X

Silikon Vadisi’nin yeni gözbebeği: Dopamin orucu

Son dönemlerde Silikon Vadisi’nde yeme alışkanlığı olarak popülarite kazanan aralıklı oruç, şimdiyse teknoloji üssü mühendisleri tarafından ortaya atılan yeni bir trend ile teknolojiye, daha doğrusu modern yaşamın her bir bölümüne uyarlanıyor.

Peki nedir trend?

Beynin birçok modern uyarıcının yarattığı dopamin kaynaklı zevk bağımlılığına karşı durarak, geçici olarak ara vererek insanların yeniden ipleri eline almasına, odaklanmayı ve üretkenliği artırmasına yardımcı olmayı hedeflemesiyle öne çıkıyor. San Franciscolu psikolog Cameron Sepah tarafından “dopamin orucu” olarak adlandırılan trend, teknoloji bağımlılığı için potansiyel bir “tedavi” gibi görülerek dikkat çekiyor. Sepah, dopamin orucunun, bağımlılığı tetikleyen etkenleri ortadan kaldıran “uyaran kontrolü” adı verilen davranışsal bir terapi tekniğine dayandığını söylüyor.

Temel olarak arkasında yatan fikir, kişinin beynini yeniden hassaslaştırmak için kendini geçici olarak hayatın olağan uyaranlarından (bugünlerde büyük ölçüde dijital diyebiliriz) mahrum bırakmak. Bize anında ama kısa ömürlü bir dopamin aktifleştirmesi sağlayan bu uyaranlara otomatik olarak yanıt vermek yerine, beynimizin mola vermesine ve bu potansiyel olarak bağımlılık yapan bombardımanın kısa bir dönem de olsa sıfırlanmasına izin vermemiz gerektiği üzerinde duruyor. Kendimizi yalnız ya da sıkılmış hissetmemize izin vererek ya da daha basit ve daha doğal aktiviteler yapmaktan zevk almamızı sağlayarak, yaşamlarımız üzerinde kontrolü yeniden kazanacağımızı savunuyor.

O zaman biraz da bilimden konuşalım

Dopamin beynin zevk kimyasaldır. Ancak bu nörotransmit sadece beynin parti düşkünü bir kısmı değil, iyi hissetmeye bir cevaptır. Ayrıca motor becerileri kontrol eder ve dopamin seviyelerinizdeki bir dengesizlik veya işlev bozukluğu Parkinson hastalığına, depresyona, demansa ve çoklu doku sertleşmesine yol açabiliyor.

Ancak dopaminin beynimizin ve vücudumuzun ödül sistemi olduğunu inkar etmiyoruz. Bir şeyi sevdiğimizde –ya da sadece sevdiğimizi tahmin ettiğimiz bir şey bile– bu tatlı zevk parıltısı dopaminin etkisini göstermesine neden olur. İyi hissettirir, hatta ondan başka hiçbir şey daha iyi hissettiremez. Kısacası sinir sistemimizin hayatımıza neşe getiren her şeye cevabıdır. Ve bu dopamin orucu bir veya iki gün boyunca tüm sevinci ve uyarımı beklemeye alır.

Dopamin orucunun arkasındaki teori, kısa süreli çekimserliğin beyni sıfırlamasına, hayatınızı yeniden dengelemesine ve gerçekten önemli olan şeyi anlamanıza ve takdir etmenize yardımcı olmasıdır.

Dopamin orucu en basit tabiriyle zevk diyetidir. Teori -inanç- size geçici neşe veren şeyleri keserek, hayatta olduğunuz için mutlu olduğunuz gerçek nedenlere odaklanabilmenizdir.

Ama sorun şu ki…

Sinirbilimciler ismin yanıltıcı olduğuna dikkat çekiyorlar. Harvard Health’in yaptığı açıklamaya göre, doğal olarak oluşan bir beyin kimyasalından kaçınmamız imkansız. Dopamin andan ana bile değişen, oldukça dinamik bir yapıya sahip. Bu nörotransmit vücudumuzun ödül, motivasyon, öğrenme ve zevk sistemiyle ilgilidir. Dopamin, ödüllere veya zevkli aktivitelere yanıt olarak yükselirken, aşırı uyarıcı faaliyetlerden kaçındığımızda aslında azalmaz, bu nedenle bir dopamin “orucu” aslında dopamin seviyemizi düşürmez.

Sırf kremalı pasta yememiş, internette komik videolar izlememiş olmamız dopamin seviyelerini düşürdüğümüz anlamına gelmiyor –ki bu gerçekten çok tehlikeli bir şey. Bu, sadece dopamin aktivitemizi azalttığımızı belirtiyor. Fakat yine de bu oruç, stresi azaltmak ve farkındalık temelli uygulamalara giriş için iyi bir teknik olabilir. Sepah, orucu bir şekilde yaşam tarzımıza en az yıkıcı bir şekilde dahil etmemizi öneriyor. Örneğin, dopamin orucunu günün sonunda bir ila dört saat arasında (iş ve aile taleplerine bağlı olarak), bir hafta sonu günü (Cumartesi veya Pazar günü dışarıda geçirerek), bir hafta sonu (yerel bir gezi) ve yılda bir hafta (tatile gitmek).

Bunların hepsi yeni ya da çığır açıcı olmasa da mantıklı geliyor. Yatmadan önce ekran zamanı olmaması önerisi aslında birçok farkındalık uygulamasının ve iyi bir uykunun ön koşulu olarak biliniyor.

Bu terimin popülerliğiyle gelen bir ayrılık da var: Bazıları küresel uyarım-kaçınma görüşüne sahipken, diğerleri bu orucu elektronik medyadan kaçınmayla sınırlar. Bu ayrılıklar üzerine çok heyecanlanmak elbette dopamini uyarır. Belki de bu konuda endişelenmemek en iyisi!

Dopamin orucunun arkasındaki asıl amaç, teknoloji odaklı çılgınlıktan kopmak ve kendimizle ve başkalarıyla yeniden sağlıklı bağlantı kurmamıza yardımcı olacak daha basit faaliyetleri hatırlatmaktır. Bu fikir mantıklı ve değerli, ancak bu fikir tamamen Silikon Vadisi’nden kaynak bulmuyor. Orucun tarihine baktığımızda aslında tüm büyük dinlerde çok eskilere dayanan bir temeli olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Bizdeki nam-ı diğer “Ramazan.”

Örneğin Ortodoks Hıristiyanlar, disiplin ve öz denetim geliştirmenin bir yolu olarak çarşamba ve cuma günleri hayvansal ürünlerden kaçınıyorlar. Kefaret Günü olarak da bilinen Yahudi bayramı Yom Kippur, oruç tutma dönemini içeriyor. Ve birçok Hıristiyan geleneği, özellikle Paskalya’ya giden Lenten sezonundaki oruç dönemlerini, Budist kökleri ile yapılan bir uygulama olan Vipassana meditasyonu da birkaç gün boyunca konuşmaktan kaçınma özelliklerini gözlemleyebiliyoruz.

Şimdi baktığımızda, bu eski dinlerin oruç tutmayı teşvik etmesinin nedenleri, modern dopamin orucu tutanların motivasyonlarına oldukça benziyor. Bazılarımız bunu daha büyük bir disiplin geliştirmenin bir yolu olarak kullanıyor. Kasım 2019 röportajında, Stanford Üniversitesi’nden psikolog Russell Poldrack, bu oruçlardan birini yapmanın kendi kendini kontrol etme konusunda yararlı olabileceğini belirtmişti.

Bu, kendi davranışlarımız üzerinde bir “ustalık hissi” verebilir, dolayısıyla mutluluğumuzu artırır diye ekledi. Diğer bir taraf ise, zevk kısmının üstünde durdu. Örneğin Silikon Vadisi gazetecilerinden Nellie Bowles, dopamin orucunun günlük işleri “daha heyecan verici ve eğlenceli” hale getirdiğini belirtti.

Peki yoğun ajandalarımızda bu oruca nasıl yer buluyoruz?

Çeşitli örnek zaman çizelgeleri olsa da bu orucu yapacak kişilerin kendileri için en uygun zamanı belirlemesi önem taşıyor.
Silikon Vadisi merkezli bir teknoloji girişimcisi olan James Sinka, rutinine dopamin orucu eklediği günlerde, telefonunu ve tüm ekranlarını görmezden geleceği konusunda sevdiklerini önceden uyarıyor.  James sadece yemek ve sosyal medyadan vazgeçmekle kalmıyor, arkadaşları ve ailesine de sağlıklı bir ara vermeyi tercih ediyor.

24 yaşındaki Sinka BBC’ye verdiği demeçte, “Son derece destekleyici arkadaşlarım, ailem ve ortaklarım olduğu için şanslıyım” dedi. “Onlara vaktinden önce söylüyorum, 17 Kasım’ı dopamin orucuna ayırıyorum. Özür dilerim, benden haber almayacaksınız. Sizi sevmediğimden değil, sadece bunu kendim için yapmak zorundayım. Aslında bu biraz gülünç oldu ama şimdi buna alıştılar” diye ekledi.

Orucun faydaları

Araştırmalar dinsel olsun ya da olmasın oruç tutmanın birçok sağlık yararı olabileceğini göstermektedir. Günlük hayatımızda dopamin bağımlılığına sebep olan pek çok uyaran ile karşı karşıyayız. Ve aslında bu haz hormonu tüm bağımlılıklarımızın arkasında yatan asıl sebep.

Hayır, hayır! Bağımlılık deyince ilk aklınıza gelen sadece zararlı olanlardan bahsetmiyoruz, sosyal medya, spor yapmak, oyun oynamak, dizi/film izlemek, uyarıcı/keyif verici maddeler, seks, abur cubur yemek, müzik dinlemek ve hatta alışveriş gibi pek çok aktivite bu hormonun aktive olmasını sağlıyor. 21. yüzyılda yaşayan bireyler olarak ciddi bir dopamin bağımlılığımız var desek yanlış olmaz.

Yemek temel ihtiyacımız ve ona olan bağımlılık tüm bağımlılıkların önünde. Hangimiz canı sıkıldıkça bir atıştırmalığa saldırmıyor? Domain orucu, tatlılar için çocuksu arzumuza, dijital hedonizmin azalan getirilerine, bedenlerimize ve zihnimize doldurduğumuz boş kalorilere aslında karşı isyan niteliğinde bir yanıt. Sürekli uyaracılara maruz kaldığımızda zamanla dopamin hassaslığımız azalıyor ve bir süre sonra hissizleşiyoruz.

Tıpkı Sinka’nın bahsettiği gibi, kokain tüketen birinin tolerans geliştirdiği şekilde hissizleşiyoruz! Bu oruçla Silikon Vadisi’nin yapmaya çalıştığı da aslında bu toleransı geri almak, yeniden büyük resmi görebilmek. Tüm bu çeşitli uyaranlara ara verip yeniden etkileşime girmeye başladığımızda, normalde olduğundan daha fazla haz vermeye, mutlu etmeye başlıyorlar.

İyi bir şey hızlı ve kolay olmaz!

Yıllar boyunca bunu sürdürmezseniz, bir hafta sonu boyunca yaptığınız oruçtan da kalıcı bir etki göremezsiniz. Önemli olan önümüzdeki beş veya on yıl boyunca ne yaptığınız olacak. Silikon Vadisi’nde ne kadar sürer bilmiyorum ama bana öyle geliyor ki dopamin oruç sürdürülemez yaşam tarzlarımıza, sürdürülemez bir yanıt olmaktan ileri gidemeyecek…

Şüphesiz hepimizin dersler çıkarması gereken “bilinçli tüketimi, bilinçli yaşamı” vurguluyor. Telefonları elimizden düşürmüyor, güneşin batışı yerine ekranları izliyoruz. Bu kısa hayatı sosyal medyada harcıyoruz. Yanlış sebeplerden dolayı yiyoruz, alışkanlıktan içiyoruz. Silikon Vadisi’nden gelen tüm heveslerden- önceden şişelenmiş protein shake diyetlerden mikrodoz psikedeliklere- dopamin orucu, muhtemelen en iyi niyetlere, en masum çözümlere sahip olanı.

Evet, kalbi doğru yerde –sevdiğiniz birinin gözlerini veya yıldızları görmek için gözlerimizi ekranlardan ayırma özlemi– ama çok fanatik, çok aşırı. Ve aşırılıklar asla akıl sağlığına ve fiziksel zindeliğe giden yol olmayacaktır. Bu aşırılıklar bizi uzun süre tutmaz. Sağlıklı yaşam bir hayat stilidir, heveslerle ulaşılamaz. Tıpkı giydiğimiz kıyafetler gibi dönem dönem yeni trendlerle karşımıza çıksa da sağlıklı yaşam bireylerin yaşamındaki tüm kombinasyonlar ile birlikte kişiye özel ve biriciktir. Bir trendi körü körüne uygulamaktansa içindeki asıl mesajı alıp kendi hayatımızla yorumlamak daha sağlıklı ve kalıcı bir yarar sağlayacaktır.

Sağlıkla kalın! 

Seçil Sayhan: Yönetim Bilimleri lisans eğitimini Psikoloji yan dalı ile Sabancı Üniversitesi'nde tamamladı. National University of Singapore'da okuduğu dönemde Japonya, Günay Kore, Tayland, Endonezya, Hong Kong, Malezya ve Singapur’un sağlıklı yaşam kültürlerini deneyimleme şansını yakalayan Seçil Sayhan üniversite yıllarına denk gelen süreçte bir yandan Stanford University’den aldığı Nutrition Science ve University of Colorado Boulder'dan aldığı Science of Exercise dersleri; pozitif psikoloji ve nörobilim araştırmaları ile holistik yaklaşımı benimsedi ve ilgi alanlarını çeşitlendirmeyi ön planda tuttu. International Coaching Federation onaylı profesyonel uzman koç olarak bireysel ve kurumsal danışmanlıklar veren Seçil Sayhan lisans sonrası diploma eğitimine İngiltere’de beslenme ve yaşam tarzı alanında devam etmektedir. Beslenme danışmanlığı ve yaşam kalitesi yönetimi alanında uzmanlaşan Seçil Sayhan’a info@secilsayhan.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale