X

“Efendiler yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz”: Milli mücadeleyi ve Atatürk’ü konu alan yapımlar

“Efendiler yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!” Şu söz karşısında tüyleri diken diken olmayan, burnunun direği sızlamayan ya da gözleri nemlenmeyen yoktur sanıyoruz ki. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 28 Ekim 1923’te yaptığı bir konuşmanın en vurucu cümlesi olan bu söylem, pek çok film ve belgesele de bugüne kadar ilham olmuş. Ve destansı bir hikayenin, bir milletin kurtuluşunun, nice zorluklarla beraber kazanılan bir zaferin, topyekün bir mücadelenin sonunda, bu cümlenin söylenmesinin sabahında ilan edilen Cumhuriyet’in, yalnızca tarih kitaplarında kalmaması için birbirinden etkileyici yapımlara ışık tutmuş.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde silah arkadaşlarının ve tüm Türk milletinin de azmi ve fedakarlığıyla temelleri atılan Cumhuriyet, eşi benzeri görülmemiş bir kurtuluşun, bir ülkenin, bir ulusun yeniden doğuşunun nişanesi. Yüreklerimize işlemiş bu nişaneyi en güzel şekilde taçlandıran eserler ise bizlere o günleri adeta yaşatan, iliklerimize kadar işlemeyi başaran film, dizi ve belgeseller.

Pek çoğumuzun muhtemelen ilkokul sıralarında belki de ilk kez Atatürk’ü ekrandan da olsa canlı gördüğü, sesini duyduğu “Sarı Zeybek” belgeselini hatırlarsınız… Küçücük kalplerimize dokunan, gözlerimizi dolduran o dokunaklı ve koca bir tarihi barındıran, Ulu Önderimizin hayattaki son günlerini anlatan bu belgesel, bize o günleri yaşatan tek eser değil. Milli mücadeleyi, Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı, Kurtuluş Savaşı’nı, Cumhuriyet’in ilanını konu alan birbirinden başarılı ve etkileyici başka yapımlar da var.

Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlarken siz de o günlere yakından tanıklık etmek, bu direnişin, zorluklarla kazanılan bir zaferin hikayesini yeniden hatırlamak ve milli değerlerimize sahip çıkmak için izlenecekler listesi arayışı içindeyseniz; yazımızdaki film, dizi ve belgeselleri not edebilirsiniz. Epik bir mirasın yaratılışına tanıklık etmek, bağımsızlık ateşini her sahnede yeniden hissetmek, şanlı tarihimizi bir kez daha dinlemek için işte izleyebileceğiniz Cumhuriyet ve Atatürk konulu yapımlar:

Son Akşam Yemeği (2023)

“Zorlu, kanlı, terli, gözyaşlarıyla bezeli, koskoca tarihi bir yolculuğun son gecesi…”

Galası, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen ve bugün vizyona girecek olan, göz yaşlarınıza hakim olamayacağınız ef-sa-ne bir yapım: Son Akşam Yemeği. “Topraklarınızda umut kalmadı!” dediler ama O, yarın Cumhuriyet’i ilan etmeye kararlıydı ve bu gücün adını Türk Milleti koydu. Başarılı oyuncu Onur Tuna’nın başrolünde Mustafa Kemal Atatürk’ü canlandırdığı, Cumhuriyet’in ilanından bir gece önce, Çankaya Köşkü’nde yaşananları ve o ‘son akşam yemeğini’ anlatan bu destansı film, sizi adeta o tarihimizi değiştiren geceye ışınlayacak.

Atatürk (2023)

“Yetim kalmış bir çocuğun, tüm Millet’in babası olma yolundaki hikayesi.”

“Vatan terk edip gidebileceğin bir kara parçası değil!” diyen Mustafa Kemal’in, Atatürk olma yolundaki tüm dünyaya ilham olan öyküsünü paylaşan unutulmaz bir yapım: Atatürk. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatan, etkileyici, dokunaklı ve her sahnesi tarih kokan, her sahnesi ile boğazımızda bir şeyleri düğümleten bir film… İlk olarak bir dijital platformda Atatürk 1881-1919 ismiyle dizi olarak yayınlanması planlanan ancak daha sonra iki bölümlük bir filme dönüştürülen bu yapımın özel bir kısmı 29 Ekim’de FOX TV ekranlarında yayınlanacak. Daha sonrasında ise filmin 1. Bölümünün 3 Kasım’da, 2. Bölümünün ise 5 Ocak 2024’te vizyona girmesi bekleniyor. Ayrıca, farklı dijital platformların da birinci bölümü dünya çapında erişilebilir olması için yayınlayacağı yönünde haberler mevcut, ancak henüz resmi kaynaklardan kesinleşen bir bilgi yok. Kesin olan; bu harika yapımın ilk yayınlanacak kısmını, 29 Ekim’de, Cumhuriyet’in ilanının 100. yılında Fox TV ekranlarından izleyebileceğimiz. Şimdiden hepimize keyifli seyirler!

Son Umut (2014)

“Çanakkale’nin izinde bir baba, Türk Milleti’nin direniş ışığında bir destan.”

Efsane oyuncu ve ödüllü yönetmen Russell Crowe’un, Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz’ın da yer aldığı dev oyuncu kadrosu ile beyaz perdeye taşıdığı, unutulmaz yapım: Son Umut. Avustralyalı bir babanın savaşta kaybettiğini düşündüğü oğullarının izini sürmek için Türkiye’ye doğru gelişinin ve burada, Çanakkale’de devam eden hikayesinin konu alındığı bu film, Türk Milleti’nin bağımsızlık arzusunu temsil eden bir dönemi bizlere aktarıyor. Filmde, taşı toprağı tarih kokan, büyük mücadelelere ev sahipliği yapmış ve tarih sahnesinde büyük bir rolü olan Çanakkale’de Türk ulusunun yeniden ayağa kalkmasını, özgürlük uğruna harcadığı çabayı ve sonsuz azmi izliyoruz. Cumhuriyet’e giden yolda, Çanakkale’de dökülen ter, kan ve gözyaşının tarihimizde ne denli önemli olduğunu anlatan bu filmde tozlu sayfalara yolculuk edecek, o savaş dönemini iliklerinize kadar hissedeceksiniz.

Veda (2010)

“Hükümet şekli, Cumhuriyet olacak!”

Yine unutulması mümkün olmayan, efsane bir yapım: Veda! İlk vizyona girdiği günden itibaren izleyen herkesi göz yaşlarına boğan, koskoca bir tarihin, güçlü ve inançlı bir liderin yepyeni bir yönetim şeklini getirişinin ve bu uğurda canını ortaya koymasının anlatıldığı Veda, bu ülke için yapılan tüm fedakarlıkları gözler önüne seriyor. Zorlu günlerin mücadelesine tanıklık etmek, Mustafa Kemal’e dair bilmediğiniz pek çok şeyi öğrenmek ve iliklerinize kadar hissedeceğiniz bir kurtuluş hikayesi izlemek için Veda’yı listenize ekleyebilirsiniz.

Dersimiz: Atatürk (2010)

“Geldikleri gibi giderler…”

Hamdi Alkan’ın yönettiği, Halit Ergenç’in başrolünde Mustafa Kemal Atatürk’ü canlandırdığı Dersimiz: Atatürk, 7’den 70’e Atatürk’ü yakından tanımak için herkesin izlemesi gereken ilham verici bir yapıt. Atatürk’ün hayatını konu alan, 2010 yapımı bu film, bir yandan Mustafa Kemal’in okul hayatını, çocukluğunu, askerlik yıllarını anlatırken diğer yandan da ülkemizin ne zorluklardan geçtiğini, nasıl bir kurtuluş mücadelesi verildiğini ve bugünlere gelmek için geçmişte ne bedeller ödendiğini gözler önüne seriyor.

Çanakkale 1915 (2012)

“Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!”

Çanakkale’nin neden ‘geçilmez’ olduğunu, bu toprakların sırrını, burada verilen o büyük mücadeleyi en iyi şekilde anlatan, destansı yapımlardan biri daha: Çanakkale 1915. Adeta, bir tarih dersi dinler gibi izleyeceğiniz, kendinizi cephede, o topraklarda savaşıyormuş gibi hissedeceğiniz bu filmde dünyaya örnek olmuş bir direnişe tanık olacaksınız.

Sarı Zeybek (1993)

“Saat tam 9’u 5 geçiyordu…”

Yukarıda da yer verdiğimiz gibi pek çoğumuzun ilkokul sıralarında tanıştığı, Atatürk’ü en iyi anlatan belgesellerden biri: Sarı Zeybek. Ulu Önderimizin hayatındaki son 300 günü anlatan ve hastalanmasını, bu süreçten sonra gelişen olayları, en yakınlarının duygu ve düşüncelerini, kocaman bir devrinin kapanışını anlatan, her sahnesi ayrı dokunaklı olan bu belgeselde göz yaşlarınıza hakim olmakta zorlanabilirsiniz. Yapımcılığını ve sunuculuğunu Can Dündar’ın üstlendiğini bu başarılı belgesel, tarihten anekdotları, Atatürk’ün yaşantısından kareleri ve yakınlarının onunla ilgili söylediklerini, yazdıklarını en etkili şekilde harmanlıyor.

Ateşten Gömlek (1923)

“Topyekün bir ‘Kurtuluş’ mücadelesi…”

Biraz daha eskilere gittiğimizde, yine unutulmaz bir yapımla karşılaşıyoruz; 1923’te yayınlanan ve Halide Edip Adıvar’ın aynı isimli romanından uyarlanan Ateşten Gömlek. Türk kadınlarının rol aldığı ilk sinema filmi olan Ateşten Gömlek, aynı zamanda Kurtuluş Savaşı’nı anlatan ilk uzun metraj film olması nedeniyle de Türk sinema tarihinde önemli bir yere sahip. Hem Türk sinemasının ilk zamanlarını görmek hem de kurtuluş mücadelemizin şanlı tarihine tanıklık etmek için Ateşten Gömlek’i listenize ekleyebilirsiniz.

Bize emanet edilen bu mirası; yani 100 yıllık köklü geçmişi ile Cumhuriyetimizi, korumak, gelecek nesillere aktarmak ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e sevgi ve sonsuz minnetlerimizi sunmak, ancak ve ancak onun değerlerine sahip çıkmakla olur. Bu benzersiz yapımlar da bu değerleri öğrenmenin ve nasıl zorlu bir mücadele ile bugünlere gelindiğinin en güzel hatırlatmasıdır.

İlginizi çekebilir: 100. anma yılında Zübeyde Hanım’dan bilgelik dolu anılar

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale