X

Toksik pozitiflik: ‘Good vibes only’ tuzağından kurtularak gerçekçi ve tatmin edici bir hayata sahip olmanın yolları

‘Her şerde bir hayır vardır.’, ‘Good vibes only!’, ‘Don’t worry, be happy!’… Mutlu olmamızı, pozitif kalmamızı, hayata olumlu bir pencereden bakmamız gerektiğini öğütleyen ne çok kitap, ne çok şarkı, ne çok film var öyle değil mi? Peki ‘iyi niyetli’ olsalar da sürekli mutlu olmayı odağına alan bir yaşam tarzının ve bakış açısının hayatınıza zarar verebileceğinin farkında mısınız? Evet, ‘toksik pozitiflik’ten bahsediyoruz.

Yaşamın tüm alanlarında, mutluluk, neşe, sevinç, tutku, heyecan gibi olumlu duyguların aşırı genelleştirilmesi ve benimsenmesi psikolojide ‘toksik pozitiflik’ olarak adlandırılıyor. ‘Pozitif olmak nasıl toksik olabilir ki?’ dediğinizi duyar gibiyiz. Ancak her şeyde olduğu gibi, pozitifliğin de ‘azı karar, çoğu zarar’ diyerek toksik pozitifliğin ne olduğunu, neden ve nasıl zararlı olabileceğini ve toksik pozitiflikle baş etme önerilerini sizler için bu yazımızda bir araya getirdik.

Toksik pozitiflik (toxic positivity) nedir?

Toksik pozitiflik en basit haliyle kişinin pozitif bir zihniyete, yani pozitif bakış açısına sahip olması ve söz konusu durum ne olursa olsun; negatif duyguları için asla alan açmayıp, o an deneyimlemesi gereken duygular yerine olumlu duyguları koymaya çalışma çabası olarak tanımlanabilir. Özellikle zorlayıcı yaşam olaylarında ve zorlayıcı duygular yavaş yavaş tetiklenmeye başladığında ortaya çıkan bu aşırı neşe ve mutluluk halinin yanı sıra, kişi olumlu olmayan tüm duygularını da itibarsızlaştırmaya, küçümsemeye ve görmezden gelmeye çalışır. Bu tip bir pozitif bakış açısının zararı pozitif duyguların daha fazla deneyimlenmesinden değil; doğru yerde ve zamanda, doğru duygunun deneyimlenememesinden ve işlenememesinden kaynaklanır.

Toksik pozitiflik, yaşamda karşımıza çıkabilecek herhangi bir durum ne kadar korkutucu veya zorlayıcı olursa olsun, bardağın dolu tarafını görme ve olumlu bir zihniyete sahip olma eğiliminin sürdürülmesi gerektiği inancına dayalı bir yaklaşımdır. ‘Good vibes only!’ mottosuyla yaşamanın, yani yaşamdaki tüm durumlara iyimser bir bakış açısıyla yaklaşmanın ve pozitif düşüncelerle kalmanın faydaları olsa da, toksik pozitiflik zorlayıcı duygularla kalmayı, bazen hatalı ya da eksik de olunabileceğini ve olumsuzlukların gerçekliğin bir parçası olduğunu reddederek, kontrolümüz dışında kalan olaylarda gerçekçi tepkiler vermemizi engelleyebilir.

Toksik pozitiflik örnekleri

Hayata olumlu bakmanın ve pozitif düşünmenin zihin ve ruh sağlığı için son derece faydalı olduğunu hepimiz biliyoruz. Sorun şu ki, hayatın rengarenk çiçeklerle, gökkuşaklarıyla ve kelebeklerle dolu olmadığının da oldukça farkındayız. Hepimiz acı verici duygularla ve deneyimlerle baş etmeye çalışıyoruz ve deneyimlediğimiz bu ‘olumsuz’ duygular hoşumuza gitmese de varoluşumuzun bir parçasıyken, bu duyguları deneyimlemeyi reddetmek hayatı açık, dürüst ve gerçekçi bir şekilde yaşayamamamıza neden olabiliyor.

Toksik pozitiflik kendini çok farklı şekillerde gösterebilir. Örneğin, işinizi kaybetme riski gibi zorlayıcı bir deneyimle karşı karşıya kaldığınızda insanlardan ‘Olayı iyi tarafından görmeye çalış.’, ‘Pozitif kalmayı dene.’ gibi yorumlar duyabilirsiniz. Bu tür yorumlar genelde sempatik ve iyi niyetli açılımlar gibi görünseler de, yaşadığınız zorlayıcı duyguları ifade etmekten çekinmenize ve kendi fikirlerinizle çatışarak, ‘Mutlu olmayı beceremiyorum.’ diyerek kendinizi suçlamanıza; yetersiz hissetmenize ve kendinizi acımasızca eleştirmenize neden olabilir.

Büyük bir kayıp ya da ayrılık yaşadığınızda ‘Her şeyin bir nedeni vardır, metanetini korumaya çalış.’ gibi cümleleri de çok sık duyabilirsiniz. Çoğu insan bu cümleleri karşı taraf için rahatlatıcı olabileceğini düşünerek kursa da, bunu aslında bir başkasının acısından ve kendi ‘kaybetme korkusuyla’ yüzleşmekten kaçmak için yapar. Hayal kırıklıklarınızı, başarısızlıklarınızı, üzüntülerinizi ifade ettiğinizde ‘Mutluluk bir seçimdir.’ derler ve doğrudan olmasa da dolaylı olarak bu olumsuz duyguları deneyimlemenizin, mutlu olmayı seçmediğiniz için sizin hatanız olduğuna vurgu yaparlar.

Olayları olumlu tarafından görme çabası altında genelde iyi niyet barındırsa da, bu eğilim genelde insanların zorlayıcı durumlarla ve duygularla nasıl baş edeceklerini bilmemelerinden kaynaklanır. Zorlayıcı duygularla uğraşmamak, hayatın olumsuzluklarına yüz çevirmek ve çevremizdeki insanları daima pozitif olmaları gerektiğine ikna etmeye çalışmak farkında olmasak da zorlayıcı durumlarla baş etmeye çalışan diğer insanları yetersiz ve suçlu hissettirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Toksik pozitiflik neden zararlıdır?

Toksik pozitiflik gerçekten zor deneyimlerle karşılaşan ve zorlayıcı duygular deneyimleyen insanlara zarar verebilecek bir yaklaşımdır. Gerçekten insani olan duyguları paylaşabilmek ve deneyimlediğimiz duygular olumsuz da olsa, koşulsuz destek görmek yerine; olumsuz bir bakış açısına sahip olduğumuz iddiasıyla suçlanmamız, duygularımızın reddedildiğini, görmezden gelindiğini ya da tamamen geçersiz olduğunu hissederek kendimizle çatışmamıza neden olabilir. Toksik pozitiflik bizi kendimiz olmaktan alıkoyabilir, çevremizdeki diğerler insanlardan uzaklaştırabilir ve gerçeklikle bağımızı koparabilir.

1. Negatif duyguların bastırılmasına ve işlenememesine neden olur

Negatif duyguları bastırmanın ve yalnızca pozitif olanlara alan açmanın sadece beden sağlığımız değil, ruh sağlığımız üzerinde de pek çok negatif etkisi bulunuyor. Negatif duygulardan kaçınmanın, yani olumsuz duyguları bastırmanın ve görmezden gelmeye çalışmanın etkilerini araştırmayı amaçlayan, 60 katılımcının yer aldığı deneysel bir çalışmada katılımcılar iki gruba ayrılıyor. Her iki gruptaki katılımcılardan da oldukça detaylı ameliyat görüntülerinin olduğu bir video izlemeleri, birinci gruptaki katılımcıların videoyu izledikleri süreç boyunca deneyimledikleri tüm duyguları diledikleri şekilde ifade etmeleri (küfür, vücut dili, jestler ve mimikler vb), ikinci gruptaki katılımcılardansa ne hissederlerse hissetsinler bunu asla dışarıya yansıtmamaları, yani duygularını bastırmaları isteniyor.

Araştırmanın sonucunda ikinci gruptaki katılımcıların, duygularını olduğu gibi ifade eden gruba göre kalp atışlarının hızlandığı, sempatik sinir sistemi uyarımlarının çok daha yüksek olduğu ve bilişsel işlevlerinin görece kötüleştiği gözlemleniyor.

2. Utanma duygusunu tetikler

Acı çektiğimiz ve zorluklarla mücadele ettiğimiz zamanlarda hissettiğimiz tüm duyguların normal olduğunu, ancak modumuz ve enerjimiz düşük olsa da, dünyaya negatif bir perspektiften bakıyor olsak da sevdiğimiz ve güvendiğimiz yakınlarımızın bizi koşulsuzca seveceğini bilmeye ihtiyacımız var. Ancak toksik pozitif bir bakış açısı, insanlara hissettikleri negatif duyguların ‘kabul edilemez’ olduğunu, etrafa gülücükler saçmadıkça ve mutlu hissetmek için çabalamadıkça deneyimlenen hiçbir duygunun onlar için bir anlam taşımadığı mesajını verir.

3. Yetersizlik hissine neden olur

Olumlu düşünemediğiniz, iyi hissedemediğiniz ve gülüp geçemediğiniz zamanlarda zihninizde devamlı olarak ‘mutlu olmayı seçmemek benim suçum’, ‘iyi hissetmeyi beceremiyorum’ gibi bir baskı hissedebilirsiniz. Zorlayıcı duygularınızla başa çıkmak zorunda olduğunuza ve daha pozitif olmanız gerektiğine dair çarpıtılmış inançlarınız, kendinizi yetersiz ve suçlu hissetmenize neden olabilir.

4. İnsani duyguları değersizleştirir

Toksik pozitiflik aslında çoğu insan için bir savunma mekanizması olarak işlev görür. Bize rahatsız hissettiren, konfor alanımızın dışına çıkaran, mücadele etmemizi gerektiren tüm durumlardan kaçmanın en iyi yolu onları görmezden gelmek ve dikkatimizi ‘pozitif’ olan şeylere odaklayarak iyi hissetmeye çalışmaktır. Bazen bu toksik fikirleri o kadar içselleştiririz ki, sadece başkalarının değil kendi duygularımızı bile küçümsemeye, inkar etmeye ve reddetmeye çalışabiliriz.

5. Gelişimi ve ilerlemeyi engeller

Pozitif bir bakış açısıyla durumlara olumlu tarafından bakarak acı verici duygulardan kaçınmaya çalışmak kısa vadede bize katkı sağlasa da, uzun vadede o duygularla çalışmamızı, duygunun kaynağı olan davranışlarımızı gözden geçirmemizi ve kendimizle ilgili iç görü geliştirmemizi engeller ve zorlu duygularla baş etme becerimizi köreltir.

Toksif pozitiflikle baş etmenin yolları

Toksik pozitiflik, özellikle mutlu olmanın gereklilik ve nihai yaşam amacı olarak görüldüğü bir çağda başa çıkılması son derece zor bir zihinsel kalıp olsa da; toksik pozitiflikle baş etmenin ve zihniyetinizi dönüştürerek daha gerçekçi ve tatmin edici bir yaşam sürdürmeniz mümkün. Nasıl mı?

1. Cümlelerinizi dönüştürün

Zaman zaman farkında olmasak da hepimiz bazen kendimizi, bazen de çevremizdeki diğer insanları “Her şey iyi olacak.”, “Daha çok gülümsemelisin.”, “Hiç endişelenme.”, “Daha kötüsü de olabilirdi.”, “Bu kadar olumsuz bakma.”, “İyi tarafından görmeye çalış.”, “Her şeyin bir nedeni var.”, “Mutlu şeyler düşün!” gibi iyi niyetle kurulmuş cümlelerle teselli etmeye çalışıyoruz. Peki bu anlarda karşı tarafın ihtiyaç duyduğu şey gerçekten negatif duygularını ve duygusal deneyimini bir kenara itip sadece pozitif olanlara daha fazla alan açmak mı? 

Pozitif olmaya ve iyimser kalmaya yönelik tüm bu cümleler, mutluluğun ve iyimserliğin aşırı genellenmesi, mutsuzluğa neden olabilecek her duygudan kaçınılması ve bu yolla kişinin duygusal deneyiminin görmezden gelinmesi, küçümsenmesi, inkarı ve geçersizliğine; en sonunda da kişinin kendisi olamamasına neden oluyorsa toksik pozitiflik haline gelir. Toksik pozitiflik, hayatta karşılaşılan olumsuz deneyimleri ve zorlayıcı duyguları görmezden geldiğimizde etkilerinin de azalacağına ve daha mutlu olunacağına yönelik, gerçekçi olmayan bir inanç çevresinde şekillenir. Ancak olaylar karşısında açığa çıkan duygular çoğu zaman kontrol edilemediği için, karşımızdaki kişiyi bu tarz cümlelerle mutlu etme ve mutsuzluktan uzaklaştırma çabamız onun duygularının yok sayılmasına, deneyimlediği olumsuz duygular için utanç duymasına, gerçek hislerini yansıtmaktan kaçınmasına, duygularını bastırmasına, sizinle kurduğu ilişkide kendisi gibi davranamamasına, benliğiyle yabancılaşmasına ve en nihayetinde sosyal izolasyona neden olabilir.

Bu tip altı doldurulmamış cümlelerin yerine “Sana nasıl yardım edebilirim?”, “Her şey yolunda mı?”, “Bu durumu senin için daha az stresli hale getirmek için ne yapabilirim?”, “Yaşadığın şey çok zor; senin için bir şey yapabilir miyim?”, “Biraz konuşmak ister misin?” gibi, hiçbir duyguyu dışarıda bırakmayan, değersizleştirmeyen ve çok daha kapsayıcı olan cümleler kurabilir, koşulsuz desteğinizi gösterebilirsiniz.

2. Konuştuğunuz kadar dinlemeyi de öğrenin

En son ne zaman birinin sorunlarını gerçekten dinlediğinizi ve onu anladığınızı hissettirdiğinizi hatırlıyor musunuz? Hepimiz mutlu olabildiğimizi, bundan sonra da mutlu olabileceğimizi ve mutluluğun bazen her an yanımızda olan bazen de pek uğramayan bir duygu olduğunu biliyoruz. Bu nedenle bazı anlarda, neden olduğunu bile anlamadan mutsuz hissetmek son derece normal bir durum. Bu durumun bilincinde olarak karşımızdaki kişinin hislerine kulak vermek, mutlu olabilirsin tesellisi yerine neden mutsuz hissettiğini onun perspektifinden anlamlandırmaya çalışmak toksik pozitif bakış açısını törpülemenize yardımcı olabilir.

Karşı tarafın söylediklerine konsantre olmaya çalışın ve kendi fikirlerinizi paylaşmaktansa yansıtma, soru sorma, geri bildirim gibi iletişim yöntemleriyle kendisini daha iyi ifade etmesine alan açın. Yargılamayın, eleştirmeyin, kendi yaşamınızdan örnekler vermeyin. Bir kez olsun ‘Niye kötü hissediyorsun anlamıyorum, insanların ne dertleri var!’ demek yerine sadece durun ve dinleyin. Bakış açınızla birlikte pozitifliğe olan yaklaşımınızın da zamanla değiştiğini ve empati becerilerinizi geliştirdiğinizi göreceksiniz.

3. Empati kurmayı ve şefkat duymayı öğrenin

Empati, bir başkasının duygularını anlayarak paylaşma yeteneği ve kendinizi onun yerine koyabilme becerisidir. Sadece “Bunun senin için gerçekten zor olabileceğini anlıyorum.” ya da “Bunu yaşadığın için çok üzgünüm.” gibi basit bir empati cümlesi bile, kontrolsüzce söylenmiş, hiçbir amaca hizmet etmeyen iyimser bir cümleden çok daha etkili olabilir.

Aynı şey şefkat için de geçerlidir. Şefkat de tıpkı empati gibi, bir başkasının acısını paylaşıp onunla birlikte o acıyı göğüsleyebilmektir. Merhamet, bir başkasının acısını fark etmeyi, bir başkasıyla birlikte aynı ya da benzer olan olumsuz duyguyu hissetmeyi gerektiren, insanın acıya verdiği tepkinin doğuştan gelen bir parçasıdır ve hem kendimize hem de çevremizdeki diğer insanlara toksik pozitiflikten çok daha fazla fayda sağlar.

4. Mutluluk değil anlam arayışında olun

Günümüzde insanların mutluluğa çok fazla odaklanmış olduğu, hatta haz peşinde koştuğu bir gerçek. Ancak yapılan araştırmalar, mutluluğun peşinden ne kadar koşarsak ulaşmanın da o kadar zorlaştığını gösteriyor. Hepimizin yaşamdaki nihai isteği mutlu bir yaşam sürdürebilmek ancak ya bunu başaramazsak? Daha da kötüsü, ya yaşamımızın bir noktasında nihai mutluluğa ulaşırsak?

Mutluluk geçici bir duygudur ve esas olan mutluluğu değil, hayatın anlamını bulmayı hedef olarak belirlemektir. ‘İnsanın Anlam Arayışı’ kitabının yazarı ve varoluşçu psikolojinin öncülerinden Victor Frankl’ın da dediği gibi, mutlu ve huzurlu bir yaşam, hayatını kendileri için anlamlı bir amaç doğrultusunda yaşayanlar için zaten kendiliğinden var olacaktır. Bu yüzden sürekli pozitif duyguların peşinden gitmek, iyi hissetmeye çalışmak ve hayattan haz almaya çalışmak yerine, yaşamınızı sizin için anlamlı olan bir amaca bağlayarak mutluluğu elde edebilmeniz mümkün.

“Hayatımda nelerden mutlu değilim?” yerine “Hayatımda anlamlı olan ne var?” sorusunu sorun. “Bu durum beni neden mutlu etmiyor?” yerine “Bu durumun benim için anlamı ne?” sorusuna cevap bulmaya çalışın. Sıkıldığınızda komedi filmi izlemek yerine daha üretken olabileceğiniz bir hobiyle uğraşın. Yüzlerce takipçiden binlerce ‘like’ almak yerine, anlamlı ilişkiler kurmaya çalışın. Anlam arayışı, sizi pozitif duygularınıza ve hazza çok fazla takılı kalmaktan kurtararak, tutku duyduğunuz ‘gerçek’ şeylerin peşinden ne pahasına olursa olsun gitmenizi ve çok daha tatmin olduğunuz bir yaşam sürdürmenizi sağlayacaktır.

5. Good vibes only Real vibes only: Gerçek ve samimi olanın peşinden koşun

‘Kapım sadece pozitif duygulara açık, negatif tüm düşünceler ve duygular benden uzak olsun.’ bakış açısını ‘Samimi ve gerçek olan her şeye kapılarım sonuna kadar açık.’ zihniyetiyle değiştirin. Tatmin edici bir yaşam en nihayetinde pozitif ya da negatif, olumlu ya da olumsuz, mutlu ya da mutsuz olmak değil ‘kendin olabilmekle’, gerçek ve özgün olabilmekle ilgilidir. Sahip olduğumuz her duygu, her düşünce, her davranış yaşamın bir noktasında hayatta kalmamıza yardım ettiği için repertuvarımızdadır ve hiçbir duygu ya da düşünce, olumlu da olsa olumsuz da olsa bir diğerinden daha değersiz değildir.

İlginizi çekebilir: Toksik ilişkiler: Toksik insanların 4 türü ve toksik ilişkilerle baş etme yöntemleri

Kaynaklar: Life Hack, Science of People, Psychology Today, The Conversation, Very Well Mind

 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale