Haklı olmak mı daha önemli, yoksa mutlu olmak mı?

“Haklı olmak kadar egoyu güçlendiren başka bir şey daha yoktur (…)

Elbette, bizim haklı olmamız için bir başkasının haksız olması gerekir; bu yüzden egomuz hep başkalarını haksız çıkarmaya çalışır.” –Eckhart Tolle, Var Olmanın Gücü

Herkes haklı olmak ister. “Ben demiştim” diyebilmek ya da en azından öyle düşünmek, bir tartışma veya çatışmanın kazananı olmak tatmin edici, gurur okşayıcıdır. Başkalarının hatalarını yüzlerine vurmak anlık bir keyif ve tatmin getirir, kişi adeta onlara yanlış olduklarını söyleyerek omuzları üzerinde yükselir. Haklılık insanı mutlu eder…mi acaba?

Başkalarının hatalarını yüzlerine vurmak anlık bir keyif ve tatmin getirir, adeta onlara yanlış olduklarını söyleyerek omuzları üzerinde yükselir kişi.

Evet, özel ya da profesyonel hayatında haklı olmak doğal bir istektir; fakat sürekli haklı çıkma ihtiyacı şişirilmiş bir egonun göstergesi olabilir, diyor psikologlar. Özellikle de insanın kırılgan ve kendisine karşı güvensiz hissettiği durumlarda dışavurulan haklılık isteği, adeta başkalarını ezerek kendi özgüvenini kuvvetlendirme, üstünlük kazanma çabasıdır. Kişi bunu yaparken fiziksel olarak değilse de psikolojik olarak saldırgan davranışlar da gösterebilir. Örneğin, son zamanlarda sıkça duyulan iş yerinde mobbing vakalarının bir kısmı, amirlerin çalışanları üzerinde hakimiyet kurma, onların fikirlerini ve işlerini değersizleştirme çabalarına dayanıyor.

“Peki” diyebilmenin dayanılmaz hafifliği

Haklılık peşinde koşanların daha mutlu olduğu, tam bir şehir efsanesi. Bilakis, sürekli kendini kanıtlama ve son sözü söyleme çabası oldukça yorucu ve yıpratıcı olabilir. Kişi iç huzuru bulmakta zorlanır, çevresiyle ilişkilerine zarar verebilir. Böylece sahip olduğu geçici üstünlük duygusuyla zirvede yalnızları oynaması yüksek bir olasılık haline gelir.

Son zamanlarda sıkça duyulan iş yerinde mobbing vakalarının bir kısmı, amirlerin çalışanları üzerinde hakimiyet kurma, onların fikirlerini ve işlerini değersizleştirme çabalarına dayanıyor.

Fikirler, inançlar ve tercihler bakımından diğer insanlara özgürlük tanıdığınızı, çok açık fikirli olduğunuzu ve değerli görüşlerinizi dünyaya empoze etmeye çalışmadığınızı düşünüyor olabilirsiniz. Acaba durum gerçekten böyle mi, yoksa kendinizi mi kandırıyorsunuz? Fikir lideri ve yazar Dr. Irene Conlan, şu dört soruya dürüstçe yanıt vererek, haklılık konusunda ne denli takıntılı olduğunuzu değerlendirmenizi öneriyor:

  • Başkalarıyla aynı fikirde olmadığınızda susabilir misiniz, yoksa yanlış düşüncelerini yüzlerine vurmak ve düzeltmek ihtiyacı mı hissedersiniz?
  • “Sana katılmıyorum ama peki” deyip çekilebilir misiniz, yoksa her hatayı ve kusuru düzeltene kadar uğraşır mısınız?
  • Bir iş ya sizin söylediğiniz şekilde olur, ya da hiç olmaz mı?
  • İstenen iş yapıldığı halde, sırf sizin en uygun ve kısa olduğuna karar verdiğiniz yol izlenmediği için gidiş yolundan puan kırar mısınız?

Hep haklı çıkma ve son sözü söyleme pahasına ilişkilerinize ve daha önemlisi iç huzurunuza zarar veriyorsanız, bazı şeyleri de akışına bırakmak, anlaşmazlıklardan sakince uzaklaşmak ve dünyanın sizin fikirleriniz ve değer yargılarınız etrafında dönmediğini kabullenmek için kendinizi zorlayabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Ego hayatımızı nasıl etkiler?

Kaynaklar:

The Self Improvement Blog

Simple Life Strategies

Huffington Post

Şule Kulein
Lisede “yapabildiği için” sayısal bölümü seçti ve Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’ne girdi. Üniversitede katıldığı Mühendislik Kulübü’nün dergisi StepS’e aşık olduğunda, içine ... Devam