X

Para dışında neleri harcıyoruz: Paha biçilemeyecek kadar değerli olan şeyleri nasıl bu kadar kolay tüketebiliyoruz?

Tüketim ve harcama denildiğinde akla ilk gelen şeyler parayla satın alınabilen materyaller olsa da, parayla satın alınamayan pek çok şeyi de tüketim kültürünün davranışlarımızda ve alışkanlıklarımızda gerçekleştirdiği değişimlerle su gibi tükettiğimiz zamanlardayız. İlişkilerinizi, zamanınızı, uykunuzu, sağlığınızı, emeklerinizi ve karşınıza çıkan fırsatları harcamak konusunda nasıl bir davranış örüntünüz olduğunu hiç düşündünüz mü? Parayla satın alınamayacak kadar değerli pek çok şeyi değersizleştirerek tüketmeye çalışmamız aslında materyalleri nasıl tükettiğimizle de, yani materyalizm zihniyetiyle doğrudan bağlantılı.

Ahlak felsefesinde materyalizm olarak adlandırılan maddecilik, yalnızca faydalı ve haz veren şeyleri ulaşılmaya değer gören bir dünya görüşü. Bu felsefe, insana ilişkin tarih ve toplum gibi olguları incelerken bunlara bir amaç ya da istek atfetmek yerine, maddi bir temele dayanan nedenlere başvuruyor. Yani materyalist bakış açısına göre her davranışımızın, düşüncemizin ve duygumuzun kaynağı maddi ve somut ‘şey’ler.

Tüketme ve harcama davranışının psikolojisi

Tüketim konusunda ‘çılgınlık’ derecesine varan alışkanlıklarımızın ve sürekli olarak harcama isteğimizin ardında sahip olduğumuz ya da olabileceğimiz şeylerin sayısındaki artış ve hiç tükenmeyeceğine dair inancımız yer alıyor. Sınırsız su, sınırsız yiyecek, sınırsız para, sınırsız eşya ve sınırsız sayıda insanın olduğunu bilmek, bizi sayıca fazla olan bu şeyleri tüketmeye itiyor. Üretimin bu kadar hızlı ve her şeyin kolaylıkla ulaşılabilir olduğu bir dünyada gözden kaçırdığımız şeyse, dünya üstündeki zamanımızın sınırlı olduğu gerçeği.

Mikro ölçekte sınırsız kaynaklar cennetinde yaşadığımıza inansak da, gezegenin kaynakları ve zamanımız sınırlı. Dünya, sürdürülebilir onlarca kaynakla dolu olsa da insan nüfusunun artması, talebin artmasına ve tüketilecek her şeyin sayısında talebe bağlı bir artış yaşanmasına sebep oluyor. Bu nedenle de talebe bağlı üretimle birlikte tüketebileceğimiz şeylerin miktarı arttıkça, tüketmenin gerekli olduğunu düşündüğümüz ve tükettikçe takdir topladığımız bir döngünün içine giriyoruz. Peki, tüketim kültürünün içine girdikçe ve harcamaya yönelik alışkanlıklar geliştirdikçe hayatımızda parayla ölçülemeyecek kadar değerli olan neleri harcıyoruz?

İlişkilerimizi harcıyoruz

Sosyal medya hesaplarınızda kaç arkadaşınız olduğunu hiç düşündünüz mü? Belki binleri geçen takipçileriniz, belki yüzlerce arkadaşınız var. Ancak söz konusu gerçek dostluklar ve anlamlı ilişkiler olduğunda, pek çoğumuzun üç beş kişiden daha fazla yakın arkadaşı yok, olması da mümkün değil. Emek ve fedakarlık gerektiren arkadaşlık ilişkileri konusunda da, materyalist bakış açımızla hareket ediyoruz ve dostluklara yatırım yapmaktan kaçınıyoruz. ‘Nasıl olsa yerini alabilecek yüzlerce insan var’ bakış açısıyla hareket ettiğimizde, yakınımızdaki insanları kaybetme endişesi duymadan, yaşadığımız ilk problemde kolayca hayatımızdan çıkarabiliyor, emek ve fedakarlık gerektirmeyen yüzeysel ilişkiler kurmaya odaklanıyoruz. Bu nedenle de kalabalıklar içinde yalnızlaşıyor, anlamlı ilişkilerimizi ve bize değer veren insanları harcadıkça daha izole hale geliyoruz.

İlginizi çekebilir: Bir ilişkide aşktan daha önemli olan 10 şey

Zamanımızı harcıyoruz

Dünya üzerindeki canlı her varlık için değeri hiçbir şeyle ölçülemeyecek tek şey şüphesiz ki zaman. Parayla satın alınamayan ve geri alınması mümkün olmayan zamanınızı nasıl harcadığınızı hiç düşünüyor musunuz? Dünya üzerinde geçireceğimiz zamanın ne kadar olduğunun belirsiz olması, zamanı daha da değerli kılan şeylerin başında geliyor. Önümüzdeki bir kaç saatin değeri bu saatler içinde öleceğimizi bilseydik paha biçilemez olabileceği gibi, önümüzde daha uzun yıllar olduğunu düşündüğümüzde boşa geçirdiğimiz zaman pek bir anlam ifade etmeyebiliyor. Bu nedenle de önümüzde daha upuzun bir hayat olduğunu düşünerek elimizdeki zamanın değerini fark etmeden, gereksiz şeyler için kolaylıkla harcayabiliyoruz. Eğlenmeden ve üretmeden geçirdiğimiz, tatmin olamadığımız her saniye, teknik olarak geri kalan hayatımızın bir kısmını boşa harcamış oluyoruz.

İlginizi çekebilir: Başarıya ulaşmak için zamanınızı etkili kullanın

Uykumuzu harcıyoruz

Koşuşturmalı ve sürekli meşgul olduğumuz bir hayat düzeninde uyku – sosyalleşme – çalışma üçgeninde belki de en çok harcadığımız şey uyku saatimiz. Uyku saatimizden çalıp arkadaşlarımızla görüşmeye çalışıyor, daha fazla çalışmak için daha geç yatıyor, daha erken uyanıyoruz. Uyku, bedenimizin ve zihnimizin kendini yenilemesi ve dinlenmesi için, sonuç olarak da bedenen, ruhen ve zihnen daha tatmin edici ve mutlu bir yaşam sürmemiz için en gerekli olan kaynaklarımızdan biriyken harcamak konusunda bu kadar özensiz davranmamamız gerekiyor.

İlginizi çekebilir: Beynimizin kendini temizleme yöntemi ve kaliteli uykunun önemi

Sevgiyi ve emeği harcıyoruz

Doyumsuzluk ve beklentilerimizin yükselmesi, her şeyde olduğu gibi duyguları da daha hızlı ve düşüncesizce tüketmemize sebep oluyor. Sevdiğimiz ve bizi seven insanlarla olan ilişkilerimizde fedakarlık ve emek vermek yerine bireysel taleplerimize ve ihtiyaçlarımıza odaklanıyoruz. Zenginlik, dış görünüm, pahalı kıyafetler, kariyer gibi beklentilere sevgi duygusunun değerinden daha fazla anlam yükleyip bu duyguyu kolaylıkla harcayabiliyoruz. Karşımızdaki kişilerin olumlu yanlarına odaklanmak yerine ‘daha iyi seçenekleri değerlendirebilirim’ düşüncesiyle mükemmeli bulma arayışına giriyor, aşk ve sevgi gibi duyguları değersizleştirebiliyoruz.

İlginizi çekebilir: Özel olmak emek ister; ilişkilerin özü emek vermeyi bilmekten geçerÖzel olmak emek ister;

Karşımıza çıkan fırsatları harcıyoruz

Sonsuz bir olasılıklar denizinde, aklımız sürekli olarak seçebildiklerimize ve sahip olduklarımıza değil seçemediklerimize odaklı şekilde yaşamımızı sürdürüyoruz. Daha fazla iş seçeneğinin olması, daha fazla insanla çevrelenmiş olmak, daha çok ilgi görmek ya da sevgisini bizimle paylaşmaya gönüllü daha fazla kişinin olması doyumsuzluğu ve karşımıza çıkan fırsatları doğru şekilde değerlendirememeyi de beraberinde getiriyor. Seçeneklerimiz fazla olduğu için kaybetmekten korkmuyoruz, bu nedenle de karşımıza çıkan fırsatlara şans vermeden daha iyisini arıyoruz.

İlginizi çekebilir: Hayatın sunduğu fırsatlara yepyeni gözlerle bakmaya hazır mısınız?

 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale