X

Adet döngüsü ve menstrual sağlık konusunda farkındalık kazanmanızı sağlayacak bilgiler

Adet döngüsünün yaşam süreci boyunca tam 450 kez tekrar ettiğini biliyor musunuz? Sağlıklı bir üreme sistemine sahip her kadının yaşamının ayrılmaz bir parçası olan adet döngüsü bir yandan dişi bedenine ve dişi üreme organlarına sahip olan bireylerde benzer özellikler taşırken, bir yandan da hepimizin kendine özgü deneyimlediği farklı durumlarla kendini gösterebiliyor. Menstrual döngünün çok uzun ya da kısa olması, adet düzensizlikleri, PMS (premenstrual sendom) olarak adlandırılan adet öncesi gerginlik gibi adet döngüsünde görülebilen pek çok farklılık yaşanan durumların ne kadarının ‘normal’ olduğu ve ne kadarının sağlık sorunlarına işaret edebileceğiyle ilgili soru işaretlerini beraberinde getirebiliyor. Bazı aylarda dayanılması güç kramplarla ya da çok daha uzun süren kanamalarla kendini gösterebilen adet belirtileri, bazı aylarda hiç ortaya çıkmayabiliyor ve adet döngüsünde yaşanan bu değişikliklerin ne kadarının normal olduğu, hangi noktada sağlığınızla ilgili yolunda gitmeyen durumların habercisi olabileceği konusunda kafa karışıklığı yaşamanıza neden olabiliyor.

Dayanılmaz kramplar, ruh halindeki ani değişimler, açıklanamayan ağrılar, aniden gelen tatlı isteği, şişkinlikler, düzensiz kanamalar, her seferinde farklı önerilerde bulunan jinekologlar, doğum kontrol hapları… Kadınların yaşam döngüsünün ayrılmaz bir parçası olan menstrual sağlıkla ilgili konuların konuşulmasının bile hala tabu olduğu günümüzde menstrual sağlık konusunda her kadının mutlaka bilmesi, konuşması, araştırması ve farkındalık kazanması gereken konuları sizler için bir araya getirdik.

Menstrual sağlık sadece kanama evresiyle değil tüm adet döngüsü ile ilgilidir

Adet döngüsü denildiğinde çoğumuzun aklına ilk gelen şey kanamanın yaşandığı 3-7 günlük zaman aralığı olsa da, menstrual sağlık, genelde 28 gün süren adet döngüsünün tamamıyla ilgili ve kanama dönemi yapbozun sadece küçük bir parçası. Adet döngüsü aşağıda detaylı olarak bulabileceğiniz 4 fazdan oluşuyor ve kanamanın yaşandığı menstrual faza ek olarak foliküler faz, yumurtlama fazı gibi dönemlerde bedenin tamamı, hormonal değişimlerle birlikte değişim geçiriyor. Dolayısıyla her evrede bedeninizde neler olup bittiğini gözlemlemeniz, yaşanan değişimlerin bilincinde olmanız ve kendi döngünüzdeki farklılıkları iyi gözlemlemeniz dişil bilgeliğe ulaşmanız, kendinizi ve bedeninizi daha iyi tanımanız için son derece önemli.

İlginizi çekebilir: Dişil bilgelikten ilhamla regl dönemine özel öneriler

Döngü sürecinizi takip etmek menstrual farkındalığınızı geliştirir

Menstrual döngüyü gün be gün takip edebilmek, bedeninizin geçirdiği değişimlerin her an farkında olmak zorlayıcı gibi görünse de söz konusu menstrual sağlığınızı korumak olduğunda kazanmanız gereken önemli bir alışkanlık. Üstelik Pepapp, Adet Takvimi, Clue gibi mobil uygulamalarla egzersiz rutininizden beslenme düzeninize, uyku alışkanlıklarınızdan ruh halinize genel sağlığınızı ve yaşam kalitenizi etkileyen tüm durumların döngünüz sırasınca nasıl değiştiğini kolayca gözlemleyebilmeniz ve rutinlerinizi döngünüze göre düzenleyerek yaşam kalitenizi artırabilmeniz mümkün.

Adet döngüsü kanamanın 1. gününden başlayıp diğer regl kanamasının başlangıcına kadar olan süre olarak hesaplanır. Normalde hemen hemen her kadın, uzunluğu 21 – 35 gün arasında değişen bir adet döngüsü yaşar. Eğer bu düzenin dışında ara kanamalar ve aşırı kanama oluyorsa ya da iki kanama arasındaki zaman dilimi uzuyorsa bu durum adet düzensizliği olarak kabul edilir. Herkesin adet döngüsünün uzunluğu, her fazda bedeninde yaşadığı değişimler ve hormonel değişimlerin beraberinde getirdiği belirtiler farklı olsa da, ortalama 28 günlük bir adet döngüsünün 4 ana fazında yaşanabilecek olası durumları ve değişimleri bilmek daha hazırlıklı olmanıza yardımcı olabilir:

Menstrual faz

Kanamanın yaşandığı ortalama 5 günlük (3-7 gün arasında değişebilir) dönemi kapsayan menstrual fazda beden dinlenme ve yenilenme sürecine girer. Sindirim sistemini rahatsız etmeyen, hafif ve besin değeri yüksek meyve ve sebzelerin tüketilmesi, yorgun hissedilen zamanlarda bolca dinlenilmesi ve uyunması, yoğun ve hızlı egzersizler yerine bedeni rahatlatacak, görece daha yavaş ve sakin olan yürüyüş ya da vinyasa gibi sakin yoga akışları bu dönemde bedeninizin ihtiyaçlarını karşılamanıza yardımcı olabilir.

Foliküler faz

Kanama sona erdiğinde beraberinde gelen 7-10 günlük bir süreci kapsayan folüküler fazda dinlenmş ve yenilenmiş olan beden dış dünyayla tekrar bağlantıya geçmeye, üretmeye ve enerji harcamaya hazır hale gelir. Hormon seviyelerinin yükselmeye başlamasıyla birlikte üretkenliğiniz, yaratıcılığınız ve yaşam enerjiniz yükselmeye başlar. Sosyalleşmek, dış dünyayla bağlantı kurmak, bedensel enerji gerektiren egzersizler yapmak bu dönemde kendinizi daha dengede hissetmenize yardımcı olabilir.

Yumurtlama fazı (ovülasyon)

Hem östrojen hem de lüteinizan hormonun artmasıyla inanılmaz derecede üretken hissedeceğiniz bir dönem olan, yaklaşık 7 gün süren yumurtlama evresinde uzun saatler çalışmak, yeni bir projeye başlamak, karşılaşabileceğiniz problemleri çözüme ulaştırmak hiç olmadığı kadar kolay gelebilir. Güç ve direnç antrenmanlarının yanı sıra fazlasıyla hareket etmek ve enerji harcamak iştahınızı artırabileceği için yeterince karbonhidrat, sağlıklı lif ve yağ almanız bedeninizin dengeye gelmesine fayda sağlayabilir.

Luteal faz

Adet döneminin en sevilmeyen evrelerinden olan luteal evrede östrojen hormonu en düşük seviyelerinde olduğu için PMS olarak da adlandırılan ani ruh hali değişimleri, anlam verilemeyen bedensel ağrılar ya da yorgunluk hissi gibi pek de hoşnut olunmayan semptomlar gözlemlenebilir. Hem bedensel hem de zihinsel olarak rahatlamanın ve esneklik gösterebilmenin önemli olduğu bu evrede kendinize karşı nazik olmanız, içinize dönmenizi kolaylaştıracak meditasyon gibi sakinleştiren ve yavaşlatan pratikler bu evreyi daha kolay geçirerek menstrual evreye daha hazırlıklı girmenizi sağlayacaktır.

İlginizi çekebilir: Menstrual döngü farkındalığı: Adet döngünüzü tanıyor musunuz?

Düzenli bir menstrual döngü için doğum kontrol hapı tek seçenek değildir

Yaşamınızın herhangi bir döneminde adet düzensizliği problemiyle doktora gittiyseniz ya da polikistik over sendromu gibi pek çok kadının yaşadığı bir durumla karşı karşıyaysanız döngünüzü düzenlemek için doktorunuzun önerisiyle doğum kontrol hapı kullanıyor olabilirsiniz. Ancak adet düzensizliği ve bağlantılı problemlerle ilgili önerilen NuvaRing, hormon iğneleri, doğum kontrol hapları gibi pek çok farklı tedavi yöntemi bulunuyor ve bunlar arasından kendiniz için en zararsız, en doğal ve en etkili çözümü getirebilecekleri fark etmeniz her zaman kolay olmayabiliyor.

Ağrı, acı, adet düzensizliği gibi semptomları hafifletmek için kullanabileceğiniz hormon tedavilerinden ya da diğer doğum kontrol yöntemlerinden sizin için en iyisinin hangisi olduğuna karar vermeniz son derece kişisel bir karar. En iyi arkadaşınız, hatta jinekoloğunuz için doğru olan yöntem sizin için uygun olmayabilir. İster hormonal doğum kontrolünü ister hormonsuz bir yöntemi tercih edin, tüm seçeneklerinizi araştırın. Adet döngünüzle ilgili olabileceğini düşündüğünüz herhangi bir semptomun temel nedenini anlamaya çalışın, farklı uzmanların görüşlerini dinleyin ve sizin için en uygun olabilecek yöntemler hakkında doktorunuzla konuşmaktan, alternatif diğer yöntemlerle ilgili araştırma yapmaktan ve soru sormaktan çekinmeyin.

İlginizi çekebilir: Doğum kontrol hapı kullanırken bu hataları yapıyor olabilir misiniz?

Beden bilgeliği ve farkındalığı geliştirememeniz, bedeninizi her zaman anlayamamanız son derece normaldir

Yaşamdaki her şey gibi bedenimiz de sürekli olarak bir değişim ve gelişim içinde. Dolayısıyla uyandığımız her yeni günde, bedenimizle ilgili daha önce hiç farkında olmadığımız şeyleri fark edebiliyor ve yeni şeyler öğrenebiliyoruz. Yeni alerjiler geliştirebiliyor, yıllardır yağlı olan cildimizin kuru bir cilde dönüştüğüne şahit olabiliyor ya da daha önce hiç deneyimlemediğimiz şiddette ağrılar deneyimleyebiliyoruz. Üstelik sadece bedenimiz değil, doğadaki değişimler, mevsim geçişleri, hava durumu, çevre kirliliği, yoğun stres altında çalışmak gibi çevresel faktörler de bedenin işleyişini fark edilir şekilde değiştirebiliyor. Adet döngüsü de bedenin içinde olduğu bu dinamik değişim sürecinden çok tabii olarak etkileniyor ve bedeninizi ne kadar iyi tanırsanız tanıyın, beden farkındalığınız ne kadar gelişmiş olursa olsun adet döngünüzde anlam veremediğiniz, daha önce hiç deneyimlemediğiniz onlarca farklı durumla karşılaşmanız son derece normal.

Elbette birçoğumuz doğru doğum kontrol yöntemini bulmaya, adet dönemi ağrılarını hafifletecek yöntemler geliştirmeye, cinsellikle ilgili her konunun tabu olduğu bir toplumsal düzenin içinde cinselliğimizi keşfetmeye ya da adet döngümüzle ilgili bireysel deneyimlerimizi birbirimizle paylaşarak dişil bilgeliğimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Kadın üreme ve cinsel sağlığının rahatlıkla konuşulamadığı bir ortamda mücadele ettiğiniz, rahatsız olduğunuz ya da bilmediğiniz şeyler için kendinizi suçlu hissetmeyin. Aksine, kendinizi bedeniniz ve bireysel seçimleriniz hakkında eğitmeye, konuşmaya ve paylaşmaya cesaretlendirin. Soru sormaktan, kendinizi açıkça ifade etmekten çekinmeyin. Nefes almak, uyumak, yemek yemek kadar doğal olan ve biyolojik döngünüzün bir parçası olan adet döngünüzü kabul ederek, normalleştirerek ve algınızı davranışlarınızla destekleyerek özgürleşin ve çevrenizdeki tüm kadınları özgürleştirin.

İlginizi çekebilir: Regl dönemiyle ilgili her kadının bilmesi gereken 7 şey

PMS semptomları vücudunuzun sizinle iletişim kurma yolu olabilir

Şiddetli kramplarla ve ağrılarla baş etme yöntemleri geliştirmeniz daha rahat, konforlu ve sağlıklı bir adet döngüsü oluşturabilmeniz için gerekli olsa da, sadece semptomları hafifletmeye odaklanarak büyük resmi gözden kaçırmamaya çalışın. Semptomların kaynağına inmek, bedensel duyumsamalarınızın nedenlerini anlamaya çalışmak genel sağlığınızla ilgili pek çok durumu önceden fark etmenize yardımcı olabilir. Stres, cinsel aktivite sıklığı, beslenme düzeni, hatta hava durumu bile adet döngünüzde yaşanan değişimlerle tetiklenen semptomların kaynağı olabilir. Dolayısıyla adet kanaması ‘hasta’ ya da ‘kirli’ olduğunuz anlamına gelmiyor. Sadece adet döngüsü içinde bedenin genelinde yaşanan değişimler hali hazırda var olan semptomlarınızın ne kadar ortaya çıkıp çıkmadığını belirliyor.

Özellikle PMS semptomlarının yoğun olarak hissedildiği dönemlerde uterusunuzun iç duvarı kelimenin tam anlamıyla çözünerek bedeninizden atılıyor ve her ay yumurtalığınızdan yola çıkan bir yumurta uterusunuza bırakılıyor. Vücutta yaşanan bu biyolojik olay her ay yaşanıyor olsa da, oldukça enerji tüketen bir süreç ve bu süreçte işyerinde üretken olamadığınız için, egzersiz performansınız düştüğü için ya da duygularınızı kontrol edemediğiniz için kendinizi hırpalamamanız gerekiyor. İçinize dönmek, bedeninizi her şeyiyle olduğu gibi kabul etmek, size sunduğu yaratma ve üretme gücünü kutlamak, sadece kendinize ve bedeninizin ihtiyaçlarına odaklanmak döngünüzün hoşnut olmadığınız evrelerinde kendinizle kurduğunuz bağın güçlenmesini ve istenmeyen semptomların hafifletilmesini sağlayabilir.

İlginizi çekebilir: Adet ağrılarınız için yapabileceğiniz bir şeyler var: Dismenore için egzersizler

Bedeninizi en iyi tanıyan, anlayan ve ihtiyaçlarını en iyi bilen tek kişi kendinizsiniz

Konusunda ne kadar uzman olursa olsun, günün sonunda bedeninizi bir doktordan bile daha iyi tanıyabilecek, neye ihtiyacı olduğunu anlayabilecek tek kişi kendinizsiniz. Adet döngünüzde şiddetli ağrılar çekiyor, çok yoğun kanamalar yaşıyor ya da son derece düzensiz bir döngünün içinde kendinizi çaresiz ve korkmuş hissediyor olabilirsiniz. Ancak günün sonunda bedeninizde yaşanan neredeyse tüm biyolojik süreçler kendi kendini yok etmek ya da zarar vermek için değil, aksine kendi ihtiyaçlarını en etkili şekilde karşılayabilmek için gerçekleşen süreçler. Dolayısıyla sizi rahatsız ediyor ve yaşam kalitenizi son derece olumsuz etkiliyor olsa da adet döngünüzde gerçekleşen her şeyin bedeninizin diğer sistemlerle ya da alışkanlıklarınızla bağlantılı olduğunun bilincinde olun. Adet döngünüzde karşılaştığınız problemleri azaltmaya çalışmanın yanı sıra, hissettiğiniz tüm semptomları gün be gün not ederek doktorunuzla paylaşın ve döngünüzdeki akışı düzenleyebilmek için neler yapabileceğinizi kendi notlarınız üzerinden birlikte şekillendirin.

Kendi bedeninizle ilgili her konuda kararın tamamen sizde olması gerektiğinin bilinciyle vücudunuza ve döngünüze iyi bakın. Sizin bedeniniz, sizin kararınız!

İlginizi çekebilir: Menstruasyon döngüsü bilgeliği

 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale