X

Yara izi nasıl geçer?

Cildimizde bir yara ortaya çıktığında, yaranın etrafında kolajen adı verilen bir protein toplanır ve onu onarır. Fakat bu süreç yara iziyle de sonuçlanabilir. Bazı ev çözümleri ise bu yara izlerinden kurtulmanıza yardımcı olabilirler. Kolajen ve tamir edilmiş deriden oluşan kısım genellikle yara izi olarak kendini gösterir. Bu doğal ve iyileşme sürecinin parçası olan bir durumdur. Bazı yara izleri zaman içerisinde ortadan kalkarlar ancak bazıları ise kalırlar. İnsanlar ise bunların daha az görünür olmaları için çaba gösterirler.

Basit çözümlerin bir kısmı yara izinin oluşumuna engel olabilirler, bazıları ise eski yara izlerinin görünümünü iyileştirirler. Bal gibi bazı çözümler ise yaranın iyileşmesine yardımcı olurlar ancak eski yara izlerini geçirmezler veya yara izi oluşmasına engel olmazlar. Ancak elbette yara izlerinin oluşumunu önlemenin en iyi yolu, iyileşme sürecinde yaraların bakımını iyi yapmaktır ve onların oluşumuna en baştan izin vermemektir.

Yara izi türleri

Yara izinizin türü aşağıdaki faktörlere bağlı olacaktır:

  • Alınan yaranın türü: Örneğin yara sivilceler, ameliyatlar veya yanıklar nedeniyle oluşabilir.
  • Doğal cilt türü: Bazı yara izi türleri aile boyunca görülürler ve cildin kalınlığı, dokusu ve rengi yara izini etkileyebilir.
  • Yaralanmanın konumu: Cilt bedenin bazı dış kısımlarında daha sert ve kalın olabilir ve bu da yara izinin görünümünü etkiler.

Yara izinin türünü bilmek, tedavi konusunda da yardımcı olur.

  • Keloid yara izleri: Keloid izler genelde yaranın kendisinden daha büyük olurlar. Kabarık ve koyu renklidirler, yara iyileştikten sonra da büyümeye devam ederler. Yara noktasında çok fazla kolajen birikiminden dolayı ortaya çıkarlar. Keloidler hareketi etkileyen, ağrı ve kaşıntılara sebep olabilen yan etkilere sahiplerdir. Cilt tonu koyu olanlarda daha yaygındır ve zaman içerisinde azalmaz.
  • Hipertrofik yara izi: Hipertrofik yara izleri de keloidler gibi çok fazla kolajen birikiminden dolayı oluşurlar. Genelde kabartılıdırlar ve rengi ciltten daha koyudur ama sadece yara bölgesini etkiler. Kaşıntılı veya ağrılı olabilir ancak cilt tamamen iyileştikçe bu şikayetler azalır. Zaman içerisinde daha az belirgin hale gelebilirler ama bu süreç genelde seneler sürer.
  • Atrofik yara izi: Atrofik yara izi derideki çukurlar gibi görünürler. Cildin kolajen dokusunun hasarından kaynaklanır ve genelde sivilce ve su çiçeği gibi rahatsızlıkların sonucunda ortaya çıkar.
  • Kontraktür Yara İzi: Bu iz türü cildin çok sıkı hale gelmesidir. Genelde yanık sonucunda olur ve ağrılı olabilir. Kasları ve altındaki sinirleri de etkileyebilir. Ayrıca etkilenen beden kısmının hareketlerini de bozabilir.
  • İnce çizgili yara izleri: Bunlar küçük bir kesikten veya ameliyatlardan kalan izlerdir. Çizgi genelde zamanla solar ve düzleşir. Ancak bu süreç 2 yılı bulabilir ve ardından hafif bir leke bırakabilir. Birkaç ay boyunca kaşınması da mümkündür.
  • Yaygın yara izi: Özellikle ameliyatlardan sonra çok görülür ve cerrahi kesik izinin esneyerek daha büyük hale gelmesi sonucunda oluşur. Genelde düz ve solgun izlerdir ve zaman içerisinde daha az fark edilir hale gelme eğilimleri vardır.

Basit Çözümler

Pek çok losyon, krem ve başka ürün üreticisi, yara izlerinin görüntüsünü azalttıklarını iddia ediyor ancak bu iddiaları kanıtlayacak kanıtlar pek mevcut değiller. Evde yara izini geçirmek isteyenlerin aşağıdaki seçenekleri değerlendirmeleri mümkün olabilir.

Silikon Jel

Silikon yeni yara izlerinin görünümünü azaltmaya yardımcı olabilir ancak eski yara izleri konusunda fayda sağlamaz. Çok uzun yıllardır kullanılan silikon kağıtları ve jellerinin yara izi oluşma sürecini engellediği ve görüntüyü iyileştirdiği belirtiliyor. Ayrıca ameliyat ve sakatlanmalardan sonra doktorunuz tedavi sürecinde bu jellerden yazabilir ancak reçetesiz olarak alıp kullanmak da mümkündür. Silikonun yan etki riski çok düşüktür ve genelde kolay ve ağrısız kullanım olanağı sunar.

Soğan Ekstresi

Yara izi tedavisi için bilinen en etkili doğal çözümlerden bir tanesi soğan ekstresidir. Bu ekstreye sahip olan ürünler reçetesiz olarak alınabiliyorlar. 2012 yılında yapılan bir araştırmaya göre yara izlerinin 4 hafta içerisinde yumuşayarak iyileşmelerine olanak tanıyor. Ayrıca 2020 yılında yapılan bir araştırmada 120 sezaryen geçirmiş olan kişiye 6 ay boyunca ya soğan ekstreli jel verilmiş ya da hiç bir şey verilmemiş. Jeli kullananların yara izlerinin daha az belirgin olduğu, renk değişiminin daha az olduğu ve yara bölgesine kan akışının daha iyi olduğu görülmüş.

Yara izini ne kadar erken tedavi ederseniz, sonuç o kadar iyi olur. Yara izi oluştuktan seneler sonra müdahale etmek, ev çözümleri ile çözüm bulmayı olanaksız kılacaktır. Bu tip izler için kortizon iğneleri ve mikro iğneleme gerekli olabilir. Bu yüzden yara izine oluşmaya başladığı anda müdahale etmek gerekir.

Kimyasal Peeling Ürünleri

Soyucu maddeler barındıran kremler, maskeler ve serumlar ölü cildin dış kısımlarının atılmasını sağlarlar ve böylece daha yumuşak bir görünüme yardımcı olurlar. Bu da özellikle sivilce izleri konusunda yardımcı olabilir. Aşağıdaki aktif bileşenler yara izlerinin görüntüsünü iyileştirebilirler:

  • glikolik asit
  • troklorasetik asit
  • laktik asit
  • alfa hidroksi ve beta hidroksi asit
  • salisilik asit

Bir cildiye uzmanı ürünler konusunda yardımcı olabilir ve tedavi verebilir. Reçetesiz olanlar genelde doktorun uygulayacağı ürünlerden daha güçsüz olurlar. Ayrıca bu ürünleri kullananların 50 üstü korumaya sahip güneş kremlerinden kullanmaları gerekir.

İlginizi çekebilir: AHA ve BHA nedir?

Güneşten Korunma

Güneşten korunma sadece yara izlerini azaltmayacak, aynı zamanda yaraların yanmasına ve daha görünür olmalarına engel olacaktır. Yara dokusu güneş ışığına karşı hassastır ve kolayca yanabilir. Yara izi olanlar şunlara dikkat etmeliler:

  • Ameliyat veya yaralanma geçirenler yara izlerini en az 18 ay boyunca güçlü bir güneş kremi ile korumalıdırlar.
  • Krem dışarı çıkmadan 1 saat önce uygulanmalıdır.
  • Şapka takmak yüz bölgesini korumakta yardımcı olacaktır.

İlginizi çekebilir: Gündüz koruyun, gece onarın: Cilt bakımında mutlaka bilmeniz gereken ipuçları

Makyaj

Tıbbi makyaj yara izlerinin görünümünün azaltılmasına yardımcı olacaktır. Yara izini ortadan kaldırmaz ancak onun sebep olduğu psikolojik etkiyi azaltabilir. Cildiye uzmanı şu şartları sağlayacak bir tıbbi makyaj önerecektir:

  • yara izinin görünümünü azaltan
  • lezyonu arttırmayan
  • kişinin cilt tonuna ve hassasiyetine uyan
  • diğer reçeteli ürünler ile etkileşime girmeyen
  • cildin belli bölgelerine uygun olan
  • kullanımı kolay olan

Ayrıca bu ürünlerin doğru kullanımı için bir eğitim de verilebilir.

Baskı Terapisi

Elastik bandajlar, basınçlı çoraplar ve diğer kıyafetler de yara üzerine baskı yaparak yara izini azaltabilirler. Ancak bu durum rahatsız edici olabilir ve kişinin bir fark görmesi için bunları 6-12 ay boyunca kullanması gerekebilir.

Diğer Çözümler

Yara izlerini geçirdiği söylenen pek çok başka çözüm var ancak bunların verimliliğine dair kanıtlar yok. Bunların bazıları şöyle:

  • Aloe vera: Bazı çalışmalara göre aloe vera cildin nemli kalmasını sağlayabilir ve yaranın iyileşmesine yardımcı olabilir ancak yara izlerini geçirdiğine dair herhangi bir kanıt yok.
  • Bal: Bilim insanları bazı kanıtlarda balın yaranın iyileşmesine yardımcı olduğunu görmüş durumdalar ancak yara izi oluşumunu önleme konusunda bir etkisinin olduğu düşünülmüyor.
  • Bitkisel yağlar: Bir çalışmaya göre safran, zeytin ve bazı diğer bitkisel yağların bir karışımının keloid olmayan yara izleri konusunda yardımcı olduğu belirtiliyor ancak bu konuda daha fazla araştırma gerekiyor.
  • E vitamini: Pek çok insan E vitamini kullanır ancak araştırmalara göre yara izi konusunda herhangi bir fark yaratmıyor.
  • C vitamini: Bu antioksidan kolajen üretiminde rol oynar ama yara izleri konusunda yardımcı olup olmadığı bilinmiyor.

Bu bileşenler cildi yumuşatabilir ve sakinleştirebilirler ve kullanımları muhtemelen güvenlidir. Ancak yara izlerinin azaltımı konusunda yardımcı olup olmadıkları bilinmiyor.

Önleme

Eski yara izini geçirmek çok zor olabilir ancak yara izini iyileşme süreci içerisinde önlemek çok daha kolaydır. Genel öneriler şöyle:

  • Bölgeyi temiz tutmak: Hafif bir sabun ve su, çoğu küçük kesik ve sıyrığa iyi gelir. Bölgeyi her gün en az bir defa temizleyin.
  • Kurumasına izin vermemek: Çalışmalara göre nemli ortam yara dokusu oluşumu ihtimalini azaltıyor.
  • Dikişleri önerilen şekilde aldırmak: Dikişlerin çok geç alınması veya çok erken alınmaları yara iyileşme sürecini bozar. Bu nedenle doktorunuzun önerilerini takip etmelisiniz.
  • Vazelin kullanmak: Vazelin cildi nemli tutar ve kabuk oluşumuna engel olur.

İlginizi çekebilir: 8 doğal çözümle cilt lekeleri nasıl geçer?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale