite uzmanı Julia Galef, fikirlerimizi ve inançlarımızı tehdit edebilecek her türlü kanıta ve fikre karşı içgüdüsel bir savunma mekanizmamızın ve motivasyonumuzun olduğunu; sonuç olarak da sosyal çevremizi bizimle aynı inançları ve değerleri paylaşan insanlarla doldurduğumuzu, sadece fikirlerimizi destekleyen sosyal medya hesaplarını takip ettiğimizi, önyargılarımızı destekleyen haber kaynaklarından beslendiğimizi ve böylelikle kendi zihniyetimizin daima en doğrusunu bildiğine inandığımızı söylüyor.

Galef’in bu argümanı aslında düşündüğümüz kadar açık fikirliği olmadığımızın ve tüm kararlarımızı kendi fanusumuzda yarattığımız ideal dünya düzenine uyum sağlayacak seçimlerle oluşturduğumuzun açık bir kanıtı gibi.

Julia Galef, kendi önyargılarımızın dışına çıkamamamızın ve diğerlerinin fikirlerini kendi fikirlerimiz kadar sahiplenemememizin birkaç farklı sebebi olduğunu söylüyor:

1. Bilişsel efor

Hali hazırda hemfikir olduğumuz, zihnimizde geçmişten beridir önemli bir yer edinmiş olan fikirleri dinlemek ve anlamlandırabilmek tahmin edebileceğiniz üzere çok daha az bilişsel çaba gerektiriyor. Herhangi bir fikri kabul edebilmek için o fikirle ilgili yeterince veriye sahip olmanız, zihninizde hali hazırda var olan bağlantıların arasında bu yeni fikrin ‘sırıtmayacağı’ bir alan yaratmanız, doğru olduğuna emin olduğunuz bu fikirle ters düşen tüm düşünce kalıplarınızı teker teker yıkmanız ve enkazlarını zihninizden uzaklaştırmanız gerekiyor. Dolayısıyla değerlerimizle ve düşünce yapımızla uyuşan bir fikri kabul etmeye kıyasla önyargılarımızın dışına çıkmak, zihin için oldukça yorucu ve tüketici bir süreç.

2. Aidiyet hissi

İnsan, doğası gereği sosyal bir varlık ve tüm varoluşunu koşulsuzca kucaklayan bir gruba ait olmak en temel ihtiyaçlarından biri. Herhangi bir gruba ait olmanın en kolay yoluysa, aynı değerleri ve fikirleri paylaştığımız, ortak bir paydada buluşabildiğimiz kişilerle bir arada olup, bu sınıflandırmanın dışında kalanları diskalifiye etmek.

Kendimizi bir gruba ait hissetmek temel bir ihtiyaç olduğu için, gruplaşmak da otomatik olarak gerçekleşen bir davranış. Bu gruplaşma bazen ırk ya da cinsiyet gibi demografik özelliklere göre olsa da, çoğu zaman inançlarımıza ve değer yargılarımıza göre şekilleniyor. Birinin bizimle aynı fikirde olduğunu, düşüncelerimizi ve hayata bakışımızı desteklediğini, paylaşımlarımıza alkış ve tezahüratla karşılık verildiğini görmek çok doğal olarak bize kendimizi daha iyi hissettiriyor.

3. Duygular

İnançlarımız, değerlerimiz ve dünya görüşümüz kişiliğimizin büyük bir kısmını oluşturuyor. Bunu test etmek için kendinizi 10 cümleden oluşan bir yazıyla, sizi hiç tanımayan birine anlatırmış gibi anlatmaya çalışın. Cümlelerinizin doğrudan ya da dolaylı olarak inançlarınıza ve değer yargılarınıza temas ettiğini göreceksiniz. Dolayısıyla, varoluşunuzla bu kadar iç içe olan ve kimliğinizi oluşturan fikirlerinizi bir kenara bırakıp başka birinin fikrine değer vermek yoğun bir duygusal çaba gerektiriyor.

Sürekli haklı olma ihtiyacıyla baş etmenin yolları

Kendi değerlerimize ve fikirlerimize çok fazla takılı kalmamız farklı fikirlerden beslenmemizin ve bakış açımızı geliştirmemizin önündeki en büyük engellerden biri. Ancak zihniyetimizi dönüştürerek önyargılarımızın daha fazla farkında olabilmemiz ve daha esnek bir bakış açısına sahip olabilmemiz mümkün.

1. Önyargılarınızın düşüncelerinizi kontrol ettiğinin farkına varın

Tutkularımız, değerlerimiz ve inançlarımız her ne kadar bir amaç doğrultusunda ilerlememiz ve yaşam yolculuğumuzu daha güvenli hale getirebilmek için çevresel koşullarımızı düzenlememiz konusunda hayatımıza katkı sağlıyor olsalar da, muhakeme yeteneğimizi ve objektif düşünme becerimizi gölgeledikleri de kaçınılmaz bir gerçek.

Herhangi bir düşünceye tutkuyla bağlanmakla onu kimliğimizin bir parçası haline getirmek arasında oldukça ince bir çizgi var. Yukarıda bahsettiğimiz gibi, düşüncelerinizi ve fikirlerinizi kimliğinizle ilişkilendirmeniz, sizden farklı fikirlere sahip insanlarla ilişki kurmanızı oldukça zorlaştırabilir. Peki, bu sınırı aştığınızı nasıl anlayabilirsiniz?

Tutkuyla bağlandığınız inançlarınıza ya da yaşam tarzınıza yönelik herhangi bir eleştiriyi kişiliğinize yapılan bir hakaret ya da olarak algıladığınızda, sahip olduğunuz değerleri ve fikirleri kimliğinizin bir parçası haline getirdiğiniz çıkarımını yapabilirsiniz. Bu sınırı aştığınızı fark ettiğinizdeyse, inançlarınızı var oluşunuzla hangi noktada birleştirdiğinizi ve neden esnetemediğinizi düşünmek ve anlamak için kendinize zaman ve alan yaratmalısınız.

2. Geçmişinizi gözden geçirin

Düşünce yapınızı ve zihniyetinizi daha esnek hale getirebilmenizin en önemli gerekliliklerinden bir diğeri de; geçmişte fikirlerinizin, inançlarınızın ve değerlerinizin sınandığı zamanlarda nasıl tepkiler verdiğinizi, hangi tutumların sizi zorladığını ve karşıt fikirlerle baş etmek için hangi yollara başvurduğunuzu değerlendirmeniz olacaktır.

Zihinsel kalıplarınızın farkında olmamanızın sebebi muhtemelen kendi tepkilerinizin de farkında olmamanızdan kaynaklanıyor. Kendinize, “Şuan kendimi savunmaya geçiyorum” ya da “Sadece karşı tarafın fikrini çürütmeye ve haklı görünmeye çalışıyorum.” diyebilecek kadar eleştirel ve alçakgönüllü bir tutumla yaklaşmanız, tartışmalarınızı daha entelektüel bir seviyede tutmanıza ve farklı fikirlere daha açık olmanıza yardımcı olacaktır.

3. Farklı bakış açılarından beslenmeyi öğrenin

Sizden farklı düşünen, dünya görüşü sizinkinden bambaşka olan insanlarla bir araya gelebileceğiniz fırsatları kovalayın. Ancak bunu yaparken çok fazla radikal olmayan ve fikirlerini mantık zemininde aktarabilen kişiler seçtiğinizden emin olmalısınız.

Düşüncelerini mantıklı önermelerle aktarmayan, fikirlerine körü körüne bağlanmış insanlarla tartışmaya girmek muhtemelen yalnızca kendi fikirlerinizin ve değerlerinizin en doğrusu olduğuna ve ne kadar haklı olduğunuza dair inancınızı pekiştirecektir. Dolayısıyla, fikirleriniz uyuşmuyor olsa bile, en azından aynı dili konuştuğunuz ve sağlıklı iletişim kurabildiğiniz insanlarla bir arada olduğunuzdan emin olun. Kendinizi yeterince güvende hissettikten ve karşınızdaki kişiyle tartışabileceğinizden emin olduktan sonra ‘Sence düşünce yapımda nasıl eksiklikler var?’, ‘Bu konuyla ilgili neyi gözden kaçırdığımı düşünüyorsun?’, ‘Sence neden yanılıyorum?’ gibi sorularla bakış açınızı esnetebilir ve genişletebilirsiniz.

4. Karşı tarafın haklılığını kabul etmenin zayıflık olmadığının farkında olun

Farklı bir dünya görüşüne saygı göstermek ve sizinkiyle aynı ölçüde değerli olduğunu kabul edebilmek, yüksek empati yeteneğinin, özgüvenin, duygusal olgunluğun ve şefkatin göstergesidir. Yoga pratiklerinin sonunda verilen Hindu selamı ‘namaste’ kelimesi, ‘sana boyun eğiyorum’ anlamına gelir ve bu kabullenici bakış açısının en iyi örneklerinden biridir. Kabulle birlikte egoyu bir kenara bırakarak başka bir ruhun dünyasına kapı aralamak, iç huzura, genişlemiş bir bakış açısına ve anlamlı ilişkilere kavuşmanın en önemli adımıdır.

5. Küçük adımlarla ilerleyin

Bir gecede Mevlana gibi ‘Kim olursan ol gel.’ diyebilecek kadar açık fikirli ve esnek zihniyetli biri olabilmeniz tabii ki imkansız. Ancak kendi kendinize, küçük pratiklerle bu bakış açısını geliştirmek ve yaklaşımınızı değiştirmek için adım atabilirsiniz. Örneğin, önümüzdeki 24 saat içinde sizin fikirlerinize aykırı olan herhangi bir fikri yok etmeye çalışmadan, kendinizin haklı olduğunu savunmadan, kabullenici bir bakış açısı sürdürmeye çalışın. Bunu yaparken kendi fikirlerinizden vazgeçmek zorunda olmadığınızı kendinize sık sık hatırlatmanız; karşı tarafa ise anlaşıldığının ve bakış açısını saygıyla karşıladığınız mesajını iletmeniz işinizi kolaylaştıracaktır. Yapmanız gereken tek şey anında savunmaya geçmeden dinlemeyi öğrenmek ve duygularınızı kontrol etme becerinizi geliştirmek.

6. Katılmadığınız her fikri değiştiremeyeceğinizi kabul edin

Kabul edin ya da etmeyin, hiç kimsenin fikrini değiştirmeye çalışmak gibi bir hakkınız yok ve bunu yapabilmeniz teknik olarak pek mümkün de değil. Dalai Lama gibi iyi niyetli ve dünyaya iyiliği yaymak için yaşayan bir insan bile olsanız sizinkinden farklı fikirler her zaman vardı ve var olmaya devam edecek. Bu fikirlerin ‘doğru’ ya da ‘yanlış’, ‘haklı’ ya da ‘haksız’ olduğunu belirleyecek şeyse sadece bakış açısı olacak. Mantık zemininde savunabileceğiniz fikirlerin her zaman arkasında dursanız da, savunamayacağınız fikirlerin yanlış ya da hatalı olduğu hakkında yorum yapmamanız ruh sağlığınızı koruyabilmeniz için önemli ve gerekli.

7. Haklı olmak yerine nezakete ve şefkate öncelik verin

Söz konusu ne olursa olsun karşınızdaki insanlara ve fikirlerine karşı nezaket ve şefkat dolu bir tutum içinde olmanız, kabul etmeseniz de ‘sınırlı’ olan dünya görüşünüzü başkalarına kabul ettirmeye ya da dayatmaya çalışmanızdan çok daha önemli.

Yaşam yolculuğunda hepimiz farklı zorluklarla karşılaşıyor, kayıplarla ve acılarla sınanıyoruz ve dünya görüşümüz yaşadığımız bu zorluklarla şekilleniyor. Başka birinin hayatını başından sonuna kadar, bire bir deneyimlemediğimiz sürece o kişinin neden böyle bir zihniyete sahip olduğunu; fikirlerini, inançlarını ve değerlerini neye göre şekillendirdiğini, kendisini neden haklı gördüğünü tam olarak anlamlandırabilmemiz imkansız. Bunun yerine iletişim kurmak için alan açıp zihniyet yapısının ardındaki argümanları dinlemek, o kişiyle olan bağlantınızı derinleştirebilir ve dünya görüşünüzü genişletebilir.

8. Fikirlerinizi dönüştürebilecek fırsatları kollayın

Başka bir insanla fikir çatışması yaşadığınız bir durumla karşı karşıya kaldığınızda, iyi bir gerekçe sunarlarsa, görüşlerini kabul etmeye açık olduğunuzu söyleyin. Bu yaklaşımınız belki fikrinizi ya da haklılığınızı değiştirmeyebilir, ancak yine de görüşlerini kendi görüşünüz olarak kabul etmeseniz de fikirlerinin ardındaki düşünce sürecini anlayabilir ve düşünmenin farklı yollarını keşfedebilirsiniz.

Zeytinyağı gibi üste çıkmak yerine, su gibi duru, berrak ve alçakgönüllü olmak ilişkilerinize, hayatı algılayışınıza, yaşam yolculuğunuza ve kişisel gelişiminize sayısız fayda sağlayacaktır. Haklı olmanın tek seçenek olmadığını kabul etmeye ve farklı fikirlerden beslenmeye yönelik tüm çabanız, beraberinde daha mutlu, huzurlu ve farkındalıkla dolu bir yaşamın kapılarını aralayacaktır. 

İlginizi çekebilir: Haklı olmak mı daha önemli, yoksa mutlu olmak mı?

Kaynaklar: Mind Body Green, Harvard Bussiness Review, Forbes, TED Talks

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale