X

Toksik maskülinite (toksik erkeklik) nedir, nasıl etkiler yaratır?

“Erkekler ağlamaz, erkek adam sever de döver de, erkekler duygularını belli etmez, erkekler ev işi yapmaz, erkek adamın erkek çocuğu olur…” ve daha bir sürü erkek adam böyle, erkek adam şöyle ile devam eden kalıplaşmış cümleler ile etrafımızın sarılı olduğu yadsınamaz bir gerçek. Kesin yargılar etrafına yerleştirilmiş erkek figürleri (babalar, abiler, erkek kardeşler, kocalar) ile dolu, popüler kültürün yediden yetmişe herkesi etkileyen kavramı: Toksik maskülinite.

Erkek adam duygularını belli etmezmiş, neden, taştan mı bu erkekler? Erkekler, cesurmuş, güçlüymüş, en üstün erkek en alfa erkekmiş… Peki, öyle mi gerçekten? Gelin hepsini birlikte konuşalım. Bu yazımızda, son yıllarda üzerine birçok araştırma yapılmış, güncel dergilerde yayınlanan makalelerin gündem konusu olmuş, hem sosyolojiyi hem de psikolojiyi içine almış, tehlikeli bir kavram olan toksik masküliniteden bahsedeceğiz.

Toksik maskülinite nedir?

Toksik erkeklik olarak da bilinen toksik maskülinitenin en kapsamlı tanımını psikolog Terry Kupers hapishanedeki erkekler ile yürüttüğü çalışmasını ele aldığı makalesinde yapıyor ve şöyle diyor, “Toksik maskülinite, tahakkümü, kadınların değersizleştirilmesini, homofobiyi ve ahlaksız şiddeti teşvik etmeye hizmet eden toplumsal olarak gerileyen erkek özelliklerinin bir takımyıldızıdır.” Kısaca, toksik maskülinite, toplumun erkeklere yüklediği roller ve erkeklerin bu rolleri yerine getirmeye çalışırken kendilerine ve çevrelerine verdikleri zararların tümü olarak tanımlanabilir. Çoğu zaman, sanki bir maharetmiş, iyi bir beceriymiş gibi algılanan toksik maskülinite, daha Türkçe hali ile zehirli erkeklik, toplumların gerilemesinin, toplumsal refah seviyesinin yükselememesinin ve cinsiyet eşitliğinin sağlanamamasının en önemli sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Erkekleri yücelten, “erkeklik” başlığı altında belli başlı davranışları uygun görürken diğer davranışları dışarıda bırakan bu kavram, erkeklerin üzerinde büyük bir baskı oluştururken, erkeklerin yapması zorunluymuş gibi lanse edilen davranışlar ile de kadınları ve daha büyük çerçevede toplumu çıkmaza sokuyor.

Toksik maskülinitenin nedenleri nelerdir?

Toksik maskülinitenin nedenleri arasında gösterilen en önemli etmenlerden biri hepimizin tahmin edebileceği üzere toplum baskısı. Özellikle ataerkil toplumlarda kadını geri plana iten ve erkeği güçlü yapısı, dayanıklılığı ve üstünlüğü ile ön plana koyan normlar, erkekler adına bazı davranışları yazısız kurallar haline getirmeyi başarıyor.

Market poşetlerini eşlerine taşıtmayan erkekler, evde sadece güç gösterisine dönüşebilecek gündelik işlere el atan babalar, yaşça ablasından küçük de olsa gece dışarı çıkarken eşlik eden erkek kardeşler… Çoğumuz evimizde veya yakın çevremizde toksik maskülinitenin esiri olmuş erkek figürlerine sıkça rastlıyoruz. Ortada bir kavga varsa erkeğin o kavgaya karışmak zorunda olduğunu görüyoruz (Şiddetle bir şeylerin çözümlenemeyeceğini bilse bile…); çünkü toplum ona kavganın erkekliğin şanından olduğunu aşılıyor. Atalarının da savaşçı olduğunu, erkekliğini güçle, kuvvetle ortaya çıkarması gerektiğini öğretiyor. Toplumun ona doğuştan biçtiği rolleri bilinçli ya da bilinçsiz yerine getirmek zorunda olduğunu, çünkü toplumda kabul görmesinin buna bağlı olduğunu her fırsatta karşısına çıkarıyor. Bu kadar baskıcı güç varken de erkek için toksik maskülinitenin esiri olmaktan başka çare kalmıyor.

Sürekli güçlü görünmek zorunda bırakılan erkekler, “feminen” olarak nitelendirilen işlerden, uğraşlardan ve sıkça karşımıza çıkan eril-dişil dengesinden uzaklaşıyor; çünkü dişil enerji ve dişil enerji ile ilgili her alan erkekliği tehdit eden değerler olarak değerlendiriliyor ve dışlanıyor. Dışlanma ve yargılanma korkusu erkeği, dayanılmaz bir güçle toksik masküliniteye itmeye devam ediyor. Çünkü erkek, duygularını belli ederse, hele ki bir de ağlarsa erkeklikten aforoz edileceğini düşünüyor. Toplum, öyle düşünmesini istiyor; ki kendini bırakmasın, sakın ha duyguları olduğunu göstermesin, gözyaşı dökmesin, erkekliğini tehlikeye atmasın…YoksaKılıbık olur, güçsüz olur, adam gibi adam olmayı başaramaz ve yalnız kalır.” Bunları yaşamaktan; zayıf erkek yaftası yemekten korkan erkek de kendini toksik masküliniteye teslim ediyor ve kim olduğunu, yaptığı her işi, davranışlarını, ilişkilerini buna göre düzenlemeye başlıyor. Burada dikkat edilmesi gereken noktanın gözden kaçmaması için belirtmek gerekir ki, mesele erkeklerin güçlü görünmesinin önüne geçmek ya da daha feminen davranmalarını beklemek değil; onların kim olduklarını, nasıl davrandıklarını yalnızca kendileri belirleyebilecekken bunu toplumun beklentilerine göre gerçekleştirmemelerine yönelik bir farkındalık yaratabilmek. Çünkü, maskülenlik tek başına yıkıcı bir etkiye sahip değilken, toplumun beklentisi nedeniyle erkeklerin o beklentiye uyum sağlamaya çalışırken sergilediği davranışlar “toksik” kavramının maskülenlik ile birleşmesine neden oluyor.

Toksik maskülinite toplumu nasıl etkiliyor?

Toksik erkekliğin toplumu nasıl etkilediği konusuna değinirken çoğumuzun aklına aslında önce ‘kadınlar’ geliyor. Kadına şiddet, kadın tacizleri ve kadın cinayetleri ile sıkça karşılaştığımız haberlerden, toksik maskülinitenin aslında özellikle kadınlara nasıl zarar verdiğini görebilmek mümkün. Güç gösterisi ya da erkekliği ispatlama çabasıyla kadının fiziksel ve psikolojik zarar görmesi, toksik maskülinitenin şüphesiz ki en acı gerçeklerinden bir tanesi.

Öte yandan, erkeklerin bu tutumları sadece kadınları değil, kendilerini ve çevrelerini de olumsuz etkiliyor. Yarının yetişkin erkekleri, bugünün ise evin küçük oğlanları olan erkek çocukları, babalarını, abilerini veya dedelerini örnek alarak ne yazık ki geleceğin toksik maskülenleri olarak yetişmeye devam ediyor. Aile içi şiddeti gören veya deneyimleyen, erkeğin gücünü şiddetle, zarar vermeyle, kadını olumsuz etkilemesiyle ve duygusallıktan uzak yaşamasıyla ilişkilendiren küçük zihinler, üzücü bir şekilde bugünün toksik erkekliğini yarına taşımak için uygun zemini hazırlıyor. Ayrıca, toplumsal eşitlikten söz etmek gerekirse, erkeğin kadına üstün çıkması için toplum baskısı ile birlikte meşrulaşan yıkıcı davranışları ve kadını aşağılara iten yaptırımları ile cinsiyet eşitsizliği çığ gibi büyümeye de devam ediyor.

Toksik maskülinite, sadece toplumu değil, daha geniş bir pencereden bakıldığında gezegeni de olumsuz yönde etkiliyor. Utah Eyalet Üniversitesi, 2000’den fazla katılımcı ile yürüttüğü bir araştırmada bez çanta taşımanın kadınsı bir davranış olarak algılandığını ortaya çıkarıyor. Benzer bir şekilde Consumer Research Dergisi‘nde yayınlanan bir araştırma,  erkeklerin çevre dostu ürünler kullanmayı feminen bulduklarını; marketlerde tek kullanımlık poşet kullanmayı ise erkeksi bulduklarını gözler önüne seriyor. Çevreyi korumak tüm insanlığın görevi iken çevreyi korumak için atılmayan bazı adımların temelinde üzücü  bir şekilde toksik maskülinite yattığı görülüyor.

Toplum etkisi üzerine konuşurken mansplaining kavramına da değinmek gerekiyor. Toksik maskülinitenin toplum içerisinde sebep olduğu olumsuz bir çok etki, mansplaining ile de yaratılabiliyor. Benzer yapılara sahipmiş gibi görünen bu iki terimi birbirinden ayırmak için tanımlarına dikkat etmek önemli. İngilizce’de yer alan ‘man’ ve ‘explain’ yani erkek ve açıklama anlamına gelen iki kelimenin birleşiminden oluşan mansplaining, Türkçe’ye “erkekleme” olarak çevriliyor. Bir kadının bildiği şeyden daha iyisini bildiğini düşünen erkeklerin bu türdeki davranışlarını tanımlamak için kullanılıyor. Erkeklerin kadınlara kendi fikirlerini kabul ettirmesi, onların her şeyin doğrusunu bildiğini düşünmesi, kısacası kadınlara karşı bilmişlik taslamaları olarak da açıklanıyor. Örneğin, arabasının lastik basınçlarını kontrol eden bir kadının yanına kendi arabasının lastiklerini şişirmek için yanaşan bir adamın “Durun ben sizin için hallederim.” deyip olaya el atması gibi ya da avizenin ampulünü değiştiren bir kadının eşinin gelip de “Sen bırak ben yaparım.” diyerek ampulü elinden alması gibi birçok benzer olay mansplaininge örnek oluşturabiliyor. Tüm bunların temelinde ortak bir şey yatıyor “Ben erkek olarak bunu bir kadından daha iyi biliyorum.” Mansplainingin aksine, toksik maskülinitede erkek toplum baskısı yüzünden içinden gelmese de öyle davranmak zorundaymış gibi hissettiği için üstünlüğünü kanıtlamaya çalışıyor, mansplainingte ise erkek, bilinçli olarak kadından daha iyi bildiğini ortaya koymak için uğraşıyor. Mansplainingin de kökenine inilecek olsa, toksik erkekliğin kalıntılarına rastlanır mı bilinmez ama ikisinin birbiriyle uzaktan da olsa bazı özellikleri benzeşen akraba olduklarını söylemek doğru olabilir.

Erkekler ‘toksik maskülinite’den memnun mu?

Peki, toplumun onun için biçtiği görevler doğrultusunda davranan erkekler, bu durumdan memnunlar mı? Gerçekten “erkek” olduklarını göstermek için kendilerine yüklenmiş baskıcı sorumluluklara göre yaşamaktan keyif alıyorlar mı? Belki şaşırabilirsiniz ama cevap: Hayır. Erkekler toksik maskülinitenin dayattıklarından hiç memnun değiller. Düzeltelim, en azından büyük çoğunluğu değil. Yapılan birçok araştırma, erkeklerin toksik maskülinitenin dayattıkları nedeniyle psikolojik ve fiziksel olarak zarar gördüklerini ortaya koyuyor. Toplumsal birçok zararın yanı sıra, toksik maskülinite erkeklerin kendilerini de ciddi şekilde olumsuz etkiliyor.

Sağlık Davranışı ve Sağlık Eğitimi Profesörü Paul Fleming, arkadaşlarıyla birlikte yürüttüğü bir araştırmada, toksik erkekliğin, erkeklerin fiziksel ve zihinsel sağlığını olumsuz yönde etkilediğini; uyku bozukluklarına ve depresyona sebep olduğunu ortaya koyuyor. Benzer şekilde, İnsan Bilimleri konusunda uzman Joshua Novak ve arkadaşlarının yayınladığı bir makale araştırmada, toksik erkekliğin, erkeklerin fiziksel ve zihinsel sağlığını olumsuz yönde etkilediğini;de, erkeklerin “zayıf görünme” endişesi nedeniyle doktora gitmekten çekindiklerini, ihtiyaç duysalar bile yardım istemekten kaçındıklarını açığa çıkarıyor. Uyuşturucu, alkol, tütün ürünleri gibi zararlı madde kullanımlarının toksik maskülenlik ile ilişkili olduğu da araştırmalarca destekleniyor. Erkeklerin maskülen normları takip etmesi ile madde kullanımı ihtimalinin yükseldiği belirtiliyor. Ayrıca, homoseksüel birçok erkek birey, homofobi (eşcinsellere karşı duyulan nefret) korkusu ve toplumda var olan “erkek” algısı ile çelişmesi nedeniyle aslında kim olduklarını ortaya çıkarmıyorlar, kendilerini açmıyorlar ve belki de bu sebepten hayatlarının sonuna kadar kim olduklarını tam anlamıyla keşfedemeden mutsuz yaşıyorlar. Kendilerini bu kadar zor bir duruma sokmalarına rağmen, toksik maskülitenin etkisinden çıkamamaları, duygularını ifade etmekten, yardım istemekten, güçlü olmayan yanlarını göstermekten kaçmalarının altında ne yazık ki ezici etkisiyle toplumun dayattığı kalıplar yatıyor. Toksik maskülitenin sebep olduğu olumsuz ruh hali, psikolojik rahatsızlıklar, yardım istememe ve dolayısıyla tedavi görmeye yönelik direniş, hayati sonuçlara sebep olabiliyor. 2018 yılından itibaren, intihar eden ve opioid doz aşımından hayatını kaybeden erkeklerin oranının kadınlardan da daha fazla olmasının altında acı bir gerçek olarak toksik maskülinite yatıyor.

Erkeklerin, toplum baskısı, kalıplaşmış normlar, dışlanma, yargılanma ve yalnız kalma korkusu, en önemlisi ise erkekliklerini tehlikeye atma düşüncesi ile mücadele ettikleri toksik maskülinite, ihtiyaç duyduklarında dahi yardım istemelerine engel olarak kendilerini zor duruma sokmalarına ve psikolojik bir savaş vermelerine neden olabiliyor. O nedenle, duygularını açıkça ifade edebilmeleri, eril-dişil enerjji dengesini sağlayacak önerileri yaşamlarına geçirmeleri ve gerekli anlarda yardım istemekten çekinmemeleri gerektiğini fark etmeleri büyük önem taşıyor.

Popüler kültürde, özellikle izlediğimiz film ve dizilerde sıkça karşımıza çıkan karakterler, toksik maskülenlikten, mansplainingten, cinsiyet eşitsizliğinden besleniyor. Zengin iş adamları, köy ağaları, kocalarından şiddet gören eşler, erkeklere karşı hayat savaşı vermeye çalışan zayıf kadınlar, toksik masküliniteyi güzelleyerek toplumda iyileştirilmesi zor yaralar açıyor. Birçok insanın maruz kaldığı, özellikle eğitimden yoksun kesimlerin kolayca etkilendiği ve kadın-erkek herkesin bilinçaltına işleyen bu karakterler, toksik maskülenliğin ne yazık ki toplumdaki yerini daha da yerleştirmesine yardımcı oluyor.

Üstelik toksik maskülinitenin etkileri, sadece kurgu karakterler ile dizilerde değil gerçek hayatta da karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde ünlü ve büyük bir film festivalinde de bir örneğine daha rastlamış olduğumuz toksik masküliniyeti artık ele almanın zamanının geldiğini düşünerek hazırladığımız bu yazımız umarız ki toplumsal açıdan fayda sağlayabilecek olumlu farkındalıkların oluşmasına yardımcı olur ve daha ağır mental rahatsızlıkların, psikolojik travmaların önüne geçerek bütüncül iyilik için okuyan herkesi harekete geçirir.

Kaynak: verywellmind, nytimes, aposto

İlginizi çekebilir: Modern zamanların işkence aletleri: Mansplaining ve Gaslighting

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale