X

Gizlediklerimiz üzerine: Sır saklamak beni kötü biri mi yapar?

Muhtemelen şu anda derinlerinizde sakladığınız bir sırrınız olması, muhtemelen bir sır değil. Çoğu insan gibi siz de hiç kimseyle paylaşmadığınız ve belki de asla paylaşmayacağınız bir düzine kişisel bilgi sayabilirsiniz. Bunların arasında bir insanla yaşadığınız kısa süreli bir birliktelik veya yaptığınız küçük bir hata olabilir… Konunun bunlarla alakası olmak zorunda da değil. Mesela pek çok insan, özellikle kimsenin kendileriyle aynı fikirde olmayacağına inandıklarında, siyasi ve dini görüşlerini gizli tutar. Veya bazı insanlar, diğerlerinin düşündüğünden çok daha fazla ya da çok daha az paraya sahip olsalar bile, mali durumlarını gizlerler. Benzer şekilde cinsel yönelim de çoğu insan için özel bir konudur.

İnsanlar ne tür sırları saklarlar?

Sır, en net tanımıyla kişisel bilgilerin bir veya daha fazla kişiden kasıtlı olarak saklanmasıdır. Sır saklamak hem fiziksel hem de psikolojik olarak uzun vadede zararlı olabilir. Ancak Columbia Üniversitesi psikoloğu Michael Slepian ve Chicago Üniversitesi psikoloğu Alex Koch’a göre, bizi inciten şey başkalarından sır saklamamız değil. Bunun yerine, sırlarımız üzerinde derin düşünme eğiliminde olmamız.

Sakladığımız bazı sırlar, bizi incitmez. Çünkü onlar zaten kimseyi ilgilendirmiyordur. Ama diğerleri, zihnimize ağır gelir, bunlar zamanla bize zarar verenlerdir. İşte sır saklamanın neden zararlı olabileceğini anlamak için Slepian ve Koch bir dizi çalışma yürüttü.

Önceki araştırmalar, insanların genellikle sakladıkları sırların 36 temel kategoride gruplandırılabileceğini ortaya koymuştu. Bunlar, sadakatsizlikten suçlu davranışlara, romantik arzulardan iş tatminsizliğine ve travmatik bir deneyim yaşamaktan alışılmadık bir hobi peşinde koşmaya kadar uzanıyordu.

Bu çalışmalarda belirsiz olan şey, neden bazı sırların zararlı olduğu, bazılarının ise olmadığı. İlk çalışmada, araştırmacılar katılımcılardan 36 ortak sırrı diledikleri kadar grup halinde düzenlemelerini istedi. Araştırmacılar, insanların yaptığı gruplandırmaları analiz ederek, her bir sırrı açıklayan üç boyutu tanımlayabildiler:

  1. Ahlaksızlık: Bazı sırlar, sır sahibi de dahil olmak üzere insanların “ahlaksız” olarak kabul edeceği davranışları içerir. Ahlak dışı boyutu yüksek olan sırlara örnek olarak başka bir kişiye zarar vermek, hırsızlık veya diğer yasa dışı eylemler verilebilir. Hırs, hobi veya işteki hoşnutsuzluk duyguları gibi diğer sırların özel bir ahlaki bileşeni yoktur.
  2. Bağlılık: İnsanlar genellikle yakın ilişkilerinin ayrıntılarını gizli tutarlar. İlişkisel boyutu yüksek olan sırlara örnek olarak romantik arzu, sadakatsizlik ve genel olarak cinsel davranışlar gösterilebilir. Buna karşılık, okuldaki veya işteki sorunların yanı sıra dini veya siyasi inançlar gibi diğer sırların ilişkilerimizle çok az ilgisi vardır.
  3. İçgörü: Çalışma hayatımızda, çoğu zaman bazı bilgileri gizli tutmak zorunda kalırız. Bu sırları neden sakladığımız gayet anlaşılabilir. Başka bir deyişle, onlar hakkında içgörüye sahibiz. Tersine, genellikle evlilikle ilgili sorunlarımızın veya sağlık sorunlarımızın nedenleri hakkında çok az fikir sahibiyiz, bu nedenle bunlar içgörü boyutunda düşük derecelendirilir.

Daha sonraki çalışmalarda Slepian ve Koch, her birinin üç boyutta nasıl sıralandığını göz önünde bulundurarak hangi sırların zarar vereceğini tahmin edebileceklerini keşfettiler. Bunun nedeni, boyutların her birinin kendisiyle ilişkili belirli bir duygusal deneyime sahip olması.

Bazı sırlar neden bize zarar verebilir?

Sırlar psikolojik olarak zarar verici olabilir, çünkü sır sahibinin içeriğini başka insanlarla tartışma fırsatı yoktur. Sorunlarımız olduğunda, bunları, onlarla nasıl başa çıkılacağı konusunda bize içgörü sağlayabilecek insanlarla paylaşmak bize yardımcı olur. Ancak ahlaksızlık boyutunun yüksek olduğu sırlar söz konusu olduğunda, utanırız ve çoğu zaman haklı olarak bunları paylaşmaktan çekiniriz.

Bununla birlikte, diğer iki boyutta yüksek olan sırların psikolojik zarara yol açma olasılığı daha düşüktür. Örneğin, bağlılık boyutunda yüksek sırlar, değerli sosyal veya yakın ilişkilere sahip olduğumuz konusunda bize güvence verir. Bu nedenle, gizli bir sevgiliniz varsa, bu yakın bağlantıya ilişkin düşünceler, onları başkalarıyla paylaşamasanız bile, kesinlikle ruh halinizi yükseltir.

Aynı şekilde, içgörü boyutunda yüksek olan sırlar, bir yeterlilik duygusu uyandırır. Örneğin, işte size gizli bilgilerin emanet edildiğini bilmek, size yetenekli ve güvenilir bir kişi olduğunuzu düşündürür ve bu içgörü güçlendiricidir.

Tabii ki bir sır aynı anda iki hatta üç boyutta da yüksek olabilir. Örneğin, bir ilişkiyle ilgili bir sır hem ahlaksızlık hem de bağlılık açısından yüksek olabilir. Böylece sır sahibi, hem eşini aldattığı için utanç duyabilir hem de aynı anda başka bir insanla yakın ilişki içinde olmanın heyecanını yaşayabilir.

Sır saklamak beni kötü biri mi yapar?

Bazı sırlarınız olduğu için utanç veya suçluluk duyguları hissediyor olabilirsiniz. Utanç ve suçluluk terimleri genellikle birbirinin yerine kullanılır ama aslında aynı şey değildir. Suçluluk, belirli bir duruma tepki olarak duyulan pişmanlık duygusudur. Oysa utanç, yanlış bir şey yapmamış olsak bile sık sık ve sürekli olarak hissettiğimiz bir şeydir. Örneğin, bir sınavda kopya çektiysek, hak ettiğimizden daha yüksek bir not aldığımız için kendimizi suçlu hissedebiliriz. Utanç ise bunun aksine, kendimizde bir sorun varmış ya da kendimizin veya bir başkasının standartlarına göre yaşamakta başarısız olmuş gibi hissetmekten doğar. Yani kopya çeksek de sınava çok çalışsak da performansımızdan utanma eğilimindeyizdir. Ne olursa olsun, başarısız gibi hissederiz. Özetle suçluluk, yaptığınız şeyin yanlış olduğu hissini tanımlarken, utanç sizde bir sorun olduğu hissini tanımlar.

Söz konusu sırlar olduğunda da utanç ve suçluluk duyguları farklı tepkilere neden olur. Bir arkadaşınızın sizi ofisteyken kenara çekip yeni bir iş görüşmesine gittiğini söylediğini ama bunun bir sır olarak kalmasını istediğini düşünün. Diyelim ki ardından da başka bir arkadaşınız, her şeyin yolunda olup olmadığını görmek için yanınıza geliyor. İşte bu sır kimseye zarar vermese de bilgileri sakladığınız ve “merakı yüzünden bir şey öğrenmek isteyen birini” potansiyel olarak üzdüğünüz sizde “utanç” duygusu yaratabilir. Başka bir senaryoda, bir arkadaşınız özgeçmişi hakkında işverenlerinize yalan söylediği için size bunu saklamanız konusunda yemin ettirdiyse, onun yalanına ortak olduğunuzu düşünerek “suçluluk” hissedebilirsiniz.

Benlik duygumuzu aşındırabileceği ve değersizlik hissine yol açabileceği için “utanç” uyandıran sırlar kafamızı daha fazla meşgul edebilir. Öte yandan bir sır hakkında suçluluk duymak, bize farklı seçimler yapma alanı sağlar. Sırlar nedeniyle duyulan utanç duygusunu geride bırakmak zor olsa da, farklı bir şey yapmış olmayı dilemek, bunun için suçlu hissetmek, değerlerimizle uyumlu bir şekilde ilerlememize yardımcı olabilir.

Sır saklamanın ilişkilerimizi ve ruh halimizi etkilemesini nasıl önleriz?

Tüm bu bilgiler ışığında Slepian ve Koch, sırların esas olarak sır sahibine, ilgili konuda derin düşüncelere daldığı için zarar verdiğini belirtiyor. Buna göre sırrın neden saklandığına dair içgörü kazanmak, psikolojik sıkıntıyı hafifletmeye yardımcı olabilir. Hatta ikili, bu amaçla 300 katılımcı üzerinde test ettikleri basit bir alıştırma da tasarladı. Katılımcılardan tuttukları her bir sır için, sırların üç boyutuyla ilişkilendirilen aşağıdaki üç ifadeyi düşünmeleri istendi:

  • Bu sırra sahip olmanın bir zararı yok. (Ahlaksızlık)
  • Bu sır tanıdığım birini koruyor. (Bağlılık)
  • Bu sır hakkında iyi bir içgörüye sahibim. (İçgörü)

Bu alıştırmayı günlük olarak yapanlar, sonraki hafta sırları hakkında daha az düşündüklerini ve genel olarak daha iyi bir ruh halinde olduklarını bildirdiler. Genelleyecek olursak bu sonuç, bir sırrı saklamanın nedeni hakkında netliğe sahip olmanın, onun hakkında uzun uzun düşünmekten kaynaklanan psikolojik zararı azaltabileceğini göstermekte…

Sonuçta insanız, hepimizin başkalarıyla paylaşmamayı tercih ettiği kişisel bilgileri var. Bazı sırlar bizi utanç duygusundan uzak tutarken, bazı sırlar bizi güçlendirebilir… Sır saklamamızın nedenini açıkça anladığımız ve bunun farkında olduğumuz sürece, onu tekrar tekrar düşünmenin zararlı sarmalına düşmekten de kendimizi koruyabiliriz.

Kaynak: psychologytoday, wellandgood

İlginizi çekebilir: Suçluluk duygusu ile barışıp hatalardan ders çıkarın

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale