X

Morning Pages: Sabah Sayfaları nedir, nasıl uygulanır?

Çok başarılı veya dünyaca ünlü insanların yaşam alışkanlıklarını merak edip araştırdıysanız hemen hemen hepsinin güne erken saatlerde başladığını fark etmişsinizdir. Sabahın erken saatlerinde dış dünyanın telaşı henüz başlamamışken kendi işlerine odaklandıklarını veya günün geri kalanını henüz şehrin sesleri yükselmeden planladıklarını okumuş olabilirsiniz. Peki, neden erken kalktıklarını hiç düşündünüz mü ya da sabahın erken saatlerini onlar için bu kadar önemli kılan şeyin ne olduğunu? Sizce neden Tim Cook 3.45’te,  Jack Dorsey 5’te, Elon Musk 7’de kalkıyor olabilir? Bu sorunun cevabını aslında hepimiz içten içte biliyoruz: Verimlilik.

Erken kalkan yol alır.” sözünü hepimiz duymuşuzdur; belli ki tüm başarılı iş insanları da hayatlarını bu söz doğrultusunda şekillendirmiş. 😊 Bu yazımızda, zihnimizin henüz daha berrak olduğu, motivasyonumuzun, verimliliğimizin yüksek seviyelerde bulunduğu, dikkatimizin dağılmadığı ve kendimizi daha dinç, daha enerjik hissettiğimiz sabah saatlerini değerlendirmek için yazar Julia Cameron’ın ortaya attığı “Morning Pages” isimli kavramdan bahsedeceğiz.

Sabah Sayfaları (Morning Pages) nedir?

Türkçe’ye Sabah Sayfaları olarak çevrilen Morning Pages, sabahları uyanır uyanmaz bir şeyler yazmak anlamına geliyor. 1992 yılında, Julia Cameron’un yazdığı The Artist’s Way (Sanatçının Yolu) isimli kitapta geçen bu kavram, aslında sanatçıların üretme zorluğu yaşadıklarında o içine girdikleri çıkmaz döngüden kendilerini kurtarmaları için ortaya atılıyor. Sanatçıların yaratıcılıklarının köreldiklerini hissettiklerinde başvurabilecekleri bir yol olarak Julia Cameron tarafından aktarılan Morning Pages, her ne kadar çıkış noktası sanatçılar olsa da yazar, şair, ressam veya bestekar olmayan, sanat ile doğrudan uğraşmayan insanlar için de birçok fayda sağlıyor. Neden mi? Çünkü hepimiz bir şeyler üretiyoruz. Yazıyoruz, çiziyoruz, konuşuyoruz, okuyoruz, anlatıyoruz… Gelişmeye, üretmeye devam ediyoruz. Peki, nasıl hayatımıza katabiliriz bu Sabah Sayfaları’nı ve bize nasıl etki eder, gelin birlikte konuşalım.

Sabah Sayfaları nasıl yazılır?

Sabah Sayfaları çalışmasını uygulamak için ilk önce dikkat etmeniz gereken, sabah başka hiçbir iş ile uğraşmadan önce oturup yazmaya başlamak; adı üzerinde “Sabah” Sayfaları. İsterseniz tabii ki çayınızı, kahvenizi yanınıza alabilirsiniz ama maillerinizi kontrol edip, telefonda biraz zaman geçirip, birkaç ev işini de halledip öyle başlarım diye düşünmeyin.

  • Zihniniz henüz daha berrakken ve farklı işlerle meşgul olmaya başlamamışken sadece bir şeyler yazmaya odaklanın.
  • Eğer sabah rutininizde yazmaya zaman ayıramayacağınızı düşünüyorsanız ya biraz daha erken kalkın ya da normalde sabah yaptığınız ama günün daha geç saatlerine kaydırsanız bir sorun olmayacak işlerin yerine yazmayı yerleştirin. Yazmayı, öğlene ya da akşama ertelemeyin.
  • “Ne yazacağım?” diye kara kara düşünerek kendinizi strese sokmayın. İstediğiniz, hayal ettiğiniz, endişelendiğiniz, aklınıza gelen, içinizde kalan, canınızın arzu ettiği ne varsa Sabah Sayfaları’na yazabilirsiniz. Rüyalarınızı, hedeflerinizi, yapmak istediklerinizi, şükrettiklerinizi, hissettiklerinizi, aklınıza ne geliyorsa hepsi olur. İsterseniz “Bugün yazacak hiçbir şeyim yok ama yine de deniyorum, bakalım neler yazabileceğim…” diye başlayın, fark etmez. Kelimelerin kalemden akıp gittiğini ve hiç zorlanmadan cümlelerce yazı biriktirdiğinizi göreceksiniz.
  • Devamlılığı kendinize görev edinin. Bir gün yazıp iki gün yazmamazlık yapmayın. Kendinize meydan okuyun, her sabah yazmak için kendinizi harekete geçirin. Bir süre sonra alışkanlığa dönüştüğünü ve kendiliğinden rutininizin içinde yer edindiğini fark edeceksiniz.
  • Yazarken acele etmeyin. Bir an önce bitsin, yapıp başından kalkayım diye düşünmeyin. Saate odaklanmayın, zaman geçiyor diye endişelenmeyin. Sabah kendinize ayırdığınız o yarım saati tüm dikkatinizi yazmaya ayırarak geçirin. Başka bir şeyler planlamayın, sonradan yapacağınız işleri dert edinmeyin.
  • Üç sayfa yazmaya gayret edin. Belki başlarda üç sayfayı doldurmak zorlayıcı olabilir ama bir süre sonra siz daha fark etmeden sayfalarca yazdığınızı görünce emin olun şaşıracaksınız.
  • Yazmayı bitirdikten sonra yazdıklarınızı düzeltmeyin. Tekrar tekrar okuyup “Burası olmamış, bunu sileyim…” demeyin, yazılarınızı karalamayın. “Başkası okursa ne düşünür?” diye endişelenmeyin. İlk ne yazdıysanız, içinizden geldiği gibi orada kalsın, değiştirmeyin.

Tüm bunlara dikkat ederek Sabah Sayfaları’nı yazmaya başladığınızda “Bana ne yarar sağlayacak?” diye düşünüyorsanız sizi fazla merakta bırakmadan hemen Sabah Sayfaları’nın faydalarından bahsedelim.

Sabah Sayfaları’nı rutin haline getirmenin faydaları

Sabah rutininize ekleyeceğiniz bu alışkanlık, her şeyden önce güne kendinizi çok daha huzurlu hissederek başlamanıza yardımcı olabilir. Kafanızda sizi rahatsız eden, içinize kurt düşüren veya başkaları ile paylaşmaktan çekindiğiniz ne varsa onları içinizden atmak, derin bir rahatlama hissiyle tanışmanızı sağlayabilir. Belki kendinize bile itiraf etmekten ya da sesli söylemekten kaçındığınız düşüncelerinizi dışarıya çıkarmak hiç fark etmediğiniz bir yönünüzü keşfetmenizi sağlayabilir. Özünüze dönmek, kalbinizin, aklınızın derinlerinden kalmış endişeleri su yüzüne itmek ağır yüklerinizden sizi kurtarmak için yol gösterici olabilir.

Öte yandan, Julia Cameron Sabah Sayfaları’nın üretkenliği, verimliliği ve özellikle sanatçılar için olmazsa olmaz yaratıcılığı beslediğini de belirtiyor ve ekliyor: “Kağıt-kalem kullanın.” Bilgisayarda yazarken hıza odaklandığımızı ve duygularımızla yeteri kadar bağlantı kuramadığımızı söyleyen Julia Cameron, Sabah Sayfaları için kağıda kaleme dokunarak, hissederek ve kendimize odaklanarak yazmanın bizi geliştireceğini söylüyor. Cameron, iç görümüzü geliştirmek, yaşamımızda kaçırdığımız noktaları yakalamak ve farkındalığımızı artırmak için Morning Pages ile güzel bir sabah rutini oluşturabileceğimizi bizlere hatırlatıyor.

Hissettiğimiz tüm duyguların, aklımızdan geçen fikirlerin keşfedilmeye ihtiyacı var; aklımız yeterince meşgul, orada sıkışıp kalmalarındansa bir yazıda hayat bulmaları sizce de yüklerimizi hafifletmez mi? Yazmaya devam ettikçe “Keşke daha önce başlasaydım…” diyecek ve kendinizi çok daha mutlu ve rahatlamış hissedeceksiniz. Hadi deneyin, şimdiden yüreğinize, kaleminize sağlık!

İlginizi çekebilir: Yazı yazmanın şifalı gücü: Yazmanızı kolaylaştıracak 4 ipucu

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale