X

Dip’ten çıkmak ve yeni niyetler üzerine

“Uzun yıllar kendimin yasını tuttum. Olabileceğim halde olmadığım insanın, yapabileceğim halde yapamadığım şeylerin yasını…” Pişmanlık üzerine okuduğum en vurucu cümlelerden biri. Geleceğe bakarken yeni yıla doğru yine neleri yapacağımız, neleri terk edeceğimiz, neler için çaba göstereceğiz hepsini konuşuyoruz. Geçmiş yıl kendimize söz verip yapmadıklarımız varsa yeniden başlıyoruz, yaşam aslında bize her gün tekrardan başlama şansı ve cesareti veriyor.

Benim için fırsatların neler olduğunu görerek mevcut konulara bakış açıma yatırım yapmaya niyet ettiğim bir yıl geliyor 🙂 Buna giden yolda da bir bilene danışmak gerektiğine hep inanırım ve fikrinin gücüne inandığım insanların yazıları, makaleleri bazen beklemedik anlarda kapılar açar. Bu kez bu konuları düşünürken Seth Godin’in Dip kitabından da alıntılar yaparak kendi niyetime ışık tutan, dönüştürücü olabileceğine inandığım farkındalıkları hep birlikte hatırlayalım istedim.

Hayır dediğin, deneyip yanılacağın ve hayal kuracağın bir yıl için ilk nelere odaklanabilirsin?

Öncelikle dipten çıkmanın veya dibe gitmemenin en kritik noktası belirli miktarda az şeyi önceliklendirip, geri kalan her şeye ‘hayır’ demek, odaklanmak ve her şeyi olduğu gibi kabul etmemek. Yoğunluklar içerisinde önceliklendirme yaparken zorlanıyor olabilirsiniz, nereden başlayacağınızı bile bazen bulmak zor olabilir. Seçim yapmak, her konuya ve her işe aynı enerjiyi vermemek en kritik noktalardan. Zihnimizde sürekli opsiyonlar var. Gerçekten bir şey yapmaya başladığımızda yola çıkma heyecanı duymak yine seçeceğimiz eylemlerin hangileri olacağına önemli bir işaret. Her gün dünya sahnesine çıkmamız gerekiyor ve bunun için de seçtiğimiz eylemlerde mükemmeliyet yerine ne yapacağız, ne zaman yapacağız demek yapabilir miyiz sorusundan önce yer almalı. Mükemmeli aramak yerine deneme, yanılma, teslim etmeye odaklanıp değer üretmeye devam ettikçe yaşadığımız pek çok şey zaten kabuk değiştiriyor, kolaylaşıyor.

Herkese, her şeyi anlatmak yerine hayallerini planlarını küçük bir gruba anlat diyor yine yazar ki hayalini paylaştığında aslında gerçekleştirmeye giden yolda bir söz verme hissini yaşıyorsun. Herkese hitap edecek bir ürün üretmek zor ama kendine belirlediğin küçük gruplarla test etmek ve üretmek sonuca ulaşmayı kolaylaştırıyor. Ürün dediğimiz bir fikir ya da bir hayal de olabilir. Hayal etmekle başlayıp hayaline ortak insanlarla deneyip yanılmak da işin bir parçası ve bunu defalarca yapabilirsin. Başarısızlık korkusuyla yola çıkmayıp küçük adımları başarmayı hedefleyebilirsin, ilk denemelerin sonuçları seni üzmesin, yolda yeni fırsatlar hep olduğunu kendine hatırlatabilirsin.

Ne zaman başlayacağını ve nerede bırakacağı seçebilirsin

Yaptığımız her şeyi kendi kendimize veya bir kişi, grup için yapıyoruz.. Zaman hedefi koymak, birilerine söz vermek aslında bir işi teslim edebilmenin en kolaylaştırıcı yanlarından. Teslim tarihinde en iyi haline getiremeyebiliriz ama bir ürün ortaya koyacağımız kesin. Bu kısmın bir önemli noktası da “yaptığın şeylerin ne kadarını ne zaman yapacağın ve nasıl bırakacağınla ilgili de fikir sahibi olmalısın” diyor Seth Godin, ki bence teslim etmek kadar bırakabilmeyi de bilmek çok önemli. Etrafımızdaki herkese aynı oranda aynı şekilde odaklanmak ve zaman ayırmak mümkün değil, dolayısıyla neye zaman ayıracağımızı, neye yatırım yapacağımızı ve yapmayacağımızı iyi seçmek çok kıymetli.

Hiçbir konuya körü körüne bağlı kalmamak, bir şeyleri değiştirmen gerekiyorsa kendinle ilgili veya ortamınla ilgili bunu hızlıca yapmak yine yolda dikkat etmemiz gerekenlerden. Kendine benzeyen ve ortak ideale sahip olduğun insanların nelerin peşinden gittiklerini, tutkularının ne olduğunu anlamak da bu süreci kolaylaştırabilir, aynısını tekrar etmeden kendi yolunda bundan ilham alabilirsin. Yoldayken ilham kaynakların bile değişebilir ama o an ihtiyacın neyse ona yol gösteren birileri de hayatında olduğunda gidilecek yolun sonunu görmek daha mümkün.

Rutinlerin gücüne inan, anlamak niyetiyle dinlediğinde fırsatları görebilirsin ve gördüğün her fırsat için kendine ufacık bir teşekkürü ihmal etme

Rutinler oluşturmak yine her işte ustalaşmaya giderken olmazsa olmaz, idealin için günde birkaç saatini ayırabilirsin. O kadar çok farklı konuyla meşgul olmak yerine, kendine de odaklı zaman ayır ki aslında en değerli kaynağın olan kendine, esenliğine, sevdiklerine zamanını ayırdığında sana büyüyerek geleceğini net şekilde görme şansın var.

Anlamak için dinlemek, belki de gelecek döneme yapılabilecek en önemli yatırımlardan. Çok fazla meşgulken rasgele konuşmak ve rasgele soru sormak yerine meşguliyetinin izin verdiği, senin buna alan açtığın her anda iyi niyetle dinle ve sorgula. Bu da aslında hem kendine hem de kalıcı ilişkilerine eşsiz bir yatırım. Dışarıdan birilerinin seni görmesini beklemek yerine sen kendini gör ve kendinle mutlu ol, takdiri teşekkürü kendinden eksik etme.

Yeni yıla başlarken sözler vermek yerine nelerin üzerine düşüncelerimizi yoğunlaştırmamız fayda sağlar diye düşündüğümde sanırım şu an ‘bence’ki özeti bu 🙂 Tüm bunları bugün değil, her gün hatırlamaya ihtiyacımız var, en önemlisi sonuç ne olursa olsun değer üretip sonuçlarını yorumlayacağımız ve tekrar dipten çıkacağımız bir yıl olacağını biliyorum. Hepimize sevdikleriyle keyfine doyulmaz, bolca güzel haber alacağımız bir sene diliyorum.

İlginizi çekebilir: Sınırsız “iyilik” nasıl mı mümkün?

Didem Sümer Tiryaki: Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji lisans eğitimi ardından Galatasaray Üniversitesi'nde işletme yüksek lisansını tamamladı. Yaklaşık 10 senedir özel sektörde İnsan Kaynakları alanında çalışıyor. Kadın Girişimciler Derneği'nin Geleceğin Kadın Liderleri programından 2013 yılında mezun oldu. Kagider ve Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği'nde öğrenci veya yeni mezun kadınlara mentorluk yaptı. BÜMED'in yürüttüğü Next-Gen programında mentorluk çalışmalarına devam ediyor. Deneyimsel oyun terapisi eğitimleri ardından supervizyonlarını tamamladı ve Oyun Terapisi Uygulayıcısı oldu, son iki senedir gönüllü olarak 2-11 yaş arası çocukları destekliyor. Öğrenmeyi, gezerek/okuyarak veya deneyimlerek yeni bilgiler keşfetmeyi, bu öğrenme ve keşiflerinden insan doğasına dair çıkarımlar yapmayı ve bunları yazmayı seviyor.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale