X

Zihin sağlığı, ruhsal arınma, yas süreci, kişisel algı, toplum beklentileri ve sadfishing: 2023’ün en çok okunan Feel Up yazıları

Günümüzün hızlı temposu ve çoğu zaman içinden çıkamadığımız ‘karmaşık işleyişi’ arasında sıkışıp kaldığımızı hissedebiliyoruz. Bu durum da şüphesiz en çok zihinsel sağlığımızı olumsuz etkiliyor. Dolayısıyla iyi oluşumuzu destekleyecek kaynak arayışlarına girebiliyoruz. Bu konularda içerikler paylaştığımız kategorimiz olan Feel Up da bu arayışımıza çözüm olabiliyor. 2023 yılında en çok okunan Feel Up yazılarımızdan ilham alarak siz de zihinsel sağlığınızı destekleyebilir, iyi oluşunuzu zenginleştirecek kaynakları bulabilirsiniz:

Zihinsel sağlığımızı anlamak: Stres, anksiyete ve depresyon nedir?

İş, okul, ailevi sorumluluklar, özel hayat, sosyal görevler, romantik ilişkiler, dünya gündemi, ekonomi, iklim krizi, doğal afetler, mevsim geçişleri derken hızla evrilen dünyamızda, bol gelgitli günler yaşarken bir yandan da yaşam amacımızı bulma ve kişisel hedeflerimizin peşinde koşma çabasız, zihin sağlığımız üzerinde silinmeyecek izler bırakabiliyor. Tüm bunların üzerine bir de geleceğe dair belirsizlik hissi, umutsuzluk, kayıplar, karamsarlık duygusu gibi olumsuzluklar da eklenince ‘Ben ne yaşıyorum!’ diyerek sessiz haykırışlarımız kaçınılmaz oluyor. Stres mi anksiyete mi depresyon mu yoksa d şıkkı, hepsi mi? Yaşamlarımızda, bedenimizde, zihnimizde bazen misafir olan bazense sanki ev sahibiymiş gibi takılan bu duygusal durumları nasıl ayırt edebiliriz? Cevaplar 2023’ün en çok okunan Feel Up yazılarından olan Zihinsel sağlığımızı anlamak: Stres, anksiyete ve depresyon nedir?yazımızda.

İnsan istediğini değil, inandığını yaşar: İyi bir yaşam için tutunduğun duyguları bırak

Kendinizi hiç, “Neden çok istememe rağmen isteklerim gerçekleşmiyor? Hani düşünce gücüyle isteklerimiz gerçekleşiyordu?” gibi sorular sorarken veya “Düşünce gücü tam bir saçmalık…” derken bulduğunuz oldu mu? Gelin, düşünce gücü konusuna biraz bakalım. Düşünce veya inancın gücü zaten plasebo etkisi ismiyle bilimsel olarak aşina olduğumuz bir kavram. Plasebo etkisine göre gerçekte hiçbir iyileştirici özelliği olmayan ama iyileştireceği söylenen şekerler sizi iyileştirebilir. Ancak inancın gücü tek yönlü değil. Diğer taraftan bir şeyin size iyi gelmeyeceğine inandığınızda da sistem işler. Buna da nosebo etkisi denir. Yani bir şeylerin olacağına veya olmayacağına inandığınız her iki durumda da bedeniniz zihninize itaat eder ve beklediğiniz sonucu alırsınız. Özetle burada olan şey; bir şeyi istemekten ziyade, ona duyulan inançla ilgili. Yani bir şeyi çok istemenize rağmen onun sizin için olma ihtimaline içten içe inanmıyorsanız istediğiniz şeyin gerçekleşme olasılığı düşüyor. Psikolojik danışman yazarımız Aysel Keskin, İnsan istediğini değil, inandığını yaşar: İyi bir yaşam için tutunduğun duyguları bırakyazısında konuyu detaylıca ele alıyor.

Etrafınızda olanları kişisel algılamamak için kendinize hatırlatmanız gereken 10 şey

Kendimizi ne kadar korumaya çalışsak da bazen etrafımızdaki negatif olaylar, etrafımızdaki insanların davranışları ya da birinin söylediği sözler nedeniyle incinebiliyoruz. Bunun sebebi genellikle etrafımızda olup biten olayları kişisel algılamamızdan kaynaklanıyor olabilir. Peki neden? Neden hayatta yaşanan birçok şeyi, bizimle hiçbir alakası olmasa bile kişisel algılıyoruz? Neden olayların merkezinde sadece biz varmışız ve yaşanan her şey kişiliğimize yapılmış bir saldırıymış gibi davranıyor, istemediğimiz tepkiler veriyoruz? Tüm bu merak edilen soruların cevapları ve çok daha fazlası için Etrafınızda olanları kişisel algılamamak için kendinize hatırlatmanız gereken 10 şeybaşlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.

Labirentteki yaşam: İçsel yolculuklarımızın ve hayatın karışıklığının yansıması

Hem korku hem de umudun karışımıyla dolu olan labirentler; insanlığın en eski ve en gizemli anlamlarını taşırlar. Cehennemden kurtuluşa giden tüm yolları simgeleyen bu insan yapımı geometrik şeklin zihinlere verdiği yaratıcılığa kısa bir yolculuk yapmaya ne dersiniz? Yazarımız Şerife Günaydın Karaköse efsanelere konu olmuş, geçmişten günümüze gizemini koruyan ve pek çok hikayenin başrol oyuncusu labirentlere dair ilham veren bakış açısını paylaşıyor: Labirentteki yaşam: İçsel yolculuklarımızın ve hayatın karışıklığının yansıması

Hayatımızdaki hiçbir kötü şey birden olmaz, bu sonuçtur ama bu hikayenin bir de başı var

Gerçeklik ve hakikat arasındaki en temel fark zihnin süzgecidir. Gerçeklik, olanları olduğu gibi tanımlarken, içinde farkındalığı barındırır. Hakikat ise bireyin geçmiş ve gelecek bağlantısı kurarak, zihinsel analizle yaptığı çıkarımları anlamlandırmasıdır. Bu dönüşüm insanın zihninde olur. Gerçeklik herkes için aynı mesafedeyken, insan zihni bu durumları çarpıtarak kendi hakikatine dönüştürür. Birey, kendi hakikatini yaratma sürecinde gerçeklikle doğru bağı kurabilmesi için en önemli etken, etik değerleri inşa edebilmesidir diyor sevgili yazarımız Hazel Kurtuldu. Ve Hayatımızdaki hiçbir kötü şey birden olmaz, bu sonuçtur ama bu hikayenin bir de başı varbaşlıklı çok okunan yazısında bize bambaşka bakış açıları katıyor.

Ruhsal arınma nedir? Negatif enerjiyi temizlemenin 12 kolay yolu

Ruhsal temizlik veya ruhsal arınma akıl, beden, zihin ve ruh arasında uyum ve bağlantı yaratmak için gerçekleştirilen ritüeller, uygulamalar ve eylemler bütünüdür. Bu tür bir temizliği, toksik herhangi bir şeyden arınmayı veya uzaklaşmayı sağlayan herhangi bir şey olarak düşünebilirsiniz. Bu noktada, “toksisite”nin spritüel anlamda normalde olduğundan çok daha geniş bir terim olarak kullanıldığını belirtelim. Bizler, uzun vadede gözlemlediğimiz şeye dönüşürüz. Dikkatimiz her zaman stres, olumsuzluk, kayıp, dram, dedikodu, eksiklik, karşılaştırma, rekabet, geçmiş, gelecek veya ego tarafından çekilirse, enerjimiz azalır ve bizi zihinsel, duygusal, fiziksel ve ruhsal olarak çökertir. Birçok spritüel uzmana göre eğer günlük ruhsal uygulamaları ihmal edersek, bu enerji sıkışıp kalabilir, durgunlaşabilir veya dikkatimizin üzerinde durduğu her şeyi emerek tüm yaşamımızı etkileyebilir. Ruhsal arınma ritüelleri için “Ruhsal arınma nedir? Negatif enerjiyi temizlemenin 12 kolay yoluyazımızı inceleyebilirsiniz.

Değişime başlamak için bile değişmen lazım

Bir şeylerden sıkılıyorsanız ve tam olarak bunun adını koyamıyorsanız ya da sıkılacak kadar farkında bile olmadan biraz uyuşmuş vaziyette bir şeylere devam ediyorsanız, bunun sebebi hayatınızda hiçbir değişiklik yapmadan ilerlemeniz olabilir. Buna “alışma” diyoruz. Alışma (habituation), psikoloji literatüründe, bir uyarıcıya sürekli maruz kalma sonucunda, ona verilen tepkinin zayıflaması ya da etkililiğinin azalması olarak tanımlanıyor. Temelde, bu beynimizin kendini gereksiz uyaranlarla meşgul etmeyip daha önemli şeylere tepki verebilmek için yaptığı bir şey aslında. Yani beynimiz, değişmeyen, sabit kalan şeylere bir süre sonra tepki vermeyi bırakıyor. Bu yüzden de küçük ya da büyük olsun, hayatınızda bir değişim yapabilmek için bile önce değişim gerekiyor. Yeni yılda değişim için ilham arıyorsanız yazarımız Ceyda Tepret’in Feel Up kategorisinin en çok okunan yazılarından biri olan Değişime başlamak için bile değişmen lazımyazısına göz atabilirsiniz.

Toplumun beklentilerine göre hareket etmek mi yoksa kendi özgün yolumuzdan gitmek mi?

Hepimizin hayatı farklı bir hızda akıyor. Başka insanlar için geç olan şey, bizim için tam zamanında olabilir. Dolayısıyla karar bizim; toplumun beklentilerine göre hareket edip, kendimizden kopuk bir şekilde formüle göre mi yaşamak yoksa iç sesimizi dinleyip, kendi özgün yolumuzdan gitmek mi? İkinci yol birçok insan için korkutucu, çünkü belirsiz. Ve belirsizlik tehdit edici, çünkü zihnin ve egonun kontrol alanı dışında kalıyor. Tam da bu sebeple, zihnimizde net bir şekilde tanımlayamadığımız şeylerden hoşlanmıyor, hayatı ve insanları belirli kalıplara oturtma çabası içine giriyoruz. Peki bunun yerine başka bir şey yapabilir miyiz, merak ediyorsanız yazarımız Siri Kavita’nın Toplumun beklentilerine göre hareket etmek mi yoksa kendi özgün yolumuzdan gitmek mi?yazısına hemen tıklayabilirsiniz.

‘Yürekte kırk mum’: Yas dönemi ve kederin ardından gelen kabullenme

Hepimizin sevgi ve güvene dayalı sosyal ilişkileri vardır. Sosyal ilişki kurduğumuz kişilerle hayatımızı paylaşır onlarla derin bir bağ kurarız. Varlıkları ile hayatımızda önemli bir yer kaplayan kişileri kaybettiğimizde keder, üzüntü, korku, kaygı, suçluluk gibi yoğun duygular ortaya çıkabilir. İşte bu tepkilere yas tepkileri adı verilir. Yas döneminde yaşanan durumun gerçekliğine inanmakta güçlük çekebilir hatta inanmayabiliriz. Hissizlik, suçluluk, öfke ya da çaresizlik gibi duygular etrafımızı sarabilir. Ya da kaybedilen kişiyle ilgili düşüncelerden kaçınmaya çalışabiliriz. Halüsinasyonlar görebilir, kaybettiğimiz kişiyle ilgili rüyalar görebilir ya da unutkanlık, dikkat dağınıklığı yaşayabiliriz. Kısacası, yas süreci pek çoğumuz için fazlasıyla zorlayıcı geçebilir. Psikolog yazarlarımızdan Aytül Yüksel Düdük, Yürekte kırk mum: Yas dönemi ve kederin ardından gelen kabullenmeyazısında yas sürecini anlatıyor.

Yardım çağrısı mı ilgi çekme isteği mi: ‘Sadfishing’ nedir?

Bir tür ilgi çekme davranışı olarak tanımlanan ‘sadfishing’ literatürde “Sosyal medya kullanıcılarının sempati oluşturmak için duygusal durumlarını abartarak yayınlama eğilimi.” şeklinde tanımlanıyor. Üstelik yalnızca yakın çevrenizden olan ya da uzaktan tanıdığınız ama bir şekilde sosyal medyada takip ettiğiniz kimseler de değil bu davranışa yatkın olanlar, aynı zamanda ünlüler, fenomenler, ‘influencer’lar da… Modern yaşama sosyal medya sayesinde eklenmiş bu yeni terim hakkında detaylı bilgi sahibi olmak için Yardım çağrısı mı ilgi çekme isteği mi: ‘Sadfishing’ nedir?yazımızı okuyabilirsiniz.

Geçtiğimiz yılın en çok okunan Feel Up yazıları için hemen tıklayın.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale