X

Sağlıklı ve güçlü tırnaklara sahip olmanızı sağlayacak bakım ipuçları

Cilt bakımı ya da kişisel bakım dendiğinde pek çoğumuz aklına yüz bakımı, el bakımı veya saç bakımı gelebiliyor. Oysa ki tırnak bakımı da oldukça önemli ve ne yazık ki çoğu zaman bunu ihmal edebiliyoruz. Güzel ve sağlıklı tırnaklara sahip olmak, kişisel bakım rutinlerimizin önemli bir parçası olmalı, çünkü güçlü, bakımlı tırnaklar da bütüncül sağlığın kritik bir göstergesi.

Çevresel faktörler, genetik etmenler, yanlış bakım ve müdahaleler, beslenme alışkanlıkları gibi pek çok değişken tırnak sağlığını etkileyebilir. Dolayısıyla söz konusu tırnak bakımı olduğunda bakış açımızı genişletmemiz ve yalnızca tırnak bakım ürünleri ile sınırlı kalmamamız gerekiyor. Beslenmemize, su tüketimimize ve tırnaklarımıza yaptığımız/yaptırdığımız işlemlere de çok dikkat etmemiz şart. İşte güçlü ve sağlıklı tırnaklara sahip olmak için bazı ipuçları:

Dengeli ve besleyici bir diyet sürdürün

Tıpkı cildimiz, saçlarımız gibi tırnaklarımızın da sağlığı, genel sağlığımıza bağlı, bir nevi yediklerimizin yansıması olarak da düşünebiliriz. Vitamin ve mineral eksikliğimiz olursa, tırnaklarımız da zayıflar, güçsüzleşir. Bu nedenle sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenmek çok önemli. A, C, E vitaminlerini, biotin, demir, kalsiyum, magnezyum, çinko gibi bileşenleri içeren taze meyve ve sebzelerden, protein kaynaklarından oluşan bir yeme planı oluşturmalyız; böylece hem bütüncül sağlığımızı hem de tırnak sağlığımızı koruyabiliriz. Yeterli ve doğru beslenmiyorsanız, bunu tırnaklarınızdan da anlayabilirsiniz. Örneğin, tırnaklarınız kolay kırılıyor, soyuluyorsa veya beyaz lekeler varsa bunun nedeni magnezyum, kalsiyum, demir, çinko gibi minerallerin yetersizliği olabilir.

Biyotin takviyesi alın

H vitamini ve B7 vitamini olarak da bilinen biyotin, B vitaminlerinden biri. Suda çözünebildiği için vücut tarafından depolanmaz, dolayısıyla her gün tüketmek önemli; özellikle saçların ve tırnakların güçlenmesi için. Sardalya, yumurta, baklagil gibi besinlerden biyotin alabileceğiniz gibi doktorunuz uygun görüyorsa takviye olarak da tüketebilirsiniz.

Tırnaklarınızı suya çok fazla maruz bırakmayın

Evet, muhtemelen bu biraz zor olabilir. Bulaşık yıkarken, yemek hazırlarken, duştayken, ellerimizi yıkarken tırnaklarımız sürekli suyla buluşuyor, ancak çok fazla su, tırnakların zayıflamasına ve kırılmasına neden oluyor. Dolayısıyla suyla teması mümkün olduğunca azaltmayı deneyebilirsiniz. Bulaşık yıkarken eldiven takmak, bu konuda size destek olabilir ve hem ellerinizi hem de tırnaklarınızı korumanızı sağlayabilir.

Tırnaklarınızı hor kullanmayın

Antep fıstıklarını açarken, yapışkan bir etiketi kazırken, tencere, tavalardaki lekeleri yağ ile ovalarken veya camdaki bir lekeyi tırnağınızla çıkarmaya çalışırken tırnaklarınıza ne kadar zarar veriyor olabileceğinizi hiç düşündünüz mü? Cevabınız hayırsa, biraz daha farkındalıkla hareket etmeniz şart. Tırnaklarınızı küçük el aletleri gibi kullanmayı bırakın, aksi halde kırılmasına ve yıpranmalarına neden olabilirsiniz. Güçlü ve sağlıklı tırnaklar için tırnaklarınıza hassas davranmanız gerektiğini unutmayın.

Dehidrasyona dikkat edin

İnsan vücudunun yarısından fazlası su ve vücudumuzdaki her organ, her sistem, her hücre su ile çalışıyor, işlevselliğini sürdürüyor. Yeteri kadar su tüketmediğimizde hem organlarımız hem de cildimiz bundan hızlı bir şekilde etkileniyor ve tabii ki tırnaklarımız da. Nemsiz kalan tırnaklar çok daha kolay kırılır, soyulur ve yıpranır. Tırnaklarınızı güçlendirmek ve sağlıklı bir görünüme kavuşturmak istiyorsanız her gün en az 1.5-2 litre su tüketmeye özen gösterin.

Tırnaklarınızı ve tırnak yanı etlerini ısırmayın

Ne yazık ki pek çok insan tırnak yeme veya tırnakların yanındaki küçük etleri ısırarak koparma alışkanlığına sahip. Ve bu hem hastalıklara davetiye çıkaran hem de tırnak sağlığına zarar veren kötü bir alışkanlık. Ellerinizi düzenli yıkıyor, dişlerinizi düzenli fırçalıyor olsanız da ellerinizi, tırnaklarınızı ağzınıza götürmemelisiniz, aksi halde hem tırnaklarınıza zarar verebilir hem de mikrop kaparak farklı hastalıklara yakalanabilirsiniz. Böyle bir alışkanlığınız varsa müdahale için bir uzmana danışabilir, alışkanlığın altında yatan sebep stres, kaygı ve benzeri durumlar ise psikolojik destek alabilir, ağzınızı meşgul etmek için sakız çiğneyebilir, tırnaklarınızın ısırılabilecek uzunlukta olmaması için kısa manikür yaptırabilirsiniz.

Oje sürmeye zaman zaman ara verin

Rengarenk, sade, parlak, French veya nail art yapılmış tırnakların harika göründüğü konusunda hepimiz hemfikir olabiliriz, ancak tırnak sağlığı için zaman zaman tırnaklarımızın nefes almasına izin vermemiz ve onları ojesiz bırakmamız şart. Sürekli oje sürmek veya tırnaklarınızı yaptırmak gibi bir alışkanlığınız varsa tırnaklarınızın güçlenmesi ve kendini toparlayabilmesi için zaman zaman oje molası vermenizde fayda var.

Tırnaklarınızı aşırı uzun bırakmaktan kaçının

Çok uzun tırnaklar, daha kolay kırılabilir ve bu da tırnaklarınızın daha fazla zarar görmesine neden olabilir. Ayrıca, uzun tırnaklar çok daha fazla bakım gerektirir, bu da fazladan zaman ve enerji kaybına yol açabilir. Dolayısıyla, tırnaklarınızı çok uzun olmayacak şekilde, ideal kısalıkta tutarak koruyabilirsiniz.

İleri geri törpü yapmayın

Tırnaklarınızı ileri geri hareketlerle hızlı hızlı törpülüyorsanız, bunun tırnaklarınıza zarar verdiğini öğrenmenizde fayda var. Tırnaklarınızın daha güçlü olması ve kırılmaması için, tek yönlü törpülemeye özen göstermelisiniz. İleri geri törpülemeye alıştıysanız bu alışkanlığı kırmak zor olabilir ama küçük bir hatırlatıcı olarak törpünüzün üzerine bir ok işareti koyarak tek yöne törpülemeye kendinizi alıştırabilirsiniz.

Ellerinizi ve tırnaklarınızı nemlendirin

Özellikle soğuk kış aylarında cildimiz kurumaya, çatlamaya, pul pul dökülmeye daha yatkındır. Bu nedenle içeriden nemlendirmek için bol su tüketmek kadar dışarıdan nemlendiriciyle beslemek de büyük öneme sahip. Ellerinizi nemlendirmeyi, tırnaklarınız için de özel tırnak kremlerini kullanmayı ihmal etmeyin. Ellerinizi nemlendirirken tırnaklarınızı da bakım yapmayı hatırlayabilirsiniz, ancak ayak tırnaklarınızı unutabilirsiniz. Bunun için dilerseniz kremin üzerine küçük bir not yazabilir veya ayak resmi çizebilirsiniz. Böylece her gördüğünüzde ayak tırnaklarınız için de nemlendirme zamanı olduğunu hatırlayabilirsiniz.

Tırnak hastalığınız varsa mutlaka bir uzmana danışın

Başta tırnak mantarı olmak üzere tırnak batması, liken, tırnak egzaması gibi tırnak hastalıklarına karşı dikkatli olmalı, tırnağınızda çukurlaşma, lekelenme, siğil ve benzeri belirtiler varsa vakit kaybetmeden doğru tanı ve teşhis için bir dermatoloji uzmanına danışmalısınız.

Kullandığınız tırnak ürünlerine dikkat edin

Ne yazık ki çoğu oje çıkarıcı, tırnaklara zarar veren, zayıflatan kimyasallar içeriyor. Ve bunlara piyasadaki pek çok aseton da dahil. Bu nedenle aseton içermeyen oje çıkarıcıları kullanmaya özen göstermenizde fayda var. Ayrıca, pek çok el dezenfektanı veya temizlik ürünü de alkol bazlı olduğundan yine tırnakların zarar görmesine neden olabiliyor. Bu tür ürünleri kullanırken tırnaklarınıza değdirmemeniz önemli. Keratin, biotin gibi tırnakları besleyici içeriklere sahip olan, akrilik gibi toksik kimyasallar içermeyen, tırnaklarınızı kurutmayan tırnak bakım ürünlerini tercih edebilirsiniz. Dışarıda, bir güzellik salonunda veya kuaförde tırnaklarınıza işlem yaptırırken de kullandıkları ürünler hakkında bilgi sahibi olmanızda fayda var. Ayrıca yine bu tür işlemleri de sık sık yaptırmamanız, tırnaklarınızın güçlenmesine destek olabilir.

Sonuç olarak sağlıklı, güçlü ve güzel görünen tırnaklara sahip olmak için doğru ürünleri kullanabilir, sağlıklı beslenme alışkanlıklarını sürdürebilirsiniz. Yukarıdaki ipuçlarını takip ederek, tırnaklarınızın güçlenmesine ve sağlıklı kalmasına yardımcı olabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Gündüz koruyun, gece onarın: Cilt bakımında mutlaka bilmeniz gereken ipuçları

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale