X

Tükenmişlik sendromuyla baş etmenin yolları: Dengeli bir yaşam nasıl mümkün?

Yaşamın hızlı akışı içinde az zamana çok şey sığdırma çabamız ve gerçekçi olmayan beklentilerimiz gerçekleşmediğinde yaşadığımız yoğun stres, günümüzde en az 3 kişiden birinin tükenmişlik sendromu semptomlarıyla mücadele ediyor olmasının en önemli sebebi.

Tükenmişlik yavaş yavaş gerçekleştiği için, belirtilerini hemen fark edemeyebilirsiniz. Ancak tükenmişlik  hayatınızı bir kez ele geçirdikten sonra, ilişkilerinizden çalışma performansınıza, motivasyon seviyenizden hastalıklara yakalanma riskine yaşamın pek çok alanında iyi oluşunuzu olumsuz etkileyebiliyor.

Tükenmişlik sendromunun neden ve nasıl ortaya çıktığını Tükenmişlik sendromu (burnout) nedir? Tükenmişliğin belirtileri nelerdir? yazımızda sizlerle detaylı olarak paylaşmış; çoğunlukla iş yaşamı bağlamında incelenen bu kavramın duygu dünyamızdaki yansımalarını Duygusal tükenmişlik: Tükenmişlik hissinin belirtileri ve çözüm önerileriTükenmişlik sendromu (burnout) nedir? Tükenmişliğin belirtileri nelerdir? yazımızda sizlerle detaylı olarak paylaşmış; yazımızda, ilişkilerde tükenmişliğin sebeplerini, oluşum mekanizmasını ve ilişkide tükenmişliği ortadan kaldırmanıza yardım edecek çözüm önerilerini İlişkide tükenmişlik sendromu: İlişkinin tükenmesinin sebepleri ve çözüm önerileri yazımızda ayrıntılı olarak incelemiştik.

Tükenmişlik sendromuyla nasıl baş edebileceğiniz aslında büyük bir ölçüde sorunun kaynağını, yani yoğun ve kronikleşmiş hale gelen stresi ortadan kaldırmak olsa da yaşam tarzınızda gerçekleştirebileceğiniz değişikliklerle daha az tükenmeniz ve dengeli bir yaşam sürdürebilmeniz mümkün.

Sinyallerin farkında olun

Tükenmişlik sendromu günlük yaşamda kendini unutkanlık ve konsantrasyon zorlukları, hedefsizlik ve amaçsızlık, öz farkındalığı ve öz saygıyı yitirme, sağlıklı ilişkiler sürdürememe, yapılan işlerden zevk almama ve motivasyonu kaybetme, sebepsiz yere ortaya çıkan yorgunluk, baş ağrıları, acı hissi ve uykusuzluk gibi belirtilerle gösterebilir. Tükenmişlik sendromunun belirtileri ve oluşum süreciyle ilgili detaylı bilgi edinmek için Tükenmişlik sendromu (burnout) nedir? Tükenmişliğin belirtileri nelerdir? yazımızı mutlaka okumanızı öneriyoruz. Sinyallerin farkında olmak ve tükenmişlik sendromuyla karşı karşıya olduğunuzun farkında olmak çözüm için harekete geçmenin ilk adımı olacaktır.

Sizi tüketen şeyin kaynağını bulun

Ortada tüketilen herhangi bir şey varsa, onu tüketen bir kaynak da mutlaka olacaktır. Neyin değişmesi gerektiğini tam olarak bilmediğinizde değişim için adım atmak zor olabilir, ancak yaşam kalitenize katkıda bulunan faktörlerin neler olduğunu keşfetmek ve bunlar dışında kalan stres kaynaklarını bulmaya çalışmak tükenmişlik sendromuyla başa çıkmanız konusunda size fazlasıyla yardımcı olabilir.

Tükenmişlik sendromu her ne kadar yaşamın her alanında görülebilse de genellikle iş ve profesyonel yaşamla ilgili olan tetikleyicilerle ortaya çıkar. Ayrıca öğrenciyseniz ders ve proje yükünüzün çok ağır olması, ilişkinizle ilgili problemler (özellikle sürekli ertelenenler), ciddi ya da kronik sağlık sorunlarına sahip olmak gibi pek çok stres faktörü, tükenmişlik sendromu yaşamanıza neden olabilir. Kendi başına çok şey yapmaya çalışmak ve yardım istemekten kaçınmak da tükenmişliğin ortaya çıkması için ideal bir ortam yaratır.

Tam zamanlı işi olan, çevrimiçi eğitimlere ve atölyelere katılmayı seven, bir taraftan arkadaşlarına ve sevdiklerine zaman ayırmaya çalışırken bir taraftan çocuğunun bakımıyla ilgilenmek zorunda olan, yalnız bir ebeveyn olduğunuzu var sayalım. Saydığımız her bir faktöre eşlik eden stres belki tek başına yönetilebilir seviyede olabilir; ancak tüm bu faktörlerin bir arada bulunması ve her birinin stresini aynı anda deneyimlemek kaldırabileceğinizden çok daha fazlası olabilir ve tüm bu yükü yardım almadan taşımaya çalışmak sizi kısa sürede tüketebilir. Dolayısıyla stres yaratan ve sizi tüketen faktörleri ayrı ayrı adlandırmak, her birinin üzerinizde ne kadar stres yarattığını bulmak ve yardım alabileceğiniz konularda desteğe başvurmak tükenmişlik yaşamadan yaşamınızda dengeyi bulmanız konusunda size yol haritası sunabilir.

Hızlıca, kısa sürede değiştirebileceklerinizi listeleyin

Tükenmişliğinizin sebeplerinin ne olduğunu somut, net ve dürüst bir şekilde belirledikten sonra hangi yüklerden kısa süre içinde kurtulabileceğinize kolaylıkla karar verebilirsiniz. Her hafta uzun saatler çalışmanızın sebebi üç farklı projeyle aynı anda ilgilenmeye çalışmak mı? Çevrenizdeki diğer insanların dertlerini dinlemek ya da sadece çok fazla insanla konuşuyor olmak bile sizi bu aralar bunaltıyor mu? Bu gibi soruların cevaplarını verebildiğiniz an, çözüm için ilk adımı atmış olacaksınız.

Uzmanlar, kariyerinde başarılı olmak konusunda çok hırslı olan kişilerin, her şeyin üstesinden tek başına gelebileceklerine dair kalıplaşmış inançları nedeniyle enerjilerini çok hızlı şekilde tüketebildiklerini ve enerjilerinin kalmadığı noktada tükenmişlik sendromunu deneyimleyebildiklerini söylüyor. ‘Her şeyi tek başıma yapabilirim/yapmalıyım.’ bakış açısının yerine her şeyi yapabilmenin gerçekçi olmadığını kabul etmeye çalışın ve gerekli durumlarda çalışma arkadaşlarınızla ve üstlerinizle konuşarak ihtiyacınız olan yardımı talep edin.

İş yaşamındaki sorumluluklarımızın yanı sıra sevdiklerimizden gelen istekleri geri çevirememek ve hayır diyememek de zamanla tükenmemize sebep olabiliyor. Özellikle insanları memnun etme eğilimi gösteriyor ve çevrenizdekileri hayal kırıklığına uğratmamak için kapasitenizin üstünde bir çaba sarf ediyorsanız daha hızlı tükenmeniz olası.

Mevcut planlarınızı, sorumluluklarınızı ve iş yükünüzü değerlendirin; iptal edebileceklerinizi, başkalarına devredebileceklerinizi ve yeniden planlayarak sizi bunaltmayacak formata getirebileceklerinizi gözden geçirerek değişikliğe gidin. Hızlıca değiştirebileceğiniz şeyler için aksiyon aldıktan sonra kendinizi ne kadar rahatlamış hissettiğinize inanamayacaksınız.

Güvendiğiniz insanlarla konuşun

Tükenmişliğinizin nedenlerini bulmakta zorlanıyor, çözüm bulabilmek için nereden başlamanız gerektiğinden bir türlü emin olamıyor ancak tükenmişlikle baş edemeseniz bile sadece stres seviyenizin azalması için bir çıkış yolu bulmak istiyor olabilirsiniz. Tükenmişlik zaman zaman yaşam kalitenizi o kadar olumsuz etkileyebilir ki, çözüm için harekete geçmeyi bırakın, sebeplerini araştırmak bile sizin için eziyete dönüşebilir. Pilinizin tamamen bittiğini ve tükendiğinizi hissettiğinizde potansiyel çözümleri belirlemek de oldukça zor olacaktır.

Çözüm sürecine güvendiğiniz birini dahil etmek, kendinizi desteklenmiş ya da en azından daha az yalnız hissetmenize alan tanıyabilir. Arkadaşlarınız, aile üyeleri ya da güvendiğiniz çalışma arkadaşlarınız olası çözümler için beyin fırtınası yapmanıza ve değişim için motivasyon bulmanıza yardımcı olabilir.

En yakınınızdaki kişilerin süreç boyunca sizin için neyin işe yarayabileceğini anlayabilecek kadar yakın, ancak hayatınızı objektif bir gözle değerlendirebilecek kadar da mesafeli olması tükenmişlikle başa çıkmanız konusunda oldukça fayda sağlayacaktır. Ne kadar yakın olursa olsun, başka birine yaşadığınız problemlerle ve hayatınızdaki stres unsurlarıyla ilgili açılmak cesaret gerektirebilir. Özellikle de sizi aciz ya da tembel olarak görmeleri gibi bir endişeniz varsa… Ancak tükenmişlikle tek başına mücadele etmeye çalışmak, tüm bu düşüncelerin ve zor duyguların üstesinden gelmeyi daha zor hale getirebilir. Kim bilir, belki konuştuğunuz yakınınız da hayatının bir döneminde tükenmişlikle mücadele etmek durumunda kalmıştır ve size hiçbir yerde bulamayacağınız bir içtenlikle süreçten nasıl çıkabileceğinize dair faydalı ipuçları sunabilir.

Seçeneklerinizi gözden geçirin

Tükenmişlik sendromu diğer psikolojik problemlerden farklı olarak enerji eksikliği, yorgunluk ve stres gibi pek çok zorluğun kombinasyonundan oluştuğu için içinden çıkmak ve yeniden deşarj olabilmek her zaman hızlı ve kolay olmayabilir. Ancak içinde bulunduğunuz durumun zor olması, sonsuza kadar onunla yaşamak zorunda olduğunuz anlamına gelmiyor.

Tükenmişlik girdabından çıkabilmek için izlemeniz gereken yollar arasında kolay bir çıkış bulamayabilirsiniz. Ancak küçük bir keşif yapmak, kolay ve pratik yolları keşfetmenize olanak tanıyabilir.

İş arkadaşlarınızdan yardım istemenize ya da mevcut projelerinizi önce bitirmek için zaman ve çaba harcamanıza rağmen, kontrolünüz dışında olan pek çok stres faktörü yaşamınızı zorlaştırmaya devam edebilir. Böyle bir durumda öncelikli olarak durumunuzu, rahatsız olduğunuz konuları ve önerilerinizi üstlerinizle paylaşabilir, yine de bir çözüme ulaşamıyorsanız iş değiştirmeyi düşünebilirsiniz.

İlişkinizdeki zorluklar nedeniyle kendinizi tükenmiş hissediyorsanız, bir profesyonelden yardım almak; ilişkinize farklı bir açıdan bakmanız, ilişkinizin kişisel ihtiyaçlarınıza ve beklentilerinize hizmet edip etmediğini anlamanız konusunda size yardımcı olabilir.

Bazen, sadece başka yolların var olduğunu bilmek bile umudunuzu yeşertebilir ve yapmanız gereken değişiklikler hemen gerçekleşemese bile değişim için adım atabilecek güce sahip olduğunuzu hatırlamanıza yardımcı olabilir.

Yaşamınızın kontrolünü tekrar elinize alın

Tükenmişlik kendinizi güçsüz hissetmenize neden olabilir. Hayatınız elinizden kayıp gidiyormuş ve yaşamınızdaki hiçbir şeye uyum sağlayamıyormuşsunuz gibi hissedebilirsiniz. Tükenmenizin kaynağı kontrol edemediğiniz dış etkenlerse, tükenmişliğiniz için koşulları suçlayabilir ve değişim için bireysel olarak nasıl adım atmanız gerektiğini görmekte zorlanabilirsiniz. Sizi bu noktaya getiren durumları kontrol edememiş olabilirsiniz, ancak kontrolü geri alma ve yeniden şarj olmaya başlama gücüne sahipsiniz.

Yaşamınızın kontrolünü geri kazanmak için şu adımları izleyebilirsiniz:

  • Önceliklendirin. Bazı şeylerin o anda, hızlı şekilde yapılması gerekebilir. Ancak bazı sorumluluklar biraz daha zamana ve enerjiye sahip olana kadar bekleyebilir. Hangi görevlerin daha az önemli olduğuna karar verin ve erteleyebileceklerinizi bir kenara koyun.
  • Sorumluluklarınızı bölüştürün. Her şeyi kendi başınıza yapamazsınız, bu nedenle üstesinden gelebileceğinizden daha fazla görevin hemen tamamlanması gerekiyorsa, altından kalkacağına güvendiğiniz kişilere delege etmeye çalışın.
  • İşi, işte bırakın. Tükenmişlikten kurtulmanın en önemli adımı, iş-yaşam dengesini nasıl sağlayabileceğinize öncelik vermek ve işinizin yaşamınızın merkezinde olmadığından emin olmaktır. Bilgisayarınızı kapadığınız andan itibaren yapacağınız her şey, ertesi gün için dinlenmenizi ve enerji toplamanızı sağlayacak aktivitelerden oluşmalı.
  • İhtiyaçlarınız konusunda net olun. Yaşamınıza dahil olan diğer insanlarla (arkadaşlarınızla, ailenizle, çalışma arkadaşlarınızla) durumunuz ve hissettikleriniz hakkında konuşun ve neler olduğunu onlara net şekilde bildirin. Sağlığınıza dikkat etmek ve iş yükünüzü verimli bir şekilde yönetmek için biraz desteğe ihtiyacınız olduğunu dürüstçe açıklayın.

Sınır koymayı ve ‘hayır’ demeyi öğrenin

Başkaları için harcadığınız zamana ve çabaya sınır koymak, tükenmişlikten kurtulurken stresinizi yönetmenize de yardımcı olabilir. İnsanlara söz vermek, davetleri geri çevirmemek ve çok fazla talebe yanıt vermeye çalışmak bunalmanıza neden olabilir. Birine yardım etmeyi ya da görüşme talebini kabul etmeden önce aşağıdaki adımları izleyin:

  • Zihninizin ‘pause’ düğmesine basın.
  • Kabul ederseniz, sizden istenecek her şeyi ve alacağınız olası sorumlulukları gözden geçirmek için bir dakikanızı ayırın.
  • Kendinize bu sorumluluklar için gerçekten zamanınız ve enerjiniz olup olmadığını sorun.
  • Bunu yapmanın sizin yaşamınıza bir katkı sağlayıp sağlamadığını düşünün.

Sınır koymanın önemli bir kısmı da ‘hayır’ demeyi öğrenmeyi içeriyor. Çoğumuzun hayır diyememesinin altında karşımızdaki kişinin tembel ya da bencil olduğumuzu düşünebileceği çekincesi yer alıyor. Ancak vereceğiniz sözler konusunda seçici olmak, zihinsel sağlığınıza özen göstermenin, gerçekten önemli sözleri yerine getirmenin ve tükenmişliği proaktif olarak önlemenin anahtarıdır.

Öz-şefkat pratikleri uygulayın

Tükenme noktasına gelmek, başarısızlık, amaçsızlık ya da yaşamda ilerlenecek yolu görememe gibi durumları beraberinde getirebilir. Tükenmişlikle mücadele ettiğiniz zamanlarda hiçbir şeyi düzgün şekilde yapamayacağınızı ya da hedeflerinize asla ulaşamayacağınızı hissedebilirsiniz.

Böyle zamanlarda kendinize şu soruyu sormanız, sizi çözüme ulaştıracak yolun kapısını aralamanızı sağlayacaktır: En yakın arkadaşım benim durumumda olsaydı ona ne söylerdim? Muhtemelen ona ne kadar başarısız, beceriksiz ya da güçsüz olduğunu söyleyerek yargılamak ve eleştirmek yerine empati ve nezaketle ona destek olmaya çalışacaktınız. Kendinize de aynı sevgiyi ve desteği vererek mükemmel olmanız gerekmediğini ve kısa bir molaya ihtiyacınız olduğunu hatırlatabilirsiniz.  

İlginizi çekebilir: Öz şefkat: Benliği yargılamadan ve cezalandırmadan, şefkatle kucaklayabilmenin gücü

İhtiyaçlarınıza kulak verin

Fiziksel ve duygusal iyi oluşunuzun sorumluluğunu üstlenmek, tükenmişlikle başa çıkabilmenin anahtarıdır. İdeal bir dünyada tükenmişlik noktasına ulaşmak, hemen ara vermeniz, programınızı temizlemeniz ve günlerinizi dinlenmeye ve rahatlamaya ayırmanız anlamına gelir. Ancak çoğumuz ne yazık ki bunların hiçbirini yapmıyoruz, yapamıyoruz. Ödemeniz gereken faturalar ve bakım sağlamanız gereken çocuklarınız varken tüm sorumluluklarınızı bir kenara bırakarak sadece kendinize odaklanmanız o kadar kolay olmayacaktır. Ancak öz bakımınız için kendinize zaman ayırmak, sorumluluklarınızı sağlıklı şekilde gerçekleştirebilmenizin ön koşulu ve diğerlerinin hayatını kurtarabilmek için oksijen maskesini önce kendinize takmak zorundasınız. Nasıl mı?

  • Dinlendirici bir uyku için kendinize yeterince zaman ayırın.
  • Sevdiklerinizle zaman geçirin ama aşırıya da kaçmayın, kendinizle baş başa kalmaya da ihtiyacınız olduğunu unutmayın.
  • Her gün az da olsa hareket etmeye ve egzersiz yapmaya çalışın.
  • Besleyici öğünler yiyin ve susuz kalmayın.
  • Daha iyi rahatlayabilmek için meditasyon ve yoga gibi farkındalık uygulamalarını deneyin.

Sizi nelerin mutlu ettiğini hatırlayın

Tükenmişlik sendromuyla baş etmeye çalışıyorsanız, nelerden zevk aldığınızı ve yaşamda sizi neyin mutlu ettiğini hatırlamanız gittikçe daha fazla zorlaşabilir. Büyük umutlarla ve hayallerle başladığınız, bir zamanlar koşarak gittiğiniz işinize ve kariyerinize karşı tutkunuzu kaybetmiş, bilgisayarınızı kapamak için dakikaları sayıyor olabilirsiniz. Severek yaptığınız hobilerinizle eskisi gibi ilgilenemiyor, konuşacak ve dinleyecek enerjiyi kendinizde bulamadığınız için arkadaşlarınızdan gelen mesajlara ve aramalara geri dönmüyor olabilirsiniz. En yakınınız olan aile üyelerine ya da partnerinize bile hiçbir sebebi olmaksızın sinirli ve öfkeli tavırlar sergiliyor olabilirsiniz. Bu duyguların üstesinden gelmenin yolu, sizi mutlu eden her şeyin bir listesini çıkarmak olacaktır. Bu aktivitelere her hafta zaman ayırdığınızdan ve kendinizi daha iyi hissettiğinizde bile alışkanlıklarınızı sürdürdüğünüzden emin olun.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale